BİR GECE
On dört asır evvel yine böyle bir geceydi
Kumdan, ayın on dördü bir öksüz çıkıverdi.
Lakin o ne hüsrandı ki hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, hâlbuki bekleşmedelerdi.
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabiî,
Bir kerre zuhur ettiği çöl, en sapa yerdi.
Bir kerre de mamure-i dünya, o zamanlar
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi.
Fevzâ bütün afakını sarmıştı zeminin,
Salgındı bugün şark’ı yıkan tefrika, derdi.
Derken büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi.
Bin nefhada insanlığı kurtardı o masum,
Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi.
Aczin ki ezilmekti bütün hakkı, dirildi;
Zulmün ki zeval aklına gelmezdi, geberdi.
Âlemlere rahmetti, evet, şer’î mübini,
şehbalini adl isteyenin yurduna serdi.
Dünya neye sahipse onun vergisidir hep;
Medyun ona cemiyeti, medyun ona ferdi.
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet...
Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret!