Elif Karaçivi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 21 Eyl 2007
- Mesajlar
- 20
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 39
'' Eğer desen: < Bir çok defa dua ediyorum, kabul olmuyor. Halbuki ayette denildiği gibi ' Her duaya cevap var.' ifade ediliyor.>
Elcevap : Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek; Cenab-ı Hakkın hikmetine tabidir.
Mesela hasta bir çocuk çağırır:
-< Ya hekim! Bana bak.>
Hekim:
- < Lebbeyk> der. < Ne istersin cevap ver? >
Çocuk:
- < Şu ilacı ver bana. > der. Hekim ise, ya aynen istediğini verir, yahut onun maslatına binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez.
İşte Cenab-ı Hak; Hakim-i Mutlak, hazır, nazır olduğu için, abdin duasına cevap verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzuru ile ve cevabı ile ünsiyete çevirir. Fakat, insanın hevaperestane ve heveskarane tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbaniyyenin iktizasiyle; ya matlubunu veya daha evlasını verir, veya hiç vermez.
Hem, dua bir ubudiyettir. Ubudiyet ise: Semeratı, uhreviyyedir. Dünyevi maksatlar ise: O nevi dua ve ibadetin vakitleridir. O maksatlar, gayeleri değil.... ''
Bediüzzaman Said-i Nurs-i (r a)
B]