nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Dünya, insanın gölgesine benzer. Kovalarsan kaçar, kaçarsan, o seni kovalar. Dünya, aşıklarına mihnet, lezzetlerine aldanmayanlara ise, nimet yeridir. İbadet edenlere kazanç, ibret alanlara da, hikmet yeridir. Onu tanıyanlara selamet yeridir. Dünya, ana rahmine nispetle Cennet, ahirete nispetle, çöplük gibidir. Bunun için Peygamber efendimiz; (Dünya, geçilecek bir köprü gibidir. Bu köprüyü tamir etmekle uğraşmayın. Hemen geçip gidin!) buyurmuşlardır.
Ebu Bekr-i Şibli hazretleri buyuruyor ki: “Dörtyüz hocadan ders okudum. Bunlardan dörtbin hadis-i şerif öğrendim. Bütün bu hadislerden bir tanesini seçip kendimi ona uydurdum, diğerlerini bıraktım. Çünkü, kurtuluşu ve ebedi saadete kavuşmayı bunda buldum ve bütün nasihatleri hep bunun içinde gördüm. Peygamber efendimiz bir Sahabiye hitaben; (Dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış! Ahiret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itaat et! Cehenneme dayanabileceğin kadar günah işle!) buyurmuştur.”
Seyyid Burhaneddin hazretleri, bir sohbetlerinde buyuruyorlar ki: “Allahü teâlâ; “Dünya hayatı ancak meta-ı gurur’dur” buyurmaktadır. Bazı arifler de: “Dünyayı üç talakla boşa! Kendine ondan başka birini ara! Çünkü dünya kötü bir zevcedir. O kendine gelene kıymet vermez. Ondan Rabbine dön! O sana eza etmeden önce ondan korun ve onun hevasından uzaklaş. İşte bu surette Cennete girersin” buyurmaktadır.
Hepimiz dünyanın bir gün yok olacağını, kendine sarılanları yalnız bırakacağını biliyoruz. Böyle olduğu o kadar açıktır ki, bunun için delil getirmeye bile hacet yoktur. Fakat nefs, şeytan, tul-i emel, nefsin arzu ve istekleri, kalblerde kalın perdeler meydana getirmiştir ki, bu yüzden gözler uykuda, basiretler kapalıdır.
İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. Fakat fırsat elden gider. Kaçırılan fırsatlara, pişman olmanın faydası yoktur. Ahirette kurtuluşa erenler, haramlardan ve dünya sevgisinden yüz çevirip, halis bir niyet ile Allahü teâlâya dönenlerdir. Allahü teâlâya götüren yol, yalnız bunlara açıktır. Peygamber efendimiz; (Dünya sevgisi, her kötülüğün başıdır) buyurmuştur. İki sevgi, bir kalbde bulunmaz.
Ahmed Rufai hazretleri; “Ey nefesleri sayılı insan! İnsan ömrünün sonu olan gün elbette gelecektir!” buyurmuştur.”
Dünya ile ahiret, doğu ile batı gibidir ki, birine yaklaşan, ötekinden uzak olur. Bir kimse, ibadetini yapmaz ve geçiminde, kazancında Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını gözetmezse, dünyaya düşkün olmuş olur. Allahü teâlâ herkesin kalbini bundan soğutur. Bunu kimse sevmez.
Seyyid Emir Gilal hazretleri; “Dünyada iken günahlara pişman olup, kulluk vazifesini yaparak ahireti kazanmak lazımdır ki, bütün işin aslı budur. Sevgi ve muhabbet; Allahü teâlânın rızasını aramak ve kötü işleri terk etmek, ahde vefa göstermek, emanete ihanet etmemek, kendi kusurlarını görüp, amelleri ile övünmemek, amellerini görmemek, daima Allahü teâlâyı zikretmekle meşgul olmaktır. Hiçbir işe, Allahü teâlânın ismini söylemeden başlamayınız ki, ahirette yaptığınız o işten dolayı utanmayasınız” buyurmaktadır.
Netice olarak, dünya için, dünyada kalacağımız kadar çalışmalıyız. Şu anda, bizimle ahiret arasındaki mesafe, üç beş saniye ya vardır veya yoktur. Aldığımız nefesi, ya veremeyeceğiz veya verdiğimizi alamayacağız. Bir deprem olabilir ve her şeyle beraber biz de, kendimizi, her şeyimizi kaybedebiliriz. Hem de birkaç dakika içinde. Bütün bunlara karşı, ne garantimiz var, buna mani olmak veya bundan kurtulmak için ne imkanımız var? Ölmemek mümkün müdür? Bunun için, dünyada çalış, dünyada kalacağın kadar buyurulmuştur. Çünkü insanın hayatı, üç beş saniye içinde değişebilir. Bu zaman dilimi içinde, ya varız, veya yokuz. Dünya yani hayat, fanidir, geçicidir. Ahiret ise bakidir, sonsuzdur. Müslüman, dünya için değil, ahiret için yaşayan insan demektir. Dünya, handır, hamamdır yani bir konaktır, oturacak, kalınacak yer değildir. İşte bütün Peygamberler, Eshab-ı kiram ve Allahü teâlânın salih kulları, hepsi gitmiş, hiçbiri kalmamıştır...