İnsanlar kendilerine verilen irade ve akıl sayesinde hayatta üzerinde bulunacakları yolu seçmeye muktedir kılınmışlardır. İnsanların dünyada yapacakları tercihler ahiret hayatındaki akıbetlerini de belirleyecektir. İslam, vasat yol olarak insanlardan hem dünya hem de ahiret saadeti için çalışmalarını istemektedir. Oysa şu anda dünyada hakim kültür konumundaki Batılı yaşam tarzı, tamamiyle dünya hayatına endekslenmiş bir yaklaşıma sahiptir. Bu kültürün yaygınlaşmasıyla birlikte, dünyevîleşme çoğu toplumların temel hastalığı olarak kendini göstermiştir.
Son zamanlarda sıkça dillendirilen medeniyetler çatışması, esasen Batının öngördüğü seküler, tamamen dünyevîleşmeye dayalı yaşam tarzıyla, İslam’ın öngördüğü dünya ve ahiret dengesine dayalı hayat anlayışının çatışmasıdır ve bu anlamda medeniyetler çatışması toplumsal katmanlarda sürekli yaşanmaktadır.
İslam, insanların dünya ile ilişkisini “dünyalılık” üzerine bina ederken, Batı kültürü bu ilişkiyi “dünyacılık” esasına dayandırmaktadır. Müslüman kimse asla dünyacı değildir. İslam’la Batı kültürünün hayata yükledikleri anlam hakkındaki temel fark, dünyada yaşamak ile dünya için yaşamak arasındaki farktır. Ya da dünyadan faydalanmak ile dünyaya tapınmak arasındaki farktır. Müslüman için dünya, ahiretin tarlasıdır, dolayısıyla ne ihmal edilmelidir, ne de nihai durakmış gibi ona dalıp gitmelidir.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” (Şura 42/20)
Son zamanlarda sıkça dillendirilen medeniyetler çatışması, esasen Batının öngördüğü seküler, tamamen dünyevîleşmeye dayalı yaşam tarzıyla, İslam’ın öngördüğü dünya ve ahiret dengesine dayalı hayat anlayışının çatışmasıdır ve bu anlamda medeniyetler çatışması toplumsal katmanlarda sürekli yaşanmaktadır.
İslam, insanların dünya ile ilişkisini “dünyalılık” üzerine bina ederken, Batı kültürü bu ilişkiyi “dünyacılık” esasına dayandırmaktadır. Müslüman kimse asla dünyacı değildir. İslam’la Batı kültürünün hayata yükledikleri anlam hakkındaki temel fark, dünyada yaşamak ile dünya için yaşamak arasındaki farktır. Ya da dünyadan faydalanmak ile dünyaya tapınmak arasındaki farktır. Müslüman için dünya, ahiretin tarlasıdır, dolayısıyla ne ihmal edilmelidir, ne de nihai durakmış gibi ona dalıp gitmelidir.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” (Şura 42/20)