Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Emrolunduğun şekilde dosdoğru hareket et. (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
İnsan hep iyilerle bulunmalı, iyilerle arkadaşlıkyapmalıdır. İyilerle bulunmanın menfaati ebediyete kadar devam eder. İşteEshabı Kehf’in köpeği. Köpek olması münasebetiyle haram, necisülayndır.Islakken dokunduğu yerin temizlenmesi için yedi defa yıkamak lâzım gelir.Çünkü haramdır. Fakat iyilerle kaldığı için, Allah-u Teâla onuberaber kaldığı iyilerin hürmetine cennetlik yaptı. Haram ve necisülaynolduğu halde cennetlik oldu ve cennette de iyilerle beraber bulunacak.
Halbuki Nuh Peygamberin oğlu, Ulü’l-azm bir peygamber oğlu olduğuhalde kâfirlerle arkadaşlık yapıp onlarla beraber bulunduğu için imanınıkaybetti. Rabbü’l - Alemîn de onu kâfirler zümresinden yazdı. Peygamber oğluolduğu halde kâfirlerle arkadaşlık yapmasından dolayı son nefeste küfürüzerine, imansız olarak gitti ve Cehennemlik oldu. Öte taraftan haram olanbir köpek ise Cennetlik oldu. Çünkü iyilerle beraberdi, onlardan ayrılmadı.
Bu mevzuda Peygamber (S.A.V) şöyle buyuruyor : İnsan her kimi seviyorsa (Kıyamette de) onunla beraber (haşr olacak kiminle arkadaşsa Haşirde de onunla arkadaş olacaktır.)
Öyleyse kimlerle arkadaş olmamız lâzım geldiğini, kimleri sevmemizicap ettiğini bilmemiz lâzım; dolayısıyla Hazret’i sevmemiz, şeyhlerimizisevmemiz, Sâdât-ı sevmemiz lâzımdır ki, ;Kıyamet gününde de onlarlaberaber olup sevdiğimizden menfaat görmüş olalım.
Düşmanlarına bile iyilik yapan, onlara ihsanlarda bulunan Rabbü’l– Alemîn çok büyüktür. Kâfirler ki Allah’ın münkirleridir, Allah’ıinkar ederler, dolayısıyla Allah’ın düşmanlarıdırlar, onlara bileiyilik eden, mal veren, evlât veren, dünya keyfi ve zevki veren Rabbü’l –Alemîn nasıl olur da doslarına, yüzünü Allah’a çevirip onu sevenkimselere iyilikde bulunmaz, onlara nimetler verip ihsan etmez?
İnsan kendisine fenalık eden, düşmanlık yapan kimselere, elindengeldiği kadar kötülük yapmak ister. Halbuki çok büyük olan Allah-u Teâlâkendisini inkâr eden düşmanlarına bile ihsanlarda bulunurken, tabii kidostlarına da ihsanlarda bulunacak, yüzünü ona çevirip onu sevenlere deikramlarda bulunacaktır.
Her kim ki, Allah’a doğru bir adım atarsa, Allah da ona on adımyaklaşır. Her kim ki, yüzünü Allah’a döndürürse Allah da ona yüzünüdöndürür. Fakat her kim Allah’a sırt çevirirse, şüphesiz Allah da ona sırtçevirir. Demek ki her şey insanın elindedir. Çünkü Allah-u Teâlâ insanacüz’i ihtiyar vermiş ve doğru yolu da göstermiştir. Doğru yolu tutup oyoldan giden herkes Allah’a kavuşur. Fakat eğri yoldan giden kimse isekendini helâk etmiş olur. Böylece en büyük düşmanlığı kendi kendineyapmış olur. Haşa Allah kimseye kötülük yapmaz. Haşa Allah kimseyezulmetmez. İnsan kendi nefsine zulüm yapmakta, kendi nefsine kötülüketmektedir.
Dünya ve âhirette olan her şeyin, hâtırı için yaratıldığıPeygamber (A.S.V) her an için tâât ve ibadette bulunurdu. Peygamber (A.S.V) okadar büyük halk edilmiştir ki, O’nun şefaati olmasa Kıyamet günü hiçbirPeygamber bile Cennete giremez. Hal böyle iken O’nun şefaati olmadan başkalarınasıl Cennete girebilir? Bütün Cennete girecekler ancak ve ancak O’nun şefaatineticesi Cennete girebileceklerdir. İşte bu kadar mükerrem yaratılmış olanPeygamber (A.S.V) devamlı olarak Allah’a tâât ve ibadette bulunurdu. Okadar ibadet ederdi ki, ibadetinin çokluğundan mübarek dizleri şişerdi.Bununla beraber Rabbü’l-Âlemîn :
