SARI KABUS
Yasaklı Kullanıcı
- Katılım
- 13 Ara 2008
- Mesajlar
- 109
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 33
el-'Afuvvu celle celâluh
Manası:
1- Affı çok. 2- İnsanların günahlarını kendilerinde hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde affeden.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah ÇOĞUNU AFFEDER. Yeryüzünde (O'nu) âciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dostunuz ve bir yardımcınız da yoktur.
(42:30-31)
Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir. Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi işitici ve bilicidir. Bir iyiliği açıklar yahut gizlerseniz veya bir kötülüğü (açıklamayıp) affederseniz, şüphesiz ALLAH DA ZİYADESİYLE AFFEDİCİ ve kadirdir.
(4:147...149)
el-Muntakimu celle celâluh
Manası:
Suçluları layık ve müstehak oldukları şekilde cezalandıran.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
(Resûlüm!) Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar. Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin: "Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım" diyecekleri gün hakkında insanları uyar. (Onlara denilir ki "Daha önce, sizin için bir zevâl olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?" "(Sizden önce) kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu. Ve size misaller de verdik." Hilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi! O halde, sakın Allah'ın peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Çünkü Allah mutlak üstündür, KİMSENİN YAPTIĞINI YANINA BIRAKMAZ.
(14:42-47)
et-Tevvâbu celle celâluh
Manası:
Kullarını tevbeye teşvik edip onların tevbelerini kabul eden, günahları affeden.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira BEN ONLARIN TEVBELERİNİ KABUL EDERİM. BEN TEVBEYİ ÇOKÇA KABUL EDEN ve çokça esirgeyenim.
(2:160)
Allah'ın, KULLARININ TEVBESİNİ KABUL EDECEĞİNİ, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve Allah'ın TEVBEYİ ÇOK KABUL EDEN ve pek esirgeyen olduğunu hâla bilmezler mi?
(9:104)
Zu'l Celâli ve'l İkrâm celle celâluh
Manası:
Büyüklük ve kerem sahibi.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
BÜYÜKLÜK VE İKRÂM SAHİBİ Rabbinin adı yücelerden yücedir.
(55:78)
Maliku'l Mulki celle celâluh
Manası:
Mülkün ezelî ve ebedî sahibi.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
(Resûlüm!) De ki: MÜLKÜN GERÇEK SAHİBİ OLAN ALLAH'IM! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kâdirsin. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin.
(3:26)
er-Raûfu celle celâluh
Manası:
Şefkatli, pek merhametli, pek müşfik.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Herkesin, iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına ÇOK ŞEFKATLİDİR.
(3:30)
Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de, kendi izni olmadıkça yer üzerine düşmekten korur. Çünkü Allah, insanlara ÇOK ŞEFKATLİ ve çok merhametlidir.
(22:65)
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı ÇOK ŞEFKATLİ, çok merhametlidir.
(57:9)
el-Ğâniyyu celle celâluh
Manası:
Çok zengin ve herşeyden müstağnî olan, kendi dışındaki herşeyin O'na muhtaç olduğu varlık.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
(Müşrikler "Allah çocuk edindi" dediler. Hâşâ! O bundan münezzehtir. O'nun (çocuğa) İHTİYACI YOKTUR. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Bu hususta yanınızda herhangi bir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
(10:68)
Ey insanlar! ALLAH'A MUHTAÇ OLAN SİZSİNİZ; ZENGİN ve övülmeye lâyık olan ancak O'dur. Allah dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir. Bu da Allah'a güç bir şey değildir.
(35:15...17)
el-Cami'u celle celâluh
Manası:
1- İstediğini istediği zaman, istediği yerde toplayan. 2- Bütün mahlukâtı hesaba çekmek üzere kıyamet gününde bir araya toplayan. 3- Evrendeki tüm varlıkları tam bir âhenk içinde toplayıp düzenleyen. 4- Bütün övgü ve erdemleri zatında toplayan.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
İşte bunda, ahiret azabından korkanlar için elbette bir ibret vardır. O gün bütün İNSANLARIN BİR ARAYA TOPLANDIĞI BİR GÜNDÜR VE O GÜN (BÜTÜN MAHLÛKATIN) HAZIR BULUNDUĞU BİR GÜNDÜR.
(11:103)
el-Muksıtu celle celâluh
Manası:
1- Bütün işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan. 2- Adaletle hükmeden.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. ARTIK KİMSEYE, HİÇBİR ŞEKİLDE HAKSIZLIK EDİLMEZ. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.
