Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

El-Veda.!! (1 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
İşte gidiyorum çeşm-i siyahım..
Biliyorum, çok beklemiştiniz beni.. “onbir ayın sultanı” diye adıma şiirler yazmış, eserler bestelemiştiniz. Dost meclislerinde adıma kasideler okumuş, hasretinize mersiyeler söylemiştiniz. Kiminiz “teravih” demişti, kiminiz “mukabele”; kiminiz “sahur” demişti, kiminiz “teheccüd”..


Biliyorum, çok özlemiştiniz beni.. Şeytanla savaşmaktan yorulmuş ruhunuzu bir “selam” yaylasında dinlendirmek; yaralarınızı tımar etmek istiyordunuz. Kırılıp dökülmüş savaş aletlerinizin onarılmaya ihtiyacı vardı; sizin de yeni savaş besmelelerine.


Biliyorum, çok istiyordunuz gelmemi.. Kendi içinizde yürüdüğünüz yolda bir çırpıda merhaleler kat etmek; aşılmaz gönül dağlarını aşmak; “maksudum Sen’sin, ma’budum Sen!” dediğinize doğru kuş olup uçmak için beni gözlüyordunuz.




Biliyorum, çok korkuyordunuz, kavuşamamaktan.. “ya O gelmeden biz gidersek!?” diye endişeleniyordunuz. Kimi dostunuz, kardeşiniz bir daha benimle buluşmamak üzere uzak diyarlara gitmişlerdi. Gelsem bile onları bulamayacaktım. “bir kez daha kavuşsak da özlemimiz dinse; yaralarımızı sarsak; öyle gitsek, illa gideceksek..” diye bekliyordunuz.


İşte gidiyorum, çeşm-i siyahım..
Çok uzak yollardan geldim. Kaç gece, göklerde öylesine dolanıp kavuşmayı bekledim. İnsanlar bazen hilal dediler, bazen dolunay.. bazen Muharrem-ul-haram dediler; bazen Receb-ül-mürecceb.. kimi mehtab deyip seyretti gafilane; kimi hilal deyip gözledi, arifane..


Ateş-i aşka düşmüş bir pervane bendeliğinde etrafınızda dönüp duran ay’la mukayyetti gelişim. Yaratan öyle demiş; öyle istemişti. Bekledim; zilkade, zilhicce, cemidiyel-evvel, ahir.. geçsinler de sıram gelsin; dostlarıma kavuşayım diye..


Rahmet getirmek kolay değildi; yağmur getiren bulutların derdiyle dertlendim; Rahmet muştusu Nebilerin çilesiyle gönendim. Sidre-i müntehadan Cennet-i Muallaya dolaşıp; her elini açana el dolusu, kucağını açana kucak dolusu, gönlünü açana gönül dolusu rahmet devşirdim..



Her vakitli olanın bir vakti varmış; zaman dünyasında. Vaktimi bekliyordum ama içimdeki hasreti kim bilebilir ki? Benim içimdeki hasret; beni hasretle bekleyenlerin hasretiymiş; şimdi anlıyorum..

İşte gidiyorum, çeşm-i siyahım..
Kavuştuk sonunda, şükür kavuşturana..
Kutlu Nebinin “Receb ve Şabanı bize mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir, Allahım!” duasına “amin” diyenlerin bereketiyle kavuştuk..
“Birisi hayra çağırsa; Allah için bi el atan yok mu? dese de koşsak” diye bekleşen hayırhah gönüllerin himmetiyle kavuştuk.

Gündüzün gözlerini yere, geceleyin göklere dikip “Mevlaye, Mevlaye” diye inleyen gönül dostlarının hasretiyle kavuştuk

İşte gidiyorum, çeşm-i siyahım..

Her vakitli olanın bir vakti varmış; zaman dünyasında. Ve sayılı vakit tez geçer ve her ömrü olanın bir gün ömrü sona erermiş..
Benim de vaktim doldu. Bilmiyorum, bir daha görüşmek nasib olur mu? Bilemiyorum, ben bir daha gelir miyim; gelirim de sizi bulur muyum? Bulurum da gözlerinizde aynı özlemi, hasreti görür müyüm?



Kavuşmak, ayrılmanın habercisi olduğundan üzüntü verir. Ve her ayrılık aslında yeni bir kavuşmanın habercisi olduğundan sevilir. Sevdiğini özlemek, o özlemle yollarını gözlemek; kavuşmaktan daha güzeldir..


Ayrılık vaktidir; gidiyorum ama hatıralarınız bende yaşayacak.. halis gönüllerin iftar duaları, minik yavruların sahur sevinçleri, ihtiyar müminlerin “şükür bir kez daha” diyerek kıldıkları teravihleri.. ve oruçlarınız.. kendinize rağmen, içinizdeki onca isteğe ve dışınızdaki onca çağrıya rağmen benim hatırıma tuttuğunuz oruçlarınız..


Nasıl unuturum.. çalmadığınız kapılar benim hatırıma çaldığınızı.. gitmediğiniz evlere benim hatırıma gittiğinizi.. unutulmuş dostları benim hatırıma andığınızı ve aradığınızı.. sakalında siyah kalmamış ihtiyarların benim hatırıma mukabelede kur’an okuyuşlarını.. buluğa ermemiş çocukların kıvrana zorlana benim hatırıma iftar bekleyişlerini, minik kaçamaklarını..


Nasıl unuturum vakti yerinde olanların vakitlerini benim hatırıma Allah’a ayırmalarını.. nakdi yerinde olanların nakitlerini benim hatırıma Allah için sarf etmelerini..


Nasıl unuturum hali yerinde olanların hallerini.. gönüllerinden kopup gözlerinden düşen bir damla yaşa, Mele-i alanın sakinlerinin Kevser niyetine koşup geldiği hal dostlarımın benim hatırıma:

“nücuma sor ki bu gözler uyku görmüş mü” deyip inlemelerini..

Ben vefasız mıyım? Sizi unutur muyum?

Ya siz? Siz beni unutur musunuz?
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
B)''ANLATAMADIK KİMSEYE ; BİZE EYYÜBUN SABRI DÜŞTÜ ''B)
msn20ifadeleri2016xm9.gif


Allah'a Emanet Olunuz
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt