Ebül-Hasen-i Harkânî "kuddise sirruh" hazretleri buyurdular ki;
Ne zamân Allahü teâlâ’nın varlığına nazar etsem, kendi yokluğumu görürüm. Ne zamân kendi varlığıma nazar etsem, Allahü teâlâ’nın varlığını görürüm.
Şu iki kişinin çıkardıkları fitneyi, şeytân bile çıkaramaz: Dünyâ hırsına sâhip âlim ve ilimden yoksun sûfî.
Şâyet bir mümini ziyâret edersen, hâsıl olan sevabı, yüz adet kabûl edilmiş hac sevabı ile değiştirmemen lâzımdır. Çünkü bir mümini ziyâret için verilen sevâp, fakîrlere verilen yüz bin altın sadakanın sevabından dahâ fazladır. Bir mümin kardeşinizi ziyârete gittiğinizde, Allahü teâlâ’nın rahmetine kavuştuk diye i’tikâd edin.
İlimden en fazla nasîp alan, onunla amel edendir. En fazîletli amel ise, üzerine farz olandır.
Dilini, Allahü teâlâ’dan başkası hakkında konuşmamak için mühürle! Kalbini, Allahü teâlâ’dan başkasını düşünmemek için mühürle! İhlâssız bir iş yapmaman ve halâl olmayan bir şeyi yememen için de, davranışlarına, dudaklarına ve dişlerine aynı şekilde mühür vur!
Bir mümin kardeşini sabahtan akşâma kadar incitmeyen kimse, o gün akşâma kadar Peygamber efendimizle yaşamış olur. Eğer bir mümin kardeşini incitirse, Allahü teâlâ onun o günkü ibâdetini kabûl etmez.
Allahü teâlâ kuluna, îmândan sonra, temiz kalp ve doğru dilden dahâ büyük hiçbir şey ihsân etmemiştir.
Çok ağlayınız, az gülünüz; çok susunuz, az konuşunuz. Çok veriniz, az yiyiniz; çok uyanık olunuz, az uyuyunuz.
İnsanoğlu, şu üç şeyle devâmlı olarak tâ’at yaparsa, sorgusuz suâlsiz Cennete gidebilir: Kalp, nefis ve dil.
Mâide sûresinin yirmi yedinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ, ancak takvâ sâhiplerinin [ibâdetlerini, duâlarını] kabûl eder) buyuruldu. Hadîs-i kudsîde de, (Bir kulum bana yaklaşırsa, ona sesleri duyurur ve saklı şeyleri gösteririm) buyuruldu.
Ne zamân Allahü teâlâ’nın varlığına nazar etsem, kendi yokluğumu görürüm. Ne zamân kendi varlığıma nazar etsem, Allahü teâlâ’nın varlığını görürüm.
Şu iki kişinin çıkardıkları fitneyi, şeytân bile çıkaramaz: Dünyâ hırsına sâhip âlim ve ilimden yoksun sûfî.
Şâyet bir mümini ziyâret edersen, hâsıl olan sevabı, yüz adet kabûl edilmiş hac sevabı ile değiştirmemen lâzımdır. Çünkü bir mümini ziyâret için verilen sevâp, fakîrlere verilen yüz bin altın sadakanın sevabından dahâ fazladır. Bir mümin kardeşinizi ziyârete gittiğinizde, Allahü teâlâ’nın rahmetine kavuştuk diye i’tikâd edin.
İlimden en fazla nasîp alan, onunla amel edendir. En fazîletli amel ise, üzerine farz olandır.
Dilini, Allahü teâlâ’dan başkası hakkında konuşmamak için mühürle! Kalbini, Allahü teâlâ’dan başkasını düşünmemek için mühürle! İhlâssız bir iş yapmaman ve halâl olmayan bir şeyi yememen için de, davranışlarına, dudaklarına ve dişlerine aynı şekilde mühür vur!
Bir mümin kardeşini sabahtan akşâma kadar incitmeyen kimse, o gün akşâma kadar Peygamber efendimizle yaşamış olur. Eğer bir mümin kardeşini incitirse, Allahü teâlâ onun o günkü ibâdetini kabûl etmez.
Allahü teâlâ kuluna, îmândan sonra, temiz kalp ve doğru dilden dahâ büyük hiçbir şey ihsân etmemiştir.
Çok ağlayınız, az gülünüz; çok susunuz, az konuşunuz. Çok veriniz, az yiyiniz; çok uyanık olunuz, az uyuyunuz.
İnsanoğlu, şu üç şeyle devâmlı olarak tâ’at yaparsa, sorgusuz suâlsiz Cennete gidebilir: Kalp, nefis ve dil.
Mâide sûresinin yirmi yedinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ, ancak takvâ sâhiplerinin [ibâdetlerini, duâlarını] kabûl eder) buyuruldu. Hadîs-i kudsîde de, (Bir kulum bana yaklaşırsa, ona sesleri duyurur ve saklı şeyleri gösteririm) buyuruldu.