TekBiriz
Kayıtlı Kullanıcı
EY ŞEYTAN !
Sana bu mektubumu, kabirden yazıyorum;
Ve kendime ilk defa, bu kadar kızıyorum.
Nasıl oldu da beni, kendine inandırdın ?
Benim gibi çok zeki, bir insanı kandırdın !.
Bir zamanlar önüme, ne servetler sermiştin;
''Sana ölüm yok'' diye, güvenceler vermiştin.
Hani sonsuza kadar, sürecekti saltanat ?
Hani bana her zaman, olacaktın kol kanat ?
Ey şeytan !. O yıllarda, ne çok severdim seni;
Sırtımı hep sıvazlar, hep şımartırdın beni.
İki duble atınca, hayale daldırırdın,
Ahlâki yasakları, ortadan kaldırırdın.
Akşamları çalarken, hüzzam faslı derinden,
Bana hep gülümserdin, şarap kadehlerinden.
Bazen şuh bir kadının, bedenine girerdin;
En gözde, en pahalı, parfümleri sürerdin...
O cömert gerdanına, mücevherler takardın;
Sonra bir çift göz olur, ihtirasla bakardın.
Gönül antenlerimiz, mesajları alırdı,
Bundan sonrası artık, iç güdüye kalırdı...
Namustan dem vuranı, dosyalarda fişlerdin;
İrticâ kompleksini, beyinlere işlerdin.
Hep gırgıra alırdık, cehennemde yanmayı;
Hoşgörü denizinde, boğardık utanmayı...
Düşünen bir insanı, görünce irkilirdik;
Beyinleri sadece, bir sakatat bilirdik.
Ne güzeldi o günler, ne bulursak yiyorduk;
Hayvanlar gibi mutlu, yaşayıp gidiyorduk...
Biliyorum.. şu anda, hâlime gülüyorsun;
Artık beni hiçbir şey, kurtarmaz.. Biliyorsun.
Biraz sonra gelecek, sorgu için melekler;
Yanımda ne bir kuruş, ne bir senet, ne çekler.
Kendi derdine düşmüş, mezarlık sakinleri.
Baktım.. Karmakarışık, meşrepleri, dinleri.
Kimisinin totemi, sallanıyor boynunda,
Kimisinin dövmesi, kalçasında, koynunda.
Buraya gelir gelmez, etrafımı sardılar;
Bilir misin ey şeytan ! Hepsi seni sordular.
Kimi genç, kimi yaşlı, kimi miskin bir dede;
Hepsi de benim gibi, olmuşlar şeytanzede...
Kimisini kumarla, düşürmüşsün ağına;
İncirleri dikmişsin, kırk yıllık ocağına.
Kimi, senin yüzünden, aldatmış kocasını,
Süslemişsin gözünde, o kayak hocasını...
Kimisine en sinsi, tuzakları kurmuşsun;
Esrarla, eroinle, kokainle vurmuşsun.
Kimisinin girmişsin, vesveseyle kanına,
O da gidip kastetmiş, karısının canına...
Kimisini makamla, rütbeyle kandırmışsın;
Bir ilâh olduğuna, onu inandırmışsın.
Kimi hukuk cambazı, sola kaymış kantarı;
Hâlâ beyin sanıyor, başındaki mantarı...
Kur'ân diye bir kitap, duymuştum yaşıyorken;
Ciddiye almamıştım, peşinden koşuyorken.
Meğerse o kitapta, adın çok geçiyormuş,
''İnsana hüsran!'' diye, şeytan and içiyormuş...
Eğer bir fırsat daha, verseydi Allah bana;
Hep seni anlatırdım, altı milyar insana.
Gerçi bütün insanlar, seni ismen tanıyor,
Ama gaflete bak ki; cismini yok sanıyor...
Ey şeytan ! Vakit geldi, ben artık gitmeliyim,
Sana yenik düşmüşüm.. Îtiraf etmeliyim ...
Hiç korkma.. Bu insanlar, böyle gâfil oldukça;
Sana hep tapacaklar, cüzdanları doldukça...
CENGİZ NUMANOĞLU
Sana bu mektubumu, kabirden yazıyorum;
Ve kendime ilk defa, bu kadar kızıyorum.
Nasıl oldu da beni, kendine inandırdın ?
Benim gibi çok zeki, bir insanı kandırdın !.
Bir zamanlar önüme, ne servetler sermiştin;
''Sana ölüm yok'' diye, güvenceler vermiştin.
Hani sonsuza kadar, sürecekti saltanat ?
Hani bana her zaman, olacaktın kol kanat ?
Ey şeytan !. O yıllarda, ne çok severdim seni;
Sırtımı hep sıvazlar, hep şımartırdın beni.
İki duble atınca, hayale daldırırdın,
Ahlâki yasakları, ortadan kaldırırdın.
Akşamları çalarken, hüzzam faslı derinden,
Bana hep gülümserdin, şarap kadehlerinden.
Bazen şuh bir kadının, bedenine girerdin;
En gözde, en pahalı, parfümleri sürerdin...
O cömert gerdanına, mücevherler takardın;
Sonra bir çift göz olur, ihtirasla bakardın.
Gönül antenlerimiz, mesajları alırdı,
Bundan sonrası artık, iç güdüye kalırdı...
Namustan dem vuranı, dosyalarda fişlerdin;
İrticâ kompleksini, beyinlere işlerdin.
Hep gırgıra alırdık, cehennemde yanmayı;
Hoşgörü denizinde, boğardık utanmayı...
Düşünen bir insanı, görünce irkilirdik;
Beyinleri sadece, bir sakatat bilirdik.
Ne güzeldi o günler, ne bulursak yiyorduk;
Hayvanlar gibi mutlu, yaşayıp gidiyorduk...
Biliyorum.. şu anda, hâlime gülüyorsun;
Artık beni hiçbir şey, kurtarmaz.. Biliyorsun.
Biraz sonra gelecek, sorgu için melekler;
Yanımda ne bir kuruş, ne bir senet, ne çekler.
Kendi derdine düşmüş, mezarlık sakinleri.
Baktım.. Karmakarışık, meşrepleri, dinleri.
Kimisinin totemi, sallanıyor boynunda,
Kimisinin dövmesi, kalçasında, koynunda.
Buraya gelir gelmez, etrafımı sardılar;
Bilir misin ey şeytan ! Hepsi seni sordular.
Kimi genç, kimi yaşlı, kimi miskin bir dede;
Hepsi de benim gibi, olmuşlar şeytanzede...
Kimisini kumarla, düşürmüşsün ağına;
İncirleri dikmişsin, kırk yıllık ocağına.
Kimi, senin yüzünden, aldatmış kocasını,
Süslemişsin gözünde, o kayak hocasını...
Kimisine en sinsi, tuzakları kurmuşsun;
Esrarla, eroinle, kokainle vurmuşsun.
Kimisinin girmişsin, vesveseyle kanına,
O da gidip kastetmiş, karısının canına...
Kimisini makamla, rütbeyle kandırmışsın;
Bir ilâh olduğuna, onu inandırmışsın.
Kimi hukuk cambazı, sola kaymış kantarı;
Hâlâ beyin sanıyor, başındaki mantarı...
Kur'ân diye bir kitap, duymuştum yaşıyorken;
Ciddiye almamıştım, peşinden koşuyorken.
Meğerse o kitapta, adın çok geçiyormuş,
''İnsana hüsran!'' diye, şeytan and içiyormuş...
Eğer bir fırsat daha, verseydi Allah bana;
Hep seni anlatırdım, altı milyar insana.
Gerçi bütün insanlar, seni ismen tanıyor,
Ama gaflete bak ki; cismini yok sanıyor...
Ey şeytan ! Vakit geldi, ben artık gitmeliyim,
Sana yenik düşmüşüm.. Îtiraf etmeliyim ...
Hiç korkma.. Bu insanlar, böyle gâfil oldukça;
Sana hep tapacaklar, cüzdanları doldukça...
CENGİZ NUMANOĞLU