miftahulkuluub
Kayıtlı Kullanıcı
1-Evlilik kötü bir hayatı düzetmez, düzeltilmiş bir hayatla güzel bir evlilik yapılır. Kişi kendisiyle barışmış bir şekilde evliliğe adımını atmalıdır.Dış iletişimin güzel ve sağlıklı işlemesi için, iç iletişimin sağlıklı bir şekilde kurulması şarttır.
2-Evlilik müessesesi DARÜLACEZE değildir. Bitmemiş işlerin halledileceği bitmemiş işler çöplüğü, değildir.Kişiler, sonuçları itibarıyla kendisini ilgilendiren her türlü; Psikolojik, ekonomik, cinsel, dini ve hukuki problemlerini evlilikte çözmeyi asla düşünmemelidir.Bunları, önceden bir birey bilinci ve sorumluluğu içinde çözmelidir.Aksi halde sizin ihmal ettiğiniz işler, sizi imha eder.Bitmemiş işler biriktirilirse, sizi bitirir.
3-Taraflar bağımlı olarak değil, bir birey olarak evliliğe adımını atmalıdır.Birilerini sırtlamak için birilerinin sırtından inmek şarttır.BAĞIMLILIĞI,yetersizliği,kendine her yönden yetmemeyi BAĞLILIK olarak görme anlayışını yıkmalıyız artık.
4-Ait olma, birey olma dengesinin iyi kurulması lazımdır.Her birey uzun yolculukta yol boyunca gerekli olan donanımların bulunduğu sırt çantasını kendi taşımalıdır.
5- Her birey,evlilik müessesesinin kişilere göre değişmeyen asgari müştereklerini iyi bilmelidir. Evliliğin rolüne yüklediği:
-dini sorumlulukları
-hukuki sorumlulukları
-iktisadi sorumlulukları
-cinsel sorumlulukları
-psikolojik sorumlulukları, iyi bilmeli ve yapabilecek güçte olmalıdır.
6-Aşırı mizaç farklılıkları,tahammülle sabırla kesinlikle kapatılamaz.En güzeli, kişiler evlenirken, kendilerine yakın mizaçları tercih etmelidirler.Birilerini değiştireyim derken:
-midenizde fotojenik bazı delikler açılabilir.
-sinir hastası olabilirsiniz.
-saçlarınız tel, tel size elveda diyebilir.
-yüzünüz haritanın Ege Bölgesi gibi kıvrımlı şekiller alabilir.
-birilerini değiştireyim derken, kendinizden hızla uzaklaşıyor olabilirsiniz.
-Bir gün aynaya baktığınızda size benzettiğiniz bir yabancıyla karşılaşabilirsiniz.
7-Soğuk tipler, kesinlikle soğuk tiplerle evlenmelidirler.
Gülmeyen,
Konuşmayı sevmeyen,
Espriden hoşlanmayan,
Oldukça yavaş hareket eden;
Kısaca içindeki çocuğu ölmüş tipler kendileri gibi birisini bulmalıdırlar.Kimsenin başkalarının içindeki yaşam sevincini çalmaya ve kurutmaya hakkı yoktur.HIRSIZLARIN EN KÖTÜSÜ BAŞKALARININ İÇİNDEKİ YAŞAM SEVİNCİNİ ÇALANDIR.
8-Kişiler evlenirken kendi şartlarını, realitelerini iyi tahlil etmelidir.Serçeler kartallarla yarışmaya kalkmamalıdır.
9-Evlilik müessesesi kişilerin duygusal beslenme merkezidir.Bir insanı en çok mesut ve bahtiyar eden şey; kalbine mukabil bir kalbin bulunmasıdır.Sevmek ve sevilmek en temel psikolojik ihtiyaçtır.Bu duygusal açlığımızı en çok evlilik müessesesinde gideririz.
-Taraflar kesinlikle rol yapmamalı ve her konuda içine sinme olmalıdır.Fizik önemli değildir,güzel ahlaka doyum olmaz diyerek,içine sinmeyen birisiyle evlenenlerin zamanla, gözü dışarıda olmaya başlıyor.Fiziki konuda denkliği, kesinlikle göz ardı etmemek gerekir.
- HANIMLAR HAKKINDA BEYLERİN EN ÇOK ŞİKAYET ETTİKLERİ HUSUSLAR:
-Eşlerine karşı süslenmiyorlar, Düğünlere ve sokağa çıkarken en güzel şekilde süsleniyorlar.
-Cinsel cazibelerini korumak için gayret göstermiyorlar.Beylerin birinci sevgi dilinin fiziksel birliktelik olduğunu görmezden geliyorlar.Bu konuda isteksiz ve baştan savma davranıyorlar.Cinselliğin bir ibadet türü olduğunu bilmiyorlar.Cinselliğe aktif şekilde katılmıyorlar.
-Kilolarına dikkat etmiyorlar,
-Birinci sırada işleri, ikinci sırada mutfak,üçüncü sırada çocuk, beyler daima en sona bırakılıyor.Bir denge gözetilmiyor.
-BEYLER HAKKINDA HANIMLARIN EN ÇOK ŞİKAYET ETTİKLERİ HUSUSLAR:
-Çocuk eğitimi konusunda hiç yardımcı olmuyorlar.
-Eşlerine karşı nazik ve kibar davranmıyorlar
-Teşekkür ederim,rica ederim,lütfen,seni seviyorum...Bu gibi kelimeleri bilmiyorlar.
-Ev işlerinde hanımlarına hiç yardımcı olmuyorlar.Oturup sohbet etmiyorlar.
-Otoriter, kaba ve hoyrat davranıyorlar.
10-
Evlenecek kişilerin evlilik öncesi, müşterek bir çocuk eğitim stratejisine sahip olmaları gerekir.Devamlı cezadan yana bir babanın, aşırı müsamahakar bir annenin elinde dünyaya gelen bir çocuk, dünyanın en talihsiz insanıdır.
Bizim, kara cehalete ve kör taassuba ödediğimiz faturayı, emin olun kurtuluş savaşında ve Çanakkale savaşında ödemedik.Cehaletin bedeli o kadar korkunç ki... u Teala bizleri bilen ve bildiklerini yapabilen kullarından eylesin. AMİN, AMİN, AMİN.
11-
Taraflar dini anlayışlarını her alanda tahlil etmeli ve konuşmalıdırlar.Bu konuda çok büyük görüş farkları olabiliyor.Mesela;
Çalışmak,
Televizyon
Spor,
Müzik,
Kılık kıyafet,
Haremlik selamlık,
Halvet,(Cinsel Birliktelik)
Hoş geldin deme olayı,
Süslenme ve buna benzer meselelerde taraflar arasında ciddi görüş ayrılıkları bulunabiliyor. Mesela; okulda bir çok öğretmenle konuşan bir bayan öğretmen, yeğenlerini sevmek için ara sıra eve gelen kocasının kardeşine, yani kayınbiraderine bir hoş geldin demeyi bile dine muhalif görebiliyor.Bu ve buna benzer meseleler önceden konuşulsa sonradan bu kadar büyük sıkıntılara yol açmaz diye düşünüyorum.
12-
Taraflar iletişim ve empatiyi iyi bilmeli ve uygulamalıdır.
13-
Şu kesin bir hakikattir ki,
Bilmeyen,
B ilmediğini de bilmeyen ve bildiklerini asla uygulamayan,
Okuyarak veya bilenleri dinleyerek kendini yetiştirmeyen insanlarla yolculuk yapmak ve bir hedefe gitmek mümkün değildir.
14-
Süreklilik arz eden ihmalleri ve görevden kaytarmaları hoşgörüyle, sabırla kapatmak mümkün değildir Yani evlilikte sürekli hoşgörü ve sürekli katlanma olamaz..Bu tür evliliklerde mutlaka bir taraf diğer tarafı sömürüyor ve onun hoşgörüsünü ha bire su istimal ediyordur.Bu tiplerin mantığı şudur:”Ben akıllı olup başkasının kahrını çekeceğime,ben deli olayım başkası benim kahrımı çeksin.”
Bu egoist, tembel ve parazit tipler;sürekli birilerini kullanmayı ve sömürmeyi bir hayat tarzı haline getirmişler bu hayat tarzlarını da evlilik adı altında yutturmaya çalışmışlardır.İşin en korkunç yanı, mağdur olan, devamlı kullanılan, sömürülen taraf; çevresinden bol, bol sabır ve katlanma nutukları dinlemiştir,din adına,yuva kurtarma adına.
Halbuki evlilikte taraflar sorumluluklarını bir birey bilinci içinde yerine getirmek suretiyle, birbirinin yüreğine yük değil, yakıt olurlar,.motor olurlar.
15-
Her şeye rağmen evlilik hayatı; kemirgen ilişkiye dönüştüyse,çekilmiyorsa,kişileri her gün yıpratıyorsa, uzman bir terapistin yardımıyla, muhtelif aşamalardan geçilerek, başarılı bir boşanma gerçekleştirilmelidir.Ne yazık ki, çocuk hatırına katlanıyoruz diye boşanamayan ve maskelerle yaşayan çiftlerin, çocuklarına faydasından ziyade, anlatılmayacak kadar zararları vardır.Her gün karı-koca savaşına ve meydan dayağına şahit olan, en ağır ve en çirkin sözleri duyan,kavga, gürültü ve patırtı arasında inim, inim inleyen bir çocuğa; anne baba daha ne verebilir ki? Acaba bu çocuğun hakkını nasıl ödeyebilirler ve bu çocuğa yaptıkları psikolojik zulmün hesabını
’a nasıl verebilirler?
16-
Kişiler mutlaka birey bilinci içinde evliliğe adımını atmalıdırlar.Birey olamayanlar:
-Kurma kafalı olurlar,
-Her duyduğuna inanırlar,
- Hayatları hep; acaba ne derler? acaba nasıl anlaşılırım? kaygıları üzerine kurulmuştur.
Tercihlerini saçma sapan gelenek ve göreneklerin etkisinde kalarak yaparlar,Tercihlerinin merkezinde kendileri yoktur.Çünkü birilerine sığınmanın bedeli olarak, tercihleri elinden alınmıştır.Birileri onun adına tercih yapar, sipariş eder.Sipariş bir hayatı, sipariş bir evliliği yaşarlar.İçinde olmadığı bir olayın sonuçlarına, ömür boyu katlanmak zorunda kalırlar.
Kendileri için çizilen bir senaryoyu ustalıkla oynarlar.Halbuki rol, insanı yorar,yıpratır. Fıtrat, fıtri olmayan şeyi eninde, sonunda reddeder.Sonuçta maskeler düşer, mağara adamı sırıtır ve kellik görünür.Karton evlilik bu kadar rüzgara dayanamaz ve yıkılır.Bedelini ise hem kendileri, hem toplum, hem de masum yavrular öder. Hem de en ağır şekilde.
Çünkü birey olamayanlar medeni bir şekilde ayrılamazlar.Göbek hortumuyla beslenen bu zavallı, büyük kalıplı bebekler, bu ayrılığı bir türlü hazmedemezler ve karşı tarafa her türlü zulmü reva görürler.Çünkü bir ömür boyu kullanmaya sömürmeye ve parazitliğe alışmışlardır.
Kısaca birey olamamanın bedeli bir ömür boyu hüsrandır,acı çekmektir.Şu muhteşem gök kubbenin altında insanın en büyük vazifesi KENDİSİNİ GERÇEKLEŞTİRMEKTİR. Kendisini başkalarından farksız kılmak için bütün gücüyle çalışan dünyada kişinin KENDİSİ olarak kalabilmesi EN BÜYÜK savaşı vermesi demektir. Bir mütefekkir, “ Gerçekleşmemiş özlemlerin, acıların en büyüğü olduğunu öğrendim” diyor.
Özlemlerimizi öldürerek, duygularımızı inkar ederek,beklentilerimizi görmezden gelerek; Sığınma eksenli, himaye eksenli bir hayatı evlilik adına nasıl yaşayabiliriz? Böyle bir hayatın adı, nasıl evlilik olabilir?. Bu bir insanın diri, diri kendisini elleriyle mezara gömmesi değil midir?
17-
İyi karı koca olamayanlar, iyi anne babada olamazlar. Çünkü, çiçekler ılıman iklimlerde yetişir. Şiddet, baskı, kavga, sevgisizlik, sorumsuzluk ortamında, ancak hasta ruhlu insanlar yetişir.
18-
Küçük şey yoktur. Her şey çok önemlidir. Her şeyin bir şeyle, bir şeyin her şeyle alakası ve ilişkisi vardır.
Mesela: Birinci sevgi dili onay sözleri olan bir koca düşünelim.Karısı onay sözlerini mükemmel derecede yerine getiriyor, olsun.Ama karısının dağınık ve düzensiz olduğunu varsayalım. Dağınıklık, insanı yorar ve yıpratır.Yavaş, yavaş sorun büyümeye başlar. Onay sözleri açısından tatmin olan koca, bu bağlamda tekrar tatminsizliğe düşer. Çünkü kirli manzaralar insanı yıpratır ve manen yorar. Güzel bir resmi seyretmek insanı manen dinlendirir.Huzur verir. Dağınık bir ev resmi ise (üstelik bu bizim evimiz)insanı ne hale getirir, siz düşünün.Her sistem, diğer sistemi besler veya bitirir.Kısaca şunu demek istiyorum:
Bir alanda yeterlilik, diğer alanda yeterlilik değildir.Her ihtiyaç, kendi cinsinden halledilir.Su içerek açlığınızı gideremezsiniz,yemek yiyerek susuzluğunuzu gideremezsiniz.Güzel ve edebi konuşarak da kirli manzaraları örtemezsiniz.Aspirin, aspirin diyerek baş ağrısının geçmediği gibi.
19-
İnsan zekasının yüzde sekseni 0-6 yaş arasında gelişiyor.Alışkanlıkların büyük bir kısmı, küçük yaşta kazanılıyor.Kazanılmış alışkanlıkları terk etmek, bazen bir ömre mal oluyor.Bir sigara bağımlılığından kurtulmak, bazen insanın ciğerlerine veya kocaman bir ömre mal oluyor.Bazen, bağımlılıklar yuva yıkıyor.Çocuklar öksüz,kadınlar dul kalabiliyor.
Bütün bunları nazara aldığımızda bir çocuğun pedagojik açıdan, hijyenik bir ortamda doğması ve yetiştirilmesi bence dünyanın en mühim bir meselesidir.Ama heyhat.... Bizim toplumumuzda düğün hediyesi olarak eğitici kitaplar hediye etmek, cimrilik sayılıyor. Ne acıdır ki, ineği hastalandığında baytara götüren insanımız, çocuk eğitimiyle ilgili bir kitap okumadan evliliğe adımını atıyor. Bu bir doktorun,ameliyat hakkında zerre kadar bilgisi olmadan,hastasını ameliyat etmek istemesine benziyor.Yanlış ameliyat bir insanı belki bir defa öldürebilir.Ama yanlış yapılanma, yanlış yetiştirilme,bazen bir insanı her gün ayrı bir ölümle öldürür.İşte bu şekilde ki bir yapılanmadan; sinik, sönük, güdük ve kara cahil ve kör taassup sahibi bir toplum yetişir.
Bulunduğu asrın gerekleriyle mücehhez olmayan,bilgi ve teknoloji üretemeyen böyle bir toplum, orta yerin oyuncağı olur.Zamanla da silinip gider. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
20-
Bundan sonra düğünlerimizi eğitici birer faaliyete dönüştürebiliriz.
-Düğün davetiyeleri birer kitapçık şeklinde hazırlanabilir.Kapağı düğün davetiyesi içeriği ise (25-30 sayfa veya duruma göre daha fazla) güzel bir kitapçık şeklinde hazırlanabilir.
-Düğünlerimizde bir aile eğitim uzmanı getirtilip davetlilere (duruma göre süresi ayarlanarak) aile ve çocuk eğitimi hakkında hem eğitici, hem eğlendirici bilgi verilebilir.
-Aile ve çocuk eğitimini, kitap ve anlatımdan ziyade mini,mini filmler halinde anlatan görsel çalışmalar yapılmalıdır.Halkın ekserisi okumadığı ve televizyon seyrettiği için,çocuk eğitimini kolay ve sevimli bir hale getirerek halka mal edebiliriz.Bu konuda herkese görev düşmektedir.
[imamhatip.com sitesinden alıntı yaptım.]
2-Evlilik müessesesi DARÜLACEZE değildir. Bitmemiş işlerin halledileceği bitmemiş işler çöplüğü, değildir.Kişiler, sonuçları itibarıyla kendisini ilgilendiren her türlü; Psikolojik, ekonomik, cinsel, dini ve hukuki problemlerini evlilikte çözmeyi asla düşünmemelidir.Bunları, önceden bir birey bilinci ve sorumluluğu içinde çözmelidir.Aksi halde sizin ihmal ettiğiniz işler, sizi imha eder.Bitmemiş işler biriktirilirse, sizi bitirir.
3-Taraflar bağımlı olarak değil, bir birey olarak evliliğe adımını atmalıdır.Birilerini sırtlamak için birilerinin sırtından inmek şarttır.BAĞIMLILIĞI,yetersizliği,kendine her yönden yetmemeyi BAĞLILIK olarak görme anlayışını yıkmalıyız artık.
4-Ait olma, birey olma dengesinin iyi kurulması lazımdır.Her birey uzun yolculukta yol boyunca gerekli olan donanımların bulunduğu sırt çantasını kendi taşımalıdır.
5- Her birey,evlilik müessesesinin kişilere göre değişmeyen asgari müştereklerini iyi bilmelidir. Evliliğin rolüne yüklediği:
-dini sorumlulukları
-hukuki sorumlulukları
-iktisadi sorumlulukları
-cinsel sorumlulukları
-psikolojik sorumlulukları, iyi bilmeli ve yapabilecek güçte olmalıdır.
6-Aşırı mizaç farklılıkları,tahammülle sabırla kesinlikle kapatılamaz.En güzeli, kişiler evlenirken, kendilerine yakın mizaçları tercih etmelidirler.Birilerini değiştireyim derken:
-midenizde fotojenik bazı delikler açılabilir.
-sinir hastası olabilirsiniz.
-saçlarınız tel, tel size elveda diyebilir.
-yüzünüz haritanın Ege Bölgesi gibi kıvrımlı şekiller alabilir.
-birilerini değiştireyim derken, kendinizden hızla uzaklaşıyor olabilirsiniz.
-Bir gün aynaya baktığınızda size benzettiğiniz bir yabancıyla karşılaşabilirsiniz.
7-Soğuk tipler, kesinlikle soğuk tiplerle evlenmelidirler.
Gülmeyen,
Konuşmayı sevmeyen,
Espriden hoşlanmayan,
Oldukça yavaş hareket eden;
Kısaca içindeki çocuğu ölmüş tipler kendileri gibi birisini bulmalıdırlar.Kimsenin başkalarının içindeki yaşam sevincini çalmaya ve kurutmaya hakkı yoktur.HIRSIZLARIN EN KÖTÜSÜ BAŞKALARININ İÇİNDEKİ YAŞAM SEVİNCİNİ ÇALANDIR.
8-Kişiler evlenirken kendi şartlarını, realitelerini iyi tahlil etmelidir.Serçeler kartallarla yarışmaya kalkmamalıdır.
9-Evlilik müessesesi kişilerin duygusal beslenme merkezidir.Bir insanı en çok mesut ve bahtiyar eden şey; kalbine mukabil bir kalbin bulunmasıdır.Sevmek ve sevilmek en temel psikolojik ihtiyaçtır.Bu duygusal açlığımızı en çok evlilik müessesesinde gideririz.
-Taraflar kesinlikle rol yapmamalı ve her konuda içine sinme olmalıdır.Fizik önemli değildir,güzel ahlaka doyum olmaz diyerek,içine sinmeyen birisiyle evlenenlerin zamanla, gözü dışarıda olmaya başlıyor.Fiziki konuda denkliği, kesinlikle göz ardı etmemek gerekir.
- HANIMLAR HAKKINDA BEYLERİN EN ÇOK ŞİKAYET ETTİKLERİ HUSUSLAR:
-Eşlerine karşı süslenmiyorlar, Düğünlere ve sokağa çıkarken en güzel şekilde süsleniyorlar.
-Cinsel cazibelerini korumak için gayret göstermiyorlar.Beylerin birinci sevgi dilinin fiziksel birliktelik olduğunu görmezden geliyorlar.Bu konuda isteksiz ve baştan savma davranıyorlar.Cinselliğin bir ibadet türü olduğunu bilmiyorlar.Cinselliğe aktif şekilde katılmıyorlar.
-Kilolarına dikkat etmiyorlar,
-Birinci sırada işleri, ikinci sırada mutfak,üçüncü sırada çocuk, beyler daima en sona bırakılıyor.Bir denge gözetilmiyor.
-BEYLER HAKKINDA HANIMLARIN EN ÇOK ŞİKAYET ETTİKLERİ HUSUSLAR:
-Çocuk eğitimi konusunda hiç yardımcı olmuyorlar.
-Eşlerine karşı nazik ve kibar davranmıyorlar
-Teşekkür ederim,rica ederim,lütfen,seni seviyorum...Bu gibi kelimeleri bilmiyorlar.
-Ev işlerinde hanımlarına hiç yardımcı olmuyorlar.Oturup sohbet etmiyorlar.
-Otoriter, kaba ve hoyrat davranıyorlar.
10-
Evlenecek kişilerin evlilik öncesi, müşterek bir çocuk eğitim stratejisine sahip olmaları gerekir.Devamlı cezadan yana bir babanın, aşırı müsamahakar bir annenin elinde dünyaya gelen bir çocuk, dünyanın en talihsiz insanıdır.
Bizim, kara cehalete ve kör taassuba ödediğimiz faturayı, emin olun kurtuluş savaşında ve Çanakkale savaşında ödemedik.Cehaletin bedeli o kadar korkunç ki... u Teala bizleri bilen ve bildiklerini yapabilen kullarından eylesin. AMİN, AMİN, AMİN.
11-
Taraflar dini anlayışlarını her alanda tahlil etmeli ve konuşmalıdırlar.Bu konuda çok büyük görüş farkları olabiliyor.Mesela;
Çalışmak,
Televizyon
Spor,
Müzik,
Kılık kıyafet,
Haremlik selamlık,
Halvet,(Cinsel Birliktelik)
Hoş geldin deme olayı,
Süslenme ve buna benzer meselelerde taraflar arasında ciddi görüş ayrılıkları bulunabiliyor. Mesela; okulda bir çok öğretmenle konuşan bir bayan öğretmen, yeğenlerini sevmek için ara sıra eve gelen kocasının kardeşine, yani kayınbiraderine bir hoş geldin demeyi bile dine muhalif görebiliyor.Bu ve buna benzer meseleler önceden konuşulsa sonradan bu kadar büyük sıkıntılara yol açmaz diye düşünüyorum.
12-
Taraflar iletişim ve empatiyi iyi bilmeli ve uygulamalıdır.
13-
Şu kesin bir hakikattir ki,
Bilmeyen,
B ilmediğini de bilmeyen ve bildiklerini asla uygulamayan,
Okuyarak veya bilenleri dinleyerek kendini yetiştirmeyen insanlarla yolculuk yapmak ve bir hedefe gitmek mümkün değildir.
14-
Süreklilik arz eden ihmalleri ve görevden kaytarmaları hoşgörüyle, sabırla kapatmak mümkün değildir Yani evlilikte sürekli hoşgörü ve sürekli katlanma olamaz..Bu tür evliliklerde mutlaka bir taraf diğer tarafı sömürüyor ve onun hoşgörüsünü ha bire su istimal ediyordur.Bu tiplerin mantığı şudur:”Ben akıllı olup başkasının kahrını çekeceğime,ben deli olayım başkası benim kahrımı çeksin.”
Bu egoist, tembel ve parazit tipler;sürekli birilerini kullanmayı ve sömürmeyi bir hayat tarzı haline getirmişler bu hayat tarzlarını da evlilik adı altında yutturmaya çalışmışlardır.İşin en korkunç yanı, mağdur olan, devamlı kullanılan, sömürülen taraf; çevresinden bol, bol sabır ve katlanma nutukları dinlemiştir,din adına,yuva kurtarma adına.
Halbuki evlilikte taraflar sorumluluklarını bir birey bilinci içinde yerine getirmek suretiyle, birbirinin yüreğine yük değil, yakıt olurlar,.motor olurlar.
15-
Her şeye rağmen evlilik hayatı; kemirgen ilişkiye dönüştüyse,çekilmiyorsa,kişileri her gün yıpratıyorsa, uzman bir terapistin yardımıyla, muhtelif aşamalardan geçilerek, başarılı bir boşanma gerçekleştirilmelidir.Ne yazık ki, çocuk hatırına katlanıyoruz diye boşanamayan ve maskelerle yaşayan çiftlerin, çocuklarına faydasından ziyade, anlatılmayacak kadar zararları vardır.Her gün karı-koca savaşına ve meydan dayağına şahit olan, en ağır ve en çirkin sözleri duyan,kavga, gürültü ve patırtı arasında inim, inim inleyen bir çocuğa; anne baba daha ne verebilir ki? Acaba bu çocuğun hakkını nasıl ödeyebilirler ve bu çocuğa yaptıkları psikolojik zulmün hesabını
16-
Kişiler mutlaka birey bilinci içinde evliliğe adımını atmalıdırlar.Birey olamayanlar:
-Kurma kafalı olurlar,
-Her duyduğuna inanırlar,
- Hayatları hep; acaba ne derler? acaba nasıl anlaşılırım? kaygıları üzerine kurulmuştur.
Tercihlerini saçma sapan gelenek ve göreneklerin etkisinde kalarak yaparlar,Tercihlerinin merkezinde kendileri yoktur.Çünkü birilerine sığınmanın bedeli olarak, tercihleri elinden alınmıştır.Birileri onun adına tercih yapar, sipariş eder.Sipariş bir hayatı, sipariş bir evliliği yaşarlar.İçinde olmadığı bir olayın sonuçlarına, ömür boyu katlanmak zorunda kalırlar.
Kendileri için çizilen bir senaryoyu ustalıkla oynarlar.Halbuki rol, insanı yorar,yıpratır. Fıtrat, fıtri olmayan şeyi eninde, sonunda reddeder.Sonuçta maskeler düşer, mağara adamı sırıtır ve kellik görünür.Karton evlilik bu kadar rüzgara dayanamaz ve yıkılır.Bedelini ise hem kendileri, hem toplum, hem de masum yavrular öder. Hem de en ağır şekilde.
Çünkü birey olamayanlar medeni bir şekilde ayrılamazlar.Göbek hortumuyla beslenen bu zavallı, büyük kalıplı bebekler, bu ayrılığı bir türlü hazmedemezler ve karşı tarafa her türlü zulmü reva görürler.Çünkü bir ömür boyu kullanmaya sömürmeye ve parazitliğe alışmışlardır.
Kısaca birey olamamanın bedeli bir ömür boyu hüsrandır,acı çekmektir.Şu muhteşem gök kubbenin altında insanın en büyük vazifesi KENDİSİNİ GERÇEKLEŞTİRMEKTİR. Kendisini başkalarından farksız kılmak için bütün gücüyle çalışan dünyada kişinin KENDİSİ olarak kalabilmesi EN BÜYÜK savaşı vermesi demektir. Bir mütefekkir, “ Gerçekleşmemiş özlemlerin, acıların en büyüğü olduğunu öğrendim” diyor.
Özlemlerimizi öldürerek, duygularımızı inkar ederek,beklentilerimizi görmezden gelerek; Sığınma eksenli, himaye eksenli bir hayatı evlilik adına nasıl yaşayabiliriz? Böyle bir hayatın adı, nasıl evlilik olabilir?. Bu bir insanın diri, diri kendisini elleriyle mezara gömmesi değil midir?
17-
İyi karı koca olamayanlar, iyi anne babada olamazlar. Çünkü, çiçekler ılıman iklimlerde yetişir. Şiddet, baskı, kavga, sevgisizlik, sorumsuzluk ortamında, ancak hasta ruhlu insanlar yetişir.
18-
Küçük şey yoktur. Her şey çok önemlidir. Her şeyin bir şeyle, bir şeyin her şeyle alakası ve ilişkisi vardır.
Mesela: Birinci sevgi dili onay sözleri olan bir koca düşünelim.Karısı onay sözlerini mükemmel derecede yerine getiriyor, olsun.Ama karısının dağınık ve düzensiz olduğunu varsayalım. Dağınıklık, insanı yorar ve yıpratır.Yavaş, yavaş sorun büyümeye başlar. Onay sözleri açısından tatmin olan koca, bu bağlamda tekrar tatminsizliğe düşer. Çünkü kirli manzaralar insanı yıpratır ve manen yorar. Güzel bir resmi seyretmek insanı manen dinlendirir.Huzur verir. Dağınık bir ev resmi ise (üstelik bu bizim evimiz)insanı ne hale getirir, siz düşünün.Her sistem, diğer sistemi besler veya bitirir.Kısaca şunu demek istiyorum:
Bir alanda yeterlilik, diğer alanda yeterlilik değildir.Her ihtiyaç, kendi cinsinden halledilir.Su içerek açlığınızı gideremezsiniz,yemek yiyerek susuzluğunuzu gideremezsiniz.Güzel ve edebi konuşarak da kirli manzaraları örtemezsiniz.Aspirin, aspirin diyerek baş ağrısının geçmediği gibi.
19-
İnsan zekasının yüzde sekseni 0-6 yaş arasında gelişiyor.Alışkanlıkların büyük bir kısmı, küçük yaşta kazanılıyor.Kazanılmış alışkanlıkları terk etmek, bazen bir ömre mal oluyor.Bir sigara bağımlılığından kurtulmak, bazen insanın ciğerlerine veya kocaman bir ömre mal oluyor.Bazen, bağımlılıklar yuva yıkıyor.Çocuklar öksüz,kadınlar dul kalabiliyor.
Bütün bunları nazara aldığımızda bir çocuğun pedagojik açıdan, hijyenik bir ortamda doğması ve yetiştirilmesi bence dünyanın en mühim bir meselesidir.Ama heyhat.... Bizim toplumumuzda düğün hediyesi olarak eğitici kitaplar hediye etmek, cimrilik sayılıyor. Ne acıdır ki, ineği hastalandığında baytara götüren insanımız, çocuk eğitimiyle ilgili bir kitap okumadan evliliğe adımını atıyor. Bu bir doktorun,ameliyat hakkında zerre kadar bilgisi olmadan,hastasını ameliyat etmek istemesine benziyor.Yanlış ameliyat bir insanı belki bir defa öldürebilir.Ama yanlış yapılanma, yanlış yetiştirilme,bazen bir insanı her gün ayrı bir ölümle öldürür.İşte bu şekilde ki bir yapılanmadan; sinik, sönük, güdük ve kara cahil ve kör taassup sahibi bir toplum yetişir.
Bulunduğu asrın gerekleriyle mücehhez olmayan,bilgi ve teknoloji üretemeyen böyle bir toplum, orta yerin oyuncağı olur.Zamanla da silinip gider. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
20-
Bundan sonra düğünlerimizi eğitici birer faaliyete dönüştürebiliriz.
-Düğün davetiyeleri birer kitapçık şeklinde hazırlanabilir.Kapağı düğün davetiyesi içeriği ise (25-30 sayfa veya duruma göre daha fazla) güzel bir kitapçık şeklinde hazırlanabilir.
-Düğünlerimizde bir aile eğitim uzmanı getirtilip davetlilere (duruma göre süresi ayarlanarak) aile ve çocuk eğitimi hakkında hem eğitici, hem eğlendirici bilgi verilebilir.
-Aile ve çocuk eğitimini, kitap ve anlatımdan ziyade mini,mini filmler halinde anlatan görsel çalışmalar yapılmalıdır.Halkın ekserisi okumadığı ve televizyon seyrettiği için,çocuk eğitimini kolay ve sevimli bir hale getirerek halka mal edebiliriz.Bu konuda herkese görev düşmektedir.
[imamhatip.com sitesinden alıntı yaptım.]