Elif Gibi Hiç Bir Şeyim Yok
O üstü pul pul, yol yol olan ve bir timsaha benzeyen gece, gözlerimizi, kulaklarımızı kuvvetlendiriyor, bedenimiz rahatlaşıyor. Bundan böyle senin gibi birisi, bizimle beraber olduktan sonra bize korkunç görünen şeylerden kaçmayız.
Musa, onu ateş gördü ama nurdu. Biz geceyi bir zenci gibi gördük, halbuki o huridir. Bundan böyle denizi, çerçöpün örtmemesi için senden bir göz isteyelim. Büyüklerin gözleri açıldı da ellerini çırpmaya, oynamaya başladılar. Ama bu elle, bu ayakla değil. Halkın gözünü, ancak sebepler bağlar. Sebepten korkup titreyen, eshaptan değildir. fakat bizim eshabımız; hakikat ehlidir. Allah, onlara kapı açmış, onları odanın baş köşesine geçirmiştir.
Allah eline nispetle müstahak olan da Allah azatlısıdır, bağdan kurtulmuştur, müstahak olmayan da. Yokluk alemindeyken hak mı kazanmıştık da bu cana ulaştık, bu bilgiyi elde ettik? Ey ağyarı yar eden, ey dikene gül libası ihsan eyleyen! Toprağımızı ikinci defa olarak yine süz de hiçbir şey olmayanı yine bir şey haline getir! Bu duayı da önce sen emrettin, yoksa bir toprak parçasında sana dua etmeye kudret mi olurdu?
Ey hikmetine hayran olduğumun Allahım, mademki dua etmemizi emrettin, bu emrettiğin duayı sen kabul et. Geceleyin anlayış ve duygular gemisi kırılır. Ne bir ümit kalır, ne korku, ne yeis. Allahm beni rahmet denizine daldırır, bakalım, ne hünerle doldurup geri gönderecek?
Birisini ululuk nuru ile doldurur, öbürünü vehimlerle, hayallerle. Kendimde bir rey, bir tedbir olsaydı her yaptığım, her giriştiğim iş, kendi hükmünce olurdu. Geceleyin aklım, benim buyruğum olmadan gitmezdi. Kuşlarım, tuzağımda dururdu. Can duraklarını bilir, uykumda da, uyanıkken de, sınandığım zaman da onları anlardım. Bu işleri bağlayıp çözmek elimde değil, değil de yine de bu ululanmam, bu kendimi beğenmem nedir? Gördüğümü görmemiş sandım da yine dua zembilini kaldırdım.
Ey kerem sahibi, elif gibi hiçbir şeyim yok... Mimin gözünden daha dar bir gönlüm var ancak. Bu elif, bu mim, varlığımızın anasıdır. Anamız olan mimin eli dardır, elifse ondan daha yoksul! Elifin bir şeyi yok demek gaflettir, mim gibi gönlü daralmış bir hale gelmek akıl alametidir. Kendimden geçtiğim zaman hiçim. Fakat aklım başıma geldi mi ıstıraplara düşer, kıvranır dururum.
Artık böyle bir hiçe bir şey yükleme. Böyle kıvrandıran şeye devlet adını takma. Zaten beni iyileştirecek bir şeyim yok. Bu yüzlerce derde de vehimden uğradım. Hiçbir şeyim yok, o haldeyim işte. Bana lütfet. Zahmetler çektim, rahatlaştır beni, rahatımı arttır benim. Göz yaşlarıma gark oldum, üryan bir halde durmadayım. Senin kapını görecek göz yok bende. Gözsüz kuluna rahmet et de gözyaşları, şu yazıda bir yeşillik, bir ot bitirsin. Gözyaşım kalmazsa gözyaşı ihsan et. Peygamberin yaş dökücü gözleri gibi hani. O bile bunca devletiyle, bunca ululuğuyla, bunca ileri oluşuyla beraber Allah kereminden gözyaşı istedi.
Artık benim gibi eli boş bir kase yalayıcı, nasıl olur da kanlı gözyaşlarını iplik gibi salmaz? Öyle bir göz bile gözyaşına meftun olduktan sonra benim göz yaşlarım, yüzlerce ırmak olmalı.
Onun göz yaşlarının bir katrası, benim iki yüz ırmağımdan yeğdir. Çünkü o bir katrayla insanlar da kurtuldu, cinler de. O cennet bahçesi bile yağmur isteyince çorak ve çirkin toprak nasıl istemez? Kardeş, elini duadan ayırma. Kabul edilmiş, edilmemiş, bununla ne işin var senin? Ekmek bile bu göz yaşına mani olursa elini ekmekten yumak gerek. Kendine çeki düzen ver, çevikleş, yan yakıl da ekmeğini göz yaşlarınla pişir.
HASAN-I HARKANİYE HZ. (k.s.)
O üstü pul pul, yol yol olan ve bir timsaha benzeyen gece, gözlerimizi, kulaklarımızı kuvvetlendiriyor, bedenimiz rahatlaşıyor. Bundan böyle senin gibi birisi, bizimle beraber olduktan sonra bize korkunç görünen şeylerden kaçmayız.
Musa, onu ateş gördü ama nurdu. Biz geceyi bir zenci gibi gördük, halbuki o huridir. Bundan böyle denizi, çerçöpün örtmemesi için senden bir göz isteyelim. Büyüklerin gözleri açıldı da ellerini çırpmaya, oynamaya başladılar. Ama bu elle, bu ayakla değil. Halkın gözünü, ancak sebepler bağlar. Sebepten korkup titreyen, eshaptan değildir. fakat bizim eshabımız; hakikat ehlidir. Allah, onlara kapı açmış, onları odanın baş köşesine geçirmiştir.
Allah eline nispetle müstahak olan da Allah azatlısıdır, bağdan kurtulmuştur, müstahak olmayan da. Yokluk alemindeyken hak mı kazanmıştık da bu cana ulaştık, bu bilgiyi elde ettik? Ey ağyarı yar eden, ey dikene gül libası ihsan eyleyen! Toprağımızı ikinci defa olarak yine süz de hiçbir şey olmayanı yine bir şey haline getir! Bu duayı da önce sen emrettin, yoksa bir toprak parçasında sana dua etmeye kudret mi olurdu?
Ey hikmetine hayran olduğumun Allahım, mademki dua etmemizi emrettin, bu emrettiğin duayı sen kabul et. Geceleyin anlayış ve duygular gemisi kırılır. Ne bir ümit kalır, ne korku, ne yeis. Allahm beni rahmet denizine daldırır, bakalım, ne hünerle doldurup geri gönderecek?
Birisini ululuk nuru ile doldurur, öbürünü vehimlerle, hayallerle. Kendimde bir rey, bir tedbir olsaydı her yaptığım, her giriştiğim iş, kendi hükmünce olurdu. Geceleyin aklım, benim buyruğum olmadan gitmezdi. Kuşlarım, tuzağımda dururdu. Can duraklarını bilir, uykumda da, uyanıkken de, sınandığım zaman da onları anlardım. Bu işleri bağlayıp çözmek elimde değil, değil de yine de bu ululanmam, bu kendimi beğenmem nedir? Gördüğümü görmemiş sandım da yine dua zembilini kaldırdım.
Ey kerem sahibi, elif gibi hiçbir şeyim yok... Mimin gözünden daha dar bir gönlüm var ancak. Bu elif, bu mim, varlığımızın anasıdır. Anamız olan mimin eli dardır, elifse ondan daha yoksul! Elifin bir şeyi yok demek gaflettir, mim gibi gönlü daralmış bir hale gelmek akıl alametidir. Kendimden geçtiğim zaman hiçim. Fakat aklım başıma geldi mi ıstıraplara düşer, kıvranır dururum.
Artık böyle bir hiçe bir şey yükleme. Böyle kıvrandıran şeye devlet adını takma. Zaten beni iyileştirecek bir şeyim yok. Bu yüzlerce derde de vehimden uğradım. Hiçbir şeyim yok, o haldeyim işte. Bana lütfet. Zahmetler çektim, rahatlaştır beni, rahatımı arttır benim. Göz yaşlarıma gark oldum, üryan bir halde durmadayım. Senin kapını görecek göz yok bende. Gözsüz kuluna rahmet et de gözyaşları, şu yazıda bir yeşillik, bir ot bitirsin. Gözyaşım kalmazsa gözyaşı ihsan et. Peygamberin yaş dökücü gözleri gibi hani. O bile bunca devletiyle, bunca ululuğuyla, bunca ileri oluşuyla beraber Allah kereminden gözyaşı istedi.
Artık benim gibi eli boş bir kase yalayıcı, nasıl olur da kanlı gözyaşlarını iplik gibi salmaz? Öyle bir göz bile gözyaşına meftun olduktan sonra benim göz yaşlarım, yüzlerce ırmak olmalı.
Onun göz yaşlarının bir katrası, benim iki yüz ırmağımdan yeğdir. Çünkü o bir katrayla insanlar da kurtuldu, cinler de. O cennet bahçesi bile yağmur isteyince çorak ve çirkin toprak nasıl istemez? Kardeş, elini duadan ayırma. Kabul edilmiş, edilmemiş, bununla ne işin var senin? Ekmek bile bu göz yaşına mani olursa elini ekmekten yumak gerek. Kendine çeki düzen ver, çevikleş, yan yakıl da ekmeğini göz yaşlarınla pişir.
HASAN-I HARKANİYE HZ. (k.s.)