(Emrolunduğunşekilde dosdoğru hareket et.)
…diye buyurmuştu. Bu hitap Peygamber ve şahsında bütün ümmete gelmektedir.Demek ki biz ümmet-i Peygamber (A.S.V) de Allah’ın emrettiği ve Peygamberin(A.S.V) tebliğ ettiği şekilde hareket etmemiz lâzımdır.
Öyleyse insan bu çok aziz ve kıymetli ömrünü Allah yolunda, Allah rızasıuğrunda harcamazsa, salih amellerle tüketmezse çok yazık etmiş olur. Çünküinsanın bu kadar kıymet verdiği aziz ömrü, mutlaka ihtiyarlık gelip,hastalık gelip tükenecek, neticede de toprağın altına girecektir. Sonu böyleolunca, artık insan ömrünün ne kıymeti kalır? İnsan, ancak yüzünüAllah’a çevirip, O’nun dostluğunu kazanmak suretiyle ömrünü değerlendirebilir.Allah’ın fazlında nihayetsiz istifade eder; dünyada da rahat eder kabirdede rahat eder, haşirde de rahat eder ve nihayet Cennette ebedi rahata kavuşur.
Allah’ın emrine uymayan ise ebedi olarak zahmet çeker. İnsanın aklıvardır, deli değildir. Dünya işlerinde kimse insanı kolay kolay kandıramaz.Kimse kolay kolay hile yapamaz insana. Halbuki âhiret işinde aldanıyor. Şeytanhileler yaparak çok çabuk insanı kandırabiliyor. İnsanınAllah yolunda da akıllı olması icap eder. Nasıl dünya muamelesindeinsan aldatılamıyorsa âhiret işinde de aldatılmamalıdır. YüzünüAllah’a döndürmeyen kimse aslında delidir. Halbuki insan kendini çok akıllızannetmektedir.
Bir zamanlar bir padişah vardı. Çok muazzam, mükellef bir köşk yaptırmıştı.İçinde her türlü dünya süsleriyle, ziynetleriyle donatmıştı. Bir gün otaraflara Allah dostlarından birinin yolu düştü. Padişah ihtimamla yaptırdığısarayını o Allah dostlarından birinin yolu düştü. Padişah ihtimamla yaptırdığısarayını o Allah dostuna da göstermiş, o Allah dostunu da sarayındagezdirmiş ve sormuştu : “Nasıl, sarayım güzel olmuş mu? Beğendin misarayımı? Allah dostu ona şu cevabı vermişti : “Padişahım, sarayındaiki büyük ayıp var. Ben iki büyük ayıp gördüm sarayında.” Padişah bucevaba sinirlenmiş, kızmış : “Nasıl olur da sarayımda iki büyük ayıpgörebiliyorsun? Ben hiçbir noksan bırakmadım. Onu dünyanın altın ve gümüşleriniharcayarak süsledim. Senelerce emek verip bütün gücümü bu sarayın yapımındakullandım. Sen ise iki büyük ayıp gördüğünü söylüyorsun.” Allahdostu olan zat cevaben, “Darılmayın padişahım. Sizim sarayınızda gerçekteniki büyük ayıp vardır. Birincisi, yapılan saray birgün yıkılacak; buncaemek boşa gidecek. İkincisi ise bu sarayı binbir ihtimamla yapan zat danihayet ölecek; sarayı bırakıp gidecek” deyince, padişah o zaman hakikatıgörebilmiş, başlamış ağlamaya. “Çok doğru diyorsun.” demiş. “Gözümüzkör olmuştu, böyle bir gerçeği göremedik. O köşk, o saray yıkılacak.Sonunda toprağa karışacak. Ne kıymeti olabilir? Ve o saray ki yaptıransahibi ölecek. Artık o neye yarar? Hakikat böyledir. Biz bu iki büyük ayıbınımaalesef görememişiz.”
Şeyh Fethullah Verkanisi (K.S.) iki kardeştiler. Bir kendisi, diğerikardeşi Şehmuz. Şeyh Fethullah kendisine yol olarak ilim tahsilini seçti.Medreseye gitti. Daha sonra Seyda-i Tâği Hazretlerine gidip ona intisab etti.Seydaya hizmette bulunarak sâdâtı Nakşibendî’nin arasına karıştı. Sâdât-ıNakşibendî olduğu içindir ki, kıyamete kadar, bu tarikatı Nakşibendîdurduğu müddetçe, onun amel defteri kapanmayacak; kıyamete kadar ismi anılacak,kazancı yazılmaya devam edecek.
Kardeşi Şehmuz ise aksine dünyaya yöneldi. O da dünya cihetindenilerledi. O kadar zengin oldu ki, her vilâyette bir mağazasını bulmak mümkündü.Bankalarda o zamanın parasıyla, banknot hariç kırkbin altını vardı. Bukadar zengindi. Fakat sonunda, bu kadar zenginliğine rağmen, kıtlık yıllarındaaçlıktan öldü. Hatta kefen alacak para bulamadıklarından yorganının yüzünüsöküp ona kefen yaptılar. Bugün için ismi kayboldu. Hiç kimse Şehmuz diyebirinin yaşayıp yaşamadığını bilmemektedir. İşte dünyanın sonu. Dünyayabel bağlamanın neticesi. Bunca zenginliği kendisine fayda vermediği gibi, öldüğüzaman kefen bile bulamadı.
Kardeşi Şeyh Fethullah ise yüzünü Allah’a çevirdiği için Alahona kerem etti, lütfetti ve onu Sâdât-ı Nakşibendî’nin arasına aldı. Kıyametekadar ismi anılacak. Her gün ona belki onbin, belki de yirmibin Fatihaokunmaktadır. Nakşibendî yolu olduğu müddetçe, tâ kıyamete kadar böylecedevam edecektir.
İşte böyle, Allah yolunda gidenlerin zahmetleri kaybolmaz. Dünyadada, âhirette de zahmetleri boşa gitmez.menfaatleri, ticaretleri ebedü’lebed devam eder.
Keşif ehli bir kimse bir gün Gavsı Hizani’ye (K.S.A) gelip,“Kurban, kabristanımızda hristiyanlar vardır.” demiş. Gavs, “Nasıl,hristiyan var?” deyince, “Kurban kabristanda yüzleri değil de sırtları Kıbleyeçevrilmiş olan mevtalar gördüm” karşılığını almış. Gavs (K.S.A)tebessüm ederek, “Hayır, onlar kâfir değil, müslümandırlar. Onların dünyayakarşı aşırı muhabbetleri olduğu için, melekler onların yüzünü Kıble’dençevirip sırtlarını Kıble’ye getirdiler. Dünyaya olan muhabbetleri yüzündenöyle oldular” buyurmuştur.
İnsanın sevgisinin tamamı Allah olmalı, Allah’tan gayri hiçbir şeyemuhabbet beslememelidir. Çünkü Allah-u Teâlâ yalnız kendisininsevilmesini, yalnız Zâtına muhabbet edilmesi arzu eder. Başka şeyinsevilmesine, başka şeye muhabbet beslenilmesine asla razı değildir.
Ancak Allah muhabbeti, Allah dostluğu, Allah sevgisi kazanıldıktansonra insan her şeyden yana rahata kavuşur. Dünya da rahat olur; kabir derahat olur; her şey, her şey rahat olur. Ebedi olarak rahata kavuşulur.
Kazançların en kârlısı Allah dostluğudur. Yüzünü Allah’a çeviripAllah dostluğu kazanan kimseye eziyet olmaz.
Nemrud’un ateşe atıp yakmak istediği İbrahim Peygamber (A.S) daAllah dostlarındandı. Nemrut dağlar kadar odun yığmış, ateş yakmıştı.Öyle bir ateş ki kimse yanaşmaya muktedir değildi. Onun için dağda birmancınık kurup Hz.İbrahim’i mancınıkla ateşe attılar. İbrahimPeygamber ateşe atıldığı sıradaCenab-ı Hak, Cennetten bir taht getirtip ateşin içine kurdurdu. İbrahim(A.S) ateşin içinde oturdu da asla ateş onu yakamadı. Çünkü Rabbü’l -Âlemin ateşe, (Biz ateşe “Ey ateş,İbrahim’e selametli bir serinlik ol!” dedik) (Enbiya : 79) diye emirbuyurmuştu. Ateş de yakmadı, yakamadı. Zaten yakan ateş değil ki. YakanAllah’tır Ateş ise Rabbü’l – Âlemin’in vazifeli bir memurudur. Eğerateş yakıcı olsaydı Hz.İbrahim’i de yakardı. Çünkü o da etten,kemikten, sinirden yaratılmıştı. Bizim gibi bir insandı. Halbuki olanzebaniler devamlı Cehennem’de ateştedirler. Ama ateş onlara zerre kadarzarar veremez. Rahatsız edemez onları. Demek ki yakan ateş değildir. Ateşancak almış olduğu emre göre hareket eden bir memurdur sadece.
Meselâ, Seyyid Ahmed er-Rufâî (K.S.A) Hazretleri’nin tarikatindeolan müridleri de yanan tandırın içine girerler, fakat ateşten zarar görmezlerdi.

...

BİR HATIRLATMA:Kapalı Çarsı'dan geçerken, karşılarına, tanıdıklardan bir dükkâncı çıkmış:
— Efendi Hazretleri,(Seyyid Abdulhakim Arvasi Rahmatullahi Aleyh..) dua edin de Allah, Muhammed Ümmetini kurtarsın!
Bir levhaya yazılıp kıyamete kadar bakılmak değerinde, bir cevap vermişler:
«— Siz bana Muhammed Ümmetini gösterin; ben de size onun hemen kurtulduğunu haber
vereyim... Nerede o ümmet?..»
...
Son Söz:Kimin kalbinde Allah varsa onun muiyni (yardımcısı) Allahtır!
Kimin kalbinde Allahtan gayrisi varsa onun hasmı Allahtır!
KALBİ ALLAH'LA DOLU OLANLARA SELAM OLSUN...
...

Ayrılık vakti gelmesin bizlere
Allah uzun ömür versin sizlere
Ahirette şefat eyle bizlere
Himmet et efendim gönül sizindir.
...

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..

Allah, hepimizin muîni olsun!.
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
İnsan hep iyilerle bulunmalı, iyilerle arkadaşlıkyapmalıdır. İyilerle bulunmanın menfaati ebediyete kadar devam eder. İşteEshabı Kehf’in köpeği. Köpek olması münasebetiyle haram, necisülayndır.Islakken dokunduğu yerin temizlenmesi için yedi defa yıkamak lâzım gelir.Çünkü haramdır. Fakat iyilerle kaldığı için, Allah-u Teâla onuberaber kaldığı iyilerin hürmetine cennetlik yaptı. Haram ve necisülaynolduğu halde cennetlik oldu ve cennette de iyilerle beraber bulunacak.

Halbuki Nuh Peygamberin oğlu, Ulü’l-azm bir peygamber oğlu olduğuhalde kâfirlerle arkadaşlık yapıp onlarla beraber bulunduğu için imanınıkaybetti. Rabbü’l - Alemîn de onu kâfirler zümresinden yazdı. Peygamber oğluolduğu halde kâfirlerle arkadaşlık yapmasından dolayı son nefeste küfürüzerine, imansız olarak gitti ve Cehennemlik oldu. Öte taraftan haram olanbir köpek ise Cennetlik oldu. Çünkü iyilerle beraberdi, onlardan ayrılmadı.

Bu mevzuda Peygamber (S.A.V) şöyle buyuruyor :
İnsan her kimi seviyorsa (Kıyamette de) onunla beraber (haşr olacak kiminle arkadaşsa Haşirde de onunla arkadaş olacaktır.)

Öyleyse kimlerle arkadaş olmamız lâzım geldiğini, kimleri sevmemizicap ettiğini bilmemiz lâzım; dolayısıyla Hazret’i sevmemiz, şeyhlerimizisevmemiz, Sâdât-ı sevmemiz lâzımdır ki, ;Kıyamet gününde de onlarlaberaber olup sevdiğimizden menfaat görmüş olalım.

Düşmanlarına bile iyilik yapan, onlara ihsanlarda bulunan Rabbü’l– Alemîn çok büyüktür. Kâfirler ki Allah’ın münkirleridir, Allah’ıinkar ederler, dolayısıyla Allah’ın düşmanlarıdırlar, onlara bileiyilik eden, mal veren, evlât veren, dünya keyfi ve zevki veren Rabbü’l –Alemîn nasıl olur da doslarına, yüzünü Allah’a çevirip onu sevenkimselere iyilikde bulunmaz, onlara nimetler verip ihsan etmez?

İnsan kendisine fenalık eden, düşmanlık yapan kimselere, elindengeldiği kadar kötülük yapmak ister. Halbuki çok büyük olan Allah-u Teâlâkendisini inkâr eden düşmanlarına bile ihsanlarda bulunurken, tabii kidostlarına da ihsanlarda bulunacak, yüzünü ona çevirip onu sevenlere deikramlarda bulunacaktır.

Her kim ki, Allah’a doğru bir adım atarsa, Allah da ona on adımyaklaşır. Her kim ki, yüzünü Allah’a döndürürse Allah da ona yüzünüdöndürür. Fakat her kim Allah’a sırt çevirirse, şüphesiz Allah da ona sırtçevirir. Demek ki her şey insanın elindedir. Çünkü Allah-u Teâlâ insanacüz’i ihtiyar vermiş ve doğru yolu da göstermiştir. Doğru yolu tutup oyoldan giden herkes Allah’a kavuşur. Fakat eğri yoldan giden kimse isekendini helâk etmiş olur. Böylece en büyük düşmanlığı kendi kendineyapmış olur. Haşa Allah kimseye kötülük yapmaz. Haşa Allah kimseye zulmetmez. İnsan kendi nefsine zulüm yapmakta, kendi nefsine kötülüketmektedir.

Dünya ve âhirette olan her şeyin, hâtırı için yaratıldığıPeygamber (A.S.V) her an için tâât ve ibadette bulunurdu. Peygamber (A.S.V) okadar büyük halk edilmiştir ki, O’nun şefaati olmasa Kıyamet günü hiçbirPeygamber bile Cennete giremez. Hal böyle iken O’nun şefaati olmadan başkaları nasıl Cennete girebilir? Bütün Cennete girecekler ancak ve ancak O’nun şefaati neticesi Cennete girebileceklerdir. İşte bu kadar mükerrem yaratılmış olan Peygamber (A.S.V) devamlı olarak Allah’a tâât ve ibadette bulunurdu. Okadar ibadet ederdi ki, ibadetinin çokluğundan mübarek dizleri şişerdi.

Bununla beraber Rabbü’l-Âlemîn :
(Emrolunduğun şekilde dosdoğru hareket et.)
…diye buyurmuştu. Bu hitap Peygamber ve şahsında bütün ümmete gelmektedir.Demek ki biz ümmet-i Peygamber (A.S.V) de Allah’ın emrettiği ve Peygamberin(A.S.V) tebliğ ettiği şekilde hareket etmemiz lâzımdır.
Öyleyse insan bu çok aziz ve kıymetli ömrünü Allah yolunda, Allah rızas ıuğrunda harcamazsa, salih amellerle tüketmezse çok yazık etmiş olur. Çünkü insanın bu kadar kıymet verdiği aziz ömrü, mutlaka ihtiyarlık gelip,hastalık gelip tükenecek, neticede de toprağın altına girecektir. Sonu böyle olunca, artık insan ömrünün ne kıymeti kalır? İnsan, ancak yüzünü Allah’a çevirip, O’nun dostluğunu kazanmak suretiyle ömrünü değerlendirebilir.Allah’ın fazlında nihayetsiz istifade eder; dünyada da rahat eder kabirde de rahat eder, haşirde de rahat eder ve nihayet Cennette ebedi rahata kavuşur.

Allah’ın emrine uymayan ise ebedi olarak zahmet çeker. İnsanın aklı vardır, deli değildir. Dünya işlerinde kimse insanı kolay kolay kandıramaz.Kimse kolay kolay hile yapamaz insana. Halbuki âhiret işinde aldanıyor. Şeytan hileler yaparak çok çabuk insanı kandırabiliyor. İnsanın Allah yolunda da akıllı olması icap eder. Nasıl dünya muamelesinde insan aldatılamıyorsa âhiret işinde de aldatılmamalıdır. YüzünüAllah’a döndürmeyen kimse aslında delidir. Halbuki insan kendini çok akıllı zannetmektedir.

Bir zamanlar bir padişah vardı. Çok muazzam, mükellef bir köşk yaptırmıştı.İçinde her türlü dünya süsleriyle, ziynetleriyle donatmıştı. Bir gün otaraflara Allah dostlarından birinin yolu düştü. Padişah ihtimamla yaptırdığısarayını o Allah dostlarından birinin yolu düştü. Padişah ihtimamla yaptırdığısarayını o Allah dostuna da göstermiş, o Allah dostunu da sarayındagezdirmiş ve sormuştu :

“Nasıl, sarayım güzel olmuş mu? Beğendin misarayımı?

Allah dostu ona şu cevabı vermişti :

“Padişahım, sarayındaiki büyük ayıp var. Ben iki büyük ayıp gördüm sarayında.”

Padişah bucevaba sinirlenmiş, kızmış :

“Nasıl olur da sarayımda iki büyük ayıp görebiliyorsun? Ben hiçbir noksan bırakmadım. Onu dünyanın altın ve gümüşlerini harcayarak süsledim. Senelerce emek verip bütün gücümü bu sarayın yapımında kullandım. Sen ise iki büyük ayıp gördüğünü söylüyorsun.”

Allahdostu olan zat cevaben,

“Darılmayın padişahım. Sizim sarayınızda gerçekten iki büyük ayıp vardır. Birincisi, yapılan saray birgün yıkılacak; bunca emek boşa gidecek. İkincisi ise bu sarayı binbir ihtimamla yapan zat da nihayet ölecek; sarayı bırakıp gidecek”

deyince, padişah o zaman hakikatıgörebilmiş, başlamış ağlamaya.

“Çok doğru diyorsun.” demiş. “Gözümüzkör olmuştu, böyle bir gerçeği göremedik. O köşk, o saray yıkılacak.Sonunda toprağa karışacak. Ne kıymeti olabilir? Ve o saray ki yaptıran sahibi ölecek. Artık o neye yarar? Hakikat böyledir. Biz bu iki büyük ayıbını maalesef görememişiz.”

Şeyh Fethullah Verkanisi (K.S.) iki kardeştiler. Bir kendisi, diğerikardeşi Şehmuz. Şeyh Fethullah kendisine yol olarak ilim tahsilini seçti.Medreseye gitti. Daha sonra Seyda-i Tâği Hazretlerine gidip ona intisab etti.Seydaya hizmette bulunarak sâdâtı Nakşibendî’nin arasına karıştı. Sâdât-ıNakşibendî olduğu içindir ki, kıyamete kadar, bu tarikatı Nakşibendîdurduğu müddetçe, onun amel defteri kapanmayacak; kıyamete kadar ismi anılacak,kazancı yazılmaya devam edecek.

Kardeşi Şehmuz ise aksine dünyaya yöneldi. O da dünya cihetindenilerledi. O kadar zengin oldu ki, her vilâyette bir mağazasını bulmak mümkündü.Bankalarda o zamanın parasıyla, banknot hariç kırkbin altını vardı. Bukadar zengindi. Fakat sonunda, bu kadar zenginliğine rağmen, kıtlık yıllarındaaçlıktan öldü. Hatta kefen alacak para bulamadıklarından yorganının yüzünüsöküp ona kefen yaptılar. Bugün için ismi kayboldu. Hiç kimse Şehmuz diyebirinin yaşayıp yaşamadığını bilmemektedir. İşte dünyanın sonu. Dünyayabel bağlamanın neticesi. Bunca zenginliği kendisine fayda vermediği gibi, öldüğüzaman kefen bile bulamadı.

Kardeşi Şeyh Fethullah ise yüzünü Allah’a çevirdiği için Alahona kerem etti, lütfetti ve onu Sâdât-ı Nakşibendî’nin arasına aldı. Kıyamete kadar ismi anılacak. Her gün ona belki onbin, belki de yirmibin Fatihaokunmaktadır. Nakşibendî yolu olduğu müddetçe, tâ kıyamete kadar böylece devam edecektir.

İşte böyle, Allah yolunda gidenlerin zahmetleri kaybolmaz. Dünyadada, âhirette de zahmetleri boşa gitmez.menfaatleri, ticaretleri ebedü’lebed devam eder.

Keşif ehli bir kimse bir gün Gavsı Hizani’ye (K.S.A) gelip,

“Kurban, kabristanımızda hristiyanlar vardır.” demiş.

Gavs, “Nasıl,hristiyan var?” deyince,

“Kurban kabristanda yüzleri değil de sırtları Kıbleyeçevrilmiş olan mevtalar gördüm” karşılığını almış.

Gavs (K.S.A)tebessüm ederek,

Hayır, onlar kâfir değil, müslümandırlar. Onların dünyayakarşı aşırı muhabbetleri olduğu için, melekler onların yüzünü Kıble’dençevirip sırtlarını Kıble’ye getirdiler. Dünyaya olan muhabbetleri yüzündenöyle oldular” buyurmuştur.

İnsanın sevgisinin tamamı Allah olmalı, Allah’tan gayri hiçbir şeye muhabbet beslememelidir. Çünkü Allah-u Teâlâ yalnız kendisinin sevilmesini, yalnız Zâtına muhabbet edilmesi arzu eder. Başka şeyin sevilmesine, başka şeye muhabbet beslenilmesine asla razı değildir.
Ancak Allah muhabbeti, Allah dostluğu, Allah sevgisi kazanıldıktansonra insan her şeyden yana rahata kavuşur. Dünya da rahat olur; kabir de rahat olur; her şey, her şey rahat olur. Ebedi olarak rahata kavuşulur.
Kazançların en kârlısı Allah dostluğudur. Yüzünü Allah’a çevirip Allah dostluğu kazanan kimseye eziyet olmaz.

Nemrud’un ateşe atıp yakmak istediği İbrahim Peygamber (A.S) da Allah dostlarındandı. Nemrut dağlar kadar odun yığmış, ateş yakmıştı.Öyle bir ateş ki kimse yanaşmaya muktedir değildi. Onun için dağda birmancınık kurup Hz.İbrahim’i mancınıkla ateşe attılar. İbrahimPeygamber ateşe atıldığı sıradaCenab-ı Hak, Cennetten bir taht getirtip ateşin içine kurdurdu. İbrahim(A.S) ateşin içinde oturdu da asla ateş onu yakamadı. Çünkü Rabbü’l -Âlemin ateşe,

(Biz ateşe “Ey ateş,İbrahim’e selametli bir serinlik ol!” dedik) (Enbiya : 79)

diye emirbuyurmuştu. Ateş de yakmadı, yakamadı. Zaten yakan ateş değil ki. Yakan Allah’tır Ateş ise Rabbü’l – Âlemin’in vazifeli bir memurudur. Eğer ateş yakıcı olsaydı Hz.İbrahim’i de yakardı. Çünkü o da etten,kemikten, sinirden yaratılmıştı. Bizim gibi bir insandı. Halbuki olan zebaniler devamlı Cehennem’de ateştedirler. Ama ateş onlara zerre kadar zarar veremez. Rahatsız edemez onları. Demek ki yakan ateş değildir. Ateş ancak almış olduğu emre göre hareket eden bir memurdur sadece.
Meselâ, Seyyid Ahmed er-Rufâî (K.S.A) Hazretleri’nin tarikatinde olan müridleri de yanan tandırın içine girerler, fakat ateşten zarar görmezlerdi.

...

BİR HATIRLATMA:
Kapalı Çarsı'dan geçerken, karşılarına, tanıdıklardan bir dükkâncı çıkmış:

— Efendi Hazretleri,(Seyyid Abdulhakim Arvasi Rahmatullahi Aleyh..) dua edin de Allah, Muhammed Ümmetini kurtarsın!

Bir levhaya yazılıp kıyamete kadar bakılmak değerinde, bir cevap vermişler:

«— Siz bana Muhammed Ümmetini gösterin; ben de size onun hemen kurtulduğunu haber
vereyim... Nerede o ümmet?..»
...
Son Söz: Kimin kalbinde Allah varsa onun muiyni (yardımcısı) Allahtır!
Kimin kalbinde Allahtan gayrisi varsa onun hasmı Allahtır!
KALBİ ALLAH'LA DOLU OLANLARA SELAM OLSUN...
...

Ayrılık vakti gelmesin bizlere
Allah uzun ömür versin sizlere
Ahirette şefat eyle bizlere
Himmet et efendim gönül sizindir.
...

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..


Allah, hepimizin muîni olsun!.

VeAleynaAleykümSelamVeRahmetullahiVeBerekatuhuVeMağfiretuhu
Ebeden ve Daimen inşaAllah Kardeşim..

Allah(CC) razı olsun..Amin inşaAllah..Selam..kalbi muhabbet ve baki dualarım ile Allah(CC)'a emanet olunuz..
 

Im_muslim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
3,194
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Selamünaleyküm Kardeşim. ALLAH razı olsun. emeğine sağlık.
Çok zengin bir paylaşımdı. ALLAHım sadece kendisine gönül vermiş, sadece kendisini seven kullarından eylesin.
Özellikle son hatırlatma bölümü o kadar muhteşem ve uyarıcı idi ki. ALLAH sizden razı olsun.

ALLAHa emanet olunuz...
selam ve dua ile...
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
_______aleyküm selam kardeşim
paylaşımlarınızan çok fazla istifade ediyorum inşallah
hak rızası için yaptıgınız çalışmalar için rabbim razı ve memnun olsun
selam ve dua ile_______
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt