Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

fedakar ailenin son anı (1 Kullanıcı)

serranur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Mar 2009
Mesajlar
383
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Fedakâr Ailenin Son Anı


HER VAKİT camiye gelir, farza durur, imam selâm ve*rir vermez, son sünneti kılmadan, tesbih çekmeye kalmadan hemen camiden çıkar giderdi.




Bir, iki, üç ay derken bu, altı ay kadar devam etti.



Bu adam neden sünneti kılmıyordu, üstelik cemaatle bir*likte tesbihe ve duaya da kalmıyordu? Kimdi bu adam, ne*den böyle yapıyordu?





Yoksa bir bildiği mi vardı? Neden herkesten ayrı hareket ediyordu? İyi, güzeldi ve her vakit camiye geliyordu da ne*den böyle yapıyordu?




Hakkında pek de iyi düşünmüyordu. Bir sebebi varsa da öğrenmeliydi. Belki yardıma olurdu. Sonunda bir namaz vakti mihrabı müezzine terk etti, kendisi arkada cemaate ka*tılarak farzı kıldı.





Maksadı bu adamı camiden çıkmadan ön*ce yakalamak ve bir şekilde böyle davranmasının sebebini sormaktı.




Adam yine tam vaktinde camiye geldi, cemaatle farzı eda etti, imam selâm verir vermez de her zaman olduğu gibi hemen kapıya yöneldi. Tam çıkacakken peşinden yetişti imam ve durdurdu:




"Allah kabul etsin kardeşim" dedikten sonra merakını di*le getirdi. "Aylardır merak ediyorum.





Geliyorsun, farzı ce*maatle kılıyorsun, son sünneti kılmaya kalmadan ve tesbih çekmeden, duaya katılmadan aceleyle çıkıp gidiyorsun. Siz*ce bir sakıncası yoksa sebebini öğrenebilir miyim?"




Adam düşünceliydi. Dertli olduğu, bir sıkıntı içinde kıv*randığı bakışlarından, yüz hatlarından belliydi.




İmam efendiye derdini anlatmaya başladı:




"Hocam, evde hasta bir hanımım var, felçli, on üç yıldır, ne ayağa kalkabiliyor, ne kendi işini görebiliyor, ne de konu*şabiliyor. Çocuklarımız da olmadı, başka kimsemiz de yok. Bütün ihtiyaçlarını ben görüyorum. Ben indirip kaldırıyo*rum, ben yedirip içiriyorum. Ezan okunur okunmaz da he*men camiye koşuyorum, eşimin bir ihtiyacı olur diye farzı kılar kılmaz çabucak kalkıyorum, eve dönüyorum."




Mahcup olmuştu. Adam hakkında kendisi neler düşünü*yordu, adamcağızın hali neydi? Sadece teşekkür etmekle ye*tindi.




"Hocam," dedi, "isterseniz eve buyurun, bir çayımızı, kahvemizi içersiniz."




"Olur inşaallah, müsait bir günde geliriz" dedi.




Daveti kabul etti. Birgün kalktı, müezzinle birlikte hasta ziyaretine gittiler. Durum açıktı ve gözler önündeydi. Yılla*rın ıstırabı sonucu kadıncağız erimiş, küçülmüş, bir yumak olmuştu. Sessiz sedasız yatıyor, sadece gözleri parlıyordu.




Sohbet esnasında evin sahibi bir sırrını paylaştı misafir*lerle:




"Bir evim, bir de dükkanım var. Kimsemiz de yok. Dü*şündüm, taşındım, ben ölürsem bu kadına kim bakar? Aklı*ma bir çare geldi. Tapu dairesine gittim, evi de, dükkanı da eşimin üzerine tapu ettirdim. Ben öldükten sonra birisi çıkar da, evin ve dükkanın kendisine kalacağı düşüncesiyle belki bu kadına bakar. Ne dersiniz doğru yapmış mıyım?"




Evet doğru yapmıştı, hem de ne doğru. Bu sefer hayreti

bir kat daha arttı. Takdir duygularını dile getirmekten başka bir şey yapamadı.




Hayatta ne insanlar vardı, Allah'ın ne güzel kullan yaşı*yordu? Ne müthiş bir aileydi bu? Aralarındaki nasıl bir aşk*tı, nasıl bir sevgiydi? Hayır, hayır bu aşk falan değildi, bütü*nüyle bir şefkatti, hiçbir dünyevî karşılık beklemeden yapı*lan bir insanlıktı.



Aradan fazla bir zaman geçmedi. Komşulardan birisi acı bir haberle camiye damladı:




"Hocam," dedi, "sizlere ömür, hacı amcayı kaybettik. Bir cenaze salası verir misiniz?"



Şimdi üzülme sırası kendisine geldi. "Hacı efendi Al*lah'ın rahmetine kavuştu, ama bu felçli kadın ne yapacaktı, ona kim bakacaktı? Bir hayır sahibi çıkar mıydı acaba? En azından geride kalan eve ve dükkana sahip olmak için birisi bulunur muydu?"




Bu düşüncelerle gitti, salayı okudu. Namaz saatini bekliyordu. Yarım saat sonra bir haber daha geldi. "Hocam, Hacı amcanın eşi de rahmetli oldu."




Günlerden Cuma'ydı. Gitti, ikinci salayı da verdi. İki hak dostu, Allah'ın iki sevgili kulu mübarek bir günde birlikte yolculuğa çıkmışlardı, ebedler ülkesine...




Dünyada beraberlerdi, hayatları aynı yastıkta geçmişti. Biri gidince, geride kalan da dayanamadı ayrılığa, o da pe*şinden yola çıktı. Aynı âlemde buluştular.




Bu mutlu ve umutlu, bu nurlu ve huzurlu, bu sevdalı ve müşfik aileyi ne komşular unutabildi ondan sonra, ne de ho*ca efendi...

Yazar: Mehmet Paksu
 

Su-Eda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2009
Mesajlar
5,725
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah
Rabbim razı olsun canım kardeşim..
emeğine ve hisseden yüreğine sağlık..
senin vesilenle tekrar bu güzel duygu yüklü hikayeyi okudum..
yeniden okumak güzeldi..;)
teşekkürlerB)
Selametle kal
Selam ve baki dualarımla
En Güzel'e Allah Celle Celalühu emanetsin
B)​
 

serranur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Mar 2009
Mesajlar
383
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
ve aleyküm selam....okudugunuz için teşekkürler.rabbim sizdende razı olsun,bazen unuttuğumuz böyle hikayelere okumaya hatırlamaya ihtiyacımız var,nasiplenmek dilegiylen....
 

serranur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Mar 2009
Mesajlar
383
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
ve aleyküm selam kardeşim,cümlemizden rabbim razı olsun inşallah...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt