Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

EVLİLİK VE ÇOCUK (1 Kullanıcı)

kardelen_misali_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ağu 2006
Mesajlar
90
Tepki puanı
0
Puanları
0
EVLİLİK ve
ÇOCUK

O yiğitler ki, hayatının en özellerini dahi hizmet bilinci ve şuuruyla
işlemektedirler. Böyle bir hassasiyetle kurulan aile müessesesinde de
hayırlı ve beşaretli nesiller zuhur edecektir elbet..! İşte bu bilinçle
hareket eden bir dostumuzdan gelen mektup ve bu mektupta anlatılan
düşünceler, bunun en müşahhas misâli...

“Evlenmek istemiyordum daha, kendimce bir çok sebeblerim vardı. Ama
yurt dışında faaliyet gösterdiğimiz okulumuzun müdürü bu hususta ısrar
ediyormuş.

Müdür yardımcımız bir gün: “Müdürümüz seninle görüşmek
istiyor” dedi. “Niçin” dediğimde:

“Sana kırgın, ‘beni abi olarak görmüyor mu da sözüme kulak
asmıyor’ diyor” şeklinde nakletti sözlerini.
Ve Müdürümüzle görüşmeye gittim. İlk söz olarak: .
“Niçin evlenmek istemiyorsun Turgut Bey?” dedi. .
‘30 yaşına kadar evlenmeyeceğim kendime söz verdim’ diyemedim,
“Nasıl
evleneyim Müdürüm, para yok ortada bir aday yok... Daha abim bile evli
değil” dedim.
“Abin izin vermez mi?” dedi, yalan söyleyemezdim: “Verir
herhalde.” dedim. “Evlenirken benim de param yoktu, borçsuz
olmaz bu işler” dedi. Hesabıma baktı az bir miktar param vardı.
.
“Yetmezse borç veririz” dedi. Sonra: “Aday meselesini de
sen bir araştır olmazsa ben bulurum” dedi, “ Olur
“dedim. Dedim de, o yaz evleneceğime kendim bile
inanmıyordum....
.
Uçak bileti almaya giderken içimden dedim: “Allahım, nefsim için
gitmiyorum; müdürüm istedi gidiyorum, hayırlıysa nasip et! Zaten otuzuma
dört ay var daha, sen bilirsin.” Eve gittiğimde annem şaşırdı. Çünkü
daha önceden ‘Bu yıl gelmeyeceğim’ demiştim telefonda, sürpriz
oldu. .
“Oğlum, Turgut’um, hani gelmeyecektin” dedi,.
“İstersen döneyim.” dedim, güldü. “Evlenmeye geldim ana,
bana bir kız bulsana” dedim şaka yollu. Şaşırdı: “A oğlum, ben
sana kızı nerden bulayım kadın başımla!?”dedi, sonra manalı manalı
gülerek: “Hadi, sen bulmuşsundur; kimle evleneceksin
bakalım?”dedi..
“Yok ana, sen bulacaksın” dedim... Evet, Türkiye’ye
vardığımda Temmuz’un biriydi; ve hemen başladık kız aramaya, hem de
bir şartımız vardı, hemen evlenip dönecektik. .
.
Komşular dalga geçiyordu benimle: “Pazardan sebze mi alacaksın, bu
kadar çabuk evlenilmez! Önce bir süre nişanlı kalman lazım. Hem kimse
evlenmez nişanlı kalmadan böyle...” diyorlardı..
Bir iki kıza gittik, komşular haklıydı: “Nişanlansınlar, sonra
evlenirler diyordu kızların ana- babaları..
Sürem azdı; bu vakit içinde ya hemen evlenecektim ya da evlenmeden
gidecektim:.
“Müdür Bey kendi işlerinin yoğunluğu içinde sana kız mı
bulur?” diyordum kendi kendime... Koskaca genel müdür. Temmuzun
23’ü olmuştu. Komşu ilçedeki ablalardan biri yakın ilçelerin
birinde, Demirci’de bir kız olduğunu daha önceden söylemişlerdi
anneme... ama ben şehrimden istiyordum. .
Herneyse, 24’ünde o ilçeye gittik. Müstakbel kayınpeder Cuma olduğu
için erken gitmiş camiye. Annemleri içeri bıraktık, biz de gittik Cuma
namazına. Namazdan sonra eve geldik, kayınpeder de gelmiş. İçeri geçerken
annemin yüzünde güller açıyordu: “Olacak bu iş!” diyordu.
Kayınpederle görüştük, bizi epey bir ölçtü tarttı, hesabımızı aldı... Daha
sonra anam tutturdu: .
“Şeker yiyeceğiz!” diye, “Anne istemeye gelmedik,
görmeye geldik, etme!” desemde dinlemedi ve şekerleri dağıttılar.
.
Müstakbel kayınvalide:.
“Şekeri yiyoruz ama biz daha kesin kararımızı vermedik.”
demesin mi? Her neyse yola çıktık anneme: “Ayıp oldu.” dedim,
.
“Ne ayıbı oğlum, bu iş olacak! Ben, sen gelmeden iki hafta önce
rüyamda görmüştüm.” dedi..
“Ne gördün hele ana?” dedim..
“Rüyamda Hacı Zeynel’e yatırlara duaya gitmişim... Caminin
içindeyiz, orada arkası dönük bir hoca vardı, dedim: ‘Şu hocadan dua
isteyeyim.’ Yüzünü döndü, kasetlerde vaazını dinlediğin
Hocaefendiymiş! Sevindim, oğullarıma dua istedim kendisinden. .
Eliyle işaret etti: ‘Şu hanımı da çağır, çocuklarınıza dua
edeyim’ dedi. İşte o kadın, bu kızın annesiydi; göreceksin bak o
senin kayınvaliden olacak” dedi..
27 Temmuz’da onlar da bize geldiler, 28 Temmuz’da onların
ilçede nişan yaptık. Pasaporta müracaat için 8 Ağustos’ta resmi
nikahımızı kıydık. 16 Ağustos’ta da düğünümüzü yaptık!.
Ama bir daha belirteyim dostum; nefsim için evlenmedim..!”

Orta
Asya’nın uç noktalarında bir yerlerde ikamet ve hizmet etmekte olan
bu arkadaşımızın mektubu burada sona eriyor... ama hikayesi bununla kalmıyor.
Evlilik gibi,
bir delikanlı için en hayati anlarda bile nefsi hareket etmek istemeyen,
bunu bir hayır dairesi içinde ele alan bir kimsenin tesis edeceği bir
yuvadan da, o kıvamda nesiller hâsıl olacaktır, Allah’ın izni ve
lütfuyla..! Sonraki gelişmeler de bunun habercileri;.
Evlendiklerinden kısa bir süre sonra arkadaşımız bir bebekleri olacağını
öğreniyor, o buna çok mutluyken, eşi sürekli olarak ağlıyor. .
Arkadaş, önceleri “gurbettendir..” deyip geçiyormuş, ama
sonradan altında başka sebeplerin de yatmakta olduğunu öğrenmiş; meğer eşi
sürekli olarak “rüyasında doğum yaparken öleceğini”
görüyormuş..!.
Arkadaşımız da sürekli olarak onu teselli etmeye çalışmış. Daha sonradan,
hamilelikleri sırasında kadınların Târık Suresi’ni okurlarsa
korkularının gideceğini ve doğumlarının kolay geçeceğini öğrenmiş bir
yerden... .


Kuran’dan Târık Suresi’ni işaretlemiş ve okumasını tavsiye
etmiş eşine... Zaten o da çok Kuran okumaktaymış o sıralar, en az üç defa
hatmetmiş, hamilelik sırasında. Her neyse, bir oğulları olacağını
öğrenmişler, isim düşünmeye başlamışlar. Müdürlerinden, bir isim
istemişler... Kısa bir süre sonra da hanımı Türkiye’de doğum yapmış,
o esnada çocukların mezuniyet töreni olduğundan, başında bulunamamış
arkadaşımız!.
Törenden sonra, Genel Müdürlerinin de bulunduğu misafirlerine çay
dagıtırken bir ses duymuş; “Ebu Târık! Oğlun hayırlı olsun..!”.
Arkadaşımız çok şaşırmış. Müdürleri de bilahare, bu ismi tavsiye etmiş ve
eklemiş: “Ama beğenmediysen, babanın adını koy istersen”
Arkadaşımız da: “Tamam müdürüm, Târık olsun” demiş ve hemen
Türkiye’deki eşini aramış ve: “Çocuğun adını Târık
koyun” demiş. Bunun üzerine hanımı:.


“Dün
rüyamda bana, ‘bunun adı Târık!’
dediler” deyince,
şaşırıp kalmış arkadaşımız. Bunu müdürüne ve de genel müdürüne aktarınca
onlar da çok hayret etmişler, hatta genel müdürleri gözyaşlarına engel
olamamış. Gerisini şöyle anlatmıştı arkadaşımız: “Sonra eve geldim,
Târık Suresi’nin mânâsına bakmak için Kuran’ı açtığımda
orasının işaretli olduğunu gördüm. Bir zamanlar orasını işretlediğimi
hatırlayınca yine hayret etmiştim.”.
Evet Târık Suresi 86. sure ve 17 âyetten ibaret... Bizzat Kur’an,
Târık’ın, “pırıl
pırıl parlayan ve karanlığı delen bir yıldız
olduğunu” ifade ediyor. Sure genel olarak ölümden sonra dirilmeyi konu
ediyor... Ölmüş gönüllere, yıllar sonra hayat soluklayacak bir neslin
remzi gibiydi..! “Tarîk” derseniz, onun mânası da
‘yol’ demekti... Yollarda, hicret kervanında olan bir yiğidin
nesline de yakışırdı bu anlam! Anayurdundan uzakta, atayurdunda büyümekte
olan ve geleceğin Altın Nesli olmaya namzet minik Târık’ın / veya
Tarîk’ın güzel bir birliktelikten neşet ettiğini ben de biliyordum,
artık sizler de biliyorsunuz..!
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt