nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Sen yoktun sevgili,
Din ,tekbirle-selam arasında sıkıştı…
Müslümanlar önce izanlarını sonra izzetlerini kaybettiler… İzzetlerini ALLAH’tan aldıklarını ne çabuk unuttular…
Duha
“Kimsesiz odalarda alıp ellerimin arasına başımı ağlasam,kendi halimle birlikte tüm insanlığın haline…
Doyasıya ağlasam,akan gözyaşlarımla yıkasam günahla kirlenen ellerimi,arınsam günahlarımdan,soyunsam benliğin en korkunç maskelerinden…
Bulsam özümü…” *
Ne çok zaman geçti…
Ne çok “gecelere katran düştü…”
Aydınlığa dair ne çok kasemler edildi ve bozuldu…
Ne çok Tur’lar kalktı insanlığın üstüne…
Ve dediği gibi: İnsan ne çok nankördü…
Paraya taptı,zora taptı,kadına taptı,dağa taptı,aya taptı,partiye taptı,geceye taptı,içkiye taptı, “idda”ya taptı,mala taptı,çocuğa taptı…Aydınlığın içini oydu güneşe taptı…
Ama ne İbrahim(a.s) ‘mı , ne de Ebu Leheb’i bilmedi…
Şefkatli olmadı insan…Sevmedi…Merhamet göstermedi merhamet isteyene…Somurttu,burun eğdi,duymamazlıktan geldi…
Ama Abese’yi hiç okumadı…
Kadınlar çocuklar doğurdu,çocuklara en güzel elbiseler alındı.Onların geleceklerine dair fonlar oluşturuldu,planlar yapıldı.Paralı okullara,dershanelere gönderildi çocuklar…En güzel evler alındı,en güzel ve zengin eşlere layık görüldü o çocuklar…
Ama insan ne İmran’nın kızını ne de İsmail(a.s)’mı bir daha yetiştiremedi…
Teşhisler koyuldu,sorunlar bulundu,nedenler açıklandı,belağatlı konuşmalar yapıldı…Adamlar ağladı,kadınlar ağladı,çocuklar ağlatıldı…
Ama kimse birleşmedi,birleşmeye yanaşmadı…
Herkes kendince yemin etti,kandırdı kendi dev aynasında kendini…
“Ben” dedi… “Ben yetiştireceğim o diriliş neslini…”
Ama “O neslin” “bizde” gizli olduğunu bilemedi,görmedi,göremedi…
Mahkemeye gidildi,avukatlar tutuldu,şahitler getirildi…Başlar açıldı,açtırıldı…Mirasın özüyle oynandı…Zina suç sayılmadı…
Adalet gitti ,AİHM geldi…Namus yenildi,Belam kazandı…Can düştü,Haman kalktı…
Aman Kur’an hakkıyla okunmadı…
Kur’an, insanı okumadı,okutulmadı,şekillendirmedi insanı,şekillendiremedi…Çünkü insan çok nankördü…
Şimdi bir muhasebe anındayız yine…Her zamanki gibi…Kırık aynamızdan kendimize bakmaktayız…
Çok özledik belki…Çok özledik memleketimizi yani Cenneti…Ne çok gurbetteymişiz meğer….Ne çok özlemişiz asıl vatanımızı … Kovulma sebebimiz kendimiz olsak da…
Ve ben ne çok özlemişim seni ,sevgili…
Sen yoktun sevgili,
Din ,tekbirle-selam arasında sıkıştı…
Müslümanlar önce izanlarını sonra izzetlerini kaybettiler… İzzetlerini ALLAH’tan aldıklarını ne çabuk unuttular…
Yoktun,senin sevgilin Ebu Zer de yoktu…
İnsanlar lükse düştü,markaların peşine düştü,partilerin şağşağlı yalanlarının ardına düştü…
Ama insanların çoğu Kur’an’ı hayata hakim kılmanın peşine düşmedi…
Fetvalar çıktı, ayakların altında olan faize girildi,krediler kullanıldı yokluğunda…
Koca gökdelenler yükseldi iskeletleri görünen Etiyopyalı çocukların sırtında…
Yoktun,en masuma,en safa dokundular…Köylümün berraklığını çaldılar.Kızlarımızı pop starlarla kandırıp ,erkeklerimizi değiştirip hiçleştirdiler…
Yoktun,sen de kaçtın…Sen de arkana bakmadan çekip gittin ,belki haklıydın ama gitmemeliydin…
Bilmedin,bilemedin…Yokluğun ebedi ateşti çünkü…
Şimdi Şeyhin şikayeti gibi şikayet ediyorum seni Rabbe…
“Sana aşığım,sana muhtacım…Ekmeğe ve suya ne kadar muhtaçsam sana da o kadar muhtacım …”** Bunları da biliyorum…
Ama seni şikayet ediyorum,artık gel diye…
Sevgili!
Sevgilim!
Ey canım!
Özgürlük!
Artık gel ve kurtar beni gurbetten…
Kurtar beni “sana gurbet olacak yarınlardan”…
Gel Ey Özgürlük…Artık gel…
Seni bekleyenler,sana susamışlar,seninle anlamlanacaklar,seni kendilerinden çok sevenler var…
Gel artık ve yıka kirlenmiş bedenlerimizi ve ruhlarımızı…
“Bir çıkarıversin akıncıların aslanı kılıcını kınından…İşte o zaman kurtulur ülkeler helak olmaktan…
Fakat kaçmak ,kaytarmak ahlak olursa bizlere helak oluruz işte o zaman...”***
Din ,tekbirle-selam arasında sıkıştı…
Müslümanlar önce izanlarını sonra izzetlerini kaybettiler… İzzetlerini ALLAH’tan aldıklarını ne çabuk unuttular…
Duha
“Kimsesiz odalarda alıp ellerimin arasına başımı ağlasam,kendi halimle birlikte tüm insanlığın haline…
Doyasıya ağlasam,akan gözyaşlarımla yıkasam günahla kirlenen ellerimi,arınsam günahlarımdan,soyunsam benliğin en korkunç maskelerinden…
Bulsam özümü…” *
Ne çok zaman geçti…
Ne çok “gecelere katran düştü…”
Aydınlığa dair ne çok kasemler edildi ve bozuldu…
Ne çok Tur’lar kalktı insanlığın üstüne…
Ve dediği gibi: İnsan ne çok nankördü…
Paraya taptı,zora taptı,kadına taptı,dağa taptı,aya taptı,partiye taptı,geceye taptı,içkiye taptı, “idda”ya taptı,mala taptı,çocuğa taptı…Aydınlığın içini oydu güneşe taptı…
Ama ne İbrahim(a.s) ‘mı , ne de Ebu Leheb’i bilmedi…
Şefkatli olmadı insan…Sevmedi…Merhamet göstermedi merhamet isteyene…Somurttu,burun eğdi,duymamazlıktan geldi…
Ama Abese’yi hiç okumadı…
Kadınlar çocuklar doğurdu,çocuklara en güzel elbiseler alındı.Onların geleceklerine dair fonlar oluşturuldu,planlar yapıldı.Paralı okullara,dershanelere gönderildi çocuklar…En güzel evler alındı,en güzel ve zengin eşlere layık görüldü o çocuklar…
Ama insan ne İmran’nın kızını ne de İsmail(a.s)’mı bir daha yetiştiremedi…
Teşhisler koyuldu,sorunlar bulundu,nedenler açıklandı,belağatlı konuşmalar yapıldı…Adamlar ağladı,kadınlar ağladı,çocuklar ağlatıldı…
Ama kimse birleşmedi,birleşmeye yanaşmadı…
Herkes kendince yemin etti,kandırdı kendi dev aynasında kendini…
“Ben” dedi… “Ben yetiştireceğim o diriliş neslini…”
Ama “O neslin” “bizde” gizli olduğunu bilemedi,görmedi,göremedi…
Mahkemeye gidildi,avukatlar tutuldu,şahitler getirildi…Başlar açıldı,açtırıldı…Mirasın özüyle oynandı…Zina suç sayılmadı…
Adalet gitti ,AİHM geldi…Namus yenildi,Belam kazandı…Can düştü,Haman kalktı…
Aman Kur’an hakkıyla okunmadı…
Kur’an, insanı okumadı,okutulmadı,şekillendirmedi insanı,şekillendiremedi…Çünkü insan çok nankördü…
Şimdi bir muhasebe anındayız yine…Her zamanki gibi…Kırık aynamızdan kendimize bakmaktayız…
Çok özledik belki…Çok özledik memleketimizi yani Cenneti…Ne çok gurbetteymişiz meğer….Ne çok özlemişiz asıl vatanımızı … Kovulma sebebimiz kendimiz olsak da…
Ve ben ne çok özlemişim seni ,sevgili…
Sen yoktun sevgili,
Din ,tekbirle-selam arasında sıkıştı…
Müslümanlar önce izanlarını sonra izzetlerini kaybettiler… İzzetlerini ALLAH’tan aldıklarını ne çabuk unuttular…
Yoktun,senin sevgilin Ebu Zer de yoktu…
İnsanlar lükse düştü,markaların peşine düştü,partilerin şağşağlı yalanlarının ardına düştü…
Ama insanların çoğu Kur’an’ı hayata hakim kılmanın peşine düşmedi…
Fetvalar çıktı, ayakların altında olan faize girildi,krediler kullanıldı yokluğunda…
Koca gökdelenler yükseldi iskeletleri görünen Etiyopyalı çocukların sırtında…
Yoktun,en masuma,en safa dokundular…Köylümün berraklığını çaldılar.Kızlarımızı pop starlarla kandırıp ,erkeklerimizi değiştirip hiçleştirdiler…
Yoktun,sen de kaçtın…Sen de arkana bakmadan çekip gittin ,belki haklıydın ama gitmemeliydin…
Bilmedin,bilemedin…Yokluğun ebedi ateşti çünkü…
Şimdi Şeyhin şikayeti gibi şikayet ediyorum seni Rabbe…
“Sana aşığım,sana muhtacım…Ekmeğe ve suya ne kadar muhtaçsam sana da o kadar muhtacım …”** Bunları da biliyorum…
Ama seni şikayet ediyorum,artık gel diye…
Sevgili!
Sevgilim!
Ey canım!
Özgürlük!
Artık gel ve kurtar beni gurbetten…
Kurtar beni “sana gurbet olacak yarınlardan”…
Gel Ey Özgürlük…Artık gel…
Seni bekleyenler,sana susamışlar,seninle anlamlanacaklar,seni kendilerinden çok sevenler var…
Gel artık ve yıka kirlenmiş bedenlerimizi ve ruhlarımızı…
“Bir çıkarıversin akıncıların aslanı kılıcını kınından…İşte o zaman kurtulur ülkeler helak olmaktan…
Fakat kaçmak ,kaytarmak ahlak olursa bizlere helak oluruz işte o zaman...”***