vaktileyl
Kayıtlı Kullanıcı
Erkek mi üstün, Kadın mı?
Günümüzün en çok konuşulan konularından biri de
kadın hakları söylenenler, aydınlatmaktan çok karıştırıyor kafalarımızı.
Galiba unutulan şu:
İnsanları yaratan, hak ve sorumlulukların yaradılışlarına uygun olarak bildiren
bir sahipleri var. Tek yol, Yaratıcımızın tayin ettiği bu hak ve sorumlulukları öğrenip
gereğini yerine getirmek.
Erkekler savaşa gidiyor, biz ise gidemiyoruz,
böylece mükafatından mahrum kalıyoruz Mirastan da yarım hisse alıyoruz
Bu sözler Hz Ümmü Seleme RA validemize ait O,
Rasulullah AS Efendimize içinden geçen bir düşünceyi böyle açıyordu.
Ümmü Seleme validemizi, bizzat Allahu Tealâdan gelen vahiy cevaplandırdı:
Allah(cc)ın kiminizi kiminizden üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri temenni etmeyin
Erkeklerin kendi kazandıklarından bir payı olduğu gibi, kadınların da kendi kazandıklarından
bir hissesi vardır Allah(cc)dan, Onun lütf u inayetinden isteyin Şüphesiz ki Allah(cc), her şeyi hakkıyla bilendir (Nisa/32)
FARKLILIK ÜSTÜNLÜK DEĞİLDİR
Erkekler ve kadınlar, insan olarak birbirlerine eşitler
Ama cinsiyet olarak birbirlerinden farklı, kendilerine has bir çok özelliğe de sahipler
Bu farklılıklar, kişilerin isteğine bırakılmamış, tamamen Allah(cc)ın dilemesi ve
yaratması ile meydana gelmiştir.
Hiç birimiz, cinsiyetimiz konusunda bir tercihte bulunmadık.
Yani erkek veya kadın olmak bizim veya anne-babalarımızın kararı değildi.
Yüce Rabbimiz bu gerçeği Hucurat suresi 13 ayette açıklar:
Ey insanlar! Doğrusu biz, sizi bir erkekle bir kadından yaratıp,
birbirinizi tanıyıp bilesiniz diye kavimlere ve kabilelere ayırdık
Bilmelisiniz ki, Allah(cc) katında en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır
Bu ayet-i kerimeden şunu anlamak da mümkün: Kavimler ve kabileler,
birbirlerini kendi özellikleri ile tanıyıp kabul etmeli. Karşılıklı tanışma ve ilişkiler,
bu kabulleniş üzerine kurulmalı. Erkek veya kadın olmak ya da
herhangi bir kavme mensup bulunmak, daha değerli olunduğu anlamına gelmiyor.
Bu konudaki kesin ölçü, Allah(cc) katnda üstünlük ancak takvada üstünlükle mümkün.
Evet, bizleri kadın-erkek, ayrı ayrı soy-sop olarak yaratan Allah(cc),
sorumluluklarımız ve haklarımızı yaratılış özelliklerimize göre düzenledi.
Yüce Rabbimiz, birçok konuda sadece genel hükümler koymakla yetindiği halde,
aileyi oluşturan erkek ve kadının sorumlulukları ve hakları konusunda
en küçük ayrıntıların bile hükmünü açkladı.
Çünkü aileyi oluşturan erkek ve kadın, hem insanlığın devamı için vazgeçilmezdirler.
Onlarda ve onların oluşturduğu ailede meydana gelecek bir bozukluk,
insanlığın geleceğini etkileyip bozar. Hak ve sorumluluklarını idrak edip
yerine getiren bireylerden oluşan aileler ise, insanlığın ihtiyaç duyduğu
mükemmel toplumlar meydana getirirler.
FITRATA UYMAK HUZUR VERİR
Huzurlu bir hayat istiyorsak, ilk önce kendimizle, yani fıtratımızla barışık olmalıyız.
Rabbimizin bizim için seçtiği cinsiyetimizi, ona uygun olarak bize verdiği hakları
ve yüklediği sorumlulukları gönül hoşluğu ile kabul etmeliyiz.
Hayatımız onlara göre düzenlemeliyiz.
Karşı cinse ve onlara verilmiş olan haklara özenerek kendi fıtratımızla yani
yaratılışımızla tezata düşmemeliyiz. Dünya hayatının huzuru ve ebedi hayatın saadeti
buna bağlı
Rabbimizin fıtrat konusundaki şu hitabını anlayışımızın esası kılmalıyız:
Sen yüzünü bir muvahhid olarak dine, Allah(cc)ın o fıtratına çevir ki,
O insanları bu fıtrat üzere yaratmıştır Allah(cc)ın bu yaratış(fıtrat)ında
hiç bir deişme olmaz İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler
(Rum/30).
Ailedeki görev paylaşımı, geçimi kimin temin etmesi gerektiği,
mirastaki hisse oranları, aile fertlerinin birbiri üzerindeki hakları,
evliliği sona erdirmede eşlerin hakları ve sorumlulukları gibi hükümler,
ayet-i kerimede bildirilen fıtrata uygun konulmuştur.
Evliliğin en önemli hedeflerinden birisi şüphesiz insan neslinin devamıdır
Evliliğin bu önemli hedefinin yükünü kadınlar çeker. Kadınların vücudu,
yeni bir insanın yaratılması için Allah(cc) tarafından doğuştan seçilmiştir.
Doğum ardından çocuğun emzirilmesi ve bakımı gibi kadınların taşıdığı sorumluluklar,
hem bedenen ve hem de ruhen meşakkatli ve ağır işlerdir Kadınların fıtratları icabı
üzerlerinde olan bu sorumluluk, mükâfatı büyük ve faziletli diğer amellerden hiç farklı değildir.
Yüce Rabbimiz, insan hayatnın devamı adna kadınlara yaratlışları icabı yüklediği
bu yüklere karşı erkeğe de yine yaratılışı icabı başka bir takım sorumluluklar yüklemiştir.
Erkek ailenin geçimini temin etmek zorundadır (Bakara/233).
Kadının böyle bir sorumluluğu yok. Bundan dolayı gelir temin etmek için
kadınların çalışması farz değil, ama caizdir. Çalıştıkları takdirde kazançları kendilerine aittir,
evin harcamalarına katkıda bulunmak zorunda değillerdir. Erkekler, eş ve çocuklarını
olabilecek her türlü tehlikeden, olumsuz durumdan korumak ve gözetmekle de yükümlüdürler.
EŞİTSİZLİK MASALI
Hiçbir müslüman erkek veya kadın, Allah(cc)ın kendisine yüklemiş olduğu sorumlulukları
ve hakları kullanarak kendini üstün göremez ve eşine çocuklarına eziyet edemez.
Böyle bir şey Allah(cc)ın razı olmayacağı kötü bir davranıştır. Eşlerden her birinin,
fıtratlarının gereğini yerine getirdiği birliktelikler, dünya hayatında huzur,
ahiret hayatında da ebedi saadet olarak devam eder.
Kadınların mirasta erkeğe nazaran yarım hisse almaları da yukarda izah etmeye çalıştığımız
fıtrat gerçeğine dayanır. Allahu Tealâ kadınlara neslin devamı için çektikleri eziyet yanında,
bir de geçim sıkıntısını yüklemedi. Kadınların her türlü geçim masrafları evleninceye kadar
babalarına, babaları yoksa -İslâm hukukuna göre- dedeleri, sonra erkek kardeşleri,
sonra amcaları gibi en yakın erkek akrabalarına aittir. Evlendikten sonra bu sorumluluk
kocalarınındır Kadınların kendilerine ait olan malvarlıklarından, kendi geçimleri için
masraf yapma zorunlulukları yoktur.
Erkekler ise bülû çağından itibaren kendi geçimlerini, evlendiklerinde ailelerinin
geçimlerini, yakın akrabalarından ihtiyaç sahibi olan kişilerin -nafaka verme sırası
kendisine geldiğinde- geçimlerini temin etmekle sorumludurlar. Bu ve benzeri
sorumluluklarından dolayı, miras paylaşımında erkek evladın hissesi iki birim olurken,
kızın hissesi bir birim olmuştur.
Dinimizin hükümleri, insanın fıtratı ile asla çelişmez.
Zira Allahu Tealâ İslâm ve fıtrat kelimesini aynı manada kullanmıştır.
Dolayısıyla İslâmın hiç bir hükmü, insanlar arasında eşitsizliğe yol açmak ya da
kimilerini daha üstün kılmaya yönelik değildir.
Üstünlük, her şeyiyle muhtaç bir varlık olan -ister erkek, ister kadın olsun
- insanın değil, sadece yoktan var eden, vardan yok eden,
hiç bir şeye muhtaç olmayan Allah(cc)a aittir.
İnsanların üstünlüğüne gelince, ayet-i kerimeyi tekrar hatırlatalım:
Bilmelisiniz ki, Allah(cc) katında en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır.
Kemal Süleymanoğlu
Günümüzün en çok konuşulan konularından biri de
kadın hakları söylenenler, aydınlatmaktan çok karıştırıyor kafalarımızı.
Galiba unutulan şu:
İnsanları yaratan, hak ve sorumlulukların yaradılışlarına uygun olarak bildiren
bir sahipleri var. Tek yol, Yaratıcımızın tayin ettiği bu hak ve sorumlulukları öğrenip
gereğini yerine getirmek.
Erkekler savaşa gidiyor, biz ise gidemiyoruz,
böylece mükafatından mahrum kalıyoruz Mirastan da yarım hisse alıyoruz
Bu sözler Hz Ümmü Seleme RA validemize ait O,
Rasulullah AS Efendimize içinden geçen bir düşünceyi böyle açıyordu.
Ümmü Seleme validemizi, bizzat Allahu Tealâdan gelen vahiy cevaplandırdı:
Allah(cc)ın kiminizi kiminizden üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri temenni etmeyin
Erkeklerin kendi kazandıklarından bir payı olduğu gibi, kadınların da kendi kazandıklarından
bir hissesi vardır Allah(cc)dan, Onun lütf u inayetinden isteyin Şüphesiz ki Allah(cc), her şeyi hakkıyla bilendir (Nisa/32)
FARKLILIK ÜSTÜNLÜK DEĞİLDİR
Erkekler ve kadınlar, insan olarak birbirlerine eşitler
Ama cinsiyet olarak birbirlerinden farklı, kendilerine has bir çok özelliğe de sahipler
Bu farklılıklar, kişilerin isteğine bırakılmamış, tamamen Allah(cc)ın dilemesi ve
yaratması ile meydana gelmiştir.
Hiç birimiz, cinsiyetimiz konusunda bir tercihte bulunmadık.
Yani erkek veya kadın olmak bizim veya anne-babalarımızın kararı değildi.
Yüce Rabbimiz bu gerçeği Hucurat suresi 13 ayette açıklar:
Ey insanlar! Doğrusu biz, sizi bir erkekle bir kadından yaratıp,
birbirinizi tanıyıp bilesiniz diye kavimlere ve kabilelere ayırdık
Bilmelisiniz ki, Allah(cc) katında en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır
Bu ayet-i kerimeden şunu anlamak da mümkün: Kavimler ve kabileler,
birbirlerini kendi özellikleri ile tanıyıp kabul etmeli. Karşılıklı tanışma ve ilişkiler,
bu kabulleniş üzerine kurulmalı. Erkek veya kadın olmak ya da
herhangi bir kavme mensup bulunmak, daha değerli olunduğu anlamına gelmiyor.
Bu konudaki kesin ölçü, Allah(cc) katnda üstünlük ancak takvada üstünlükle mümkün.
Evet, bizleri kadın-erkek, ayrı ayrı soy-sop olarak yaratan Allah(cc),
sorumluluklarımız ve haklarımızı yaratılış özelliklerimize göre düzenledi.
Yüce Rabbimiz, birçok konuda sadece genel hükümler koymakla yetindiği halde,
aileyi oluşturan erkek ve kadının sorumlulukları ve hakları konusunda
en küçük ayrıntıların bile hükmünü açkladı.
Çünkü aileyi oluşturan erkek ve kadın, hem insanlığın devamı için vazgeçilmezdirler.
Onlarda ve onların oluşturduğu ailede meydana gelecek bir bozukluk,
insanlığın geleceğini etkileyip bozar. Hak ve sorumluluklarını idrak edip
yerine getiren bireylerden oluşan aileler ise, insanlığın ihtiyaç duyduğu
mükemmel toplumlar meydana getirirler.
FITRATA UYMAK HUZUR VERİR
Huzurlu bir hayat istiyorsak, ilk önce kendimizle, yani fıtratımızla barışık olmalıyız.
Rabbimizin bizim için seçtiği cinsiyetimizi, ona uygun olarak bize verdiği hakları
ve yüklediği sorumlulukları gönül hoşluğu ile kabul etmeliyiz.
Hayatımız onlara göre düzenlemeliyiz.
Karşı cinse ve onlara verilmiş olan haklara özenerek kendi fıtratımızla yani
yaratılışımızla tezata düşmemeliyiz. Dünya hayatının huzuru ve ebedi hayatın saadeti
buna bağlı
Rabbimizin fıtrat konusundaki şu hitabını anlayışımızın esası kılmalıyız:
Sen yüzünü bir muvahhid olarak dine, Allah(cc)ın o fıtratına çevir ki,
O insanları bu fıtrat üzere yaratmıştır Allah(cc)ın bu yaratış(fıtrat)ında
hiç bir deişme olmaz İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler
(Rum/30).
Ailedeki görev paylaşımı, geçimi kimin temin etmesi gerektiği,
mirastaki hisse oranları, aile fertlerinin birbiri üzerindeki hakları,
evliliği sona erdirmede eşlerin hakları ve sorumlulukları gibi hükümler,
ayet-i kerimede bildirilen fıtrata uygun konulmuştur.
Evliliğin en önemli hedeflerinden birisi şüphesiz insan neslinin devamıdır
Evliliğin bu önemli hedefinin yükünü kadınlar çeker. Kadınların vücudu,
yeni bir insanın yaratılması için Allah(cc) tarafından doğuştan seçilmiştir.
Doğum ardından çocuğun emzirilmesi ve bakımı gibi kadınların taşıdığı sorumluluklar,
hem bedenen ve hem de ruhen meşakkatli ve ağır işlerdir Kadınların fıtratları icabı
üzerlerinde olan bu sorumluluk, mükâfatı büyük ve faziletli diğer amellerden hiç farklı değildir.
Yüce Rabbimiz, insan hayatnın devamı adna kadınlara yaratlışları icabı yüklediği
bu yüklere karşı erkeğe de yine yaratılışı icabı başka bir takım sorumluluklar yüklemiştir.
Erkek ailenin geçimini temin etmek zorundadır (Bakara/233).
Kadının böyle bir sorumluluğu yok. Bundan dolayı gelir temin etmek için
kadınların çalışması farz değil, ama caizdir. Çalıştıkları takdirde kazançları kendilerine aittir,
evin harcamalarına katkıda bulunmak zorunda değillerdir. Erkekler, eş ve çocuklarını
olabilecek her türlü tehlikeden, olumsuz durumdan korumak ve gözetmekle de yükümlüdürler.
EŞİTSİZLİK MASALI
Hiçbir müslüman erkek veya kadın, Allah(cc)ın kendisine yüklemiş olduğu sorumlulukları
ve hakları kullanarak kendini üstün göremez ve eşine çocuklarına eziyet edemez.
Böyle bir şey Allah(cc)ın razı olmayacağı kötü bir davranıştır. Eşlerden her birinin,
fıtratlarının gereğini yerine getirdiği birliktelikler, dünya hayatında huzur,
ahiret hayatında da ebedi saadet olarak devam eder.
Kadınların mirasta erkeğe nazaran yarım hisse almaları da yukarda izah etmeye çalıştığımız
fıtrat gerçeğine dayanır. Allahu Tealâ kadınlara neslin devamı için çektikleri eziyet yanında,
bir de geçim sıkıntısını yüklemedi. Kadınların her türlü geçim masrafları evleninceye kadar
babalarına, babaları yoksa -İslâm hukukuna göre- dedeleri, sonra erkek kardeşleri,
sonra amcaları gibi en yakın erkek akrabalarına aittir. Evlendikten sonra bu sorumluluk
kocalarınındır Kadınların kendilerine ait olan malvarlıklarından, kendi geçimleri için
masraf yapma zorunlulukları yoktur.
Erkekler ise bülû çağından itibaren kendi geçimlerini, evlendiklerinde ailelerinin
geçimlerini, yakın akrabalarından ihtiyaç sahibi olan kişilerin -nafaka verme sırası
kendisine geldiğinde- geçimlerini temin etmekle sorumludurlar. Bu ve benzeri
sorumluluklarından dolayı, miras paylaşımında erkek evladın hissesi iki birim olurken,
kızın hissesi bir birim olmuştur.
Dinimizin hükümleri, insanın fıtratı ile asla çelişmez.
Zira Allahu Tealâ İslâm ve fıtrat kelimesini aynı manada kullanmıştır.
Dolayısıyla İslâmın hiç bir hükmü, insanlar arasında eşitsizliğe yol açmak ya da
kimilerini daha üstün kılmaya yönelik değildir.
Üstünlük, her şeyiyle muhtaç bir varlık olan -ister erkek, ister kadın olsun
- insanın değil, sadece yoktan var eden, vardan yok eden,
hiç bir şeye muhtaç olmayan Allah(cc)a aittir.
İnsanların üstünlüğüne gelince, ayet-i kerimeyi tekrar hatırlatalım:
Bilmelisiniz ki, Allah(cc) katında en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır.
Kemal Süleymanoğlu