Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ErkeKler Marş Marş Süslenme Zamanı... (1 Kullanıcı)

#fani_dünya#

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Kas 2008
Mesajlar
419
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
35
Kadının kocası için süslenmesi isteniyor. Bu, dini bir görev sayılıyor. Erkeklerin karıları için süslenmesi bir görev değil mi?

Ibn Abbâs: Nasıl ben eşimin benim için süslenmesini seversem, kendimin de onun için süslenmemi severim. Zirâ Allah (c.c) "Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi kadınların da, marûf vechile, erkekler üzerinde hakları vardır." (K. Bakara (2) 228) buyurmuştur. Ben onun üzerindeki bütün haklarımı kullanmak istemem, çünkü bu ona da benim üzerimde aynı hakları gerektirir."(Ibn Kesir I/189; Kurtubi NI/123; Bu söz Ebû Yusuf'a da nispet edilir. Hindiyye V/371) demiştir. Rasûlüllah Efendimiz de bir hadîs-i serîflerinde erkeklere hitaben: "Elbisenizi temiz tutun, saçlarınızdan alın (Saçınıza iyi bakın), misvak kullanın (ağzınızı temizleyin) süslenin ve temiz olun. (Bir başka rivâyette, bıyıklarınızı kısaltın). Çünkü Israilogullarının erkekleri böyle yapmadığından, kadınları zinâya düştü." (Hindî, Kenzü'1-ummâl VI/640 (17174) Ibn Asâkir'den) buyurmuştur. Bir sahâbî Âişe vâlidemize: "Rasûlüllah eve geldiğinde ilk önce ne yapar?" diye sormuş, o da, "misvak kullanmakla başlar" cevabını vermiştir.(Hattâb es-Subki, Menhel, I/205)
Kurtubî, tefsirinde kadınların erkeklere üzerindeki "marûf vechile olan haklarını" erkeklerin günaha düşmeksizin süslenmeleri, diye açıkladıktan sonra,(Kurtubi NI/123) erkeklerin süslenmesiyle ilgili küçük bir bahis açar ve şunları söyler:
"Erkeklerin süslenmeleri de, durumlarına (meselâ sosyal statülerine) göre farklılık göstermelidir. Bilenler bu işi maharetle ve yakıştırarak yaparlar. Bir süslenme vardır bir zamana gider, diğerinde gitmez. Bir süslenme gence yakışır, bir diğeri, gence yakışmaz ihtiyara yakışır. Meselâ ihtiyar ve olgun (kâhil) erkek bıyığını kazısa yakışır ve süslü olur. Bunu delikanlı yapsa çirkin ve sevimsiz olur. Çünkü sakalı henüz gür değildir... Elbise konusunda da durum aynıdır. Bütün bunlar karşılıklı haklar yerine getirilmek için yapılmalıdır. Erkek becerikliliğe ve uyuma özen göstermelidir ki, süsüyle eşinin gönlünü açsın ve onu başka erkeklere karşı iffetli kılsın. Meselâ sürme erkekler için bir süs aracıdır. Ama kimine yakışır, kimine yakışmaz. Fakat güzel koku, misvak ve diş araları temizliği, kirini pasını giderme, Saçını düzeltip temizleme, tırnaklarını kesme herkes için uygundur. Kına yaşlılar, yüzük yaşlı genç herkes için bir süs unsurudur... Sonra hanımına zaman ayırıp onunla ilgilenmelidir ki, onun erkeğe karşı ihtiyaçlarını gidermiş ve gözünü korumuş olsun..."(Kurtubî NI/124)
Erkek ayrıca genellikle ev dışındadır, işi dolayısı ile başka insanlarla münasebet halindedir. Ve özellikle de kendisini davet ve tebliğle görevli sayıyorsa üst başına o kadar daha dikkatli olmalıdır. Rasûlüllah Efendimiz (s.a.s.) dâvet için gönderdiği elçilerin sarıklarını kendi elleriyle bizzat sarar ve düzeltirmiş.(Suyutî, el-Hâvî I/118)"Elbisenizi güzel yapın, eşyanızı düzgün tutun, böylece insanlar içerisinde (hemen göze çarpan) beyaz tepecikler gibi olun."(Suyûti, EI-Câmiu's-sağîr I/192) buyurmuştur.Bütün bunlar güzel gayeler için güzel giymenin, erkek için bir sünnet ve niyetine göre bir ibâdet olduğunu gösterir. Ama aynı mübahlar kötü gayeler için bir anda günaha da dönüşebilir. Kadının yabancı erkekler için kokulanması günah da, erkeğin ki sevap değildir.
 

yalniz_yolcu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Şub 2008
Mesajlar
634
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
saolasin kardesim ewt haklkar karsiliklidir...çok dogru bi paylasimdi... selametle...
 

#fani_dünya#

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Kas 2008
Mesajlar
419
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
35
Erkeğin Karısı İçin Süslenmesi


Erkeğin karısı için süslenmesi müstehab yayılmıştır. İbn Abbas şöyle demiştir: «Şüphesiz karım benim için süslendiği gibi, ben de onun için süslenirim. Karımın bende olan hakkını almasını istediğim gibi, benim de onda olan bütün hakkımı almayı isterim, çünkü Allah-u Teâlâ «Kadınların hakları örfe uygun bir şekilde vazifelerine denktir.» (Bakara : 228) buyurmuştur.»

İbn Abbas'm bu sözü hakkında Kurtubî şöyle dedi: «Âlimler şöyle demişlerdir: «Erkeklerin süsü onların durumlarına göre değişir. Erkekler bu hususu uygun ve kendilerine lâyık olan bir şekilde yerine getirirler, çok kerre bir vakitte uygun düşen süs, diğer zamanda uygun düşmez. Gence uygun olan süs, ihtiyara, ihtiyara uygun düşen süs de gence uymaz.»

Kurtubî devamla şöyle demiştir. «Elbisenin durumu da bunun gibidir. Bunların hepsinde haklara riayet esastır. Şüphesiz erkek, uygun olanı yapmakla, karısının yanında, onun hoşnut olacağı ve başka erkeklere imrenmeyeceği süs içinde bulunmuş olur. Güzel koku sürünmek, misvak kullanmak, kirleri temizlemek, kıllarrın fazlasını almak, temizlenmek ve tırnaklan kesmek, herkes için uygun bir harekettir. Kına ihtiyarlar için, yüzük de genç ve ihtiyar için bir süstür. Sonra erkek, karısının ihtiyaç vaktini gözetmeli ve onun cima hakkım yerine getirmelidir. Şayet erkek, karısının yatak hakkını ifadan kendisini aciz görürse, karısının iffetini koruyacak şekilde-şehvetini artıracak ilâç kullanması caizdir.

Aişe (r.a.)'dan rivayet olunduğuna göre o şöyle demiştir:

«On bir kadın bir araya gelerek oturmuşlar ve hepsi kocalarına ait şeyleri gizlemeden söyleyeceklerine dair sözleşmişlerdi.

Kadınlardan ilki şöyle dedi: «Kocam deri ile kemikten ibaret, dağ tepesinde kalmış bir deve gibidir. Ne dağ çıkılması kolay bir dağdır ki dağdan indirilebilesin. Ne de devenin o kadar kuvveti vardır ki, dağdan indirilebilesin.»

(Kadın kocasını çıkılması mümkün olmayan çetin bir dağın üstünde bitkin bir deveye benzetiyor. Bu suretle dağ geçit vermeyen sarp bir dağ olduğundan, yukarıya çıkıp ona ulaşmak imkânı olmadığını ve devenin bitkin olup, rağbete değer eti bulunmadığını söylüyor. Bununla kocasının cimri, kötü huylu, kendisinden hayır beklenmeyen bir adam olduğunu ifade etmek istiyor.)

İkincisi: «Kocam hakkında birşey söyleyemem. O, o kadar kötüdür ki, kendisinden söz etsem, ancak açık ve gizli kötülüklerini anlatabilirim.»

(Yani onun kötülükten başka söylenecek bir tarafı yoktur.)

Üçüncüsü: «Kocam öyle kötü bir adamdır ki, ayıplarını açığa vursam beni boşar, sussam muallaka olarak bırakır.»

(Yani ne benimle münasebetini devam ettirir; ki bu suretle kendisinden faydalanayım, ne de büsbütün boşar, ki başkasına varabileyim.)

Dördüncüsü: «Kocam Mekke ikliminin gecesi gibidir. Ne sıcak, ne de soğuktur, mutedildir. Kendisinden ne korkulur ne de usanılır. İyi huylu, hoş geçimli bir adamdır.»

Beşincisi: «Kocam eve girince pars gibidir. Çıkınca arslanlaşır. Evde hiç bir hususî isteği yoktur.»

(Bu İfadesinde kadın kocasını çok uyuyan ve çok atlayan pars adındaki hayvana benzetiyor. Demek istiyor ki kocası eve gelince çok uyur, eksiklikleri görmez. Cinsî münasebete de çok düşkündür. Dışarıya çıktığı zaman da düşmanlarına karşı arslan gibidir.)

Altıncısı: «Kocam yediği zaman sahanda ne varsa siler süpürür, tçtiği zaman da son damlasına kadar içer. Yattığı zaman elbisesine bürünür ve bana dokunmak için elini bile çıkarmaz.»

(Bu ifadeyle kadın, kocasının obur, cimri, kötü huylu ve karısı ile münasebette bulunmak arzusundan mahrum olduğunu anlatıyor. Kadın, kocasını bu meziyetlerden mahrum bir erkek olarak yeriyor.)

Yedincisi: «Kocam bir zavallı, yahut cimâdan aciz, ahmaklığından herşeye uyan, her hastalığı üzerinde toplamış, ya başını yaralayan ya vücudunu veya her ikisini birden yaralayan bir zavallıdır.»

Sekizincisi: «Kocam, yumuşaklığı tavşan tüyü, kokusu da safran kokusudur.»

(Bu ifade ile kadın, kocasının derisinin yumuşaklığını ve daima güzel kokular sürünmesi yüzünden herkes tarafından sevilen bir kimse olduğunu belirtmek istemiştir.)

Dokuzuncusu: «Kocamın evinin dikmesi yüksek, kılıcının kılıfları uzun, külü çok, evi de halk meclisine yakındır.»

(Evinin dikmesi uzun ve kılıcının kınları uzun demek suretiyle boyunun uzun olduğu, külü çok tabiriyle misafirperver, evi halk meclisine yakın demekle de daima meclis tarafından kendisine müracaat edilir, dirayetli ve şerefli bir kimse olduğu ifade edilmiştir.)

Onuncusu: «Kocam çok zengindir. Ondan hayırlısı yoktur. (Yani methedilenlerin en hayırlısıdır.) Develeri, ağıllan çoktur. Otlağa sık sık çıkarlar. Çalgı sesini işittiler mi boğazlanacaklarını kesin olarak hissederler.»

Onbiricinsi: «Kocam Ebû Zer'dir ve Ebû Zer muazzam bir adamdır. Kulaklarımı ziynetle doldurdu. Kollarımı şişmanlattı. Bana hürmet ve itibar gösterdi. Bu yüzden içim ferahlıdır. Beni küçük bir yerde bütün varlığı bir kaç koyundan ibaret olan bir ailenin yanında bulmuştu. Sonra beni at seslerinin, deve seslerinin bulunduğu ve zahiresi harmanda dövülen ekin sahibi bir ailenin arasına getirdi. Huzurunda ne söylesem kabul olunur. Sabaha kadar uyurum, kimse beni uyandırmaz. Bol süt içer ve süte doyarım. Ebû Zer'in anası bilseniz ne kadındır. Onun zahire anbarları, eşyasını koyduğu hararları çok büyüktür. Evi de geniştir. Ebû Zer'in oğlu da iyi bir delikarılıdır. Yattığı yer kılıcı çekilmiş kın gibidir. Yani boylu poslu, vücud hatları düzgün bir gençtir. Dişi keçinin kol tarafı ile doyar. Obur değildir. Ebû Zer'in kızı ne terbiyeli kızdır. Babasına karşı mûtîdir. Anasına da itaatlidir. Vücudu elbisesini doldurur, güzelliği ve terbiyesi akran ve emsalinin haset ve kinini uyandırır. Ebû Zer'in cariyesi ne sadakatli bir cariyedir. Aile esrarımızı dışarıya çıkarmaz. Evimizin yemeklerini bozmaz. Güzel yemekler pişirir, israf etmez ve evimizi daima temiz tutar.»

Ümmü Zer sözüne devam ederek der ki: «Bir gün Ebû Zer evden çıktı. Yağ çıkarılmak için süt tulumları çalkalanıyordu. Yolda bir kadına rastladı. Kadının pars gibi iki çocuğu vardı. Koltuğunun altında annesinin memeleri ile eğleniyorlardı. Bu kadını gören kocam benden vazgeçti ve onunla evlendi. Ben de ondan sonra şeref sahibi bir adamla evlendim. Bu adam da güzel yürür ve en güzel ata binerdi. Hâttâ kendisinin yaptığı mızrağım alır, akşam üzeri deve ve sığır nevinden bir çok hayvanı önüne katarak bana gelirdi. Getirdiklerinin hepsinden bana bir çift verirdi. Ve bana 'Ey Üramü Zer, dilediğin gibi ye, iç ve akrabana ikramda bulun.' derdi. Ümmü Zer der ki 'Bununla beraber bunun bana verdiklerinin hepsini toplasam Ebû Zer'in en küçük kabını dolduramaz.»

Aişe (r.a.) der ki: Rasûlüllah bana: «Ben senin için Ümmü Zer'in Ebû Zer'i gibiyim. Bir farkla ki o Ümmü Zer'i bırakmış, ben ise seninle yaşıyorum ve yaşayacağım.» buyurdu.

(Hadisi Buharî, Müslim ve Nesâî rivayet etmişlerdir.)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt