nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Bil ki; Allahu Teâlâ'nın güzel isimleri şu dört zikir kelimesi içinde toplanmıştır. Bu zikir kelimelerine, "el-bâkı-yâtu's-sâlihât (kula âhirette fayda verecek salih ameller)" denir. Bu kelimeler şunlardır:
"Sübhânellahi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilahe illâllahu vellâhu ekber"
Şimdi bunları açıklayalım.
Birinci kelime "sübhânellah" zikridir. Buna teşbih etmek denir. Arap dilinde teşbihin mânası; uzak ve temiz tutmaktır.
Sübhânellah, Allahu Teâlâ'nın zâtından ve sıfatlarından her türlü ayıp ve kusurları uzak tutmak mânasındadır.
Allahu Teâlâ'nın isimleri içinde O'nun zâtının her türlü ayıp ve kusurlardan uzak olduğunu ifade eden bütün isimler, bu zikrin içine girer. Mesela, el-Kuddûs ve es-Selâm isimleri gibi.
el-Kuddûs, her türlü ayıp ve kusurdan temiz olan demektir.
es-Selâm ise, her türlü âfet ve bozulmadan uzak olan demektir.
İkinci kelime "el-hamdü lillâh" zikridir. Bu zikir, Allahu Teâlâ'nın zâtı ve sıfatlarıyla ilgili bütün kemâl (olgunluk) mânaları içermektedir.
Allahu Teâlâ'nın isimleri içinde zât-ı bari için kemâl ve olgunluk mânaları ifade eden bütün isimler bu zikrin içine girmektedir. el-Alîm, el-Kadir, es-Semî' ve el-Basîr gibi.
Bizler, "sübhânellah" dediğimiz zaman, aklımıza ve hayalimize gelecek bütün noksanlık ve ayıpları Allahu Teâlâ'dan uzak tutmuş oluyoruz. "El-hamdü lillâh", dediğimizde de bildiğimiz, tanıdığımız ve anladığımız bütün yücelik ve kemâl sıfatlarının yüce Allah'a ait olduğunu ifade etmiş oluyoruz.
Bizim yüce Allah'tan uzak tuttuğumuz ve O'nda var olduğunu söylediğimiz şeylerin ötesinde öyle büyük bir durum vardır ki, o bizden gizlidir ve biz onun hakikatini bilemiyoruz. İşte bu durumu kısaca "Allahu ekber" sözümüzle ifade etmeye çalışırız.
Allahüekber'in mânası şudur: Allahu Teâlâ, bizim kendisinden uzak tuttuğumuz ve zâtı için ispat ettiğimiz şeylerden daha yücedir; biz ne yapsak O'nu gerçek mânada yüceltemeyiz. İşte Hz. Peygamber'in (s.a.v) şu sözü bu anlamdadır:
"İlâhî, ben seni hakkıyla övüp yüceltemem; sen kendi zâtını nasıl övüp yüceltiyorsan öylece yücesin."
Allahu Teâlâ'nın isimleri içinde bizim bilgi ve idrakimizin üzerinde mâna içeren bütün isimler, "Allahu ekber" zikrinin içine girmektedir; el-a'lâ ve el-müteâlî gibi...
Varlık âleminde bu sıfatlarla başka bir varlık anlatılsa, biz, yüce Allah'a benzeyen ve O'na ortak olan hiçbir varlığın bulunmadığını söyleyip bunu "lâ ilahe illallah" sözümüzle ifade ederiz.
"Lâ ilahe illallah", Allah'tan başka hiçbir ilah yok demektir.
Çünkü ilâh, kendisine kulluk yapılma hakkına sahiptir; kulluğa da ancak yukarıda zikrettiğimiz vasıflara sahip bir zât hak sahibi olur.
Allahu Teâlâ'nın isimleri içinde, el-vâhid, el-ahad ve zü'l-celâli ve'l-ikram gibi, kısaca bütün isimleri içinde taşıyan isimler, "lâ ilahe illallah" sözü içine girmektedir.
İbadete ancak bütün cemâl (güzellik) ve kemâl (yücelik), olgunluk sıfatlarına sahip olan zât lâyıktır. Bunlar öyle sıfatlardır ki, onları yüce Allah'tan başka hiç kimse hakkıyla sayamaz ve hakikatini ifade edemez.
Eğer yukarıdaki dört kelimeyi ve içerdiği mânaları, özetle bir kelimenin içinde toplayalım desek, bu kelime "el-hamdü lillah" olurdu.
İlim ve hikmette imam olan Hz. Ali (r.a) demiştir ki: "Eğer el-hamdü lillah sözünü açıklayarak bir deve yükü kitap yazmak istesem, bunu yapardım."
İşin içyüzü şudur: el-Hamdü lillah (bütün hamdler Allah'a aittir), ifadesi bir övgüdür. Bu övgüde pek çok şey vardır.
Övgü ile, kemâl ve yücelik sıfatları ortaya konur. Ayrıca övülen kimseden kusur ve ayıplar uzak tutulur. Bu övgü ile yüce Allah'ın zâtını idrak etmekten âciz kalındığı itiraf edilir. Yine bu övgü ile, bütün kemâl ve üstünlük sıfatlarının sadece yüce Allah'a ait bulunduğu ve O'nun bu sıfatlarda tek olduğu ifade edilir.
Kısaca el-hamdü lillah sözü, diğer bütün mübarek kelimeler için zikrettiğimiz şeyleri içermektedir; çünkü el-hamd kelimesinin başındaki "elif ve lâm" harfleri, Arapça'da bütün hamd (övgü), yüceltme çeşitlerini ifade etmektedir. el-Hamd, bilip bilmediğimiz bütün övgü çeşitlerini içermektedir. Yukarıda zikrettiğimiz şeylerden hiçbiri bu övgünün dışında değildir. İşte ibadete ancak bu zikrettiğimiz sıfatlara sahip yüce yaratıcımız hak sahibidir.
Yüce Allah katında yakınlık elde etmiş hiçbir melek, insanlığa gönderilmiş hiçbir peygamber ve diğer insanlardan hiç kimse, bu itikattan dışarı çıkamaz.
Bu itikadın dışına ancak, Allahu Teâlâ'nın kendisini nefsi ile baş başa bıraktığı, kötü arzularına uyan, hak sınırları aşıp yüce Mevlâ'sına isyana dalan kimseler çıkar. Onlar, manevî perdelerle perdelenmiş, hak kapısından kovulmuş, ilâhî yakınlıktan uzaklaştırılmış kimselerdir. Bu dünyada Allahu Teâlâ'nın yüceliğini anlamaktan ve O'nu tanımaktan perdelenen kimsenin, âhirette de O'nun ikramlarından ve cemâlini görmekten perdelenmesi (mahrum kalması) haktır.En iyisini yüce Allah bilir.
Yüce Allah, bizleri ve sizleri kendisine yakınlaştırdığı dostlarından, ilmi ile amel eden âlimlerden ve ihlâs sahibi seçkin kullarından etsin.
Yüce Allah, peygamberlerin sonuncusu, âhirette yüzleri nur gibi parlayan ümmetinin rehberi Efendimiz Hz. Muhammed'e salat ve selam etsin. Yüce Allah ayrıca, Efendimizin (s.a.v) şerefli ailesine, ilâhî yakınlığa ulaşmış ashabına, temiz zevcelerine, ihlâslı zürriyetine, diğer bütün peygamberlere ve ilâhî yakınlıkla şereflenmiş meleklere salât ve selâm etsin.Amin.
Hamdolsun âlemlerin rabbi yüce Allah'a.
"Sübhânellahi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilahe illâllahu vellâhu ekber"
Şimdi bunları açıklayalım.
Birinci kelime "sübhânellah" zikridir. Buna teşbih etmek denir. Arap dilinde teşbihin mânası; uzak ve temiz tutmaktır.
Sübhânellah, Allahu Teâlâ'nın zâtından ve sıfatlarından her türlü ayıp ve kusurları uzak tutmak mânasındadır.
Allahu Teâlâ'nın isimleri içinde O'nun zâtının her türlü ayıp ve kusurlardan uzak olduğunu ifade eden bütün isimler, bu zikrin içine girer. Mesela, el-Kuddûs ve es-Selâm isimleri gibi.
el-Kuddûs, her türlü ayıp ve kusurdan temiz olan demektir.
es-Selâm ise, her türlü âfet ve bozulmadan uzak olan demektir.
İkinci kelime "el-hamdü lillâh" zikridir. Bu zikir, Allahu Teâlâ'nın zâtı ve sıfatlarıyla ilgili bütün kemâl (olgunluk) mânaları içermektedir.
Allahu Teâlâ'nın isimleri içinde zât-ı bari için kemâl ve olgunluk mânaları ifade eden bütün isimler bu zikrin içine girmektedir. el-Alîm, el-Kadir, es-Semî' ve el-Basîr gibi.
Bizler, "sübhânellah" dediğimiz zaman, aklımıza ve hayalimize gelecek bütün noksanlık ve ayıpları Allahu Teâlâ'dan uzak tutmuş oluyoruz. "El-hamdü lillâh", dediğimizde de bildiğimiz, tanıdığımız ve anladığımız bütün yücelik ve kemâl sıfatlarının yüce Allah'a ait olduğunu ifade etmiş oluyoruz.
Bizim yüce Allah'tan uzak tuttuğumuz ve O'nda var olduğunu söylediğimiz şeylerin ötesinde öyle büyük bir durum vardır ki, o bizden gizlidir ve biz onun hakikatini bilemiyoruz. İşte bu durumu kısaca "Allahu ekber" sözümüzle ifade etmeye çalışırız.
Allahüekber'in mânası şudur: Allahu Teâlâ, bizim kendisinden uzak tuttuğumuz ve zâtı için ispat ettiğimiz şeylerden daha yücedir; biz ne yapsak O'nu gerçek mânada yüceltemeyiz. İşte Hz. Peygamber'in (s.a.v) şu sözü bu anlamdadır:
"İlâhî, ben seni hakkıyla övüp yüceltemem; sen kendi zâtını nasıl övüp yüceltiyorsan öylece yücesin."
Allahu Teâlâ'nın isimleri içinde bizim bilgi ve idrakimizin üzerinde mâna içeren bütün isimler, "Allahu ekber" zikrinin içine girmektedir; el-a'lâ ve el-müteâlî gibi...
Varlık âleminde bu sıfatlarla başka bir varlık anlatılsa, biz, yüce Allah'a benzeyen ve O'na ortak olan hiçbir varlığın bulunmadığını söyleyip bunu "lâ ilahe illallah" sözümüzle ifade ederiz.
"Lâ ilahe illallah", Allah'tan başka hiçbir ilah yok demektir.
Çünkü ilâh, kendisine kulluk yapılma hakkına sahiptir; kulluğa da ancak yukarıda zikrettiğimiz vasıflara sahip bir zât hak sahibi olur.
Allahu Teâlâ'nın isimleri içinde, el-vâhid, el-ahad ve zü'l-celâli ve'l-ikram gibi, kısaca bütün isimleri içinde taşıyan isimler, "lâ ilahe illallah" sözü içine girmektedir.
İbadete ancak bütün cemâl (güzellik) ve kemâl (yücelik), olgunluk sıfatlarına sahip olan zât lâyıktır. Bunlar öyle sıfatlardır ki, onları yüce Allah'tan başka hiç kimse hakkıyla sayamaz ve hakikatini ifade edemez.
Eğer yukarıdaki dört kelimeyi ve içerdiği mânaları, özetle bir kelimenin içinde toplayalım desek, bu kelime "el-hamdü lillah" olurdu.
İlim ve hikmette imam olan Hz. Ali (r.a) demiştir ki: "Eğer el-hamdü lillah sözünü açıklayarak bir deve yükü kitap yazmak istesem, bunu yapardım."
İşin içyüzü şudur: el-Hamdü lillah (bütün hamdler Allah'a aittir), ifadesi bir övgüdür. Bu övgüde pek çok şey vardır.
Övgü ile, kemâl ve yücelik sıfatları ortaya konur. Ayrıca övülen kimseden kusur ve ayıplar uzak tutulur. Bu övgü ile yüce Allah'ın zâtını idrak etmekten âciz kalındığı itiraf edilir. Yine bu övgü ile, bütün kemâl ve üstünlük sıfatlarının sadece yüce Allah'a ait bulunduğu ve O'nun bu sıfatlarda tek olduğu ifade edilir.
Kısaca el-hamdü lillah sözü, diğer bütün mübarek kelimeler için zikrettiğimiz şeyleri içermektedir; çünkü el-hamd kelimesinin başındaki "elif ve lâm" harfleri, Arapça'da bütün hamd (övgü), yüceltme çeşitlerini ifade etmektedir. el-Hamd, bilip bilmediğimiz bütün övgü çeşitlerini içermektedir. Yukarıda zikrettiğimiz şeylerden hiçbiri bu övgünün dışında değildir. İşte ibadete ancak bu zikrettiğimiz sıfatlara sahip yüce yaratıcımız hak sahibidir.
Yüce Allah katında yakınlık elde etmiş hiçbir melek, insanlığa gönderilmiş hiçbir peygamber ve diğer insanlardan hiç kimse, bu itikattan dışarı çıkamaz.
Bu itikadın dışına ancak, Allahu Teâlâ'nın kendisini nefsi ile baş başa bıraktığı, kötü arzularına uyan, hak sınırları aşıp yüce Mevlâ'sına isyana dalan kimseler çıkar. Onlar, manevî perdelerle perdelenmiş, hak kapısından kovulmuş, ilâhî yakınlıktan uzaklaştırılmış kimselerdir. Bu dünyada Allahu Teâlâ'nın yüceliğini anlamaktan ve O'nu tanımaktan perdelenen kimsenin, âhirette de O'nun ikramlarından ve cemâlini görmekten perdelenmesi (mahrum kalması) haktır.En iyisini yüce Allah bilir.
Yüce Allah, bizleri ve sizleri kendisine yakınlaştırdığı dostlarından, ilmi ile amel eden âlimlerden ve ihlâs sahibi seçkin kullarından etsin.
Yüce Allah, peygamberlerin sonuncusu, âhirette yüzleri nur gibi parlayan ümmetinin rehberi Efendimiz Hz. Muhammed'e salat ve selam etsin. Yüce Allah ayrıca, Efendimizin (s.a.v) şerefli ailesine, ilâhî yakınlığa ulaşmış ashabına, temiz zevcelerine, ihlâslı zürriyetine, diğer bütün peygamberlere ve ilâhî yakınlıkla şereflenmiş meleklere salât ve selâm etsin.Amin.
Hamdolsun âlemlerin rabbi yüce Allah'a.
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..