aliye_aliye
Altın Üye
- Katılım
- 25 Eki 2006
- Mesajlar
- 16,828
- Tepki puanı
- 4
- Puanları
- 38
- Konum
- ~* پایتخت آن بهشت *~
- Web Sitesi
- www.fizikist.com
Son yıllarda karşımıza çıkan bir kavram duygusal zeka. Duygusal zeka ,duygusal ve sosyal kapasitenin yüksek olmasını ifade eder . Duygusal zekası yüksek olan kişiler duygularını iyi bilip onları kontrol edebilen, kendisini ve başkalarının duygularını anlayan ve duygularının farkında olup ustalıkla idare eden kişilerdir. Bu kişiler hayatlarının gerek özel, gerekse mesleki alanlarında daha avantajlı bir konuma geçerler. Öyle ki son yıllarda yapılan araştırmalarda mantıki zeka katsayısının (IQ) yüksek olması, hayatta başarılı olmak için yeterli olmadığını hatta %10 düzeyinde etkilediğini göstermektedir.Yani bir insanın IQ sunun yüksek olması ona kaliteli bir yaşam sürmesini sağlamıyor. Duygusal ve sosyal becerileri gelişmiş insanlar hayatta daha mutlu ve üretken oluyorlar.
Mühim olan duygusal ve sosyal becerilerin geliştirilmesidir. Madem ki hakka ulaşmak için halka gitmek gerekiyor, halk içinde fıtrat üzere yaşamak için de bu becerilerin gelişmesi gerekiyor.
Akıl gücünü her şeyin üstünde tutan batı dünyası, insan ilişkilerinin yozlaşmasına neden olan bir süreci oluşturdu. Şu an ise insanların duygusal zekasını geliştirme ve iyileştirme yolunda adımlar atmaktadır. Çünkü akıl tek başına insanlara deva vermiyor, insanların sorunlarına çözüm getirmiyor. İnsanlar birbirleriyle sohbet edip, güzel vakit geçirmek yerine genellikle rekabetin yaygın olduğu toplumlarda, birbirlerine ne kadar zeki olduklarını ve en zeki olanın da kendileri olduğunu göstermeye çalışıyorlar.. Öyle ki bir hayatı paylaşmak için evlenen insanlar arasında bile rekabet meydana geliyor ve hayatı paylaşıp daha yaşanılır kılmak için kurulan yuvalarda, eşler birbirlerine hayatı zehir ediyorlar. İnsanların mutlu olmaları, mutlu etmeleri için salt akıl gücü yetmiyor, gönül gücünü kullanmak gerekiyor. Tabi akıl gücünü ve gönül gücünü dengede tutarak.
Duygusal zekası gelişmiş kişiler aksiliklere rağmen hayatlarına devam edebilirler. Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır diye buyuruyor cenabı hak. Evet hayatta karşılaştığımız aksilikler belki de aksilik değildir de biz onu öyle algılıyor olabiliriz.
Duygusal zekası gelişmiş olan kişiler ümitlerini hiçbir zaman kaybetmezler . Zaten ümitsizlik haramdır diye buyurmuyor mu peygamber efendimiz?
Duygusal zekası gelişmiş olan kişiler empati yapma yeteneğine sahiptirler. Peygamber efendimiz kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına da yapma diye buyurarak, ilişkilerimizde sadece kendimizi değil diğer insanları gözetmeyi ve yapacağımız ve söylediğimiz şeylerin sonucunu düşünmemizi tavsiye etmiştir.
Duygusal zekası gelişmiş olan kişiler dürtü ve isteklerini kontrol edebilen insanlardır. İslamda nefis terbiyesi dediğimiz şey aslında budur. Belki sayfalarca açıklanması gerekli ama oruç tutmak dürtü ve istekleri kontrol etmeyi, ertelemeyi sağlayan önemli ibadetlerden birisidir. Örneğin acıktığımız zaman kısa vadede düşünüp yemek yemiyoruz, uzun vadede düşünüp o anki yemek zevkini erteleyebiliyoruz. İşte bu dürtü ve istekleri, daha güzel bir şeye ulaşmak için ertelemeye örnektir. Duygusal zeka ,aslında müslümanların sahip olması gereken ahlaki anlayışı ifade etmektedir birazda. Bu yüzden bize ait olan şeyleri bir kenara atmayı bırakıp, onları içselleştirmemiz gerekiyor.
Mühim olan duygusal ve sosyal becerilerin geliştirilmesidir. Madem ki hakka ulaşmak için halka gitmek gerekiyor, halk içinde fıtrat üzere yaşamak için de bu becerilerin gelişmesi gerekiyor.
Akıl gücünü her şeyin üstünde tutan batı dünyası, insan ilişkilerinin yozlaşmasına neden olan bir süreci oluşturdu. Şu an ise insanların duygusal zekasını geliştirme ve iyileştirme yolunda adımlar atmaktadır. Çünkü akıl tek başına insanlara deva vermiyor, insanların sorunlarına çözüm getirmiyor. İnsanlar birbirleriyle sohbet edip, güzel vakit geçirmek yerine genellikle rekabetin yaygın olduğu toplumlarda, birbirlerine ne kadar zeki olduklarını ve en zeki olanın da kendileri olduğunu göstermeye çalışıyorlar.. Öyle ki bir hayatı paylaşmak için evlenen insanlar arasında bile rekabet meydana geliyor ve hayatı paylaşıp daha yaşanılır kılmak için kurulan yuvalarda, eşler birbirlerine hayatı zehir ediyorlar. İnsanların mutlu olmaları, mutlu etmeleri için salt akıl gücü yetmiyor, gönül gücünü kullanmak gerekiyor. Tabi akıl gücünü ve gönül gücünü dengede tutarak.
Duygusal zekası gelişmiş kişiler aksiliklere rağmen hayatlarına devam edebilirler. Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır diye buyuruyor cenabı hak. Evet hayatta karşılaştığımız aksilikler belki de aksilik değildir de biz onu öyle algılıyor olabiliriz.
Duygusal zekası gelişmiş olan kişiler ümitlerini hiçbir zaman kaybetmezler . Zaten ümitsizlik haramdır diye buyurmuyor mu peygamber efendimiz?
Duygusal zekası gelişmiş olan kişiler empati yapma yeteneğine sahiptirler. Peygamber efendimiz kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına da yapma diye buyurarak, ilişkilerimizde sadece kendimizi değil diğer insanları gözetmeyi ve yapacağımız ve söylediğimiz şeylerin sonucunu düşünmemizi tavsiye etmiştir.
Duygusal zekası gelişmiş olan kişiler dürtü ve isteklerini kontrol edebilen insanlardır. İslamda nefis terbiyesi dediğimiz şey aslında budur. Belki sayfalarca açıklanması gerekli ama oruç tutmak dürtü ve istekleri kontrol etmeyi, ertelemeyi sağlayan önemli ibadetlerden birisidir. Örneğin acıktığımız zaman kısa vadede düşünüp yemek yemiyoruz, uzun vadede düşünüp o anki yemek zevkini erteleyebiliyoruz. İşte bu dürtü ve istekleri, daha güzel bir şeye ulaşmak için ertelemeye örnektir. Duygusal zeka ,aslında müslümanların sahip olması gereken ahlaki anlayışı ifade etmektedir birazda. Bu yüzden bize ait olan şeyleri bir kenara atmayı bırakıp, onları içselleştirmemiz gerekiyor.