Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz’in bize üsve-i hasene (en güzel örnek) olduğu belirtilmektedir.
Öyleyse O’nun yaşantısı bizim için örnek oluşturmalıdır. Şimdi O’nun ahlakıyla alakalı birkaç not düşelim: “O, herkese karşı merhametli idi. Hiç kimseye mübarek elini kaldırmamıştır. Kendisiyle alâkalı hiçbir şeyden intikam almamıştır. Ev içinde çok yumuşak ve güler yüzlü idi. Herkesin hediyesini kabul ederdi. Hediye getirene kat kat fazlasını verirdi. Önemli misafirleri gelince süslenirdi. Gümüş yüzük takardı. Misvak ve tarağını yanından ayırmazdı. Geceleri gözlerine sürme çekerdi. Başı hep öne eğik idi. Kimseden bir şey beklemezdi. Yana ve geriye bakacağı zaman, bütün bedeni ile dönüp bakardı. Şakalaşır fakat şakasında da mutlaka doğruyu söylerdi. Öfkelendiği zaman yüzünü çevirirdi. Sevindiğinde gözlerini kırpardı. Arkadaşlarının güldüğüne güler, onların hayret ettiğine o da hayret ederdi. Hastaları ziyarete gider, cenazelerde bulunurdu. Sahabenin işlerine yardım eder, çocuklarını kucağına alırdı.”
Büyük odunları
küçükleriyle tutuştururlar!
Hazreti Ömer (ra) oynamakta olan birkaç çocuğa rastlar. Bir başka çocuğun da oyuna iştirak etmediğini görür. Çocuğun yanına yaklaşır. Aralarında şöyle bir konuşma geçer. Hazreti Ömer: “Oğlum! Sen neden oynamıyorsun?” deyince, çocuk: “Ey Müminlerin Emîri! Cenab-ı Hak, ‘Ben insi ve cinni ancak beni tanısınlar ve bana ibadet etsinler diye yarattım.’ buyuruyor. Oynamak için mi yaratıldık?” diye cevap verir. Hz. Ömer çocuğun bu sözü üzerine çok duygulanmış ve onun daha çok küçük yaşta olduğunu söyleyince çocuk: “Ey Müminlerin Emiri! Evde anneme dikkat ettim de, büyük odunları küçükleriyle tutuşturuyordu.” der. Bir müddet ağlayan Hz. Ömer, çocuğa kimlerden olduğunu sormuş ve o da kendisinin Abdullah b. Zübeyr’in ailesinden olduğunu söylemiştir.
Öyleyse O’nun yaşantısı bizim için örnek oluşturmalıdır. Şimdi O’nun ahlakıyla alakalı birkaç not düşelim: “O, herkese karşı merhametli idi. Hiç kimseye mübarek elini kaldırmamıştır. Kendisiyle alâkalı hiçbir şeyden intikam almamıştır. Ev içinde çok yumuşak ve güler yüzlü idi. Herkesin hediyesini kabul ederdi. Hediye getirene kat kat fazlasını verirdi. Önemli misafirleri gelince süslenirdi. Gümüş yüzük takardı. Misvak ve tarağını yanından ayırmazdı. Geceleri gözlerine sürme çekerdi. Başı hep öne eğik idi. Kimseden bir şey beklemezdi. Yana ve geriye bakacağı zaman, bütün bedeni ile dönüp bakardı. Şakalaşır fakat şakasında da mutlaka doğruyu söylerdi. Öfkelendiği zaman yüzünü çevirirdi. Sevindiğinde gözlerini kırpardı. Arkadaşlarının güldüğüne güler, onların hayret ettiğine o da hayret ederdi. Hastaları ziyarete gider, cenazelerde bulunurdu. Sahabenin işlerine yardım eder, çocuklarını kucağına alırdı.”
Büyük odunları
küçükleriyle tutuştururlar!
Hazreti Ömer (ra) oynamakta olan birkaç çocuğa rastlar. Bir başka çocuğun da oyuna iştirak etmediğini görür. Çocuğun yanına yaklaşır. Aralarında şöyle bir konuşma geçer. Hazreti Ömer: “Oğlum! Sen neden oynamıyorsun?” deyince, çocuk: “Ey Müminlerin Emîri! Cenab-ı Hak, ‘Ben insi ve cinni ancak beni tanısınlar ve bana ibadet etsinler diye yarattım.’ buyuruyor. Oynamak için mi yaratıldık?” diye cevap verir. Hz. Ömer çocuğun bu sözü üzerine çok duygulanmış ve onun daha çok küçük yaşta olduğunu söyleyince çocuk: “Ey Müminlerin Emiri! Evde anneme dikkat ettim de, büyük odunları küçükleriyle tutuşturuyordu.” der. Bir müddet ağlayan Hz. Ömer, çocuğa kimlerden olduğunu sormuş ve o da kendisinin Abdullah b. Zübeyr’in ailesinden olduğunu söylemiştir.