Nevin_1982
Kayıtlı Kullanıcı
Prof. ünvanlı ilahiyatçı, İslam hukukçusu, müçtehid diye lanse edilenlerden : Hayrettin Karaman
Ateş, Beyaz ve Öztürk’ü genel olarak dinde en cahil halk da farkına vardı!Karaman, 1 mayıs 2008 Perşembe günü Yeni Şafak’da ‘’Enflasyon ve Faiz’’ başlıklı bir yazı yazdı. Ertesi günse ‘’Namazın Önemi’’ isimli başka bir facia..! Namazın Önemi başlıklı yazısında resmen abdestsiz namaza da fetva verdi! Neden teyemmüm alma imkanı olmasın.Bizim bildiğimiz abdest alma imkanı olamayabilir de, teyemmüm imkanı nasıl olmaz? Olmadığı durumda da ya iki namaz cem edilir, yada daha sonra tevbe ile kazası kılınır. Uçaktaymış, teyemmüm alamamış, abdestsiz kılmış, soranlara kılın demiş!
Klasik bektaşi fıkrası gerçek oldu, ‘’ben kıldım da oldu’’ demiş ya abdestsiz namaz kılan bektaşi..! Bu da hikayenin 2008 versiyonu bir ilahiyatçı prof.’un oldurdukları..!Öyle alimler tanıdım, yanlarında avuç içi kadar mermer taşırlardı teyemmüm almak için! Siz uçakla hacca giderken ve kimbilir kaçıncı uçak yolculuğu, neden böyle hayati bir tedbiri almadınız.Yanınızda o alim gibi mermer taşıyın, bunu da anlatınki ''Namazın Önemi'' yazınızda namaza nasıl önem verdiğinize delil olsaydı.
Yazıda daha sonra mezheplerin görüşlerine yer vererek, çoğunluğu Hanefi olan Müslümanların kafasını karıştırma harekatı başlıyor. '' c) Namazı bu durumda abdestsiz kılmazlar, ama sonradan kaza ederler (Ebû Hanîfe, Servî ve Evzâ'î'nin ictihadları böyledir.)…………Bu farklı ictihadlar içinde benim tercih ettiğim, “Namazın -abdest ve teyemmüm imkanı bulunmadığında- abdestsiz ve teyemmümsüz de olsa kılınması, her hal ve kârda geçirilmemesi, kazaya bırakılmamasıdır.''
Pardon, sen kimsin? Bir mezhebe bağlı o mezhebin çatısı içinde ashab-ı tercih değilsin. Peki müçtehid misin? Müçtehid olsan, başka mezheplere yan bile bakmaz, onlardan nakledemez, kendin içtihad ederdin. Sen telfikçisin, yani dinde kolayına gelenleri toplayan batıl ilan edilmiş bir yoldasın.
Ne cesaret..Faize evet, abdestsiz namaza evet..!Hadi kendin bunları yaşamında uyguluyor olabilirsin de, ne cesaretle ümmeti saptırıyorsun ve onca vebali yükleniyorsun?
Gelelim diğer yazısına. Enflasyon oranında faize yine fetvayı verdi! Bazıları bu adam değişti, o yanlış fikirleri kitaplarında kaldı diyorlardı.Keşke öyle olsaydı..Öyle bir yazıki, her paragrafına karşılık yazmak gerekir.Onu yeni çıkan ehl-i sünnet dergilerden birine havale edelim. Kısa tutacağım. İşte değişmediğinin güncel versiyonlarından, diyorki :
'' 1. Enflasyonu paranın mal karşısında değerinin düşmesi satın alma gücünün azalması olarak anlarsak bir borç ilişkisinde bunun göz önüne alınması zorunlu olur.'' Yani..Müslüman Müslümana borç verince, uzun vadeli ise din kardeşinden faiz alacak ve enflasyona ezilmeyecektir! Hadi YTL değersizdir, euro, dolar yada altınla borçlanın dese makul bir çözüm diyeceğiz! Yok din kardeşinden faiz al, ALLAH’a Rasülüne HARB aç diyor!İslam, borçlu zamanında borcunu ödeyemezse, ilave süre verin, incitmeyin, çok zenginseniz vazgeçin hibe/sadaka edin derken yine aynı yazısında ısrarla şöyle diyor :
''Vade dolduğu halde borç ödenmez, aradan bir süre daha geçer ve bu arada para değer kaybına uğrarsa bunun da (enflasyon farkının) ödenmesi gerekir.'' Ya, açık açık faizini alırım desene, enflasyon farkı, nema vs. diye kıvırmaya gerek yok! Sakın Karaman'dan borç para almayın, gecikirse, yada süre uzarsa faizini alır haberiniz olsun. Yüzdesini belirtmemiş bu yazısında ama sorana onu da söyler.
''İslam fıkhına göre faizli işlem yapmak CAİZ değildir'' diyebiliyor. Sormazlar mı, İslam fıkhına göre faizli işlem CAİZ DEĞİL, HARAMDIR ve sen Müslümanlar arasında enflasyon marazası ile faize fetva verdiğine göre, İslam HARAM dediği halde, nasıl ve nereden bu fetvayı verebiliyorsun? İslam hukukundan (fıkhından) başka bir kaynağın mı var?Yazısının sonunda ise : '' Bankaya isteyerek değil de mecbur bırakılarak para yatıranlar, kendilerine ödenen faizin enflasyon oranı kadarını alıp kullanabilirler. Çünkü başta isteyerek faizli akit yapmamışlardır ve aldıkları nominal fazlalık, gerçek manada (reel) fazlalık değildir, kendilerinden zorla alınan paralarının, satın alma değeri bakımından eşit miktarıdır. Daha fazlasını ise yoksullara vermeleri gerekir.'' diyebilmektedir. Bu yazının neresini düzelteceksiniz. Aynı paragrafta müthiş çelişkiler.Çok sinirlendim. Sinirlenmem yazara değil, onları böyyük hukukçu bilip, gazetelerinde köşe verenlere. Bu konuda Karaman’a aynı gün mail gönderdim.Bu da, daha önceden yazmış olduğu kitabından. (Günlük Hayatımızda Helaller Haramlar Nesil yay. Hayrettin Karaman) :Sayfa 20'de faizin haramlılığı daha eşeddir derken, aynı kitabın 265. sayfasında S.Ateş'ten, Yaşar Nuri'den pek farklı düşünmüyor."..bu da olmazsa ve elindeki para bitince, geçime muhtaç hale geleceği anlaşılırsa, ancak bu takdirde banka faizine müracaat edebilir"miş. Aynı konuya sh:32'de : Türkiye Dar'ül Harb olmadığı için faiz yenmez diyor..Bir kitabta birbirine uymayan fetvalar.Böyle kitapları okuyanlara, böyle kişilerin peşine takılanlara gerçekten yazık oluyor !
Faiz yiyenler yada faize mübah muamelesi yapan ve İslam’ı çağa uydurmaya kalkan abdsetsiz namaz ehli okusun bir daha, belki anlarlar:
''Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların «Alım-satım tıpkı faiz gibidir»(*) demeleri yüzündendir. Halbuki ALLAH, alım-satımı helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi ALLAH'a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.'' (Bakara:275-281)
'' ...Eger ALLAH’a inanıyorsanız faizi terkedin...'' (Bakara 278)
''Bunları yapmayıp faiz almaya devam ederseniz, ALLAH’a ve Rasülün’e savaş açmış olursunuz..''(Bakara 279)
Soru: Kadın sesi dinlemek caiz midir? Dinlediğimiz müziğin türüne göre cevaz değişir mi? (Örnek: tasavvuf musikisine eşlik eden bir kadın sesi veya ilahi söyleyen bir kadın sesi gibi)
Cevap:
Peygamberimizin zamanında mescidde ve başka yerlerde kadınlar, erkeklerin yanında konuşurlardı. O (s.a.) hicret ederken kadınlar ve çocuklar musikî eşliğinde karşılama yapmışlardı.
Bayram günlerinde Hz. Peygamber'in evinde ve onun yanında genç kızlar, Hz. Aişe'ye sesli ve tefli müzik dinletmişlerdi. Kadının sesinin ve musikînin haram olduğuna dair sahih ve kesin bir delil (dinî açıklama) yoktur. Kadın olsun erkek olsun müzik icra ettiğinde bunu dinleyenler kendilerine bakmalıdırlar; kötü, olumsuz bir etkilenme bulunmadıkça dinlemelerinde sakınca yoktur.
(Kadın şarkıcı dinlemek caiz midir?)
Tenkit:
Fetvanın tahliline geçerken ilk iş olarak Hayrettin hocanın mesnet edindiği hususları tespit edelim:
1. Peygamberimiz zamanında kadınların erkeklerin yanında konuşması.
2. Hicret ederken kadınların musikî eşliğinde Peygamberimizi karşılaması.
3. Bayram günlerinde Hz. Peygamberin evinde ve onun yanında genç kızların Hz. Ayşe’ye sesli ve tefli müzik dinletmesi.
4. Kadın sesinin ve musikînin haram olduğuna dair sahih ve kesin bir delil (dinî açıklama) bulunmaması.
Bu dört madde hoca efendinin fetvada kullandığı mesnetleri teşkil ediyor. Hoca efendi bunları sıraladıktan sonra fetvasına geçiyor ve kadından müzik dinlemenin hükmünün onu dinlerken insanın içinde yaşadığı duygulara bağlı olduğunu söylüyor. Buna göre hoca efendinin fetvası, kadının musikîsinin, içinde olumsuz etkilere yol açmıyorsa caiz, açıyorsa caiz olmadığını gösteriyor.
Fetvanın gerekçelerini gözden geçirirken üç çeşit hatayla karşılaştığımızı söyleyebiliriz. Bunları mantık, usul ve bilgi hataları olarak tasnif edebiliriz. Hoca efendinin göze çarpan mantık hatası, fetvasında gözlemlediğimiz tutarsızlıklar da yatıyor. Hoca efendi, -birinci ve dördüncü maddelerde- kadından şarkı dinleme meselesini normal kadının sesi ve genel musikî bağlamında ele alıyor.
Kadının erkeklerin yanında konuşmasıyla şarkı söylemesi arasında önemli farklar bulunduğu ve bunların aynı hükme tabi olmayacağı hususu gayet açıktır. Bunlar, biri diğerinin yerine kullanılabilecek veya birinin cevazıyla diğerinin cevazına hükmedilebilecek türden müşterek konular değildir. Kadından müzik dinlemenin hükmü, ne normal şartlarda kadının sesinin hükmüyle açıklanabilir, ne de normal musikînin hükmüyle açıklanabilir. Nitekim Ehl-i sünnet imamları, çoğunluk belli şartlarda kadının sesinin avret olmadığına hükmettiği halde, kadından şarkı dinlemenin caiz olmadığında ittifak etmişlerdir.
Zaten hoca efendi de bundan tatmin olmamış olacak ki, başka deliller aramış ve ikinci ve üçüncü maddelerde meseleyi, asr-ı saadet döneminde kadınların musikî icra etmesine dayandırmış. İşte hoca efendinin, biri usul diğeri bilgi yanlışı olmak üzere ikinci ve üçüncü hataları da bu iki maddede kendini gösteriyor.