Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

EHL-i BEYT (1 Kullanıcı)

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Bismillahirrahmanirrahim


Ehlibeyt hakkında birçok başlık altında bahsetmek mümkündür. Örneğin:
1- Kur'an ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) bize tanıttığı Ehlibeyt.
2- Kur'an ve sünnet açısından Ehlibeyt'in faziletleri.
3- Ehlibeyt hakkındaki Kur'ani ve Nebevi referanslar.
4- Ehlibeyt sevgisi ve önemi.
5- Kur'an, Hz. Peygamber'in (s.a.a) getirdiği dine karşı istediği ücreti sadece EHLİBEYT’ini sevmek olarak belirtmiştir. Resulullah (s.a.a) Ehlibeyt sevgisini dinin temeli olarak görüyor. Bunun üzerinde durmak gerekir. 23 yıllık çile ve ıstırabın ve mücadele ve zahmetin karşılığı olarak tanıtılan Ehlibeyt sevgisi nasıl olmalı? Bu sevginin üzerinde durmak gerekir.
6- Ehlibeyt'in İslam’daki önemi, rolü ve olmaları gereken yer, onları Kur'an'ın koyduğu yere koymak, Hz. Peygamber'in koyduğu yere koymak. Kuran ve Hz. Peygamber Ehlibeyt'i nereye koymuş, biz nereye koymuşuz? Hz. Peygamber, Ehlibeyt'i dinin temeline koyuyor, ya biz?! Ehlibeyt, hayatımızın neresindedir? Ehlibeyt'in inancımızda mı bir payı var? Ehlibeyt'in amelimizde mi bir payı var? Ehlibeyt maneviyatımızda mı etkilidir? Ehlibeyt tefsirimizde mi? Ehlibeyt hadisimizde mi? Ehlibeyt fıkhımızda mı? Neresindedir? Araştırdık mı bunu?
7- Ehlibeyt'in kimler olduğu?
8- Ehlibeyt karşısında ümmet olarak sorumluluklarımız nelerdir?
9- Ehlibeyt'in kendilerine has, onları başkalarından ayıran, farklı kılan özellikleri nelerdir?
10-…
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
EHLİBEYT'İN KENDİLERİNE HAS ÖZELLİKLERİ​


1- Onların Nübüvvet Hanedanından Olmaları:


Risalet soyundan olmaları, bu ağacın has meyveleri olmaları; başka birileri bu özellikte ortak mı acaba? Hz. Ali’den, Hz. Fatıma’dan, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ve diğer eimm-i hüdadan başkalarını tanıyor musunuz?
Onlar öyle bir nesildendirler ki hepsi birbirindendir ve Allah’ın onlarda olan bir takım kabiliyetlerden dolayı istifa ettiği (seçtiği) ve bütün insanlığın üzerinde tuttuğu bir nesil.
Al-i İmran süresinin 33 ve 34 ayetlerinde:
"Gerçekten Allah, Adem’i, Nuh’u ve İbrahim soyunu ve İmran soyunu alemler üzerine seçkin kıldı. Bir zürriyet olarak birbirlerinden gelmiştir. Allah her şeyi işiten ve bilendir."
Ehlibeyt böyle bir soydandır, böyle bir ağacın meyveleridirler.​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
2- Risalet Ve Nübüvvetin Özel Talim Ve Terbiyesinden Geçmeleri:

Bu önemli özellik de başka hiç kimsede bu özellik yoktur.
Emirü'l-Mu'minin Ali (a. s): Peygamberi Allah eğitti ve en güzel şekilde eğitti. Peygamber de beni eğitti.
Ne zamandan beri? Ta beşikten risaletin kudretli ve ilahi ellerinde yetişti.

Nehcü'l-Belağa'da Hz. Ali (a. s) buyuruyor:
"Ben gece gündüz peygamberi takip ederdim, bir deve yavrusunun anasını takip ettiği gibi. Hatta Hz. Peygamber (s.a.a) Hira mağarasında olduğunda ve ona vahiy indiğinde ben de oradaydım. Bir feryat sesi duydum, arz ettim ya Resulullah bu feryat sesi nedir? Buyurdu: Ya Ali bu Şeytan'ın feryadıdır. Benim peygamberliğe seçildiğimi görünce ümidini kesti, ondandır feryadı. Ardından şöyle buyurdu: Ya Ali sen benim gördüğümü görüyorsun, duyduğumu duyuyorsun; ama sen peygamber değilsin."

Hz. Ali de Hz. Hasan'ı ve Hz. Hüseyin’i eğitti.
Hatta imam Hasan ve imam Hüseyin Peygamber tarafından talim terbiye edilmiş onun omuzlarında büyümüşlerdi.
Bu talim ve terbiye nesilden nesile devam etti.

Allah neden Hz. Davud’u peygamber seçiyor; ardından oğlu Süleyman’ı. Birileri bize itiraz ediyor, "Siz İslam’daki önderlik olayını saltanata dönüştürmüşsünüz. Hz. Ali oğlu Hz. Hasan'ı, oda kardeşi Hz. Hüseyin’i, ondan sonra oğlunu ve böyle devam ediyor. Bu saltanat değimli?"
Biz onlara şöyle deriz: "Siz hiç Kur'an okudunuz mu? Kur'an'da İbrahim, oğlu ishak, oğlu İsmail, İshak’ın oğlu Yakup, Yakup’un oğlu Yusuf, Hz. Zekeriya’nın oğlu Hz. Yahya, hepsi peygamber olarak seçilmişlerdi.
Peki, Allah-u Teala saltanat mı talim vermek istiyor Kur'an-ı Kerim'de?!
Bunun üzerinde düşündünüz mü?
Şunu arz etmek istiyorum: Onlar öyle büyük mesuliyetleri üstleniyorlar ki böyle bir kifayetli ellerin talim ve terbiyesinden geçmeden o sorumluluğu üstlenmeleri mümkün değil.
Hilafet ve imamet İslam’da peygamberi temsil demektir; peygamberin yerine oturmak demektir. Peygamberin yaptıklarını yapmak demektir, vahiy almanın dışında. Vahiy peygamberimizle son bulmuştur.
Bunun dışında peygamberin bütün vazifeleri peygamberden sonra kime intikal ediyor? Yerine oturan halifeye, imama intikal ediyor. Bu sorumluluğu üstlenebilmesi için.
Kifayetli ilahi ellerle terbiye edilmesi, eğitilmesi gerekiyor.
Ondan dolayıdır ki, Emirü'l-Mu'minin Ali (a.s) Resulullah’ın (s.a.a) eliyle Hz. Hasan, Hz. Hüseyin Hz. Ali’nin eliyle, Hz. Zeyn'ül-Abidin Hz. Hüseyin eliyle eğitilmiştir ve sonuna kadar böyle devam etmiştir. Bu özellikte de yine onlara ortak olan kimse yoktur.​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
3- Nübüvvet Ve Risaletin İlim Ve İrfanının Madeni Ve Varisi Olmaları:

Bu da Ehlibeytin kendilerine has önemli özelliklerinden birisidir. Evet, önceki o iki husus, onlara böyle bir özelliği kazandırmıştır.
Yani, risalet neslinden olmayan, risalet’in talim ve terbiyesinden geçmeyen bir kimse, layıkıyla ve bütün yönleri ile risaletin ilim ve irfanına mahzar olmaya layık olamaz. Onun için Ehlibeyt'in önemli özelliklerinden birisi de nübüvvetin ilim ve irfanının mazharı, varisi olmalarıdır.

Büyük Sünni âlimlerden Ehlibeyt hakkında çok güzel sözler çıkmıştır.
Bir tanesi de Said Nursi’dir. Maalesef bu âlimler ve yolunda olduğunu iddia eden kardeşlerimiz, söylenen sözlerin manasını tam veremiyorlar, hakkını eda edemiyorlar. Said Nursi, İmam Ali hakkında: "Âl-i Beyt'in mümessili olması hasebiyle nur-i Muhammedi, hakikat-i Muhammediye ve Sırrı Muhammediye onda tecelli etmiştir." Ardından şöyle demiştir: "Hiç kimse ile kıyaslanamaz. Yani, Ali başkalarıyla kıyaslanamaz."
Hilafet sıralamasında ve makamda Hz. Ali’yi 4. sıraya koyanlara Said Nursi, o mümessil-i Âli Muhammed olduğu için hakikati Muhammediye, Sırrı Muhammediye onda olduğu için hiç kimse ile kıyaslanamaz. Bu sözü ilk söyleyen Hz. Muhammed'dir (s.a.a). Ne buyurmuştur: "Biz Ehlibeytle hiç kimse kıyaslanamaz"
Ama gerçekten bu söylenen sözleri idrak noktasında ve hakkını eda etme noktasında kaç kişi gösterebilirsiniz? Bu özellik, yani Peygamber'in nübüvvetinin, ilim ve irfanının varisi olmalarında hiç kimse Ehlibeyt'le kıyaslanamaz.
Buraya kadar üç özelliği inceledik:
1- Risalet neslinden olmaları. Yani Allah'ın seçtiği bir nesil olmaları…
2- Risaletin eliyle talim terbiye görmeleri.
3- Risaletin ilim ve irfanının varisleri olmaları.​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
4- Ehlibeyt'in Başkalarının Üstadı Olmaları Ve Onların Kimseye Muhtaç Olmamaları:

Öndeki üç özellik, Ehlibeyt'i diğer kimselerin üstadı konumuna getirmiştir.
Herkes onlardan ilim almış.
Onlar kimseden ilim almamıştır. Kendi babaları dışında hiç kimseden ilim almamışlardır.
Bakın İslam âlim ve büyüklerinin okudukları medreseler, üstatları, hocaları hepsi bellidir.
Siz bir kişiyi gösterin ki mesela İmam Muhammed-ül Bakıra üstatlık yapmış olsun. Zamanının büyük âlim-uleması, mezhep alimleri hepsi İmam Cafer-i Sadık’tan almışlardır. Hiçbir kimse gösteremez ki İmam Muhammed Bakır ve İmam Cafer-i Sadık bunlardan oturup da ders almış olsun!

Ama bunların hepsi ya direk ya da vasıtalı olarak İmam Cafer-i Sadık'tan feyz almışlardır. Bu özellik, Ehlibeyt'ten başka kimsede yoktur. Bu âlemde bir kişi Ehlibeyt imamlarından bir tanesine bir şey öğretmiş olduğunu ispat etsin, böyle biri varsa söylesin.
*
İmam Ali (a. s) bir söz buyurmuş: "Bana bir kelime öğretenin kölesi olurum." Bu sözün birçok manası vardır, ama siz bana bir kişiyi gösterin (Hz. Peygamber (s.a.a) dışında) İmam Ali'ye (a.s) bir şey öğretmiş olsun.
İmam Ali (a.s): "Ben Hz. Muhammed (s.a.a) kölelerinden bir köleyim" buyurmuştur.
Peygamber'in makamı bellidir. Peygamber'den sonra insanlık tarihinde bir insan gösterebilir misiniz ki İmam Ali’ye bir kelime değil, yarım kelime öğretmiş olsun!!!.
Öğreten varsa İmam Ali kölesi olurdu.
Kim diyebilir ki: "Sorun bana, yerden sorun, gökten sorun; ben göğün yollarını yerden daha iyi tanıyorum!...
Bu sözü söyleyebilecek başka biri var mı?
Onun için Ehlibeyt'in dördüncü özelliği, herkesin üstadı olmaları ve herkesin onların talebesi olmalarıdır. Bu, zamanların hepsi için geçerlidir. Ansiklopedileri tarih kitaplarını okuyun; istisnasız şu mezhebin, bu mezhebin kitabı değil, hepsini okuyun. Taberi'yi, İbn-i Esir'i, İbn-i Hişam'ı ve günümüzdeki kitapları okuyun. 12 imamın ismini görün ve İslam âlimleri onlar hakkında neler yazmışlar? Bu durum Ehlibeyt dostları için iftihardır.​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
5- Ehlibeyt'in Şaibesiz, Pırıl Pırıl, Kur'an'ın Tabiri İle Mutahhar (Tertemiz) Oluşları:

Aslında buna delil bile istemez. bir nebze tarihten haberi ve bilgisi olan bu hakikati idrak eder. Nedir bu özellik?
Ehlibeyt'in şaibesiz, pırıl pırıl, Kur'an'ın tabiri ile mutahhar (tertemiz) oluşlarıdır. Hangi Ehlibeyt imamına tarihten bir şaibe gösterilebilir? Ferdi, ailevi, sosyal, siyasal, fikri, ameli herhangi bir konuda en ufak bir şaibelerini hiç kimse gösteremez. Bu Ehlibeytin beşinci önemli özelliğidir.
Evet Kur'an'ın tabiriyle mutahhar oluşları, şaibesiz ve pırıl pırıl tertemiz oluşlarıdır. Başka birisi var mı?
Hakkında böyle bir şeyi rahatlıkla söyleyebileceğimiz başka birisi var mı? Kur'an'ın üstüne taharet damgasını bastığı, başka birisini gösterebilir misiniz ki hayatının başından sonuna kadar bir tane bile siyah leke bulunmasın?!
Tarih bilen, okuyan, araştıranlar, buyursun varsa söylesin.
İmam Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyn, İmam Zeynü'l-Abidin; bunlar meşhurdurlar ama, biz diyoruz ki Ehlibeyt imamlarının hiç birisi hakkında bir tane bile şaibeli nokta yoktur.​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
6- Bütün İlahi Ve İrfani Değerlerin Zirvesinde Oluşları:

Aklımıza ilahi, insani değer ve fazilet sayılabilecek ne kadar özellik varsa getirelim ve bu ölçüleri İslam’ın ilk gününden itibaren insanlara tatbik edelim bakalım bu ölçülerde Ehlibeyt nereye oturuyor diğerleri nereye oturuyor!!!

Ehlibeyt'e benzemelerini bırakın, karşılaştırmaya bile gelmezler.
Said Nursi, İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s) için hakiki nübüvvet vereseleri demiş.
Bu ne demek? Yani Peygamber'in hakiki varisleri demektir.
Peygamber'den onlara mal mülk mü kaldı?
Hayır, peki Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, peygamberden neyi miras aldılar? Burada bahsedilen mirastan kasıt nedir?
Bir de inin tarihimize, hayatımıza, yaşamımıza, ibadetimize, ilmimize tefsirimize, hadisimize bakın; Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den ne kadar nasibimiz var?
Bakalım gerçekten Peygamber'in hakiki varisleri olma unvanı, bu halleriyle onların haline şamil mi, değil mi?

Buhari ve Muslim de dahil bütün Kütüb-i Sitte’nin hepsini karıştırsan, Hz. Hasan’dan 13-14, Hz. Hüseyin’den 7-8 taneden fazla hadis bulamazsınız. Sahih-i Buhari’de bir tane bile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den hadis nakledilmediğini biliyor musunuz?
Peki, Hz. Peygamber (s.a.a) hakiki vereseleri bunlar ise, niye bunlardan bir şey alınmamış. Nereye gitmiş bu ilim? İbn-i Hecer Mekki , Sevaiku'l-Muhrika isimli kitabında diyor ki:
"Uzun bir zaman, Medine’den başka yerlere giden kervanların yükünü, Cafer-i Sadık’tan alınan ilimler teşkil ediyordu."

Peki, gelin soralım şimdi: Ey İbn-i Hecer, bu develer, bu kafileler yüklerini, bu ilimleri nereye götürüp döktüler. Bunlardan neden kitaplarda hiçbir eser yoktur?
Hakiki verese olmak bu mudur?
Yoksa Peygamber (s.a.a) onları gerçek verese-i nübüvvet seçti ama biz onlara sahip mi çıkamadık?​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
7. Ehlibeyt'in; İslam’ın, Kur'an'ın, İlahi Ve Dini Değerlerin Maslahatını
Her Şeyin, Hatta Kendi Canlarının Bile Üstünde Tutmaları:


Evet, Ehlibeyt'in en önemli özelliklerinden birisi budur ki bizce birçok insan, bu hususu kavrayamadığından dolayı bazı olayları da yanlış değerlendirmektedir. Evet, onlar abdullahtılar, Allah’ın kuluydular.
İmam Ali Allah’ın abdiydi. Rabbi onun için neyi istese ve emretseydi, onu yapardı.
İmam Ali’ye (a.s) Allah savaşacaksın dediğin de savaşırdı, sus dediğinde de susmasını biliyordu. Sordular "Ya Ali, neden meydana çıkarken sadece tek yönlü zırh giyiyorsun? Sırtın açık kalıyor, neden sırtını da kapatacak bir zırh giymiyorsun?" dediklerinde şöyle cevap veriyordu:
"Ben, hiçbir zaman düşmana sırt çevirmiyorum ki, sırtıma da zırh giymeye ihtiyaç duyayım!"

Savaş gerektiğin de meydanlarda Ali böyle kükrüyordu.
Bir öksüzün önünde eğilmek onun başını okşamak ve onun yanında küçülmek gerektiğinde Ali elini o öksüzün başına çekiyordu:
"Yavrum bu Ali’yi bağışlayın, Ali’yi affedin, Ali sizden birkaç gün gafil olmuş" diye yalvarırdı o küçüğe!
Ali, susması gereken yerde de İslam’ın maslahatı için, Kur'an’ın maslahatı için susmasını da biliyordu. Ali sadece Zülfikar’ından kan damlayan bir Ali değildi. Birçokları bize Ali’yi böyle tanıtmaya çalışıyor. Sadece Zülfikar’ından 24 saat kan damlayan bir Ali!

Ali ibadet meydanlarının da kahramanıydı.
Ali mihrapların da kahramanıydı. Ali insani değerlerin de kahramanıydı.
Ali İslam’ın, Kuranında kahramanıydı.
Ali secdelerin, rükûların ve gözyaşının da kahramanıydı. Her şeyinde kahramanıydı. Ali buydu.
Diyorlar ki, siz peygamberin vefatından sonra şöyle böyle olmuş. Dediğiniz gibi olsaydı o Allah’ın aslanı elinde Zülfikar onların kökünü kazırdı. Siz Ali’yi küçültüyorsunuz korkak duruma düşürüyorsunuz. Ben onlara 1 cümle söylüyorum.
Peygamber mi daha şecaatli idi, yoksa Ali’mi? Hz. Ali Nehcü'l-Belağa da buyuruyor ki, Biz savaşlar da zor durumda kaldığımız da peygambere sığınıyorduk.
Bakın Ali Allah’ın aslanı Zülfikar’ın sahibi, "La Feta İlla Ali, La Seyfe İlla Zülfikar" hitabına muhatap olan Ali böyle buyuruyor. Ama bu Peygamber Hudeybiye antlaşmasında müşriklerin karşısında ateşkes imzalamaya razı oluyor.
Hatta mübarek ismini Resulullah lakabıyla yazdırmaya yanaşmıyorlar. Resulullah bu anlaşmayı yazan Ali’ye "Olsun ya Ali, sen sil o lakabı, Muhammed yaz" buyuruyor.
Peki, haşa Peygamber korkak mıydı ki böyle buyurdu? Peygamber canından mı korkuyordu? Niye ateşkes imzaladı? Bu durumu kabul etmeseydi ve saldırsaydı düşmanlara!
Anlamıyorlar ki Peygamber Allah’ın kuludur. Allah'ın emri orada geri çekilmekti, Allah'ın emri orada İslam'ın ve Kur'an'ın maslahatı için susmaktı. Hz. Ali de Peygamber'den almış dersini. Ali peygamberden ayrımı? Ali, Kur'an'ın tabiriyle Peygamber'in canı, nefsi mesabesinde değil mi?

Bazıları İmam Ali’nin(a.s) hatalarından olarak şunu gösteriyorlar: Baksanıza Peygamber Hudeybiye anlaşmasında Hz. Ali’ye dedi ki, ya Ali, sil benim lakabımı oradan , Hz. Ali de dedi ki yok silmiyorum ya Resulullah!!!
Gerçekten orda İmam Ali (a.s) ne buyurmuş bir bakalım bu davranış Peygamber'e isyan mı hata mı? İtiraz mı? Yoksa ne?

İmam Ali buyurdu ki: Ya Resulullah vallahi elim gitmiyor sizin isminizi silmeye! Senin adını ben nasıl silerim…
İşte Ali böyleydi. Allah basiretimizi artırsın.
Ehlibeyt'in en büyük özelliklerinden birisi de buydu işte. İslam’ın, Kuranın maslahatını ön planda tutmak; isterse canına mâl olsun, isterse haysiyetine mâl olsun, isterse korkaklıkla suçlansın.
Onun için, Ali savaş meydanlarında sırtını asla düşmana dönmüyor, ama yeri geldiğinde de 25 yıl susmasını biliyor. Onun eğittiği risalet ağacının meyveleri Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve diğer imamlar hepsi böyledir. Bunların hayatlarında ki farklı davranışlarının sırrı da burada yatmaktadır.

Hz. Hasan niye Muaviye ile ateşkes yaptı da Hz. Hüseyin çıktı Muaviye’nin oğlunun karşısında kıyam etti.
Diyebilir miyiz ki Hz. Hüseyin, Hz. Hasan’dan daha cesaretliydi? Elbette ki hayır… Hz. Hasan, o gün İslam’ın maslahatını susmada, feragat etmede hatta gözünün önünde babasına lanet edenlere rağmen İslam’ın maslahatını susmada gördüğü için bağrına taş basıp susmasını bilmiştir. Çünkü o zaman İslam'ın maslahatı öyle gerektirmişti.

Hz. Hasan'ın gözünün önünde babasına hakaret ediliyordu. Ama ne yapsın, orada Allah'ın emri susmaktı. Çünkü İslam tehlikedeydi. Emirü'l-Mu'minin Nehcü'l-Belağa’da buyuruyor ki:
"Ben Peygamber'den sonra iki mahzurun arasında kaldım. Ya kesik ellerimle saldırıp hakkımı savunacaktım; o zaman İslam'ın temelden yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydım. Çünkü içten münafıklar, dıştan da Bizans ve Kisra İmparatorluğu sınırlara dayanmış, İslam'ı tehdit ediyorlardı. Ben İslam’ın maslahatı için sustum. Ama boğazım da kemik, gözümde diken kalmış bir kimsenin susması gibi sustum."

İşte Hz. Hasan’ın susması da böyle bir susmaydı. Ama öbür taraftan Hz. Hüseyin de baktı ki eğer kıyam etmezse, can feda etmese, sahip olduğu her şeyi topyekûn Allah’a kurban vermezse, İslam’ın temelleri tehlikede.
Buyurdu: "İslam Yezit gibi bir öndere, halifeye, zalime müptela olduğunda, o İslam'la vedalaşmak gerekir!"

Hz. Hüseyin baktı ki İslam, temelden sarsılıyor. Bundan dolayı gereğini yaptı ve her şeyini İslam'a feda etti.
Muaviye zahirde İslami bir görüntü sergiliyordu. Ama Yezid alçağı açık bir şekilde şarap içiyor, kumar oynuyor, ayyaşlık meclisleri tertip ediyordu; it oynatıyordu, maymun oynatıyordu; zina ediyordu. İmam Hüseyin, baktı ki eğer bu haliyle Yezid'in karşısında sussa, bu onu teyit anlamına gelecek ve İslam’ın fatihası işte o gün okunacaktı.

İmam Hüseyin (a.s) buyurdu ki Mekke’den çıkarken: "Ben yarın hareket ediyorum." Çünkü Medine’den biat etmeden çıktı geldi Mekke’ye; orada da rahat bırakmadılar.
Haber geldi ki ya Hüseyin, eğer burada kalırsan, gizlice Allah’ın evinde, Kâbe'nin kenarında senin kanını dökecekler." İmam Hüseyin’in gönlü razı olmadı Allah’ın evi kana bulaşsın.
Buyurdu: "Ben yarın yola çıkıyorum; Irak’a doğru hareket ediyorum. Kim bizim yolumuzda canını feda etmek istiyorsa, "likaullah"a kavuşmak istiyorsa, gelsin, ben gidiyorum." Geldi Kerbela’ya ve sahip olduğu her şeyi feda etti…
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
***********
Alıntıdır:
Musa AYDIN
**********​
 
D

duyygu

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Andolsun Kâbe’nin Rabb’ine ki Allah(c.c), kızım Fatıma(s.a)’ya hakkı vererek (zalimlere) hükmünü gösterecektir. Daha sonra kızım Allah(c.c)’a yönelerek “Ey Allah’ım, benim şefaatimi oğlum Hüseyin(a.s)’in musibetlerine ağlayanlar hakkında kabul buyur.” diye istekte bulunacak ve Allah’u Teâla (c.c) da onun şefaatini Hüseyin(a.s)’e ağlayanlar hususunda kabul edecek (ve böylece onları cennete yerleştirecektir.”
 

regalia

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2011
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
tirmizi-buhari -h.z ali

H.z Alİ R.anh Bİr Gece H.z Fatima R.anh İle OturuyormuŞ 6 Lİrasi VarmiŞ H.z Fatma H.z Alİye ÇarŞiya Çikta Çocuklar AÇ Bİ Şeyler Al DemİŞ H.z Alİ Tamam Dİyİp Yola ÇikmiŞ Bu Sirada Yolda İkİ KİŞİ Bİrbİrİnİ ÖldÜrecek Gİbİ TartiŞip Kavga EttİĞİnİ GÖrmÜŞ Ya Ne Yapiyorsunuz ,Adam ÖldÜrÜcem Bunu Bana 6 Lİra Borcu Var Vermİyor DemİŞ H.z Alİ De Ya Para İÇİnmİ Bu Kavga ,Evet DemİŞ Adam, Al DemİŞ Alacakli Adama 6 Lİra Sana Adam Parayi Alip GİtmİŞ H.z Alİde Evİne DÖnmÜŞ H.z Fatmaya AnlatmiŞ Olanlari H.z Fatma Allah Senden Razi Olsun Alİ DemİŞ Ben Hasanla HÜseyİnİ Avutur Yatiririm Şİmdİ DemİŞ Sen Üzme Kendİnİ Ama H.z Alİnİn İÇİ Rahat EtmemİŞ ÇikmiŞ DiŞari Gezerken Bİ Adam GÖrmÜŞ Elİnde Çok GÜzel Bİr Deve Adama DemİŞ Ne GÜzel Bİr Deve Adam DemİŞ Satayim Sana H.z Alİ Param Yokkİ DemİŞ O Zaman Al Bu Deveyİ 200 Lİraya Sat Ben Sana 50 Lİra Vereyİm DemİŞ Tam Deveyİ AlmiŞ Arkasini DÖnmÜŞ 10 Adim Atmadan BaŞka Bİ Adam Oo Ne GÜzel Bİ Deve Sat Bana DemİŞ H.z Alİye H.z Alİ Deveyİ SatmiŞ Arkasina DÖnmÜŞ Deveyİ Veren Adamda Alan Adamda Yok Ortada Para KalmiŞ Elİnde Sabah DemİŞ H.z Muhammed S.a.v Anlatarim Dİyİp YatmiŞ Sabah
Namazina Gİrmeden Peygamber Efendİmİz Onu ÇaĞirmiŞ Alİ AkŞam Deveyİ Ne Yaptin Ya Resullah Sen Nerden Bİlİyorsun Deveyİ Dİyİnce Peygamber Efendİmİz
- Sana Deveyİ Satan KİŞİyİ Tanidinmi
- Hayir DemİŞ H.z Alİ
- Pekİ Alan KİŞİyİ Tanidinmi
Yİne - Hayir DemİŞ H.z Alİ

--Alanda Satanda Cebraİl A.s Dİyİnce H.z Alİnİn GÖzlerİ DolmuŞ Peygamber Efendİmİz
-- Hanİ Şu 6 Lİra Varya Ona KarŞilik Bu Deve Senİn Oldu.


ŞÜkÜrler Olsun YÜce Rabbİmİze VerdİĞİ Nİmetler İÇİn
Veren EL Alan Elden Hayirlidir Hadİsİ Şerİf
 
D

duyygu

Hz. Zehra biraz rahatsızlanınca peygamber (s.a.a) kızını ziyaret etti, ona kızım nasılsın? diye buyurdu. Hz. Fatıma, Hastayım, yiyecek hiçbir şeyimizin olmayışı beni daha fazla rahatsız erdiyor dedi. Resulullah, Dünya kadınlarının en üstünü olmak istemez misin? diye buyurdu. Hz. Fatıma: Babacığım acaba bu makam Meryem binti İmran'a mahsus değil midir? diye sordu. Resulullah, O kendi zamanındaki kadınların en üstünüydü. Bu arısda ise dünya kadınlarının en üstünü sensin. Allah'a andolsun seni öyle biriyle evlendirdim ki, hem dünyada ve hem de ahirette büyüktür.

Bu hadisi rivayet hafızları ve rivayetleri senedleriyle birlikte kaydeden kimseler (Abdulbir İstiab kitabında ve diğerleri) nakletmişlerdir.
 

regalia

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2011
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Bir gün Hz. Fatıma gelerek Resulallah’a üzgün bir halde : “Hasan’la Hüseyin kaybolmuşlar” diye dert yandığında, Peygamberimiz (sav) :

“Korkma, Allah onları korur ” buyurdu ama bütün Medine seferber oldu.

Sonunda Beni Neccar ahırlığında buldular. İkisi uyuyor orada.

Bir melek kanadının birisini onlara döşek, birisini yorgan etmiş. Peygamberimiz uyandırmaya kıyamıyor, bir onu öpüyor, bir bunu öpüyor ta uyanana kadar.

Uyandığında her birini bir omzuna aldı. Getiriyorken Hz. Ebubekir, “Ya Resulallah, hiç değilse birisini biz taşısak? ” buyurdu. “Hayır, ikisini de ben taşıyacağım.” Hz. Ebubekir dedi: “Ne muhteşem binektir, sizin bineğiniz, Resul-i Ekrem kâinatın Efendisi sizi taşıyor.” Hz. Resul (sav) buyurdu: “Ama onlar da çok muhteşem binenlerdir.” Allah’ın kendilerini temiz kıldığı ve dinin temeli olan adalet ilkesi uğrunda şehitlerinin arasına kattığı ehl-i beytin bu büyük imamlarını sevmek, onların aşkıyla yanmak, onların izini sürmek, bu aziz milleti dünyanın efendisi kılmıştır.

Yeniden düştüğümüz yerden kalkmanın biricik yolu da budur: Adalet ilkesine yapışmak, merhametli olmak ve Yezid’in değil Hüseyin’in çağrısına uymak
 
D

duyygu

O gün, her toplulugu kendi imamı ile beraber çağıracağız..." İsra Suresi, 71


Bu ayet indiginde, müslümanlar Peygamber (saa)'e sordular:

" Ya Resulullah, bütün insanların imamı sen degil misin?" Peygamber Efendimiz (saa) buyurdu ki:"Ben bütün insanlara Allah tarafindan gönderilmis bir peygamberim. Lakin benden sonra insanlarin üzerine Ehl-i Beytimden imamlar olacaktir, fakat bunu küfür ve dalalet ehli taraftarlari ile birlikte tekzib edip, onlara zulmedeceklerdir!!. Her kim Ehl-i Beyt imamlarını (as) sever, onlar tabi olup tasdik ederse iste o kişi bendendir ve benimle beraber olup beni bulacaktir!!! Her kim onlari tekzib eder ve onlara zulmederse benden değildir ve ondan uzak olacağım
 

beyazkus58

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Eki 2011
Mesajlar
30
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Sevgili Kardasim Emegine ve Yüregine saglik,Ehli beytin Selami ve Sevgisi Cümlemizin üzerine olsun. Eger bu gün Harfi dahi degismeyen Kuràni Mubiyne Ulasabilmissek bu Mübarek Ehlibeyt ve Devami olan 12 Mübarek Imamin Sayesinde olmustur,300 yil Acik ve Ispatli Ehlibeyt ve 12 Imama yapilan Zulüm ve Baski Dünyada Hic bir Millete,Hic bir Kabileye,Soya yapilmamistir.

Dünya Nigmetlerin Kullari her nereye gitmisseler,Her ne cikar temininin pesine takilmislarsa her yerde Karsilarina KURÀN Mübarek kitap ve Atesli Savunucusu Ehlibeyt ve Bu Mümtaz soyun Takipcileri cikmistir. Eger Gercek Islamiyet Yer yüzünde Canli vede Diriyse EHLIBEYTìn sayesindedir.

Selamve Muhabbetimle Allada emanet olun.Selametle........
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt