AHİRETTE iman, imanın temel şartlarından olup, inkarı, zannı, tereddüdü küfürdür. Kıvama eren ruh, kemale eren kalb, Ona sevdalı, zafiyetlerle malul dimağ, Onu kabulde marazi illetlere müptela. Onu idrak edememeye müdrik olmak en şerefli ve haysiyetli bir idraktir. Çünkü idrakin acziyetini müdrik olmak, idrakin ta kendisidir. O, buraların ötesi, O, nefes aldığımız taslağın esası...
Muvakkat ve muhakkak mekanın üçüncü unsuru insan; doğacak, yaşayacak ve ölecek... 'Ey Muhammed! Senden önce de hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı? Her can ölümü tadacaktır. Bir imtihan olarak size iyilik ve kötülük veririz. Sonunda bize dönersiniz.'
Bir başka ayet-i kerimede ise 'De ki: Doğrusu kendisinden kaçtığınız ölüm mutlaka karşınıza çıkacaktır; sonra görüleni de görülmeyeni de bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O, size işlediklerinizi haber verecektir' buyurulmuştur.
Milletlerin ve ülkelerin de terakki ve tedennileri, i'tila ve intihaları olacak ve belki tarihe karışacaklardır. 'Her ümmet için belirli bir süre vardır; vakitleri dolunca ne bir saat gecikebilir ne de öne geçebilirler' mealindeki Kur'an fermanına 'her şey' ve 'herkes' muhatap olacaktır. Çünkü bu hakikat kaçınılması mümkün olmayan mukadder bir hayatın sonu, bir başka hayatın başlangıcıdır.
Ne güzel denmiş 'Her kemalin mutlak bir zevali vardır.' Gaye-İnsan- Ufuk Peygamber Hz. Muhammed'i kucağına alan anaların anası muazzez ana Amine Hatun: 'Yavrum! Her yeni eskir, her genç ihtiyarlar, her yaşlı göçer, ben de öleceğim. Ve fakat senin gibi tertemiz bir andaç bıraktığım için adım ebediyen ölmeyecektir.' Kimler ölmedi ki? Ona karşı koymak mümkün mü? Ondan kurtulmanın imkanı var mı?
Şair ne manidar ifade etmiş:
Gözlerim 'müebbed'de
Günü gelir elbet de
Gelir, melek nöbette
Safa geldi, hoş geldi.
Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?
İşte Kainatın Efendisinin buyruğu: 'Kim Allah'a kavuşmayı sever ise Allah da ona kavuşmayı sever. Kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.' Oralar için, öteler için, ebedi hayat için, gerçek alem için hazır olanlara, aşık olanlara, can atanlara ne gam, ne tasa, ne keder, ne ğussa...
Bir meçhul kahraman öyle diyor: 'Ölümden korkmuyorum. Ölüme hazırım. Çünkü sevgili ve şerefli Peygamberimi ve şanlı sahabe ordusunu, ehl-i beyti, tabiini, tebe-i tabiini, mezhep imamlarımızı, şühedayı çok seviyorum. Onlar beni yalnız bırakmazlar.'
Sultan'uş Şuara kalemin hokkasından ölümü vasfetmek icabederse:
Ölümden ilerde, varış dediğin
Geride ne varsa bırak utansın
Ey bin bir tanede solmayan tek renk Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın.
Muvakkat ve muhakkak mekanın üçüncü unsuru insan; doğacak, yaşayacak ve ölecek... 'Ey Muhammed! Senden önce de hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı? Her can ölümü tadacaktır. Bir imtihan olarak size iyilik ve kötülük veririz. Sonunda bize dönersiniz.'
Bir başka ayet-i kerimede ise 'De ki: Doğrusu kendisinden kaçtığınız ölüm mutlaka karşınıza çıkacaktır; sonra görüleni de görülmeyeni de bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O, size işlediklerinizi haber verecektir' buyurulmuştur.
Milletlerin ve ülkelerin de terakki ve tedennileri, i'tila ve intihaları olacak ve belki tarihe karışacaklardır. 'Her ümmet için belirli bir süre vardır; vakitleri dolunca ne bir saat gecikebilir ne de öne geçebilirler' mealindeki Kur'an fermanına 'her şey' ve 'herkes' muhatap olacaktır. Çünkü bu hakikat kaçınılması mümkün olmayan mukadder bir hayatın sonu, bir başka hayatın başlangıcıdır.
Ne güzel denmiş 'Her kemalin mutlak bir zevali vardır.' Gaye-İnsan- Ufuk Peygamber Hz. Muhammed'i kucağına alan anaların anası muazzez ana Amine Hatun: 'Yavrum! Her yeni eskir, her genç ihtiyarlar, her yaşlı göçer, ben de öleceğim. Ve fakat senin gibi tertemiz bir andaç bıraktığım için adım ebediyen ölmeyecektir.' Kimler ölmedi ki? Ona karşı koymak mümkün mü? Ondan kurtulmanın imkanı var mı?
Şair ne manidar ifade etmiş:
Gözlerim 'müebbed'de
Günü gelir elbet de
Gelir, melek nöbette
Safa geldi, hoş geldi.
Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?
İşte Kainatın Efendisinin buyruğu: 'Kim Allah'a kavuşmayı sever ise Allah da ona kavuşmayı sever. Kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.' Oralar için, öteler için, ebedi hayat için, gerçek alem için hazır olanlara, aşık olanlara, can atanlara ne gam, ne tasa, ne keder, ne ğussa...
Bir meçhul kahraman öyle diyor: 'Ölümden korkmuyorum. Ölüme hazırım. Çünkü sevgili ve şerefli Peygamberimi ve şanlı sahabe ordusunu, ehl-i beyti, tabiini, tebe-i tabiini, mezhep imamlarımızı, şühedayı çok seviyorum. Onlar beni yalnız bırakmazlar.'
Sultan'uş Şuara kalemin hokkasından ölümü vasfetmek icabederse:
Ölümden ilerde, varış dediğin
Geride ne varsa bırak utansın
Ey bin bir tanede solmayan tek renk Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın.