Allahü teâlâ Eyüp aleyhisselâmı sabırla imtihân etmeyi murat eyledi. Eyüp aleyhisselâm, çok zengin iken, bütün malları çeşitli sebeplerle, yok oldu. Koyunlarını sel götürdü, ekinlerini rüzgâr telef etti. Velhâsıl elinde dünyalık birşey kalmadı.
Bundan sonra Allahü teâlâ Eyüp aleyhisselâmın bedenine bir hastalık verdi. Hastalığı gittikçe şiddetlendi. Yakınları, akrabâları, onu yalnız bırakmışlar, kimse yardım etmiyordu. Sadece sadâkatli, şefkatli hanımı Rahîme Hâtun onu terk etmemişti. Eyüp aleyhisselâm, hanımının yaptığı kulübede yedi yıl sıkıntı ve ızdırap içinde hâlinden hiç şikâyet etmeden yaşadı.
Bir gün Cebrâil aleyhisselâm gelerek, Allahü teâlânın; “Ey Eyüp! Belâ verdim sabrettin! Şimdi ben sana sıhhat ve nîmet vereceğim.” haberini getirdi. Kur’ân-ı kerîmde bildirildiği üzere Allahü teâlâ, “Ayağını yere vur! Çıkan sudan gusleyle ve soğuğundan iç!” buyurdu. Bunları yapan Eyüp aleyhisselâm, genç bir delikanlı hâline geldi. Cebrâil aleyhisselâm, kendisine güzel elbiseler giydirdi. Bu sırada hanımı geldi. Eyüp aleyhisselâmı kulübede göremeyince, çok şaşırdı. Eyüp aleyhisselâm sordu:
- Ey hanım! Kimi ararsın?
- Bir hastam vardı. İsmi Eyüp idi. Onu kaybettim, arıyorum. O benim can yoldaşımdı.
- O nasıl bir kimseydi?
- Sağlıklı iken aynen sana benzerdi.
- Ey Rahîme! O hasta olan Eyüp işte benim. Allahü teâlâ bana sıhhat verdi.
Sonra, şükredip ağlaştılar. Şehre dönerlerken, halk onları sevinçle karşıladı. Yıkık evlerinin yenilenmiş olduğunu ve daha önce elinden alınan mal ve çocuklarının geri verildiğini gördüler.
Bundan sonra Allahü teâlâ Eyüp aleyhisselâmın bedenine bir hastalık verdi. Hastalığı gittikçe şiddetlendi. Yakınları, akrabâları, onu yalnız bırakmışlar, kimse yardım etmiyordu. Sadece sadâkatli, şefkatli hanımı Rahîme Hâtun onu terk etmemişti. Eyüp aleyhisselâm, hanımının yaptığı kulübede yedi yıl sıkıntı ve ızdırap içinde hâlinden hiç şikâyet etmeden yaşadı.
Bir gün Cebrâil aleyhisselâm gelerek, Allahü teâlânın; “Ey Eyüp! Belâ verdim sabrettin! Şimdi ben sana sıhhat ve nîmet vereceğim.” haberini getirdi. Kur’ân-ı kerîmde bildirildiği üzere Allahü teâlâ, “Ayağını yere vur! Çıkan sudan gusleyle ve soğuğundan iç!” buyurdu. Bunları yapan Eyüp aleyhisselâm, genç bir delikanlı hâline geldi. Cebrâil aleyhisselâm, kendisine güzel elbiseler giydirdi. Bu sırada hanımı geldi. Eyüp aleyhisselâmı kulübede göremeyince, çok şaşırdı. Eyüp aleyhisselâm sordu:
- Ey hanım! Kimi ararsın?
- Bir hastam vardı. İsmi Eyüp idi. Onu kaybettim, arıyorum. O benim can yoldaşımdı.
- O nasıl bir kimseydi?
- Sağlıklı iken aynen sana benzerdi.
- Ey Rahîme! O hasta olan Eyüp işte benim. Allahü teâlâ bana sıhhat verdi.
Sonra, şükredip ağlaştılar. Şehre dönerlerken, halk onları sevinçle karşıladı. Yıkık evlerinin yenilenmiş olduğunu ve daha önce elinden alınan mal ve çocuklarının geri verildiğini gördüler.