Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

"Dünden Bugüne" (1 Kullanıcı)

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
Yusuf aleyhisselâm'ın o meşhur hikayesini herkes bilir. Hani, Firavun Yusuf'u hapse attırmıştı ve öncesinde-sonrasında pekçok olay gelişmişti ya.. Bizim hikâyemizde de var benzer olaylar: Yusuf, Firavun ve Züleyha. Fakat, bunlar artık bizlere çağdaşlar yani, bugündeler ve bu yüzden Bizim Yusuf ile Mrs. Züleyha diyoruz.




Evet, 21. Yüzyıldayız ve bu dünyanın kralı durumundaki Batı, bu hikâyemizde Eski Mısırlıların tabiriyle Efendi Firavun. Diğer kahramanımız Bizim Yusuf ise, Osmanlı ya da Osmanlı'dan kalan halktır. Peki, Yusuf ile Firavun'un yer aldığı sahne Züleyha'sız olur mu? Elbette olmaz.





Peki Züleyha kim bizim hikayemizde? Züleyha, medeniyet ya da uygarlıktır, hikâye özelinde ise Batı uygarlığı ya da Batılı seküler hayat veya modernitedir. Yani Batı'nın görünen câzip yüzüdür. Bu yüzden ona Mrs. Züleyha diyoruz. Gelelim bu çağdaş kahramanlarımızın çağdaş hikâyesine.. Bakalım bizim hikâyemizdeki neler?



Son iki asır içinde (19.-20. Yüzyıllarda) Bizim Yusuf, Yusuf aleyhisselâm gibi köle durumuna düştü ve paylaşıldı efendiler tarafından. Efendi Firavun'un eline düştü yani. Efendi Firavun da eski Firavun gibi zindan hayatı yaşattı bizim Yusuf'a. Batı, bir kâbus gibi çöktü Osmanlı ve evlatlarının üstüne.




Tükendi, perişan hale düştü zindanlarda bizim Yusuf. Tarihî misyonunu tamamladı (Osmanlı asırlarının sonu) diye yorumlayanlar oldu onun bu halini. Yusuf ölmemişti, ancak çağdaş köle statüsünde hayatını devam ettirebilecekti bundan sonra. Çağdaş devlet ya da modern ulus devlet falan dedikleri model tam da sanki bu statü için uydurulmuş isimlerdi.



Evet, 21. Yüzyıldayız ve çağlar sonra insanlık yine Efendi Firavun'un dünyasında.. "Ben sizin tanrınızım!" diye haykırıyordu Yusuf aleyhisselâmın Firavun'u. Şimdiki Efendi Firavun ise benzer şekilde, "Globalleşmee!" diye bağırıyor. "Bu dünyada sadece ben varım!" diyor ve "bütün dünya benim kölem olacaktır!.."



Efendi Firavun kararlıydı. İstediğini yapacaktı ve yapıyordu da. Ne de olsa onun bir Mrs. Züleyha'sı vardı. Ona dünya egemenliği ya da "globalleşme" uğrunda yardım edebilecek iki şeyden biri silah ise diğeri ve en etkilisi Mrs. Züleyha idi. Züleyha onun "hayatı"ydı.



Efendi Firavun çok şanslıydı. Çünkü, "hayatı" Züleyha çok marifetliydi. Daha Efendi Firavun fark etmeden Mrs. Züleyha, bir süredir (18. Yüzyıldan beri) kölelerle (Batı'nın müstemlekeleri) ve köle namzetleriyle (Osmanlı milletleri ve diğer Batı dışı toplumlar) cilveleşmeye başlamış, onları yavaş yavaş baştan çıkarıyordu.



Bu ayartmanın gerçek adı ise, kültürel dejenerasyon ve kimlik yabancılaştırmasıydı. Bilim-teknoloji ve silahların desteğinden sonra Mrs. Züleyha'nın câzibesi sayesinde Batı dışı toplumlar Efendi Firavun'un gönüllü hizmetkârları haline geliyorlardı ve Efendi bu durumu fark ettikten sonra işi daha kolaylaşıyordu. Artık 1-2 asır sonunda "global" Firavun olması önünde hemen hiçbir engel kalmıyordu. Fakat bir dakika, o da ne! Bir İslam engeli vardı sanki! Sanki değil gerçekti bu!




Yusuf'un da kıyısında neşvünemâ bulduğu bu İslamiyet, aslında eski Firavun'un Mısırına hayat vesilesi olan Nil nehriydi bizim bu hikâyemizde. Nil olmasa Mısır olmazdı. Mısır olmasa Firavun da olmazdı. İlginç değil mi "zıtlar kanunu"? Gündüz olduğu için gece var, ya da gündüz çekildiği için gece var, iyilik olduğu için kötülük de var, cennet varsa cehennem de var, meleğin karşısında şeytan var, güzelin karşısında çirkin var..




Ancak, bizim Yusuf'un ülkesine hayat kaynağı olan Nil, artık kurumaya yüz tutmuştu. Ne zaman sonra? Cihanda gürül gürül aktığı ortalama 11 asırdan sonra. Neden böyle olmuştu acaba? Bu soruyu galiba Nil'i insanlığa hayat kaynağı kılan Allah'a sormalı.



Belki de verdiği cevap şudur: "Allah'ın geçmiş milletlere uygulanan yasası budur (Peygamberlere yani İslam'a karşı ikiyüzlülük edenler öldürülürler, tarihten silinirler). Allah'ın yasasını değiştirmeğe imkan bulamazsın" (Kuran-ı Kerim, el-Ahzâb, 62).




Gelelim Züleyha'ya.. Nil'in güzel güzel aktığı Mısır'da verimli ovalarda doğup büyüdü Züleyha. Medeniyet, tıpkı Züleyha gibi çok güzeldi ve Züleyha aslında medeniyetti. Önce Şam'a, sonra Bağdat'a, oradan da Anadolu'ya gelin gitti aslında Züleyha.




Uzun ömrü oldu bu yerlerde. Baş tâcı edildi, çok itibar gördü, yüceldi.. Fakat, o tabiat kanunları var ya, işte onlar işliyordu dünyada. Ve bu kanunlar sınır tanımıyordu. Dünyanın efendilik tâcını bir milletten alıp öbürüne giydiriyordu. Aslında bunu hep yapıyordu, dünya kurulalı beri. Bu sefer de aynı kanun işledi ve krallık Bizim Yusuf'tan alınarak en büyük rakibine verildi:




Efendi Firavun'a, yani modern Batı'ya. Ancak, işin daha da dramatik yanı o ki, sadece tâcını değil Züleyhasını da kaptırdı Firavun'a Bizim Yusuf. 19. Yüzyılda artık ne tâcı ne de Züleyhası vardı Bizim Yusuf'un. Hatta, ülkesinde asırlarca akıp kendisine hayat kaynağı olan Nil bile artık kurumaya yüz tutmuştu.



Hele 20. Yüzyılda hemen hemen kurudu bile denebilirdi Nil için. Çünkü, artık dünyada "global ısınma" vardı ve bu ateş başta Nil olmak üzere bütün nehirleri kurutuyordu. Dolayısıyla da bütün hayat kaynaklarını.. Bu gidişin yakın sonu sanki kıyameti andırıyordu. Fakat bir dakika!



Öyle yok olup kurtulmayı istemek kolay, asıl zor olan kalmak. Koca Nil öyle birkaç asırlık kısa zamanda kurumazdı. Çünkü o, taa Hz. Adem'den beri akıp geliyordu. Gâh gürler gâh kurumaya yüz tutar, fakat kıyamet kopmadığı sürece her büyük rahmetin (Peygamberler) ardından tekrar gürleşir ve akışını sürdürürdü Nil. Zaten tam kuruduğu an, kıyametin vakti demekti.



Çok şükür ki Nil kurumadı ve bizim Yusuf'un yaşaması için cılız da olsa akışına devam ediyordu şimdi. Fakat, bir itirazı olan yok mu bu "global ısınma" kavramına diye soruldu. Efendi Firavun'un Tanrıya meydan okuduğu bir dünyanın, ateşten şeytanları bile eriten ateşine siz nasıl "global ısınma" dersiniz?




İnsanlar zayıf yaratılışlı olabilir fakat hepsi aptal olamazdı. Dolayısıyla bu büyük yalana inanamazlardı. İnsanlar, asıl ısınmanın, asıl yangının insanlığın ciğerlerinde olduğu gerçeğini görmüyorlar mıydı?

 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
Eğer, dünyayı saran "global ateş"in altında insanlık bronzlaşmaya yatıyorsa ve kendisini kıyamete sürükleyen "çağdaş ilerleme" gemisine biniyorsa o zaman bu durumun Hz. Âdem ile Havva'nın imtihanına benzediğinde şüphe yoktu.




Onlar da alçak ve aşağılık bir dünyaya fırlatılacaklarını belki bilmiyorlardı fakat, Allah'ın gazâbını çekeceklerini bildikleri halde şeytana kanmışlardı ve "sonuna kadar sınırsız zevk" düşüncesiyle hareket etmişlerdi. Aslında, onların cennet hayatının en "zevkli" safhası olmuştu yasak zevki tattıkları anlar. Fakat, zirve inişin başladığı yer olmuş ve "zevk"in doruğa ulaştığı noktadan sonra çok hızlı bir düşüş başlamıştı Âdem-Havva çiftinin hayatında, taa dünya'ya kadar.





Şimdi, Züleyha'yı ele geçiren Efendi Firavun, artık yaşlanmış ve çirkinleşmiş olan Züleyha'yı makyajlayarak kendi oluşturduğu "modern dünyanın artisti" haline getirdi. Güzele bakmayan insan mı olurdu? Artık bütün insanların gözü güzelleştirilmiş artist Mrs. Züleyha'daydı.




Artist Mrs. Züleyha'yı televizyonlar, sinemalar ve internette hergün milyonlarca hayranları izliyordu artık. Efendi Firavun Batı'nın bütün sermayesi Mrs. Züleyha olmuştu sanki. Heryerde onu pazarlıyor, gıdasını ve gücünü onun büyüsüyle uyuşturduğu toplumlardan onu kullanarak sağlıyordu..




Eski efendisi ve ülkesinden zorla kopartılan Züleyha ise, gittiği yeni ülkesinde ve yeni efendisiyle şeytana uyan bir Havva olmuştu. "Zevk"in en büyüğünü sınırsız ve sorumsuzca tatmak isteyenlerin şeytanı olmuştu sanki. Diğer taraftan, Mrs. Züleyha'dan kendini sakınan Bizim Yusuflar yok değildi bu modern dünyada. Peki kimdi bunlar?




Onlar, Mrs. Züleyha'nın ateşinin kuruttuğu Nil'in cılız sularından ölmeyecek kadar birkaç yudum içebilen küçük bazı topluluklardı. Onlara "cemaat" deniyordu eskiden. Ya şimdi? Şimdi, artık onlar da Mrs. Züleyha'dan gözlerini ayıramaz olmuşlardı. Mrs. Züleyha ile birlikte yaşamanın hazzından eriyenlerin hemen peşinden gidiyorlardı onlar da şimdilerde..




"Çağın gereği" bahanelerle "cemaatler" de Mrs. Züleyha'nın hayran kitlesine entegre olmuştu nerdeyse.. Ama ne yapabilirlerdi ki başka? Bir defa Mrs. Züleyha çok güzel ve câzibeliydi. Modern dünyanın gözdesi Mrs. Züleyha, artık sadece artist veya manken değildi.. Aynı zamanda bol mani, lüks arabaydı, "lüküs hayat"tı, "özgürlük"tü, "zevk"in sembolüydü Mrs. Züleyha.




Bütün bu güzelliklerini görüp de ona âşık olmayacak babayiğit Yusuflar çok az bulunurdu. Züleyha'nın aşkı artık bütün dünyayı sarıyordu. Herkes ona âşıktı.. Tatmin olmasalar da bütün insanları onun aşkı teselli ediyordu. Onun aşkıyla sarhoş olmadan yaşamak boş bir hayat sayılıyordu artık.




Yusuf aleyhisselâm Züleyha'nın arzularına karşı koymuş, ona hâyır! demişti. "Âhir Zaman"da Bizim Yusuflardan da direnenler oldu Mrs. Züleyha'ya. Yusuf aleyhisselâm gibi Züleyha ile aynı ortamda bulunmak zorunda kalsalar bile karşı koydular Mrs. Züleyha'nın arzularına. Hâlen de direnen Bizim Yusuflar vardı Mrs. Züleyha'ya.




Fakat, Mrs. Züleyha hayatının en çekici günlerini yaşıyordu bugünlerde. Eşsiz bir makyajla hergün güzelleştiriyordu kendisini. Güzelliğini korumak için her türlü rejim ve ayrobikleri yapıyordu. Her yıl yeni model arabalar ve elbiselerle lüks villalarda insanların ağzını sulandırıyordu..




Zavallı Bizim Yusuf.. Hayatı ne kadar da zordu. Çünkü, karşısında azgın bir Mrs. Züleyha ve onun arkasında da Efendi Firavun vardı. Direnmesi çok zordu. Üstelik, direnmesi artık suç sayılıyordu! Sen nasıl bir emperyal kadının arzularına direnirsin diyerek Bizim Yusuf'u cezalandırıyorlardı.





Onu, modern dünyanın Mrs. Züleyha nimetine karşı nankörlük eden bir terörist ilan ediyorlardı. Zindanlara tıkıp gününü gösteriyorlardı. Öyle ya.. Uyum sağlayıp kuzu kuzu kendisinden bekleneni yapması gerekirken.. Fakat, o da ne! Tam Yusuf'u idam edecekler diye beklerken, "ona ihtiyacımız var" demezler mi!




Eski Firavun da Yusuf aleyhisselâma muhtaç olmuştu.

Gördüğü korkunç rüyayı kimse yorumlayamayınca huzuru kaçmış ve Yusuf'u çağırtmıştı zindandan. Sonuçta ancak Yusuf'un yardımıyla ülkesini, halkını ve istikbalini kurtarabilmişti. Yusuf olmasaydı bolluğun sonu kuraklık ve felâket olacaktı. Belki de Mısır halkı yok olacaktı.



Bir de Bizim Yusuf'un haline bakalım. Gerçekten acınacak durumdaydı. Zindanda diğer esirlerle birlikte yaşıyordu. İyi-kötü, hırlı-hırsız her türlü aşağılık ya da aşağılanmış insanlarla birarada aynı konumdaydı.. Fakat, Bizim Yusuf'a muhtaç duruma düşen Efendi Firavun, onu zindandan çıkartıp geleceği hakkında gördüğü kâbusları yorumlatmak istiyordu.




2002 Yılı sonunda nihayet Bizim Yusuf zindandan çıkartılıyor ve beş yıl boyunca Efendi Firavun'un huzurunda onun rüyasını yorumluyordu. Aslında Bizim Yusuf, doğal olarak zindandan kurtulup huzurlu bir hayat yaşamak istiyordu her insan gibi. Efendi Firavun da bunun farkındaydı.

Bu yüzden, rüya yorumunu beğenmiş olmalı ki, bir anda Bizim Yusuf'a muhtaç olduğu gerçeğiyle yüzyüze kalıyor ve Bizim Yusuf'un kendi yanında bulunmasını istiyordu.



Efendi Firavun'un "AB" adlı sarayı dillere destandı. Aslında Bizim Yusuf'un da o sarayda yaşama isteği yok değildi. Zaten bir süredir dedeleri de o saraya kabul edilmek yolunda çaba sarf etmişlerdi.

Baştan istememesine rağmen sonunda kendisi de o sarayın dışında kalarak huzur bulamayacağına inanmıştı ve bu inançla Efendi Firavun'un rüyasını daha bir hırsla yorumluyordu.





Ancak, "AB" sarayına girmenin de "koşulları" vardı. Öyle zindandan çıkartılan her köle o saraya giremezdi. Önce kendisini ispatlamalıydı, hak etmeliydi saltanatın gölgesinde yaşamayı. 2002'den 2007'ye kadar geçen sürede Bizim Yusuf, saraya kabul edilme hülyasıyla "koşullar"ı yerine getirmeye çalışmıştı.



Ancak, ne kadar çabalasa da işler istediği gibi gitmiyordu. Yıllarca kürek çekiyor fakat, dönüp geriye baktığında ancak bir arpa boyu yol aldığını görüyordu. Ne var ki, durumun vahameti onu yolundan alıkoymuyor, işine daha bir hırsla sarılıyordu Bizim Yusuf..



Zindanda iken, muhâfızların önüne attığı bir parça ekmekle yaşıyordu Bizim Yusuf. Şimdi ise, Efendi Firavun'un lütfedip verdiği dolarlarla sürdürüyor hayatını. Fakat, Bizim Yusuf'un bu halini görenler, bunu iyiye mi yoksa kötüye mi yormalı bilemiyorlardı. İyiye yormak isteyenler için bazı dayanak noktaları bulmak zor değildi.




Ne de olsa Bizim Yusuf artık zindan mahkumu değil, Efendi Firavun'un "AB" sarayına alınma umuduyla hazırlanma safhasında olan biriydi ve belki de bundan sonra Yusuf aleyhisselâmın Mısır sarayında yetkili ve etkili biri olması gibi ona da böyle bir statü nasip olabilirdi. Eğer iyimsercilerin bu tahmini doğru çıkarsa, o zaman Efendi Firavun'un halkını ve istikbalini kurtaracak adam Bizim Yusuf olacak demekti.




Bizim Yusuf'un halini kötüye yoranlar da yok değildi. Diyorlardı ki, ya Bizim Yusuf Mrs. Züleyha'ya direnemeyip kendini teslim ederse? Ya da saraya alınmanın ve makam görmenin sarhoş edici etkisiyle Mrs. Züleyha'ya teslim olursa? Çünkü, Mrs. Züleyha'ya teslim olan Bizim Yusuflar az değildi, teslim olmayanlar azınlıktaydı.




Züleyha'ya direnen Yusuf aleyhisselâm'ın gömleği arkadan yırtılmıştı. Çünkü, Yusuf'u arzulayan Züleyha, kendisini reddeden Yusuf'u gömleğinden tutup kendisine çekmeye çalışmıştı. Sonra ne olmuştu? Haklı olduğu halde haksız sayılan ve bu yüzden zindanlara düşen Yusuf, daha sonra Firavun'un çaresiz duruma düşmesinin getirdiği fırsatı iyi değerlendirerek hem kendisini, hem insanları ve hem de Mısır'ın istikbalini kurtarmağa vesile kılınmıştı.




Azınlıkta kalan ve direnen Bizim Yusuf'un gömleği ise paramparçaydı! Çünkü, Mrs. Züleyha eski Züleyha değildi artık, ondan çok daha güçlüydü. Tuttu mu sadece gömleğini yırtmıyor, adamı parçalıyordu! Ülkesiyle-kimliğiyle paramparça bir adam haline düşürüyordu. 1900'lü Yılların ortalarına kadar gerçekleşmişti bu parçalanma.




Ancak, iki "dünya savaşı" kâbusunun ardından Bizim Yusuf'a Efendi Firavun'dan haber gelmişti: "Hazırlan ve huzuruma gel!" Apar topar alındı zindandan Bizim Yusuf. Ve.. ve.. Hazırlanıyor ve hâlen bekliyor huzura kabul edilmek için..



Aslında bu hazırlık safhası oldukça uzun sürmüştü. Bunun sebebi ise, zindanda Bizim Yusuf'a eziyet eden zinde muhâfızlar olmalıydı. Bu zinde muhâfızlar, Bizim Yusuf'un "saray"dan ilgi görmesine inanamıyor ve "saray"dan, "çabuk, tartaklamadan getirin onu!" benzeri emirler geldikçe çileden çıkıyorlardı. Hatta, Bizim Yusuf'a ilgi gösteren Efendi Firavun'a karşı, Bizim Yusuf'u tekrar zindana tıkmak için "darbe" yapmayı bile istiyorlardı zinde muhâfızlar.




Fakat, Efendi Firavun'un hışmından çok çekinen başmuhâfız, adamlarına dairesini kapatmıştı. Artık Bizim Yusuf zindana tıkılamazdı. Çünkü, Efendi Firavun'un ona ihtiyacı vardı ve o şimdi "ikbal"in eşiğindeydi. "Huzur"a kabul edilecek ve bütün dertleri bitecekti..


"Saray"da Bizim Yusuf'u bekleyen Efendi Firavun ile Mrs. Züleyha ise, onun sayesinde halkının ve ülkesinin istikbalini kurtaracaklarına inanıyorlardı. Dahası bunu bir zorunluluk olarak hissediyorlardı.




Bu arada, Nil nehri üzerindeki "global ısınma" baskısı olanca şiddetiyle sürüyordu. Belki de kuruyacaktı bu gidişle.



Bir yanda yaşamak için Nil'e mahkum Yusuf ve dünyası, diğer yanda Efendi Firavun ile Mrs. Züleyhası. Kim demiş tarih tekerrürden ibaret değildir diye? İşte tarihin tam içindeyiz. Yusuf ile Züleyha hikâyesinin içinde.. İşin tuhaf yanı o ki, hikâyeler mâzîde olur ve ancak uzunca bir süre sonra anlatıldığında hikâye vasfını alır. Bizim hikâye ise hem çok eski hem de çok yeni.. Ve hâlen de devam ediyor.




Dünya döndükçe de devam edecek taa kıyamete kadar. Bizim Yusuf "kabul"e hazırlanıyor ve Efendi Firavun'un zinde muhâfızları bunu hazmedemiyor. Halk da kenarda bekleşiyor, olanları biraz uzaktan izliyor.

Fakat, hikâyenin bu karesinde çok ilginç bir durum var ki, o da, Bizim Yusuf'un zindan arkadaşları yani çağdaş Yusuflar, yeni güzel günlerin gelmesi umuduyla kenarda bekleşir ve hazırlanırlarken, gözleri bir yandan Mrs. Züleyha'daydı!




İşte bu çok tehlikeliydi kendileri için. Çünkü, Mrs. Züleyha onları kolayca kendine çekebilir ve ayartabilirdi. Oysa direnmeli değiller miydi Mrs. Züleyha'ya?


Mrs. Züleyha'nın gözü ise hâlâ Bizim Yusuf'taydı. Mısır Firavun'unun Züleyha'sı sonradan imana gelmiş ve Yusuf aleyhisselâma tâbi olmuştu. Acaba çağdaş Züleyha yani bizim Mrs. Züleyha da imana gelir mi, ne dersiniz?



Sonuçta, ya Bizim Yusuf "saray"da başvezir olup dünyanın kaderinde etkili olacaktı ve Mrs. Züleyha imana gelecekti. Ya da Bizim Yusuf başaramayacak ve Mısır helâk olacaktı.


Yani kıyamet kopacaktı. Güncel olayların gidişâtı hangi yöne götürüyor acaba insanlığı?
 

gülnisa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2008
Mesajlar
11,851
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
50
selamunaleykum
emeğıne sağlık
o kadar cok ınce noktalar var kı burda
ben son kısmınıyla ılgılıyazmak ısterım
gidişatımız
evet gidişatımızı allah hayırlı etsın ınşaallah dıyorum oncelıkle
amin
günümüze bağdaştırdığımızda ınsanoğlunun değer yargılarını yok olduğunu düşünüyorum
kı kendı ülkemızde bızde
bu durumda bazı teknolojık ıletışım araçları gundeme gelıyor
mesle abızler neden burdayım neden bu sıtedeyız
cok basıt aslında manevıyata cok onem verdığımız ve paylaşmak ıstedığımız ıcın
bu doğrultuda şu var kı
demek kı
bazı kışerler ggidişat dediğimiz yolu doğru yola sev edebılıtro tabıı kı allah ın ıznıyle
ınşaallah bu kışlerle coğalır dıoyrum
kuçuk bır yorum ekledım
allaha emanet olun
cok mutlu olun
 

Gök Kubbe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ara 2008
Mesajlar
3,422
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
selamun aleyküm çok uzun ama bir o kadar da güzel bir paylaşım emeğine sağlık kardeş allah razı olsun.....::)
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
selamunaleykum
emeğıne sağlık
o kadar cok ınce noktalar var kı burda
ben son kısmınıyla ılgılıyazmak ısterım
gidişatımız
evet gidişatımızı allah hayırlı etsın ınşaallah dıyorum oncelıkle
amin
günümüze bağdaştırdığımızda ınsanoğlunun değer yargılarını yok olduğunu düşünüyorum
kı kendı ülkemızde bızde
bu durumda bazı teknolojık ıletışım araçları gundeme gelıyor
mesle abızler neden burdayım neden bu sıtedeyız
cok basıt aslında manevıyata cok onem verdığımız ve paylaşmak ıstedığımız ıcın
bu doğrultuda şu var kı
demek kı
bazı kışerler ggidişat dediğimiz yolu doğru yola sev edebılıtro tabıı kı allah ın ıznıyle
ınşaallah bu kışlerle coğalır dıoyrum
kuçuk bır yorum ekledım
allaha emanet olun
cok mutlu olun










Aleyküm Selam Kardeşim.
Katkı ve yorumlarından dolayı Teşekkür ederim.
Selam ve dua ile...
Allah'a emanet olunuz.
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
Selam ve dua ile....
ALLAH'a emanet olunuz



imza.gif

"idrak'ın yüceliğine eremiyorsanız,
inkar'ın basitliğinden sıyrılınız"
B)
 

katrenur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 May 2009
Mesajlar
113
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
MS Züleyhanın imana gelmesi çok uzak bir hayal . Bence Bizim yusuf ise baş vezirlik hayalinden kurtulup saraya kral olmalı. Bu çağdaş masalda her halukarda biz insan oğlu kaybediyoruz. Nil asla kurumaz (işin ucunda RABBİM var).Burda birde mesih olmalı bence Yoksa vardıda ben mi kaçırdım?O zaman tam bir ahir zaman masalı olur ..Bunlar benim yakalayabildiklerim. Sürükleyici ,güzel bir okadar düşündürücü bir yazıydı . RABBİME emanetle..
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
MS Züleyhanın imana gelmesi çok uzak bir hayal . Bence Bizim yusuf ise baş vezirlik hayalinden kurtulup saraya kral olmalı. Bu çağdaş masalda her halukarda biz insan oğlu kaybediyoruz. Nil asla kurumaz (işin ucunda RABBİM var).Burda birde mesih olmalı bence Yoksa vardıda ben mi kaçırdım?O zaman tam bir ahir zaman masalı olur ..Bunlar benim yakalayabildiklerim. Sürükleyici ,güzel bir okadar düşündürücü bir yazıydı . RABBİME emanetle..







A'lamenittebeğalhüda.
Selam ve dua ile...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt