Peygamber efendimiz bir nasîhatinde, Abdullah bin Ömer hazretlerine buyurdu ki:
- Allah için sev, Allah için darıl, Allah için anlaş! Evliyalık mertebesine ancak böyle kavuşabilirsin! Bu minvâl üzere olmıyan kişi, namazı ve orucu çok olsa bile, îmânın tadını alamaz. Yâ Abdullah, sabaha çıktığın zaman akşam için kendini kaygılandırma! Akşama çıktığın zaman sabah için kendini kaygılandırma! Sağlığında hastalığın ve hayatında ölüm için tedbîr al!
* * *
Abdullah bin Ömer hazretleri, harâmdan çok korkardı. Bunun için, sık sık buyururdu ki:
- Kambur oluncaya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, harâmdan kaçmadıkça bunların va'dedilen mükâfâtına kavuşamazsınız!
* * *
Birisi, Abdullah bin Ömer hazretlerine, “Allah için, seni çok seviyorum” deyince buyurdu ki:
- Ben de Allah için, seni hiç sevmiyorum. Çünkü sen, ezânı tegannî ederek, şarkı söyler gibi okuyorsun.
* * *
Tâbiînin büyüklerinden Nâfi' buyurdu ki:
“Ben henüz çocuk iken Abdullah bin Ömer ile beraber gidiyorduk. Ney sesi işittik. Hz. Abdullah, kulaklarını parmakları ile kapadı. Oradan hızla uzaklaştık. Bir müddet sonra bana, “ Ney sesi daha işitiliyor mu?” diye sordu. “Hayır işitilmiyor.” diye cevap verince, ondan sonra parmaklarını kulaklarından ayırdı.”
Resûlullah efendimiz, Abdullah bin Ömer'i çok severdi. Nitekim bir gün Hz. Abdullah, Resûlullahın huzûrlarına gelmişti. Resûlullah efendimiz ona çok iltifât edip, “Kıyâmet günü herkesin berâtı [kurtuluş vesîkası] her işi ölçüldükten sonra verilir. Abdullah'ın berâtı ise, dünyada verilmiştir” buyurarak onu medh ve senâ buyurdu.
Bir gün Abdullah bin Ömer hazretlerinin devesi kayboldu. Çok aradı, bulamadı. “Alana helâl olsun!” deyip mescide girdi. Sonra birisi gelip, “ Deven filân kimsede!” dedi.
Mescidden çıkıp giderken, hatırladı. “Ben onu alana hediye etmiştim” deyip tekrar mescide döndü.
Mehmetoruc.com
- Allah için sev, Allah için darıl, Allah için anlaş! Evliyalık mertebesine ancak böyle kavuşabilirsin! Bu minvâl üzere olmıyan kişi, namazı ve orucu çok olsa bile, îmânın tadını alamaz. Yâ Abdullah, sabaha çıktığın zaman akşam için kendini kaygılandırma! Akşama çıktığın zaman sabah için kendini kaygılandırma! Sağlığında hastalığın ve hayatında ölüm için tedbîr al!
* * *
Abdullah bin Ömer hazretleri, harâmdan çok korkardı. Bunun için, sık sık buyururdu ki:
- Kambur oluncaya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, harâmdan kaçmadıkça bunların va'dedilen mükâfâtına kavuşamazsınız!
* * *
Birisi, Abdullah bin Ömer hazretlerine, “Allah için, seni çok seviyorum” deyince buyurdu ki:
- Ben de Allah için, seni hiç sevmiyorum. Çünkü sen, ezânı tegannî ederek, şarkı söyler gibi okuyorsun.
* * *
Tâbiînin büyüklerinden Nâfi' buyurdu ki:
“Ben henüz çocuk iken Abdullah bin Ömer ile beraber gidiyorduk. Ney sesi işittik. Hz. Abdullah, kulaklarını parmakları ile kapadı. Oradan hızla uzaklaştık. Bir müddet sonra bana, “ Ney sesi daha işitiliyor mu?” diye sordu. “Hayır işitilmiyor.” diye cevap verince, ondan sonra parmaklarını kulaklarından ayırdı.”
Resûlullah efendimiz, Abdullah bin Ömer'i çok severdi. Nitekim bir gün Hz. Abdullah, Resûlullahın huzûrlarına gelmişti. Resûlullah efendimiz ona çok iltifât edip, “Kıyâmet günü herkesin berâtı [kurtuluş vesîkası] her işi ölçüldükten sonra verilir. Abdullah'ın berâtı ise, dünyada verilmiştir” buyurarak onu medh ve senâ buyurdu.
Bir gün Abdullah bin Ömer hazretlerinin devesi kayboldu. Çok aradı, bulamadı. “Alana helâl olsun!” deyip mescide girdi. Sonra birisi gelip, “ Deven filân kimsede!” dedi.
Mescidden çıkıp giderken, hatırladı. “Ben onu alana hediye etmiştim” deyip tekrar mescide döndü.
Mehmetoruc.com