TARİF
Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada
şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında
duran bir arabanın yanına sokulmuş ve
arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın
hemen yanıbaşındaki fırını arıyorum.
Çok yakın olduğunu söylediler.
Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan
sonra: Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş.
Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.
Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu
nasıl anladığını sormuş ister istemez.
Çocuk: Ihlamur çiçeklerinin kokusunu
duymuyor musunuz? diye gülümsemiş.
Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.
İyi ama, demiş adam. Bunların parktan
değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malûm?
Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye
atılmış çocuk. Üstelik, manolya lar da katılıyor onlara.
Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış
ekmeklerin kokusunu duyacaksınız.
Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan
sonra, cebinden bir kâğıt para çıkartıp teşekkür
ederken farketmiş onun kör olduğunu. Çocuk ise,
konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden
anlamış, adamın kendisini farkettiğini.
Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken:
Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş.
Görmeyi o kadar çok özledim ki.
Sizinkiler sağlam öyle değil mi? Adam, çocuğun
tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:
Artık emin değilim, demiş.
Emin olduğum tek şey, benden iyi gördüğündür...
Cüneyd Suavi
Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada
şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında
duran bir arabanın yanına sokulmuş ve
arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın
hemen yanıbaşındaki fırını arıyorum.
Çok yakın olduğunu söylediler.
Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan
sonra: Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş.
Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.
Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu
nasıl anladığını sormuş ister istemez.
Çocuk: Ihlamur çiçeklerinin kokusunu
duymuyor musunuz? diye gülümsemiş.
Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.
İyi ama, demiş adam. Bunların parktan
değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malûm?
Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye
atılmış çocuk. Üstelik, manolya lar da katılıyor onlara.
Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış
ekmeklerin kokusunu duyacaksınız.
Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan
sonra, cebinden bir kâğıt para çıkartıp teşekkür
ederken farketmiş onun kör olduğunu. Çocuk ise,
konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden
anlamış, adamın kendisini farkettiğini.
Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken:
Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş.
Görmeyi o kadar çok özledim ki.
Sizinkiler sağlam öyle değil mi? Adam, çocuğun
tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:
Artık emin değilim, demiş.
Emin olduğum tek şey, benden iyi gördüğündür...
Cüneyd Suavi