Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (Tevbe, 18)
Rasûlullah (sav) buyuruyor:
“Kim Allah rızası için bir mescid inşa ederse, Allah o kimse için cennette bir ev hazırlar” (Ahmed İbn Hanbel, Müsned, VI, 461)
Ezana susamış saatlerde, Fatih’in ebediyete kadar cami olarak vakfettiği Ayasofya ile Mescid-i Aksa mesafeleri ortadan kaldıran kalbî bir buluşmada dertleşiyorlar. İki mahzun kubbe arasında şu konuşma geçiyor. Söze Ayasofya başlıyor:
“-Sizi, diyor, en iyi ben anlayabilirim. Yeryüzünde ümmetin perişanlığına denk düşen esaretinizi, yüzlerce esir minareye ağlayan yanık yüreğinizi, ancak ben anlayabilirim. Hür ezanlara hasretinizi, ben anlayabilirim.”
Mescid-i Aksa'da derin bir soluma:
“-Küba Mescidini düşünüyorum. Acaba imar edilmiş mescid o mu idi biz mi? Allah sevgilisinin üçtaşı üst üste koyup inşa ettiği, süsten ve ihtişamdan uzak, ancak kalbinde çağların en hür imanı atan, çağların en hür sesini kucaklayan o küçücük yapı mı, biz mi? Sirk aslanları gibi hissettiğim oluyor kendimi, zaman zaman. Görünüşte aslan ama pençeleri sökülmüş. Nerde benim hür haykırışım? Nerde benim hür ezanlarım?”
“-Ezan,” diye sayıklıyor Ayasofya. Ezan, ezan. Ezansız minare. Gözleri dolu dolu. Susuyor.
“-Derdini tazeledim, bağışla,” diyor Mescid-i Aksa. “Bazen, senin acın mı büyük benimkisi mi diye düşündüğüm oluyor. Gerçekten tartması zor. Ezan ki, müslümanın ebedî bağımsızlığını haykırır. Minareler ki, bu bağımsızlığın ilan için dikilmiş anıtlardır, minare ile ezanı ayırmanın acısına nasıl katlanılır? Nasıl katlanılır, ezana kelepçe vurulmasına...”
“-Hatıralar daha bir kahrediyor, bilir misin? Fetih günü, yaşadığım heyecan bir an gözümün önünden gitmiyor,” diyor Ayasofya.
“-Evet,” diyor Mescid-i Aksa, “O günü senin adına binlerce mescidle birlikte kutlamıştık. Bayram günleri çocukların kalbindeki heyecanı düşün. Yüreklerimiz öylesine sevinçle, heyecanla atmıştı. Hz. Peygamber'in mübarek hadislerindeki "Ne mutlu o kumandana, ne mutlu o askere" sözlerini kaç kere tekrarladık bilemezsin. Senin ezana kavuşmanı nasıl tekbirlerle kutladık. Nasıl kutladık Allah’ım!”
[Ahmed Maraşlı, Altınoluk Dergisi, 1986-Nisan, Sayı:002, Sayfa:012]
“Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (Tevbe, 18)
Rasûlullah (sav) buyuruyor:
“Kim Allah rızası için bir mescid inşa ederse, Allah o kimse için cennette bir ev hazırlar” (Ahmed İbn Hanbel, Müsned, VI, 461)
Ezana susamış saatlerde, Fatih’in ebediyete kadar cami olarak vakfettiği Ayasofya ile Mescid-i Aksa mesafeleri ortadan kaldıran kalbî bir buluşmada dertleşiyorlar. İki mahzun kubbe arasında şu konuşma geçiyor. Söze Ayasofya başlıyor:
“-Sizi, diyor, en iyi ben anlayabilirim. Yeryüzünde ümmetin perişanlığına denk düşen esaretinizi, yüzlerce esir minareye ağlayan yanık yüreğinizi, ancak ben anlayabilirim. Hür ezanlara hasretinizi, ben anlayabilirim.”
Mescid-i Aksa'da derin bir soluma:
“-Küba Mescidini düşünüyorum. Acaba imar edilmiş mescid o mu idi biz mi? Allah sevgilisinin üçtaşı üst üste koyup inşa ettiği, süsten ve ihtişamdan uzak, ancak kalbinde çağların en hür imanı atan, çağların en hür sesini kucaklayan o küçücük yapı mı, biz mi? Sirk aslanları gibi hissettiğim oluyor kendimi, zaman zaman. Görünüşte aslan ama pençeleri sökülmüş. Nerde benim hür haykırışım? Nerde benim hür ezanlarım?”
“-Ezan,” diye sayıklıyor Ayasofya. Ezan, ezan. Ezansız minare. Gözleri dolu dolu. Susuyor.
“-Derdini tazeledim, bağışla,” diyor Mescid-i Aksa. “Bazen, senin acın mı büyük benimkisi mi diye düşündüğüm oluyor. Gerçekten tartması zor. Ezan ki, müslümanın ebedî bağımsızlığını haykırır. Minareler ki, bu bağımsızlığın ilan için dikilmiş anıtlardır, minare ile ezanı ayırmanın acısına nasıl katlanılır? Nasıl katlanılır, ezana kelepçe vurulmasına...”
“-Hatıralar daha bir kahrediyor, bilir misin? Fetih günü, yaşadığım heyecan bir an gözümün önünden gitmiyor,” diyor Ayasofya.
“-Evet,” diyor Mescid-i Aksa, “O günü senin adına binlerce mescidle birlikte kutlamıştık. Bayram günleri çocukların kalbindeki heyecanı düşün. Yüreklerimiz öylesine sevinçle, heyecanla atmıştı. Hz. Peygamber'in mübarek hadislerindeki "Ne mutlu o kumandana, ne mutlu o askere" sözlerini kaç kere tekrarladık bilemezsin. Senin ezana kavuşmanı nasıl tekbirlerle kutladık. Nasıl kutladık Allah’ım!”
[Ahmed Maraşlı, Altınoluk Dergisi, 1986-Nisan, Sayı:002, Sayfa:012]