EHL-İ BEYT
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 21 Mar 2009
- Mesajlar
- 731
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
EHL-İ BEYT SEVGiSi
EHL-İ BEYT SEVGiSi
EHL-İ BEYT SEVGiSi
Hakem bin Uteybe diyor ki:
”İmam Muhammed Bakır’ın (a.s.) huzurundaydık.
Meclis insanlarla dolmuştu.
Bu arada ihtiyar bir adam elinde asasıyla oraya geldi ve bir köşede durup
“Esselamu aleyke yebne Resulillah ve rahmetullahi ve berakatuh
( Allah’ın selamı rahmet ve bereketleri üzerine olsun ey Rasulullah’ın oğlu) diyerek İmam Muhammed Bakır’ı selamladı.
İmam (a.s.) “ Ve aleykesselam ve rahmetullahi ve berekatuh”
diyerek cevabını verdi.
Sonra adam oradakilere dönerek
“Esselamu aleykum” deyip onları da selamladı.
Onlarda cevabını verdiler.
Daha sonra adam, İmam’a hitap ederek şöyle arzetti:
“Ey Rasulullah’ın oğlu, beni kendi yanına çağır;
Allah’a yemin ederim ki ben sizi seviyorum;
dostlarınızı da seviyorum.
Allah’a yemin olsun ki sizi ve dostlarınızı dünya tamahı için değil (Allah rızası için) seviyorum.
Ben sizin düşmanlarınıza karşı düşmanlık besliyorum
ve onlardan teberri ediyorum.
Allah’a yemin olsun ki ben düşmanlarınıza bana yaptıkları bir kötülükten dolayı (şahsi sebeplerden dolayı değil),
size düşman olduklarından dolayı düşmanlık besliyorum.
Allah’a yemin olsun ki ben sizin helal bildiğinizi helal, haram bildiğinizi de haram biliyorum
ve sizin ferecinizi ( kurtuluşunuzu ) bekliyorum.
Allah canımı size feda etsin.
Acaba (bu halimle) benim için kurtuluş bekliyor musunuz?
İmam (a.s.) “Yaklaş bana, yaklaş bana” buyurdu ve şöyle devam etti:
“Ey ihtiyar, adamın birisi babam Zeynü’l Abidin’in (a.s.) yanına gelip
aynı sorduğun soruyu ona sordu; babam ona şu cevabı verdi:
”Eğer ölürsen Rasulullah (s.a.a.),
Ali, Hasan, Hüseyin ve Ali bin Hüseyin (Zeynü’l Abidin’in) huzuruna varacaksın.
Kalbin yatışacak, gönlün sevinecek,gözün aydınlanacak
ve (boğazına işaret ederek) ruhun boğazına ulaştığı zaman (ölüm anında), yüce melekler sevinç ve sürurla seni karşılayacaklar.
Eğer diri kalırsan gözünü aydınlatıp (seni mutlu edecek) şeylerle karşılaşacaksın.
Ahirette ise cennetin yüce derecelerinde bizimle olacaksın.”
İhtiyar (şaşkınlık ve hayretle) “Ne diyorsunuz?” dediğinde,
İmam şöyle buyurdu:
”Diyorum ki kıyamet günü yüce cennette bizimle birlikte olacaksın!”
İhtiyar “Allah-u Ekber!” dedi ve devam etti:
”Ey Eba Cafer -İmam Bakır- yani ben öldüğümde
Rasulullah (s.a.a.), Hz.Ali, Hz.Hasan, Hz.Hüseyin ve Hz. Zeynü’l Abidin’in huzuruna varacağım.
Gözüm aydın, kalbim şad ve gönlüm huzurla dolacak.
Meleklerin sevinç ve sürurlarıyla karşılanacağım;
diri kalırsam Allah’ın gözlerimi aydınlatacağı şeylerle karşılaşacağım
ve sizinle cennet-i a’lada birlikte olacağım, öyle mi?”
Bunları söylerken heyecandan hızlı hızlı soluklanıyor ve ağlıyordu
ve bilahare dayanamayıp yere düştü.
Orada bulunanlarda onun bu durumunu görüp heyecandan ağlıyorlardı.
İmam (a.s.) kendi mübarek eliyle onu gözyaşlarını temizledi.
Daha sonra ihtiyar başını kaldırıp İmam’a şöyle arzetti: ”
Ey Rasulullah’ın oğlu, Allah beni size feda etsin; lütfen elinizi bana verin.” İmam’ın elini alıp öptü, yüzüne gözüne sürdü.
Sonra gömleğini yukarıya kaldırıp İmam’ın mübarek elini karnına ve göğsüne sürdü.
Ardından kalkıp “Es-selamu aleykum” diyerek meclisten dışarı çıktı.
İmam (a.s.) ardından ona bakıp şöyle buyurdu:
”Kim cennetlik bir kimseye bakmak isterse bu adama baksın…”
”İmam Muhammed Bakır’ın (a.s.) huzurundaydık.
Meclis insanlarla dolmuştu.
Bu arada ihtiyar bir adam elinde asasıyla oraya geldi ve bir köşede durup
“Esselamu aleyke yebne Resulillah ve rahmetullahi ve berakatuh
( Allah’ın selamı rahmet ve bereketleri üzerine olsun ey Rasulullah’ın oğlu) diyerek İmam Muhammed Bakır’ı selamladı.
İmam (a.s.) “ Ve aleykesselam ve rahmetullahi ve berekatuh”
diyerek cevabını verdi.
Sonra adam oradakilere dönerek
“Esselamu aleykum” deyip onları da selamladı.
Onlarda cevabını verdiler.
Daha sonra adam, İmam’a hitap ederek şöyle arzetti:
“Ey Rasulullah’ın oğlu, beni kendi yanına çağır;
Allah’a yemin ederim ki ben sizi seviyorum;
dostlarınızı da seviyorum.
Allah’a yemin olsun ki sizi ve dostlarınızı dünya tamahı için değil (Allah rızası için) seviyorum.
Ben sizin düşmanlarınıza karşı düşmanlık besliyorum
ve onlardan teberri ediyorum.
Allah’a yemin olsun ki ben düşmanlarınıza bana yaptıkları bir kötülükten dolayı (şahsi sebeplerden dolayı değil),
size düşman olduklarından dolayı düşmanlık besliyorum.
Allah’a yemin olsun ki ben sizin helal bildiğinizi helal, haram bildiğinizi de haram biliyorum
ve sizin ferecinizi ( kurtuluşunuzu ) bekliyorum.
Allah canımı size feda etsin.
Acaba (bu halimle) benim için kurtuluş bekliyor musunuz?
İmam (a.s.) “Yaklaş bana, yaklaş bana” buyurdu ve şöyle devam etti:
“Ey ihtiyar, adamın birisi babam Zeynü’l Abidin’in (a.s.) yanına gelip
aynı sorduğun soruyu ona sordu; babam ona şu cevabı verdi:
”Eğer ölürsen Rasulullah (s.a.a.),
Ali, Hasan, Hüseyin ve Ali bin Hüseyin (Zeynü’l Abidin’in) huzuruna varacaksın.
Kalbin yatışacak, gönlün sevinecek,gözün aydınlanacak
ve (boğazına işaret ederek) ruhun boğazına ulaştığı zaman (ölüm anında), yüce melekler sevinç ve sürurla seni karşılayacaklar.
Eğer diri kalırsan gözünü aydınlatıp (seni mutlu edecek) şeylerle karşılaşacaksın.
Ahirette ise cennetin yüce derecelerinde bizimle olacaksın.”
İhtiyar (şaşkınlık ve hayretle) “Ne diyorsunuz?” dediğinde,
İmam şöyle buyurdu:
”Diyorum ki kıyamet günü yüce cennette bizimle birlikte olacaksın!”
İhtiyar “Allah-u Ekber!” dedi ve devam etti:
”Ey Eba Cafer -İmam Bakır- yani ben öldüğümde
Rasulullah (s.a.a.), Hz.Ali, Hz.Hasan, Hz.Hüseyin ve Hz. Zeynü’l Abidin’in huzuruna varacağım.
Gözüm aydın, kalbim şad ve gönlüm huzurla dolacak.
Meleklerin sevinç ve sürurlarıyla karşılanacağım;
diri kalırsam Allah’ın gözlerimi aydınlatacağı şeylerle karşılaşacağım
ve sizinle cennet-i a’lada birlikte olacağım, öyle mi?”
Bunları söylerken heyecandan hızlı hızlı soluklanıyor ve ağlıyordu
ve bilahare dayanamayıp yere düştü.
Orada bulunanlarda onun bu durumunu görüp heyecandan ağlıyorlardı.
İmam (a.s.) kendi mübarek eliyle onu gözyaşlarını temizledi.
Daha sonra ihtiyar başını kaldırıp İmam’a şöyle arzetti: ”
Ey Rasulullah’ın oğlu, Allah beni size feda etsin; lütfen elinizi bana verin.” İmam’ın elini alıp öptü, yüzüne gözüne sürdü.
Sonra gömleğini yukarıya kaldırıp İmam’ın mübarek elini karnına ve göğsüne sürdü.
Ardından kalkıp “Es-selamu aleykum” diyerek meclisten dışarı çıktı.
İmam (a.s.) ardından ona bakıp şöyle buyurdu:
”Kim cennetlik bir kimseye bakmak isterse bu adama baksın…”