ESARETTEN HÜRRİYETE
Zaman ve mekân, hepsi göreceli birer kavram. Onlara esir olmak var. Bir de onlardan azade olmak...
Evet, zamanın hapsettikleri var. Ama bir de zamana sığmayanlar, sığamayanlar.
Ve mekânın hapsettikleri... Bir de mekâna sığmayanlar, sığamayanlar.
O'ndan gelmiş, O'na dönecek olanlar.
Gücünü, görevini O'ndan alanlar, hesabını O'na verecek olanlar.
Gönlünü sadece ve sadece O'na bağlayanlar...
Zamana sığarlar, mekâna hapsolurlar mı?
İnsan bu.
Yaradan özenle yaratmış. Kendi sıfatlarını onda tecelli ettirmiş. Ona esma'yı öğretmiş, ilim vermiş. “Halifemsin” demiş... Onu muvakkat bir zamana, muayyen bir mekâna hapsetmesi, sonra da yokluğa mahkum kılması mümkün mü?
İnsan bu.
Her şey onun için yaratılmış. Yerde, gökte ne varsa hepsi onun emrine musahhar kılınmış. Ona “zübde-i kainat: kainatın özü, özeti” denmiş. Başı boş bırakılması mümkün mü?
İnsan bu.
O cennette yaratılmış, cennet onun için yaratılmış. ‘Git, biraz kal, göz açıp kapayıncaya, bir ağacın altında soluklanıncaya kadar. Dönüş gene burayadır.' denmiş. Bu seyahatinde rehbersiz bırakılması mümkün mü?
İnsan bu.
Bedeni çamurdan, ama ruhu O'ndan. “Ona kendimizden bir ruh üfledik.” denmiş. O'ndan üflenen o özün yok olması mümkün mü?
İnsan bu.
Özgürlük onun mayasında, ruhunda var. Şeytana ve nefse esir yaşamak yaraşır mı ona?
İnsan bu.
O, bu dünyalı değil. Onun ana yurdu, öz yurdu cennet. Onun bu fani dünyada mutlu olması mümkün mü?
İnsan bu.
Sonsuzluk duygusu onun özünde, ruhunda var. Onun zamana ve mekâna sığması mümkün mü?
İnsan bu.
Onun hakkı ebediyyet.
Ebedi bir cennet...
Zaman ve mekân, hepsi göreceli birer kavram. Onlara esir olmak var. Bir de onlardan azade olmak...
Evet, zamanın hapsettikleri var. Ama bir de zamana sığmayanlar, sığamayanlar.
Ve mekânın hapsettikleri... Bir de mekâna sığmayanlar, sığamayanlar.
O'ndan gelmiş, O'na dönecek olanlar.
Gücünü, görevini O'ndan alanlar, hesabını O'na verecek olanlar.
Gönlünü sadece ve sadece O'na bağlayanlar...
Zamana sığarlar, mekâna hapsolurlar mı?
İnsan bu.
Yaradan özenle yaratmış. Kendi sıfatlarını onda tecelli ettirmiş. Ona esma'yı öğretmiş, ilim vermiş. “Halifemsin” demiş... Onu muvakkat bir zamana, muayyen bir mekâna hapsetmesi, sonra da yokluğa mahkum kılması mümkün mü?
İnsan bu.
Her şey onun için yaratılmış. Yerde, gökte ne varsa hepsi onun emrine musahhar kılınmış. Ona “zübde-i kainat: kainatın özü, özeti” denmiş. Başı boş bırakılması mümkün mü?
İnsan bu.
O cennette yaratılmış, cennet onun için yaratılmış. ‘Git, biraz kal, göz açıp kapayıncaya, bir ağacın altında soluklanıncaya kadar. Dönüş gene burayadır.' denmiş. Bu seyahatinde rehbersiz bırakılması mümkün mü?
İnsan bu.
Bedeni çamurdan, ama ruhu O'ndan. “Ona kendimizden bir ruh üfledik.” denmiş. O'ndan üflenen o özün yok olması mümkün mü?
İnsan bu.
Özgürlük onun mayasında, ruhunda var. Şeytana ve nefse esir yaşamak yaraşır mı ona?
İnsan bu.
O, bu dünyalı değil. Onun ana yurdu, öz yurdu cennet. Onun bu fani dünyada mutlu olması mümkün mü?
İnsan bu.
Sonsuzluk duygusu onun özünde, ruhunda var. Onun zamana ve mekâna sığması mümkün mü?
İnsan bu.
Onun hakkı ebediyyet.
Ebedi bir cennet...