(21:47)
ed-Dârru celle celâluh
Manası:
Zarar veren, elem ve mazarrat verici şeyler yaratan.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
ANDOLSUN Kİ SİZİ BİRAZ KORKU VE AÇLIK; MALLARDAN, CANLARDAN VE ÜRÜNLERDEN BİRAZ AZALTMA (FAKİRLİK) İLE DENERİZ. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
(2-155...157)
(Ey müminler!) Yoksa siz, SİZDEN ÖNCE GELİP GEÇENLERİN BAŞINA GELENLER SİZE DE GELMEDEN CENNETE GİRECEĞİNİZİ Mİ SANDINIZ? YOKSULLUK VE SIKINTI ONLARA ÖYLESİNE DOKUNMUŞ VE ÖYLE SARSILMIŞLARDI Kİ, nihayet peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır.
(2:214)
el-Mâni'u celle celâluh
Manası:
1- Dilemediği şeyin meydana gelmesine mani olan. 2- Kötülüğe engel olan.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
"Ey Musa! Onlar orada bulundukları müddetçe biz oraya asla girmeyiz; şu halde sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız" dediler. Musa: "Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına hakim olamıyorum; bizimle, bu yoldan çıkmış toplumun arasını ayır" dedi. Allah, "ÖYLEYSE ORASI (ARZ-I MUKADDES) ONLARA KIRK YIL YASAKLANMIŞTIR; (BU MÜDDET İÇİNDE) YERYÜZÜNDE ŞAŞKIN ŞAŞKIN DOLAŞACAKLAR. Artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme" dedi.
(5:24...26)
el-Mugniy celle celâluh
Manası:
Zenginlik veren, ihtiyaçtan kurtaran.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. EĞER BUNLAR FAKİR İSELER, ALLAH KENDİ LÜTFU İLE ONLARI ZENGİNLEŞTİRİR. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.
(24:32)
Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir. Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur. Öldüren de dirilten de O'dur. Şurası muhakkak ki (rahime) atıldığında nutfeden, erkek ve dişiden ibaret olan çifti O yarattı. Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir. ZENGİN EDEN de ihtiyaçtan kurtaran da O'dur.
(53:42...48)
Okunuşu:
el-Hâdiy celle celâluh
Manası:
1- Yol gösteren, istediği kulunu hayırlı ve kârlı yollara muvaffak kılan. 2- Hidayet lutfeden. 3- Muradına erdiren.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terkettiler. (Resûlüm!) İşte biz böylece her peygamber için suçlulardan düşmanlar peydâ ettik. HİDÂYET VERİCİ ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
(25:30-31)
Okunuşu:
en-Nûru celle celâluh
Manası:
Âlemleri nûrlandıran; istediği sîmâlara, zihinlere ve gönüllere nûr yağdıran, nûr kaynağı.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NÛRÛDUR. O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.
(24:35)
Okunuşu:
en-Nâfi'u celle celâluh
Manası:
Fayda veren, hayr ve menfaat verici şeyler yaratan.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer SANA BİR HAYIR DİLERSE, O'nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, HAYRINI KULLARINDAN DİLEDİĞİNE ERİŞTİRİR. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir.
(10:107)
O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı. Biz gökyüzünden su indirip, orada her FAYDALI nebattan çift çift bitirdik.
(31:10)
Okunuşu:
el-Vârisü celle celâluh
Manası:
Servetlerin geçici sahipleri elleri boş olarak yokluğa döndükten sonra, kendisinin varlığı devam eden, servetlerin hakiki sahibi.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Allah'ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. GÖKLERİN VE YERİN MİRASI ALLAH'INDIR. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
(3:180)
Şüphesiz biz diriltir ve biz öldürürüz! VE HER ŞEYE BİZ VÂRİS OLURUZ. Andolsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz. Şüphesiz Rabbin onları (kıyamette) toplayacaktır. Çünkü O, hakîmdir, alîmdir.
(15-23...25)
Okunuşu:
el-Bâkiy celle celâluh
Manası:
Varlığının sonu olmayan.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak. Ancak azamet ve ikrâm sahibi Rabbinin zâtı BÂKÎ KALACAK.
(55:26-27)
Okunuşu:
el-Bediy'u celle celâluh
Manası:
Bütün varlıkları eşi ve örneği olmadan sanatkârâne bir şekilde yaratan; örneksiz, hayret verici âlemler icâd eden.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
"Allah çocuk edindi" dediler. Hâşâ! O, bundan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir. (O), göklerin ve yerin EŞSİZ YARATICISIDIR. Bir şeyi dilediğinde ona sadece "Ol !" der, o da hemen oluverir.
(2:116-117)
Okunuşu:
es-Sabûru celle celâluh
Manası:
Çok sabırlı.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, ONLARI BELİRTİLMİŞ BIR SÜREYE KADAR ERTELİYOR. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görmektedir.
(35:45)
Manası:
1- Affı çok. 2- İnsanların günahlarını kendilerinde hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde affeden.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah ÇOĞUNU AFFEDER. Yeryüzünde (O'nu) âciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dostunuz ve bir yardımcınız da yoktur.
(42:30-31)
Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir. Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi işitici ve bilicidir. Bir iyiliği açıklar yahut gizlerseniz veya bir kötülüğü (açıklamayıp) affederseniz, şüphesiz ALLAH DA ZİYADESİYLE AFFEDİCİ ve kadirdir.
(4:147...149)
el-Muntakimu celle celâluh
Manası:
Suçluları layık ve müstehak oldukları şekilde cezalandıran.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
(Resûlüm!) Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar. Kendilerine azabın geleceği, bu yüzden zalimlerin: "Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım" diyecekleri gün hakkında insanları uyar. (Onlara denilir ki "Daha önce, sizin için bir zevâl olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?" "(Sizden önce) kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu. Ve size misaller de verdik." Hilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi! O halde, sakın Allah'ın peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Çünkü Allah mutlak üstündür, KİMSENİN YAPTIĞINI YANINA BIRAKMAZ.
(14:42-47)
et-Tevvâbu celle celâluh
Manası:
Kullarını tevbeye teşvik edip onların tevbelerini kabul eden, günahları affeden.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira BEN ONLARIN TEVBELERİNİ KABUL EDERİM. BEN TEVBEYİ ÇOKÇA KABUL EDEN ve çokça esirgeyenim.
(2:160)
Allah'ın, KULLARININ TEVBESİNİ KABUL EDECEĞİNİ, sadakaları geri çevirmeyeceğini ve Allah'ın TEVBEYİ ÇOK KABUL EDEN ve pek esirgeyen olduğunu hâla bilmezler mi?
(9:104)
Zu'l Celâli ve'l İkrâm celle celâluh
Manası:
Büyüklük ve kerem sahibi.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
BÜYÜKLÜK VE İKRÂM SAHİBİ Rabbinin adı yücelerden yücedir.
(55:78)
Maliku'l Mulki celle celâluh
Manası:
Mülkün ezelî ve ebedî sahibi.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
(Resûlüm!) De ki: MÜLKÜN GERÇEK SAHİBİ OLAN ALLAH'IM! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kâdirsin. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin.
(3:26)
er-Raûfu celle celâluh
Manası:
Şefkatli, pek merhametli, pek müşfik.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Herkesin, iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına ÇOK ŞEFKATLİDİR.
(3:30)
Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de, kendi izni olmadıkça yer üzerine düşmekten korur. Çünkü Allah, insanlara ÇOK ŞEFKATLİ ve çok merhametlidir.
(22:65)
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık âyetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı ÇOK ŞEFKATLİ, çok merhametlidir.
(57:9)
el-Ğâniyyu celle celâluh
Manası:
Çok zengin ve herşeyden müstağnî olan, kendi dışındaki herşeyin O'na muhtaç olduğu varlık.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
(Müşrikler "Allah çocuk edindi" dediler. Hâşâ! O bundan münezzehtir. O'nun (çocuğa) İHTİYACI YOKTUR. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Bu hususta yanınızda herhangi bir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
(10:68)
Ey insanlar! ALLAH'A MUHTAÇ OLAN SİZSİNİZ; ZENGİN ve övülmeye lâyık olan ancak O'dur. Allah dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir. Bu da Allah'a güç bir şey değildir.
(35:15...17)
el-Cami'u celle celâluh
Manası:
1- İstediğini istediği zaman, istediği yerde toplayan. 2- Bütün mahlukâtı hesaba çekmek üzere kıyamet gününde bir araya toplayan. 3- Evrendeki tüm varlıkları tam bir âhenk içinde toplayıp düzenleyen. 4- Bütün övgü ve erdemleri zatında toplayan.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
İşte bunda, ahiret azabından korkanlar için elbette bir ibret vardır. O gün bütün İNSANLARIN BİR ARAYA TOPLANDIĞI BİR GÜNDÜR VE O GÜN (BÜTÜN MAHLÛKATIN) HAZIR BULUNDUĞU BİR GÜNDÜR.
(11:103)
el-Muksıtu celle celâluh
Manası:
1- Bütün işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan. 2- Adaletle hükmeden.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. ARTIK KİMSEYE, HİÇBİR ŞEKİLDE HAKSIZLIK EDİLMEZ. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.
(21:47)
ed-Dârru celle celâluh
Manası:
Zarar veren, elem ve mazarrat verici şeyler yaratan.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
ANDOLSUN Kİ SİZİ BİRAZ KORKU VE AÇLIK; MALLARDAN, CANLARDAN VE ÜRÜNLERDEN BİRAZ AZALTMA (FAKİRLİK) İLE DENERİZ. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
(2-155...157)
(Ey müminler!) Yoksa siz, SİZDEN ÖNCE GELİP GEÇENLERİN BAŞINA GELENLER SİZE DE GELMEDEN CENNETE GİRECEĞİNİZİ Mİ SANDINIZ? YOKSULLUK VE SIKINTI ONLARA ÖYLESİNE DOKUNMUŞ VE ÖYLE SARSILMIŞLARDI Kİ, nihayet peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır.
(2:214)
el-Mâni'u celle celâluh
Manası:
1- Dilemediği şeyin meydana gelmesine mani olan. 2- Kötülüğe engel olan.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
"Ey Musa! Onlar orada bulundukları müddetçe biz oraya asla girmeyiz; şu halde sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız" dediler. Musa: "Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına hakim olamıyorum; bizimle, bu yoldan çıkmış toplumun arasını ayır" dedi. Allah, "ÖYLEYSE ORASI (ARZ-I MUKADDES) ONLARA KIRK YIL YASAKLANMIŞTIR; (BU MÜDDET İÇİNDE) YERYÜZÜNDE ŞAŞKIN ŞAŞKIN DOLAŞACAKLAR. Artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme" dedi.
(5:24...26)
el-Mugniy celle celâluh
Manası:
Zenginlik veren, ihtiyaçtan kurtaran.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. EĞER BUNLAR FAKİR İSELER, ALLAH KENDİ LÜTFU İLE ONLARI ZENGİNLEŞTİRİR. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.
(24:32)
Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir. Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur. Öldüren de dirilten de O'dur. Şurası muhakkak ki (rahime) atıldığında nutfeden, erkek ve dişiden ibaret olan çifti O yarattı. Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir. ZENGİN EDEN de ihtiyaçtan kurtaran da O'dur.
(53:42...48)
Okunuşu:
el-Hâdiy celle celâluh
Manası:
1- Yol gösteren, istediği kulunu hayırlı ve kârlı yollara muvaffak kılan. 2- Hidayet lutfeden. 3- Muradına erdiren.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'ı büsbütün terkettiler. (Resûlüm!) İşte biz böylece her peygamber için suçlulardan düşmanlar peydâ ettik. HİDÂYET VERİCİ ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
(25:30-31)
Okunuşu:
en-Nûru celle celâluh
Manası:
Âlemleri nûrlandıran; istediği sîmâlara, zihinlere ve gönüllere nûr yağdıran, nûr kaynağı.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NÛRÛDUR. O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.
(24:35)
Okunuşu:
en-Nâfi'u celle celâluh
Manası:
Fayda veren, hayr ve menfaat verici şeyler yaratan.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer SANA BİR HAYIR DİLERSE, O'nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, HAYRINI KULLARINDAN DİLEDİĞİNE ERİŞTİRİR. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir.
(10:107)
O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı. Biz gökyüzünden su indirip, orada her FAYDALI nebattan çift çift bitirdik.
(31:10)
Okunuşu:
el-Vârisü celle celâluh
Manası:
Servetlerin geçici sahipleri elleri boş olarak yokluğa döndükten sonra, kendisinin varlığı devam eden, servetlerin hakiki sahibi.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Allah'ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. GÖKLERİN VE YERİN MİRASI ALLAH'INDIR. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
(3:180)
Şüphesiz biz diriltir ve biz öldürürüz! VE HER ŞEYE BİZ VÂRİS OLURUZ. Andolsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz. Şüphesiz Rabbin onları (kıyamette) toplayacaktır. Çünkü O, hakîmdir, alîmdir.
(15-23...25)
Okunuşu:
el-Bâkiy celle celâluh
Manası:
Varlığının sonu olmayan.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak. Ancak azamet ve ikrâm sahibi Rabbinin zâtı BÂKÎ KALACAK.
(55:26-27)
Okunuşu:
el-Bediy'u celle celâluh
Manası:
Bütün varlıkları eşi ve örneği olmadan sanatkârâne bir şekilde yaratan; örneksiz, hayret verici âlemler icâd eden.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
"Allah çocuk edindi" dediler. Hâşâ! O, bundan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir. (O), göklerin ve yerin EŞSİZ YARATICISIDIR. Bir şeyi dilediğinde ona sadece "Ol !" der, o da hemen oluverir.
(2:116-117)
Okunuşu:
es-Sabûru celle celâluh
Manası:
Çok sabırlı.
Kur'ân-ı Kerîm'den İlgili Ayet:
Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, ONLARI BELİRTİLMİŞ BIR SÜREYE KADAR ERTELİYOR. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görmektedir.
(35:45)