Hazret-i Mevlânâ’ya
“rahmetullahi aleyh”
bir gün Selçuklu pâdişâhı Sultân Rükneddîn,
bir kese “Altın” hediye gönderdi.
Ama büyük Velî kabul etmeyip;
Onları şu çamurun içine at!
buyurdu.
Adamcağız;
Başüstüne efendim,
dedi.
Ve saçtı altınları o çamura. Bunu duyan
koştu. Bir Altın bulmak için
battılar çamurlara.
Hazret-i Mevlânâ,
Yüzünü döndürdü talebesine:
Gördünüz mü çocuklar?
Evet hocam, gördük.
İşte “Dünyâ sevgisi” de böyledir.
Girdiği kalbi berbat eder.
Gençler sordu:
Yâni dünyâya çalışmayalım mı
efendim?
Hayır, öyle değil.
Ya nasıl hocam?
Bilâkis müslüman “Çalışkan” olur.
Tembellik yoktur dînimizde.
Öyleyse hocam?
Dünyaya çalışın. Ama sevgisi olmasın
kalbinizde. Çünkü Paranın yeri
“Cep”tir, “Kalb” değil.
“rahmetullahi aleyh”
bir gün Selçuklu pâdişâhı Sultân Rükneddîn,
bir kese “Altın” hediye gönderdi.
Ama büyük Velî kabul etmeyip;
Onları şu çamurun içine at!
buyurdu.
Adamcağız;
Başüstüne efendim,
dedi.
Ve saçtı altınları o çamura. Bunu duyan
koştu. Bir Altın bulmak için
battılar çamurlara.
Hazret-i Mevlânâ,
Yüzünü döndürdü talebesine:
Gördünüz mü çocuklar?
Evet hocam, gördük.
İşte “Dünyâ sevgisi” de böyledir.
Girdiği kalbi berbat eder.
Gençler sordu:
Yâni dünyâya çalışmayalım mı
efendim?
Hayır, öyle değil.
Ya nasıl hocam?
Bilâkis müslüman “Çalışkan” olur.
Tembellik yoktur dînimizde.
Öyleyse hocam?
Dünyaya çalışın. Ama sevgisi olmasın
kalbinizde. Çünkü Paranın yeri
“Cep”tir, “Kalb” değil.