Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ey Müslüman,Hala Uyuyor musun..?! (1 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
Ey müslüman! hâlâ uyuyor musun?


Ortadoğudaki müslüman kıyımına bakıp “sıra bize de gelecek” diyenler bilsinler ki; onlar bizim kardeşimiz ve sıra bize çoktan gelmiş. Onları ümmetin parçası olduğu halde, kendimizden, bizden saymıyorsak, safımızı kontrol etmek durumundayız. Son vahşi olaylar bir kez daha gösteriyor ki, insanlık İsrail eliyle hızla dünya savaşına doğru sürükleniyor. Kıyâmet savaşının sirenleri çalıyor.



Planlarımızı, hazırlıklarımızı buna göre yapmak, yaşantımızı ufukta gözüken bu geleceğe göre gözden geçirmek zorundayız. Bâtıl cephe zaten her çeşidiyle soğuk savaşı tüm şuurlu müslümanlara karşı gösteriyor. Nice İslâm toprağında da ateş gibi yakıcı sıcak savaş sahneleri uyguluyor. Müslüman, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, bunlara seyirci kalamaz, tarafsız olamaz. Bertaraf olmak istemeyen bîtaraflığı seçemez. Müslüman, gündelik basit işlerle oyalanamaz. İki yoldan birini seçmek zorundadır, yol ayrımına gelmiş insanımız. Ya cenneti ya cehennemi; ya izzeti ya zilleti; ya cihadı ya mağlûbiyeti; ya Allah’ı ya dünyayı…





Allah’ı tercih edenlere selâm olsun! Gâvurlaşmaya, yahudileşmeye giden yolu bırakıp, kendilerine nimet verilen peygamberlerin, sıddıkların, şehid ve sâlihlerin yolunu takip eden ve Allah için her imkânıyla cihad edenlere ne mutlu!



Kudüs kurtulunca Ankara da kurtulacak vs. deniliyor. Ben aslında tersinin daha doğru olduğunu düşünüyorum: Ankara kurtulunca, Mekke ve Medine kurtulunca ancak Kudüs kurtulabilir. Yani bugün, küçük işgalleri önleyemeyen, kendi ülkelerindeki işgalleri önleyemeyen zihniyetler Kudüs’teki işgali kaldırmaya hiç kalkamazlar. Yani İsrail içimizde. İçimizdeki İsrail’e karşı tavır alamayan insanların dışımızda kabul edilen, tanınmaması gereken sınırlarla ayrılıp farklı ülke kabul edilen yerdeki işgalini önlememiz hemen hiç mümkün olmaz. Yani bugün İsrail zihniyeti, az önce örnekleri vurgulandığı şekilde, tâğutların en yakın dostu olacak tarzda her yerde gözüküyor.




Söz gelimi Türkiye’nin İsrail’le resmî ilişkilerini, anlaşmalarını, yardımlaşmalarını, ekonomik desteklerini, uçakların elektronik cihazlarından tutun da istihbarat alıp vermeye kadar Müslümanların aleyhine olabilecek nice tavırlarını gündeme getirmek mümkün. Ayrıca İsrail sadece Kudüs’ü işgal etmiş değil; haber ajansları, lions kulüpleri, efendim medyadaki ağırlıkları, sanat ve özellikle de sinemadaki tekel özellikleri, evet, uluslararası nice teşkilatlarıyla, kendi ideallerine hizmet eden nice rejimler ve işbirlikçileriyle Müslümanların içine çoktan girmişler. Bugün Müslümanlar kendi bulundukları ülkelerde kendi camilerini kurtarabilmiş değiller, oralarda tâğutların istediği bir din anlatılıyor. İnsanlar Allah’ın dinini kendi camilerinde bile öğrenme imkânlarına sahip değiller.






Dolayısıyla kendi mahallesinin camisine sahip çıkamayan Müslümanımsı insanlar, nasıl olacak ki başka bir ülkedeki Mescid-i Aksâ’ya sahip çıkabilecekler? Aslında bizim kurtuluşumuz da, Kudüs’ün kurtuluşu da, temelde Yahudi zihniyeti olarak Kur’an da uzunca bahsedilen o karakterden sıyrılmaktır. Nedir Yahudi karakteri? Dünyevîleşmektir, altına, paraya, maddeye tapmaktır. Savaştan, cihaddan korkmaktır, kaçmaktır, Allah yolunda ölümü, yani şehâdeti istememektir, âhiret ile dünyadan birini tercihle karşı karşıya gelindiğinde dünyayı tercih etmektir.




Allah’ın âyetlerini tahrif etmek veya dünya karşılığında satmaktır, dini tahrif ederek lânetlik cumartesi ashâbına benzemektir, cumartesi imtihanını kaybedenler gibi dinde hile yapmaya kalkmaktır, Allah’ın helâllerini haram, haramlarını helâl kılmaya çalışmaktır, zâlimlerin sözüne peygamberlerin sözünden daha fazla önem vermektir. Bu tür özellikler İsraillilerde değil, “Müslümanım” diyen insanlarda, belki İsraillilerden çok daha fazla kendini gösteriyor. Bu karakterleri düzeltilmediği müddetçe, kendisi bir İsrail olmuştur, nasıl olur da o siyonist rejime karşı çıkabilir, işgalin kendi çevresindeki boyutunu anlamadığı müddetçe, diğer Müslümanların işgalini nasıl anlayıp çözüme gidebilir ki insan?





Biz İsraillilerin dünyanın kanını emdiğini, onların emperyalist zihniyete sahip olduğunu, dünya çapında büyük holdinglerin, uluslararası şirketlerin hep arkalarında Yahudi sermayesi olduğunu ve bunların Hitler’i durup dururken gazaba getirmediğini, dünyanın kanını, alın terini emerek büyüyen vampir olduğunu dünyaya anlatabilsek, mümkün ki Hrıstiyanlar bile bize destek olacaktır. Ama bütün bunlar için, önce Müslümanların kendi aralarında birlik oluşturması lâzım. İki özelliğin yan yana gelip birleşmesi, güçlü olanın lehine olur daima. Siz, Nasreddin Hoca hesabı bir çanak yoğurdu koca bir Akşehir gölüne atarsanız bu yoğurt kaybolup gidecektir; ne beyazlaşacaktır ne de yoğurt olacaktır Akşehir gölü.





Ama siz Akşehir gölünün rengini değiştirecek ve oradaki sudan daha güçlü, etkin ve hacim olarak daha fazla yoğurt atmış olsanız mümkün ki gerçekten Akşehir Gölü tümüyle yoğurda dönüşecektir. Yani burada kırk küsur devlete bölünen Müslümanların hepsinin ayrı ayrı, güçsüz bir şekilde bir tarafta olması Hrıstiyanlarla işbirliğine gidilince Hıristiyanların lehine bir manzara oluşturacak, dolayısıyla onların bizi kullanmasına sebep olacaktır. Mümkün, böyle bir tavırla İsrail oradan temizlense bile her ülke Hrıstiyanların farklı yönlendirmesiyle kendisi İsrailleşecektir.





Onun için bu günkü diyalog çalışmalarının (Müslümanlarla, daha doğrusu Amerika’daki Hoca efendi grubuyla, Hrıstiyanlar arasındaki diyalogu kastediyorum) Müslümanların lehine olmadığını, körlerin, görmeyen gözlerin bile görmesi gerektiği kadar net şekilde tecrübe edildiği şekilde, günümüz dünyasında Müslümanların Hıristiyanlar kadar bile bir güç teşkil etmemesi ile, edememesi ile alâkalıdır. Onun için şu anda Hıristiyanların yardımını istemekten öte, önce Müslümanların bir ümmet gücünü oluşturmaları lâzım.
Düşünebiliyor muyuz? İki milyarlık bir ümmet, elli civarında ülke bir tek devlet olmuş, yönetici tek ve Allah’ın hükmüyle insanları yöneten bir halîfe, iki milyarlık Müslüman nüfusun aklı, yetenekleri, bilek ve emek gücü, ruh gücü aynı hedefe doğru yönleniyor…







O zaman bizim İsrail diye bir problemimiz olmayacak. Hıristiyanlardan yardım isteme gibi bir zillete düşmüş olmayacağız. İşte böyle tek ümmet ve tek devletin, tevhid ölçüsünde vahdetin hayali bile insanı şevke getiriyor, coşturuyor. Peygamberî sistemle, tek halife, tek devlet, tek ümmet olunca, o zaman kendi ülkelerimizde de küçük İsrailleri, bizden sayıp dost kabul ettiğimiz, İsrail gibi görmediğimiz düşmanları helâke uğratacak; diğer İsrail de savaş bile yapmadan teslim bayrağını çekecektir. Böyle bir gücün karşısında dünyanın hiçbir devleti, hiçbir ekonomisi duramayacaktır. Böyle olamadığımız müddetçe Hıristiyanlarla işbirliği, Yahudilerle işbirliği diye, AB’ye girmek diye İslâmî kimliğimizi tümüyle terk edeceğiz.






Renksiz, kişiliksiz, politikasız, başkalarının güdümünde olan, yardımı kimden ve nasıl bekleyeceğimizi bile bilmeyen, İlâhî yardımdan çok uzak, kulluk görevimizi ihmal eden, Müslümanca dayanışmasını bile beceremeyen, dünyası zillet içerisinde, âhireti de mümkün ki zilletin devamı şeklinde olacak bir yanlış zihniyet içinde olacağız, diye düşünüyorum.




Bu konudaki sözlerimi noktalarken hatırlatayım ki, Hıristiyan ve Yahudileri dost kabul etmekle zaten bu seviyesizliğe indik, zillete mahkûm olduk. Baştan beri Müslümanlar, özellikle Müslümanları yönetenler, gerçekten Yahudileri Kur’an’ın tanıttığı şekilde tanımış olsaydı, onların ahidlerini bozacakları, sözlerine güvenilmemesi gerektiği, çok hilebaz oldukları, Hz. Mûsâ’ya bile neler çektirdikleri Kur’an’dan yola çıkarak müslümanca değerlendirilseydi iş bu noktaya gelmeyecekti. Yine dünya ülkeleri gerçekten Kur’an’ın tanıttığı gibi İslam düşmanlarını, kendilerine gazap edilmişleri tanımış olsaydı, bu hale düşmeyecekti.





Yine aynı şekilde Kur’ân-ı Kerim’de Hıristiyanların da müminlerin dostu olamayacağı, onları velî (dost ve yardımcı) kabul edenin onlardan olacağı, onların bizi dinimizden döndürünceye kadar savaşmaktan da geri durmayacağı belirtilir. Biz tekrar Ku’ran’a yönelerek görevlerimizi öğrenmeli ve uygulamaya geçmeliyiz. Biz, evvela kendi gücümüze güvenip dayanmalıyız. O zaman da zaten İlâhî gücün arkamızda olduğunu göreceğimiz bir çizgiye geliriz, diye düşünüyorum.



Selam ve Dua ile..
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
''ANLATAMADIK KİMSEYE ; BİZE EYYÜBUN SABRI DÜŞTÜ ''
msn20ifadeleri2016xm9.gif


Allah'a Emanet Olunuz
 

zunnun_u_misri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Şub 2008
Mesajlar
292
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
"Bizler Aglamaktan Gözleri Sisen Peygamberin, Uyumaktan Gözleri Sisen Ümmetiyiz":-(
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt