Ey ahiret yolcusu, dinle! Evladım!
Bir insan ne kadar çok yaşarsa yaşasın, sonunda ölecektir. Son nefeste imanla göçüp göçmeme tehlikesi dahil, kabir, mahşer .. derken yol boyu tehlikelerle doludur. Tutunacağın dal, Allah rızası için yaptığın kulluk hizmetidir. Bir de Yüce Allah'ın yarattıklarına karşı yapılacak insanlık hizmetleri yardımına gelebilir.
Resulüllah Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Herhangi bir kimse ölüp ruhu bedenini terk edince şöyle bir ses gelir:
Sen dünyayı mı bıraktın, yoksa dünya seni mi?
Sen dünyayı mı topladın, yoksa dünya seni mi toparladı?
Sen dünyayı mı öldürdün, yoksa dünya seni mi?
Yıkanmak üzere teneşire konulduğu zaman üç defa üst üste şöyle bir ses gelir:
Kuvvetli bir bedenin vardı. Onu bu derece zayıf düşüren nedir?
Çok tatlı bir dilin vardı. Güzel güzel konuşuyordun. Şimdi seni kim susturdu.
Kaç tane çok sevdiğin dünya dostların vardı. Hani, şimdi onlar neredeler, seni niçin böyle yalnız bıraktılar?
Kefene sarıldığı zaman şöyle bir ses gelir:
Harçlıksız, azıksız uzun yola çıkılır mı?
Geri dönülmeyecek çok uzun bir yola çıktığını biliyor musun?
Yılan çıyanla dolu kabir evini cennet bahçesine çevirdin mi?
Tabut içine yerleştirilince şöyle bir ses gelir:
Ey ahiret yolcusu! Eğer Allah'ın rızasını kazandın da bu yola çıktınsa müjdeler olsun sana. Yok eğer O'nun öfkesini kazandın da öyle bu yola çıktınsa yazıklar olsun sana.
Tabut, kabrin kenarına konduğunda bir ses gelir: " Ey insanoğlu! Dünyada iken şimdi yerleşeceğin bu kabir evin için ne hazırlık yaptın? Bu karanlık yer için ışık getirdin mi?
Yataklar beğenmeyen sen, bu çıplak halinle burada nasıl yatacaksın?"
Kabre yerleştirilince yine bir ses gelir:
Ey insanoğlu! Üzerimde güler eğlenirdin. Şimdi ise karnımda ağlıyorsun, üzerimde bülbüller gibi konuşuyordun. Şimdi karnımda susuyorsun.
Defin işi bitip, halk kabristanı terk ederek ayrıldıktan sonra Yüce Allah'tan bir nida gelir:
"Ey benim kulum! Yalnız kaldın. Seni bu karanlık yerde eşin dostun terk edip gittiler. Halbuki bunlar senin yakınların ve dostların idiler. Bu duruma gelmemen için hiç birisinin bir yararı olmadı. Sen ise, benim emirlerime hep karşı geliyordun. Yapılan öğütleri dinlemiyordun. Şimdi ise gerçeklerle yüz yüzesin.
Seni bu karanlık yerde yalnız başına bırakmak benim Allah'lık şanıma yakışmaz. İzzetim ve Celalim hakkı için ben de sana şefkatle, rahmetle muamelede bulunacağım. Şimdi sana bir ana babanın evladına olan şefkat ve merhametinden daha fazla şefkat ve merhamet göstereceğim. Seni memnun kılacağım" deyip kabri, cennet bahçelerinden bir bahçe haline dönüştürür ve içerisini, kıyamete kadar kendisine arkadaşlık edecek huriler ve gılmanlarla doldurur. Kıyamete kadar birlikte cennet nimetlerinden faydalanırlar."
Ey insanoğlu! Seni karşılıksız yoktan halkeden Yüce Allah'ının büyüklüğüne, şefkat ve merhametine bak. O, ne büyük sultanlar Sultanıdır ki, böyle günahkar kullarının suçunu bağışlar ve o, ne derece merhametli bir Allah'tır ki, her gün binlerce defa kullarının ayıplarını görüp örter. Kimsenin ayıbını yüzüne vurmaz.
Öyleyse O, şanına yakışanı yapmaktadır. Bize düşen de kula yakışan şeyleri yapmaktır. Kulluk mevkii, hizmet mevkiidir. Yüce Allah'a hizmet... Yaratan'ın hatırı için yarattıklarına hizmet...
Allahım! Son nefesimizi kulluk hizmetinde solumayı nasip ve müyesser eyle!
__________________
Bir insan ne kadar çok yaşarsa yaşasın, sonunda ölecektir. Son nefeste imanla göçüp göçmeme tehlikesi dahil, kabir, mahşer .. derken yol boyu tehlikelerle doludur. Tutunacağın dal, Allah rızası için yaptığın kulluk hizmetidir. Bir de Yüce Allah'ın yarattıklarına karşı yapılacak insanlık hizmetleri yardımına gelebilir.
Resulüllah Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Herhangi bir kimse ölüp ruhu bedenini terk edince şöyle bir ses gelir:
Sen dünyayı mı bıraktın, yoksa dünya seni mi?
Sen dünyayı mı topladın, yoksa dünya seni mi toparladı?
Sen dünyayı mı öldürdün, yoksa dünya seni mi?
Yıkanmak üzere teneşire konulduğu zaman üç defa üst üste şöyle bir ses gelir:
Kuvvetli bir bedenin vardı. Onu bu derece zayıf düşüren nedir?
Çok tatlı bir dilin vardı. Güzel güzel konuşuyordun. Şimdi seni kim susturdu.
Kaç tane çok sevdiğin dünya dostların vardı. Hani, şimdi onlar neredeler, seni niçin böyle yalnız bıraktılar?
Kefene sarıldığı zaman şöyle bir ses gelir:
Harçlıksız, azıksız uzun yola çıkılır mı?
Geri dönülmeyecek çok uzun bir yola çıktığını biliyor musun?
Yılan çıyanla dolu kabir evini cennet bahçesine çevirdin mi?
Tabut içine yerleştirilince şöyle bir ses gelir:
Ey ahiret yolcusu! Eğer Allah'ın rızasını kazandın da bu yola çıktınsa müjdeler olsun sana. Yok eğer O'nun öfkesini kazandın da öyle bu yola çıktınsa yazıklar olsun sana.
Tabut, kabrin kenarına konduğunda bir ses gelir: " Ey insanoğlu! Dünyada iken şimdi yerleşeceğin bu kabir evin için ne hazırlık yaptın? Bu karanlık yer için ışık getirdin mi?
Yataklar beğenmeyen sen, bu çıplak halinle burada nasıl yatacaksın?"
Kabre yerleştirilince yine bir ses gelir:
Ey insanoğlu! Üzerimde güler eğlenirdin. Şimdi ise karnımda ağlıyorsun, üzerimde bülbüller gibi konuşuyordun. Şimdi karnımda susuyorsun.
Defin işi bitip, halk kabristanı terk ederek ayrıldıktan sonra Yüce Allah'tan bir nida gelir:
"Ey benim kulum! Yalnız kaldın. Seni bu karanlık yerde eşin dostun terk edip gittiler. Halbuki bunlar senin yakınların ve dostların idiler. Bu duruma gelmemen için hiç birisinin bir yararı olmadı. Sen ise, benim emirlerime hep karşı geliyordun. Yapılan öğütleri dinlemiyordun. Şimdi ise gerçeklerle yüz yüzesin.
Seni bu karanlık yerde yalnız başına bırakmak benim Allah'lık şanıma yakışmaz. İzzetim ve Celalim hakkı için ben de sana şefkatle, rahmetle muamelede bulunacağım. Şimdi sana bir ana babanın evladına olan şefkat ve merhametinden daha fazla şefkat ve merhamet göstereceğim. Seni memnun kılacağım" deyip kabri, cennet bahçelerinden bir bahçe haline dönüştürür ve içerisini, kıyamete kadar kendisine arkadaşlık edecek huriler ve gılmanlarla doldurur. Kıyamete kadar birlikte cennet nimetlerinden faydalanırlar."
Ey insanoğlu! Seni karşılıksız yoktan halkeden Yüce Allah'ının büyüklüğüne, şefkat ve merhametine bak. O, ne büyük sultanlar Sultanıdır ki, böyle günahkar kullarının suçunu bağışlar ve o, ne derece merhametli bir Allah'tır ki, her gün binlerce defa kullarının ayıplarını görüp örter. Kimsenin ayıbını yüzüne vurmaz.
Öyleyse O, şanına yakışanı yapmaktadır. Bize düşen de kula yakışan şeyleri yapmaktır. Kulluk mevkii, hizmet mevkiidir. Yüce Allah'a hizmet... Yaratan'ın hatırı için yarattıklarına hizmet...
Allahım! Son nefesimizi kulluk hizmetinde solumayı nasip ve müyesser eyle!
__________________