Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

efendimizin vefatı (1 Kullanıcı)

-Esmani-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Eki 2006
Mesajlar
2,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Web Sitesi
islamtarihim.com
Peygamber Efendimiz, henüz vefât etmeden,
Cebrâil şu müjdeyi getirdi Ona hemen:

İlk defâ sen şefâat edersin kıyâmette.
Ve senin şefâatin kabûl olur elbette.

Buyurdu ki: Allaha âittir bütün hamdler.
Sen bana, daha başka bir müjdeli haber ver.

Cibrîl arz eyledi ki Resûl-ü müctebâya:
Ne husûsta müjdeler istersiniz acabâ?

Buyurdu: Ümmetimdir endîşem benim bütün.
Sen, onların hakkında müjde ver bana bugün.

Cibrîl aleyhisselâm arz etti ki: Onların,
Büyük günâhlarını affeder Allah yârın.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki: (Şu anda,
İki murâdım vardır Hak teâlâ katında.

Biri, mahşer yerine geldiğinde ümmetim,
Günâhkâr olanlara şefâat eyliyeyim.

Öbürü, Pazartesi ve Perşembe günleri,
Bana da arzedilsin onların amelleri.

İyi amellerini görüp duâ ederim.
Günâhları için de, Rabbimden af dilerim.

Rabbimiz kabûl edip Onun bu dileğini,
Ferahlattı böylece Habîbinin kalbini.

Ve şöyle buyurdu ki Rabbimiz Cebrâile:
(Habîbimin ümmeti çok günâh yapsa bile,

Ölmeden bir yıl önce, eğer tövbe etseler,
Bütün günâhlarını silerim, kalmaz eser.)

Buyurdu ki: (Ey Cibrîl, arz eyle de Allaha,
Bu tövbe müddetini kısaltsın biraz daha.)

Rabbimiz buyurdu ki: (Bir hafta evvelinden,
Tövbe eden kulumu, affederim tamâmen.)

Buyurdu ki: (Ey Cibrîl, fazladır bir hafta da.
Ümîdim şöyledir ki, kısaltır biraz daha.)

Hak teâlâ buyurdu: (Bir gün önce ölmeden,
İstiğfâr edenleri affederim ben hemen.)

Buyurdu ki: (Ey Cibrîl, fazladır bir gün dahî.
Rabbimden ricâ et ki, kısaltsın bu vâdeyi.)

Hak teâlâ buyurdu: (Bir sâat önce bile,
Tövbe eden kimseler, affolur tamâmiyle.)

Buyurdu: (Bir sâat da uzundur ey Cebrâil!
Bu bâbta benim kalbim, yine de râhat değil.)

O zaman buyurdu ki Cibrîle Hak teâlâ:
(Ey Cibrîl, Habîbime şunu söyle pekâlâ:

Celâlim hakkı için, ümmetinden bir kimse,
Ömrünün tamâmını günâhta geçirirse,

Sonunda pişmân olup, lâkin gelse eceli,
Kalbinden tövbe edip, söyliyemese dili,

Anadan doğmuş gibi affederim onu ben.
Bütün günâhlarından temizlenir tamâmen.)

Buyurdu: (İşte şimdi râhatlattın sen beni.
Ey Azrâil yakın gel, icrâ et vazîfeni.)

Peygamber efendimiz, son nefesinde bile,
Ümmetini düşündü büyük merhametiyle.

O zaman Hak teâlâ buyurdu: (Ey Habîbim!
Ümmetine şefkati, kalbine getiren kim?)

Buyurdu ki: (Sen verdin elbette bu şefkati.
İsterim, görmesinler âhiret meşakkati.)

Buyurdu: (Bana bırak onları ey Habîbim!
Senden, bin kat fazladır onlara muhabbetim.)

Peygamber Efendimiz, müsterîh oldu o an.
Ümmeti husûsunda kurtuldu bu tasadan.

Melek-ül mevte bakıp buyurdu ki nihâyet:
(Yakın gel ey Azrâil, vazîfeni icrâ et.)

Okuyup daha sonra kelime-i tevhîdi,
Peşinden, (Ey Allahım, refîk-i âlâ!) dedi.

Melet-ül mevt, Resûl’ün izni, müsâdesiyle,
Mübârek ruhlarını başladı kabzetmeye.

Resûl’ün benzi bâzen kırmızı oluyordu.
Bir müddet öyle kalıp, sonra sararıyordu.

Buyurdu: (Ümmetimin ruhlarını da acep,
Böyle çok şiddetli ve zorla mı alırsın hep?)

Dedi: (Yâ Resûlallah, sayısız canlar aldım.
Hiç kimsenin rûhunu, böyle kolay almadım.)

Buyurdu: (Ümmetime yapacağın şiddeti,
Bana yap ki, onların azdır mukâvemeti.)

Kelime-i tevhîdi okuyup sonra yine,
Yükseldi temiz rûhu, Âlâ-yı illiyyîn e.

Cibrîl aleyhisselâm, Sevgili Peygambere,
Vedâ edip giderken şöyle dedi son kere:

(Esselâmü aleyküm ey Allahın Habîbi!
Sendin benim dünyâda tek maksadım tabii.

Sen, mâdem ki dünyâdan gidiyorsun Allaha,
Ben dahî yeryüzüne gelmem artık bir daha.)

Vaktâ ki âhirete göç eyledi o Server,
Ağlamaya başladı ehl-i beyt ve zevceler.

O esnâda, bir nidâ işitildi gâibten:
Ehl-i beyti Resûle bir selâm verdi hemen.

Ve dedi: (Biliniz ki, her canlı ölecektir.
Sabredin, bunun ecri size verilecektir.)

Sonra tesellî edip, dedi ki: (Ey ehl-i beyt!
Bir musîbet gelince sabretmek lâzım elbet.

Allahü teâlânın fadlına güveniniz.
Bu belâ karşısında feryât eylemeyiniz.

Zîrâ sabredilmezse bir belâ geldiğinde,
Ecrine kavuşulmaz, yârın mahşer yerinde.

Asıl şu kimsedir ki, musîbete uğrayan,
Belâya sabretmeyip, mahrûm kalır sevaptan.)

Ehl-i beyt, gâyet açık işittiler bu sesi.
Ve onun selâmına cevap verdi cümlesi.

Hazreti Hızır idi onlara nidâ eden.
Böylece Resûlullah ayrıldı bu âlemden.

Resûlullah göçünce âhiret âlemine,
İnanmadı sahâbe Resûl'ün öldüğüne.

Ehl-i beyt ve sahâbe, başladı ağlamaya.
O günkü üzüntüyü, güç yetmez anlatmaya.

Âişe-i Sıddîka ve ezvâc-ı tâhirât,
Ağlayınca, bir anda şaşırdı cümle eshâb.

Ve ne olduklarını hiç farkedemediler.
Hepsi, beyinlerinden vurulmuşa döndüler.

Kimi konuşamadı, aklı gitti kiminin.
O günkü üzüntüsü, sonsuzdu herbirinin.

Alî bin Ebî Tâlip, duyunca bunu hattâ,
Hareket edemeyip,Ölü oldu âdetâ.

Hazreti Osmân dahî konuşamadı o an.
Hazreti Ömerin de aklı gitti başından.

Kılıcını çekerek, dedi: (Dinleyin beni!
Keserim şu kılıçla Resûl öldü diyeni.)

Eshâb bu hâlde iken, şaşkın ve müteessir,
Yetişti Hızır gibi hazreti Ebû Bekir.

Sevgili Peygamberin evine girdi hemen.
Örtüsünü kaldırıp, öptü aln-ı pâkinden.

Ve anladı Resûl’ün dünyâdan göçtüğünü.
Ağlayıp, nûr yüzüne sürdü yüz ve gözünü.

Ve gördü ki, her yeri ve mübârek cemâli,
Çok latîf ve parlıyor, nûr saçan Ay misâli.

Dedi ki: (Anam babam, yoluna olsun fedâ.
Sanki hayâtın gibi, ne hoştur memâtın da.)

Ve mübârek yüzünün örtüsünü örterek,
Ehl-i beyti Resûlü tesellî eyledi pek.

Sonra çıktı dışarı Resûlün hânesinden.
Ve doğruca mescid-i Nebîye geldi hemen.

Gördü ki, sahâbenin hepsi şaşkın ve bitkin.
Kimi konuşamıyor, aklı gitmiş kiminin.

Sahâbe-i kirâmın geçip aralarından,
Bir sükûnet içinde, minbere çıktı o an.

Ve bir hutbe okudu bütün müslümânlara,
Herkes şaşırmış iken, yol gösterdi onlara.

Dedi: (Ey müslümânlar, Peygamber Efendimiz,
Şu an vefât etmiştir, bunu böyle biliniz.

Eğer tapıyorsanız hazreti Muhammede,
O da, her fânî gibi göç etti âhirete.

Eğer Hak teâlâya tapınıyor iseniz,
O, sonsuz hayâttadır, hiç ölmez bilesiniz.)

Onun bu sözleriyle eshâb geldi kendine.
İnandılar Resûlün vefât eylediğine.

Hazreti Ebû Bekir, sonra da Âl-i İmrân
Sûresinden bir âyet okuyuverdi o an.

Rabbimiz buyurdu ki, meâlen bu âyette:
(Allahın Resûlüdür habîbim Muhammed de.

Yine Ondan önce de, çok Resûller gelmiştir.
O dahî onlar gibi, elbette ölecektir.)

Peygamber Efendimiz, vaktâ ki etti vefât,

Sahâbe, buna önce inanmadılar fakat.



Çünkü Resûlullahın ayrılık acısından,

Çoğu sahâbîlerin aklı gitti başından.



Lâkin böyle hallerde, hazreti Ebû Bekir,

Telâşa kapılmayıp, bulurdu çâre, tedbîr.



Bir hutbe îrâd etti eshâba çıkıp o gün.

Eshâb, ancak inandı vefâtına Resûl’ün.



Lâkin hüzün ve keder, eshâbın yüreğine,

Zehirli hançer gibi saplanmış idi yine.



Herkesin gözü ağlar, göz yaşları çağlardı.

Ve ayrılık ateşi, ciğerleri dağlardı.



O gün hemen toplanıp, cümle eshâb-ı kirâm,

Onu Halîfe seçip, emrine girdiler tam.



Velhâsıl hicrî onbir senesinin içinde,

Ve Rebî-ül-evvelin hem de onikisinde,



Bir Pazartesi günü, öğleden önceydi hem,

Vefât edip, Rabbine kavuştu Fahr-i âlem.



Alî bin Ebî Tâlip Resûlü gasl eyledi.

Fadl ibni Abbâs dahî Ona yardım ederdi.



Yıkama esnâsında, mübârek vücûdundan,

Öyle bir Misk kokusu yayıldı ki o zaman,



Sahâbe-i kirâmdan hiç kimse, o güne dek,

Öyle güzel bir koku, koklamamışlardı pek.



Resûl-i müctebâyı sonra kefenlediler.

Bir sedir üzerinde, mescide getirdiler.



Haber verdiği gibi, daha önce Resûlün,

Cümle eshâb, mescitten dışarı çıktı o gün.



Melekler, bölük bölük gelip namâz kıldılar.

Daha sonra gâibden, şu nidâyı duydular:



Diyordu: (Ey müminler, Sevgili Peygamberin,

Cenâze namâzını siz dahî edâ edin!)



Bu nidâyı duyunca bilcümle sahâbîler,

Namâz kılmak üzere, içeriye girdiler.



İçerde, gurup gurup ve imâmsız olarak,

Resûlün namâzını edâ etti cümle halk.



Cenâze namâzının kılınması bitince,

Sıra, defin işine gelmişti binnetîce.



(Nereye defnedelim?) diye düşünür iken,

Hazreti Ebû Bekir bunu da çözdü hemen.



Dedi: (Resûlullahtan duymuştum ki bir sefer,

Vefât ettiği yere defnolur Peygamberler.)



Resûlullah, böylece hazreti Âişenin,

Mübârek odasına defnoldu geceleyin.



Kabirden en son çıkan, Kusem bin Abbâs idi.

O, gördüğü bir şeyi çıkınca haber verdi.



Dedi: (Nûrlu yüzünü, ben gördüm son olarak.

Dudakları oynardı, eğilip verdim kulak.



Yâ ilâhî Ümmetim! yâ ilâhî ümmetim

Diye yalvarıyordu, buna bizzât şâhidim.)
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
RE: efendimizin vefatı

Çok güzel Allah razı olsun...B)B)B)
 

zerrin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2006
Mesajlar
2,172
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: efendimizin vefatı

Allah (c.c.) razı olsun abim..
 

bezmi safa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Kas 2006
Mesajlar
1,241
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
KAYSERİ
RE: efendimizin vefatı

S.A. ALLAH RAZI OLSUN EMEĞİNİZE SAĞLIK
 

-Esmani-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Eki 2006
Mesajlar
2,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Web Sitesi
islamtarihim.com
RE: efendimizin vefatı

Kabirden en son çıkan, Kusem bin Abbâs idi.

O, gördüğü bir şeyi çıkınca haber verdi.



Dedi: (Nûrlu yüzünü, ben gördüm son olarak.

Dudakları oynardı, eğilip verdim kulak.



Yâ ilâhî Ümmetim! yâ ilâhî ümmetim

Diye yalvarıyordu, buna bizzât şâhidim.)
 

serkan25

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Eyl 2006
Mesajlar
498
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: efendimizin vefatı

B)B)B)SELAMÜN ALEYKÜMB)B)B)
BUNU SÖZLÜ DİNLEMİŞTİM. OKUMAKTA NASİP OLDU..
ALLAH(CC) RAZI OLSUN...

Allah’a abd ve asker olmak öyle lezzetli bir şereftir ki, tarif edilmez. Vazife ise, yalnız bir asker gibi, Allah namına işlemeli, baş­lamalı. Ve Allah hesabıyla vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. Kusur etse, istiğfar etmeli.
 

-Esmani-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Eki 2006
Mesajlar
2,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Web Sitesi
islamtarihim.com
RE: efendimizin vefatı

Alî bin Ebî Tâlip Resûlü gasl eyledi.

Fadl ibni Abbâs dahî Ona yardım ederdi.



Yıkama esnâsında, mübârek vücûdundan,

Öyle bir Misk kokusu yayıldı ki o zaman,



Sahâbe-i kirâmdan hiç kimse, o güne dek,

Öyle güzel bir koku, koklamamışlardı pek.



B)B)B) GÜLLERİN EFENDİSİNEDE BU YAKIŞIR...

ŞEFAAT YA RASULALLAH...
 

M DENIZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Eyl 2006
Mesajlar
1,228
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Konum
ankara
RE: efendimizin vefatı

S.A ALLAH RAZI OLSUN. ÇOK GÜZEL Bİ ÇALIŞMA KARDEŞİM. EMEĞİNE SAĞLIK. S.A A.E.O
 

-Esmani-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Eki 2006
Mesajlar
2,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Web Sitesi
islamtarihim.com
RE: efendimizin vefatı

Melet-ül mevt, Resûlr;ün izni, müsâdesiyle,
Mübârek ruhlarını başladı kabzetmeye.

Resûl ün benzi bâzen kırmızı oluyordu.
Bir müddet öyle kalıp, sonra sararıyordu.

Buyurdu: (Ümmetimin ruhlarını da acep,
Böyle çok şiddetli ve zorla mı alırsın hep?)

Dedi: (Yâ Resûlallah, sayısız canlar aldım.
Hiç kimsenin rûhunu, böyle kolay almadım.)

Buyurdu: (Ümmetime yapacağın şiddeti,
Bana yap ki, onların azdır mukâvemeti.)

Kelime-i tevhîdi okuyup sonra yine,
Yükseldi temiz rûhu, Âlâ-yı illiyyîn e.



şefaat ya rasulallah s.a.v.
o durumda bile bizlerin akıbetine endişe ediyorsun...
peki bizler bunu ne kadar hak ediyoruz...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt