Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dünya imtihan yeridir (1 Kullanıcı)

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Bu dünya, imtihan yeridir. Dünyanın (haramların) görünüşü, yalancı yaldızlarla süslüdür. Su gibi görünen bir serâptır. Zehirlenmiş şeker gibidir. Aslı harâptır, elde kalmaz. Kendini sevenlere, arkasına takılanlara, hiç acımayıp, en kötü şeyleri yapar. Ona tutulan akılsızdır, büyülenmişdir. Âşıkları delidir, aldatılmıştır. Onun görünüşüne aldanan, sonsuz felâkete düşer. Tadına, güzelliğine bakan nihâyetsiz pişmanlık çeker. Server-i kâinât, “aleyhi ve alâ âlihissalevât vettehıyyât” buyurdu ki, “Dünya ile âhıret birbirinin zıddıdır, birbirine uymaz. Birini râzı edersen, öteki gücenir”. Demek ki, bir kimse, dünyayı râzı ederse, âhıret ondan gücenir. Yani, ahırette, eline bir şey geçmez.
Dünya, insanı, Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeyler demektir. Kadın, çocuk, mal, rütbe, mevki düşüncesi, Allahü teâlâyı unutturacak kadar aşırı olursa, dünya olur. Çalgılar, oyunlar, (Mâlâ-yani) ile, yani faydasiz, boş şeylerle vakit geçirmek, (kumarlar, kötü arkadaş, kötü filmler, dergiler ve romanlar), hep bunun için dünya demektir.
Âhırete faydasi olmıyan ilimler, dersler de, hep dünyadır. Bunlar insanların hayrına, Allahü teâlanın gösterdiği yerlerde kullanılmazsa yani kâfirlerle mücâdele ve onlardan üstün olmak için ve insanlara hizmet etmek için kullanılmazsa bunlarla uğraşmak, boşuna vakit öldürmek olur ve dünya olur.
Bu bilgileri bütün derinliği ile, incelikleri ile okumak, yalnız başına işe yarasaydı, eski Yunan felsefecileri (ve son zamanlardaki Avrupanın, Amerikanın fen adamları, mütehassısları) saadet yolunu bulur, ahıretteki ebedî azâptan kurtulurlardı.
Okullarda, üniversitelerde okunan tecribî ilimler, yani fen bilgileri ve yabancı diller, İslamiyete ve mahlûklara hizmet etmek niyeti ile öğrenilirse ve bu yolda kullanılırsa, faydalı olur. Bunlara çalışmak lâzım olur ve sevâb olur.
Bunun içindir ki, ecdâdımız, Şâm, Bağdâd, Semerkand ve Endülüs Müslümanları her türlü fende ve güzel sanatta pek ileri gitmiş, dünya birinciliğini ellerinde tutmuşlardı. Avrupanın ilim ve fen adamları, asırlar boyunca, islâm fakültelerine gelip ihtisâs kazanırlar ve bununla öğünürlerdi. Müslümanların o parlak medeniyetlerinin eserleri, bugün meydandadır ve dünya münevverlerini hayran bırakmaktadır.
Bugün okullarda okutulan ve insanın bütün gençlik hayatına mal olan bilgiler, Allahü teâlanın emirlerine uyarak kullanılırsa, faydalı olur ve dünya ve âhıretin kazanılmasına sebeb olur.
Mehmetoruc.com
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
"Dünya ile âhıret birbirinin zıddıdır, birbirine uymaz. Birini râzı edersen, öteki gücenir”. Demek ki, bir kimse, dünyayı râzı ederse, âhıret ondan gücenir. Yani, ahırette, eline bir şey geçmez.

Allahü teala razı olsun abicim, Allahü teâlâ, hepimizi dünyanın ve dünyada olanların şerrinden, zararlarından korusun. Sevgili Peygamberi ve geçmişlerin, geleceklerin efendisi Muhammed aleyhisselâmın hurmetine duâmızı kabûl buyursun! Amin


ŞEYTANIN VESVESESİ

Hasan-ı Basrî hazretlerinin talebeleri şeytanın vesvesesinden şikâyet ederek; "Yâ Şeyh! Şeytandan gâyet incindik. Hep bizi yaramaz işlere teşvik ediyor. "Elinize geçen dünyâyı sıkı tutun, size lâzım olacak." diyor ve bizi hayırdan alıkoyuyor." dediler. Hasan-ı Basrî hazretleri gülümseyerek buyurdu ki: "Şimdi buradaydı. O da sizden şikâyet etti. Dedi ki:"Şu Âdemoğullarına nasîhat eyle de benim hakkıma tamah etmesinler. Kendi haklarına râzı olsunlar. Ne zaman ki Hak teâlâ beni huzûrundan kovdu, dünyâyı ve Cehennem'i bana mülk kıldı. Cennet'i ve kanâati ise onlara verdi. Şimdi bunlar kendi haklarını bıraktılar benim mülküme tamah ediyorlar. Ben de onların îmânlarını almayınca dünyâyı kendilerine vermiyorum." dedi. Eğer şeytanın vesvesesinden emin olmak isterseniz, dünyâyı terk edin ve endişesini gönüllerinizden çıkarın." Bu nasîhatleri dinleyen talebeleri
başlarını öne eğerek huzûrundan ayrıldılar.

Afiyet ve selametle kalın, inşallahü teala..

 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
[sıze=2]"dünya ile âhıret birbirinin zıddıdır, birbirine uymaz. Birini râzı edersen, öteki gücenir”. Demek ki, bir kimse, dünyayı râzı ederse, âhıret ondan gücenir. Yani, ahırette, eline bir şey geçmez.[/sıze][sıze=2]
[/sıze]

[sıze=2]allahü teala razı olsun abicim, [/sıze] [sıze=2]allahü teâlâ, hepimizi dünyanın ve dünyada olanların şerrinden, zararlarından korusun. Sevgili peygamberi ve geçmişlerin, geleceklerin efendisi muhammed aleyhisselâmın hurmetine duâmızı kabûl buyursun! [/sıze]amin


şeytanın vesvesesi
amin ablacım.cenab-ı hak cümlemizden razı olsun.rızasına uymayan işlerden muhafaza buyursun.
hasan-ı basrî hazretlerinin talebeleri şeytanın vesvesesinden şikâyet ederek; "yâ şeyh! şeytandan gâyet incindik. Hep bizi yaramaz işlere teşvik ediyor. "elinize geçen dünyâyı sıkı tutun, size lâzım olacak." diyor ve bizi hayırdan alıkoyuyor." dediler. Hasan-ı basrî hazretleri gülümseyerek buyurdu ki: "şimdi buradaydı. O da sizden şikâyet etti. Dedi ki:"şu âdemoğullarına nasîhat eyle de benim hakkıma tamah etmesinler. Kendi haklarına râzı olsunlar. Ne zaman ki hak teâlâ beni huzûrundan kovdu, dünyâyı ve cehennem'i bana mülk kıldı. Cennet'i ve kanâati ise onlara verdi. şimdi bunlar kendi haklarını bıraktılar benim mülküme tamah ediyorlar. Ben de onların îmânlarını almayınca dünyâyı kendilerine vermiyorum." dedi. Eğer şeytanın vesvesesinden emin olmak isterseniz, dünyâyı terk edin ve endişesini gönüllerinizden çıkarın." bu nasîhatleri dinleyen talebeleri
başlarını öne eğerek huzûrundan ayrıldılar.

[sıze=2]afiyet ve selametle kalın, inşallahü teala[/sıze]..


katkınızdan dolayı teşekkür ederiz.sizde selametle kalın inşallahü teala..
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Hasan-ı Basrî hazretleri, zamânının halîfesi Ömer bin Abdülazîz'e yazdığı mektupta da dünyânın boş olduğunu şöyle anlattı:

"Şüphesiz ki dünyâ, geçip gidilecek bir konaktır. Ebedî kalacak yer değildir. Dünyâda zenginlik ona dalmamaktır. Üzerinde yaşayanlar her an birer birer ölmektedir. Onu üstün tutan zillete, toplayan fakirliğe düşer. Dünyâ zehir gibidir. Onu bilmeyen yer, o da onu helâk eder (öldürür). Dünyâda, yaralı olup da yarasını tedâvî ile uğraşan kimse gibi ol. Yaralı kimse yarasının azmasından korkarak perhiz yapar, daha şiddetli acıya düşmemek için çektiği acıya sabreder. Tuzakları süsler altında gizlenmiş olan şu gaflet dünyâsından sakın. Ona dalma!

Bitmeyen arzularla gönüller çeken sözlerle süslenmiş, nicelerini aldatıp, kendine meftun etmiştir. Süslenmiş gelin gibidir. Gözler ona bakmakta, kalbler ona hayran, nefsler ona âşık, o ise âşıklarını helâk ediyor. Yaşayanlar ölenlerden, sonrakiler öncekilerden ibret almıyor. Ârif olanlar bile bu hususta dalgındır. Ona düşkün olan, ondan dünyâlık elde eder. Fakat aşırı giden aldanır, âhirete gideceğini, dönüşünü unutur. Kalbi dünyâya dalar ve ayağı kayar. Sonra da büyük bir pişmanlığa ve derin bir hasrete düşer.
Dünyâya düşkün kimse, murâdına kavuşamaz. Bir gün olsun rahat nefes alamaz. Her gün,ayrı bir düşünce, keder getirir. Derken dünyâya o kadar dalar, ömür biter de ecel bir gün onu yakalayıverir. Sonunda, azıksız âhiret yolculuğuna çıkmak zorunda kalır. İşte böyle duruma düşmekten sakın.

Ey müminlerin emîri! Dünyâdan kendini muhâfaza edebildiğin müddetçe, sevinçli ol. Yoksa,ne kadar üzülsen yeridir. Dünyâ kimi sevindirirse, sonunda mutlaka beğenilmeyen bir şey vardır. Dünyâda sevinen aldanmıştır. Bugün faydalı görünen dünyâ yarın zarar verir.
Dünyâda, ümit, belâ berâberdir. Dünyâda kalmanın sonu yok olmaya gider. Onun sevinci hüzün ile karışıktır. Dünyâda ne geleceği belli olmaz ki, beklenip tedbir alınsın. Dünyâdaki arzular, yalancıdır. Emelleri boştur. Onun iyiliği kederdir. Eğer iyi düşünürse, Âdemoğlu, onda her an tehlike ile karşı karşıyadır. İnsan, rahatlık hâlinde de, musîbet zamânında da, tehlikeli durumlara düşmemeye gayret göstermelidir. İnsana öleceğini Allahü teâlâ ve peygamberleri aleyhimüsselâm, bildirmemiş olsa bile, dünyâ onu uykudan mutlaka uyaracaktır. Bununla beraber, yine Allahü teâlâdan azâb ile korkutan, Cennet ile müjdeleyen rehberler geldi. Allahü teâlânın indinde dünyânın zerre kadar kıymeti yoktur. Resûlullah efendimize dünyâ hazîneleri arz olundu da, O kabûl etmedi. Verilmiş olsaydı bile, Allahü teâlânın nezdindekinden sivrisinek kanadı kadar bir şey eksilmezdi. Dünyâ, imtihân için sâlih ve ibâdet edenlerden alındı. Aldatmak için de, Allahü teâlânın düşmanlarına verildi. Dünyâ verilerek aldatılanlar, dünyâyı elde etmekle, ele geçirmekle, kendilerine ikrâm edildiğini zannederler.

Allahü teâlân
ın, Mûsâ aleyhisselâma şöyle buyurduğu rivâyet edilir:


"Zenginliğin geldiğini gördüğün zaman, (Bu cezâsı çabuklaştırılmış bir günah) de, fakirliğin geldiğini görürsen, (Hoş geldin ey sâlihlerin şiârı, alâmeti) de, istersen rahatlık sâhibini öv."
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Ebû Abdullah el-Basrî rahmetullahi aleyh hazretleri
Sevdiklerinden birisine dostluk yapacağı kimselerle ilgili olarak şöyle nasîhat etti:

"Yalancı kerem sâhibi, riyâkâr huylu olan kimselerle dostluk etmekten kendini uzak tut ve hakîkî dostlar olan Allah adamlarıyla berâber yaşa. Eğer kerem sâhibi gibi görünen kimselerle berâber bulunursan, hakîkî dostlardan uzaklaşır, onlarla ülfet, yakınlık ve muhabbeti kesersin. Eğer riyâkâr, kötü huylu kimselerden usanır, dostluğunu kesersen; helâk olmaktan kurtulur, yüksek makamlara ulaştırılırsın. Bu hal sende hâsıl olduğu zaman, senin için büyük bir kıymet de hâsıl olur ve sen kıymetlenirsin (çünkü, Allahü teâlânın velî kulları, hakîkî dostlarıyla berâber bulunanlar, bir gün onlardan olurlar)."

Çeşitli sohbetlerinde buyurdu ki:

"Minnet sâhibinin ihtiyâcını görmek, dostluğun anahtarıdır."

"Kişinin aklı, hilmi ve yumuşaklığı, cömertliği, ayıplarını örter. Her hâlinde doğru olması, onu kuvvetli kılar."

"Allahü teâlânın emrettiği şeylere uy. Kim Allahü teâlânın emirlerine uyarsa, sağlam bir kale içinde hıfz olunmuş korunmuş olur."

"Allahü teâlâ bir kimseye iyilik ile muâmele ederse, ondan kerâmetler zuhûr eder."

"Kalpten riyâ hastalığı, ihlâs; yalan hastalığı ise, doğruluk nûru ile giderilip tedâvî olunur. Kim nefsinin arzu ve isteklerine muhâlefet eder karşı çıkarsa, Allahü teâlâ onu, ünsiyet, dostluk ve muhabbet makâmına kavuşturur."

VELÎ NASIL TANINIR

Bir gün kendisine; "Velî halk içinde nasıl tanınır? Alâmetleri nelerdir?" diye sorulunca, evliyânın, Allahü teâlânın dostlarının alâmetlerini şöyle bildirdi: "Velî, dilinin çok tatlı olması, ahlâkının güzel olması, özür dileyenlerin özrünü kabûl etmesi, ister iyi ister kötü olsun, bütün mahlûkâta tam bir şefkat ve merhametle, acımasıyla anlaşılır."

Ömründe hiç bir kimseyi kırmayan, incitmeyen Ebû Abdullah el-Basrî, en küçük mahluklara bile merhâmet eder, yolda yürürken bir karıncayı bile ezmemeye çok dikkat ederdi. Dünyâya hiç kıymet vermeyen Ebû Abdullah el-Basrî, insanları Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylerin hepsinin dünyâ olduğunu beyân buyurur ve herkese; "Dünyânın oğullarına (dünyâ malı, mevkii, şan, şöhret, para, çocuk vs.) karşı zâhid olmak, onlara kıymet vermeyip terketmek; akıllı kişinin şânındandır. Çünkü onlar kendisini meşgûl eder, Allahü teâlâyı zikirden alıkor. Kendisi, din ve dünyâ işlerinin düzgün olmasını istediği halde, dünyâ oğulları öyle değildir.
http://kitap.ihlas.net.tr/cgi-bin/cgi.exe/evlya/query=*/doc/{@15516}?
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt