HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 60
Ey iman edenler! Allah ve resulü sizi, size hayat verene davet ettiğinde icabet edin." [el-Bakara 183]
Ülkenin göbeğinde zayi olmuş vilayetlerden birinin merkezi olan Sidi Bouzid şehrinde 17.12.2010 günü kıvılcım alan ve vilayetin diğer şehirlerine sıçrayacak şekilde alevi yayılan kriz, ardından Tunus'un önemli şehirlerinden peşe peşe protesto çığlıklarının gelmesi, bunların öncesinde 2008'deki maden ocağı ve 2010'daki Bin Garden olayları rejimin, insanların işlerini İslam'ın vacip kıldığı şerefli bir gözetim olan ihsan ve adalet ile gözetmeyi ihmal ettiğini göstermektedir.
Baskı, zulüm ve yalan vaatlerle insanların boyunlarına musallat olan rejimin zulmüne şahit olduk ve olagelmekteyiz. On iki gün sonra rejim, başını göstererek insanlara bazı ihtiyaçlarını giderme sözü verdi. İnsanlara, yirmi üç senedir uyguladığı hiçbir faydası olmayan icraatlarla onurlu bir yaşam ve -gelmeyecek- rahat bir gelecek vadinde bulunmanın ötesine geçmedi.
Ardından protesto veya muhasebe etmeye tevessül eden herkesi tehdit etti. Medya içerisindeki çığırtkan borazanlarını da "rejimin güzel başarılarına" övgüler yağdırmaları ve "velinimete" karşı çıkan veya muhasebe eden herkesi lanetlemeleri için harekete geçirdi.
Bu rejim, İslam'ı sırtının arkasına attı, sömürgeci kafir Batının kucağına atladı, direktiflerini kabul etti, bizi gelişmiş devletlerin seviyesine sıçratacak ideal bir seçenek olduğunu iddia ederek Batının reçetelerini hiç sapmadığı bir çizgi edindi. Devletlerarası örgütlerin ve Avrupa devletlerinin buna şahitlik etmesinden dolayı da Tunus'la gurur duydu. Bu örgütlerin ve devletlerin, Tunus rejimini övmesi ve ülkemiz hakkında yazılar yazması, ülkemize ve diğer İslam beldelerine sırf servetlerimizi istismar etmek ve bu mücrim rejimin IMF'nin sırtımızdaki ağır krediler karşılığında şart koştuğu bozuk bir eğitim sistemine göre yetiştirdiği evlatlarımızın enerjilerini tüketmek için gelen kendi şirketlerinin çıkarlarına hizmet etmesi için olduğunu görmezden geldi.
Ey Müslümanlar!
Kokuşmuş zalim kapitalist sistemin ağır krizler doğurması ve servetin etkin küçük bir gurubun elinde toplanmasından dolayı fakirliği oluşturması onun doğasından kaynaklandığı hiçbir kimsenin gözünden kaçmaz. Artık aşikar olmuştur ki Dünya Bankası, reçeteleri, ülkemizden neredeyse hiç ayrılmayan heyetleri, Avrupa Birliği'nin şartları ve direktifleri, krizlerin ve yıkımların kaynağıdır. Bunlar her nereye gitmişler ve yerleşmişlerse oradaki ülkeye ve ülke insanlarına öfke getirmişlerdir.
İşsizlik, yaşam sıkıntısı, kötü gözetim, yetkililerin yolsuzluğu, ağızların susturulması, rızıkların kesilmesi, insanların boyunlarına musallat olunması, rüşvet, adam kayırmacılık, çıkarcılık ve benzerleri, habis bir hastalığın tezahürlerinden ve renk ile şekil değiştirmede bir uzman olan kovulmuş gizli şeytanın çirkin yüzlerinden başka bir şey değildir. Nitekim (Fransızların bizi sömürgeleştirmesinden şu ana kadar) ülkemizi, halkımızı ve gençlerimizi saranlar, İslam akidesi ile çelişen bozuk ve hatalı kapitalizm ideolojisinin uygulanmasının habis semeresinden başka bir şey değildir. Şöyle buyuran Azim Allah ne kadar da doğru söylemiştir: وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى "Her kim de zikrimden yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olur ve biz onu kıyamet günü de kör olarak haşrederiz." [Tâ-hâ 124] Ortaya atılan yamalı çözüm kırıntıları, sakın sizleri aldatmasın. Zira bunlar, başarılı olsa da teskin edici ve oyalayıcı şeylerden başka bir şey değildir. Bunların gayesi acınızı geçici olarak hafifletmektir. Sonra çok geçmeden krizler ilk haline geri dönecektir.
Ey Müslümanlar!
Sizin durumunuzu neyin ıslah edeceğini bilen Latif ve Habîr olan bir Rabbiniz vardır: أَلاَ يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ "Hiç yaratan bilmez mi? O, Latif'tir, Habir'dir" [el-Mulk 14] Sizi heba ve helak olmaya terk etmeyecek Rahim olan bir Rabbiniz vardır: Zira tabi olduğunuzda sapmayasınız ve bedbaht olmayasınız diye nebiniz Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e bir rahmet ve hidayet olarak katından bir nizam indirdi. Allahuteala, Aziz kitabında şöyle buyurmaktadır:فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلا يَضِلُّ وَلا يَشْقَى "Her kim Benim hidayetime tâbi olursa o sapmaz ve bedbaht olmaz." [Tâha 123]
Şüphesiz o nizam, arı-duru akidesinden kaynaklanan adil şeri hükümleriyle Azim-ul İslam'dır. Fertlerin ve toplumun temel ihtiyaçlarını, fakirliği, işsizliği ve yolsuzluğu bitirmeyi garantileyecek olan sadece odur. Bunu ise insanların işlerini hakkıyla gözetecek, bundan başka hiçbir şeyle meşgul olmayacak ve Müslümanların evlatları açken kendisi tok olmayan bir yöneticinin olduğu İslam'ı tatbik edecek bir devletle yapacaktır. Nitekim Allah, Ramade yılında Müslümanların en küçüğü bile doyuncaya kadar yemek tatmayacağına dair yemin eden el-Faruk Ömer İbn-ul Hattab'a rahmet etsin ki şimdi o olsaydı Müslümanlar valilerin ve yetkililerin zulmünden dolayı çığlık atarlarken, Müslümanların evlatları kendilerini denize atarlarken, kendilerini ateşe verirlerken, diğer bir kısmı da zebaniler tarafından darpedilirken veya öldürülürken ne boğazından bir lokma ekmek geçer ne de sarayında uyuyabilirdi.
Şüphesiz çözüm; amirler ve memurlar için dokunulmazlığın olmayacağı, Müslümanların Halifesinin muhasebe edileceği, Halife veya valilerinden yada muavinlerinden herhangi birisi zulmettiğinde veya şeri hükümlere muhalefet ettiğinde veya insanların işlerine önem vermede kusur gösterdiğinde Mezalim Mahkemesi önünde yargılanacağı Allah'ın hükmünün her şeyin üstünde olduğu azim İslam Devleti'ndedir.
Allahuteala, şöyle buyurmuştur: إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّهُ وَلاَ تَكُن لِّلْخَآئِنِينَ خَصِيمًا "İnsanlar arasında, Allah'ın Sana gösterdiği şekilde yönetesin diye sana kitabı hak ile indirdik. Sakın hainlerin savunucusu olma!" [en-Nisâ 105]
Bizler Hizb-ut Tahrir olarak sizlere çağrıda bulunuyor ve sizlere sesleniyoruz: Artık kendisine ibadet ettiğimiz, ona hiçbir şeyi ortak koşmadığımız, ondan başkasına itaat etmediğimiz, ancak razı olduklarına tabi olduğumuz Allah için kıyama kalkmanın, bozuk kapitalizm sömürgeciliğini ve ajanlarını ülkemizden bir daha geri dönemeyecekleri şekilde kökünden söküp atmamızın zamanı gelmiştir. Keza artık sizden basiret sahibi herkesin, bu rejimin bizleri ulaştırdığı durumun köklü çözümünün, bizleri ve diğer İslam beldelerini el-Ukab rayesi altında gölgelendirecek olan Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak için bizimle birlikte çalışmak olduğunun farkında olmasının zamanı gelmiştir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey iman edenler! Allah ve resulü sizi, size hayat verene çağırdığında icabet edin. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz muhakkak O'nun huzurunda toplanacaksınız." [el-Enfâl 24]
Ülkenin göbeğinde zayi olmuş vilayetlerden birinin merkezi olan Sidi Bouzid şehrinde 17.12.2010 günü kıvılcım alan ve vilayetin diğer şehirlerine sıçrayacak şekilde alevi yayılan kriz, ardından Tunus'un önemli şehirlerinden peşe peşe protesto çığlıklarının gelmesi, bunların öncesinde 2008'deki maden ocağı ve 2010'daki Bin Garden olayları rejimin, insanların işlerini İslam'ın vacip kıldığı şerefli bir gözetim olan ihsan ve adalet ile gözetmeyi ihmal ettiğini göstermektedir.
Baskı, zulüm ve yalan vaatlerle insanların boyunlarına musallat olan rejimin zulmüne şahit olduk ve olagelmekteyiz. On iki gün sonra rejim, başını göstererek insanlara bazı ihtiyaçlarını giderme sözü verdi. İnsanlara, yirmi üç senedir uyguladığı hiçbir faydası olmayan icraatlarla onurlu bir yaşam ve -gelmeyecek- rahat bir gelecek vadinde bulunmanın ötesine geçmedi.
Ardından protesto veya muhasebe etmeye tevessül eden herkesi tehdit etti. Medya içerisindeki çığırtkan borazanlarını da "rejimin güzel başarılarına" övgüler yağdırmaları ve "velinimete" karşı çıkan veya muhasebe eden herkesi lanetlemeleri için harekete geçirdi.
Bu rejim, İslam'ı sırtının arkasına attı, sömürgeci kafir Batının kucağına atladı, direktiflerini kabul etti, bizi gelişmiş devletlerin seviyesine sıçratacak ideal bir seçenek olduğunu iddia ederek Batının reçetelerini hiç sapmadığı bir çizgi edindi. Devletlerarası örgütlerin ve Avrupa devletlerinin buna şahitlik etmesinden dolayı da Tunus'la gurur duydu. Bu örgütlerin ve devletlerin, Tunus rejimini övmesi ve ülkemiz hakkında yazılar yazması, ülkemize ve diğer İslam beldelerine sırf servetlerimizi istismar etmek ve bu mücrim rejimin IMF'nin sırtımızdaki ağır krediler karşılığında şart koştuğu bozuk bir eğitim sistemine göre yetiştirdiği evlatlarımızın enerjilerini tüketmek için gelen kendi şirketlerinin çıkarlarına hizmet etmesi için olduğunu görmezden geldi.
Ey Müslümanlar!
Kokuşmuş zalim kapitalist sistemin ağır krizler doğurması ve servetin etkin küçük bir gurubun elinde toplanmasından dolayı fakirliği oluşturması onun doğasından kaynaklandığı hiçbir kimsenin gözünden kaçmaz. Artık aşikar olmuştur ki Dünya Bankası, reçeteleri, ülkemizden neredeyse hiç ayrılmayan heyetleri, Avrupa Birliği'nin şartları ve direktifleri, krizlerin ve yıkımların kaynağıdır. Bunlar her nereye gitmişler ve yerleşmişlerse oradaki ülkeye ve ülke insanlarına öfke getirmişlerdir.
İşsizlik, yaşam sıkıntısı, kötü gözetim, yetkililerin yolsuzluğu, ağızların susturulması, rızıkların kesilmesi, insanların boyunlarına musallat olunması, rüşvet, adam kayırmacılık, çıkarcılık ve benzerleri, habis bir hastalığın tezahürlerinden ve renk ile şekil değiştirmede bir uzman olan kovulmuş gizli şeytanın çirkin yüzlerinden başka bir şey değildir. Nitekim (Fransızların bizi sömürgeleştirmesinden şu ana kadar) ülkemizi, halkımızı ve gençlerimizi saranlar, İslam akidesi ile çelişen bozuk ve hatalı kapitalizm ideolojisinin uygulanmasının habis semeresinden başka bir şey değildir. Şöyle buyuran Azim Allah ne kadar da doğru söylemiştir: وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى "Her kim de zikrimden yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olur ve biz onu kıyamet günü de kör olarak haşrederiz." [Tâ-hâ 124] Ortaya atılan yamalı çözüm kırıntıları, sakın sizleri aldatmasın. Zira bunlar, başarılı olsa da teskin edici ve oyalayıcı şeylerden başka bir şey değildir. Bunların gayesi acınızı geçici olarak hafifletmektir. Sonra çok geçmeden krizler ilk haline geri dönecektir.
Ey Müslümanlar!
Sizin durumunuzu neyin ıslah edeceğini bilen Latif ve Habîr olan bir Rabbiniz vardır: أَلاَ يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ "Hiç yaratan bilmez mi? O, Latif'tir, Habir'dir" [el-Mulk 14] Sizi heba ve helak olmaya terk etmeyecek Rahim olan bir Rabbiniz vardır: Zira tabi olduğunuzda sapmayasınız ve bedbaht olmayasınız diye nebiniz Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e bir rahmet ve hidayet olarak katından bir nizam indirdi. Allahuteala, Aziz kitabında şöyle buyurmaktadır:فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلا يَضِلُّ وَلا يَشْقَى "Her kim Benim hidayetime tâbi olursa o sapmaz ve bedbaht olmaz." [Tâha 123]
Şüphesiz o nizam, arı-duru akidesinden kaynaklanan adil şeri hükümleriyle Azim-ul İslam'dır. Fertlerin ve toplumun temel ihtiyaçlarını, fakirliği, işsizliği ve yolsuzluğu bitirmeyi garantileyecek olan sadece odur. Bunu ise insanların işlerini hakkıyla gözetecek, bundan başka hiçbir şeyle meşgul olmayacak ve Müslümanların evlatları açken kendisi tok olmayan bir yöneticinin olduğu İslam'ı tatbik edecek bir devletle yapacaktır. Nitekim Allah, Ramade yılında Müslümanların en küçüğü bile doyuncaya kadar yemek tatmayacağına dair yemin eden el-Faruk Ömer İbn-ul Hattab'a rahmet etsin ki şimdi o olsaydı Müslümanlar valilerin ve yetkililerin zulmünden dolayı çığlık atarlarken, Müslümanların evlatları kendilerini denize atarlarken, kendilerini ateşe verirlerken, diğer bir kısmı da zebaniler tarafından darpedilirken veya öldürülürken ne boğazından bir lokma ekmek geçer ne de sarayında uyuyabilirdi.
Şüphesiz çözüm; amirler ve memurlar için dokunulmazlığın olmayacağı, Müslümanların Halifesinin muhasebe edileceği, Halife veya valilerinden yada muavinlerinden herhangi birisi zulmettiğinde veya şeri hükümlere muhalefet ettiğinde veya insanların işlerine önem vermede kusur gösterdiğinde Mezalim Mahkemesi önünde yargılanacağı Allah'ın hükmünün her şeyin üstünde olduğu azim İslam Devleti'ndedir.
Allahuteala, şöyle buyurmuştur: إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّهُ وَلاَ تَكُن لِّلْخَآئِنِينَ خَصِيمًا "İnsanlar arasında, Allah'ın Sana gösterdiği şekilde yönetesin diye sana kitabı hak ile indirdik. Sakın hainlerin savunucusu olma!" [en-Nisâ 105]
Bizler Hizb-ut Tahrir olarak sizlere çağrıda bulunuyor ve sizlere sesleniyoruz: Artık kendisine ibadet ettiğimiz, ona hiçbir şeyi ortak koşmadığımız, ondan başkasına itaat etmediğimiz, ancak razı olduklarına tabi olduğumuz Allah için kıyama kalkmanın, bozuk kapitalizm sömürgeciliğini ve ajanlarını ülkemizden bir daha geri dönemeyecekleri şekilde kökünden söküp atmamızın zamanı gelmiştir. Keza artık sizden basiret sahibi herkesin, bu rejimin bizleri ulaştırdığı durumun köklü çözümünün, bizleri ve diğer İslam beldelerini el-Ukab rayesi altında gölgelendirecek olan Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak için bizimle birlikte çalışmak olduğunun farkında olmasının zamanı gelmiştir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ "Ey iman edenler! Allah ve resulü sizi, size hayat verene çağırdığında icabet edin. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz muhakkak O'nun huzurunda toplanacaksınız." [el-Enfâl 24]