Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dua kaderi değiştirir mi? (1 Kullanıcı)

yakamoz1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Haz 2007
Mesajlar
18
Tepki puanı
0
Puanları
0
Dua-kader tartışmalarıyla ilgili kuşatıcı bir yaklaşım: "Dua geleceğimizi değiştirir. Geleceğin değişmesi kader bilgisinin değişmesi anlamına gelmez."
Dua kaderi değiştirir mi?


Kader Allahın bilgisidir, ezelidir, zaman ve mekân dışıdır. Kader bilgisi evren doğmadan da, kıyamette de sonsuzlukta da aynen var olacak. Kaderden kastımız, evrenin yaradılışından cennet cehennem yolculuğuna kadar tüm zaman-mekân akışını içeren olacaklar bilgisidir.
Kaderi anlamadan bu soru sorulamaz. Kader, yani Allahın bilgisi değişmez. Allah sonradan düşünmemiş, sonradan algılamamış, sonradan öğrenmemiştir. Tüm sonradanlıklar eksiklikten doğar ki, Allahın bilgisi, kudreti, iradesi mutlaktır. Allahın zamansız-mekânsız zatı için öncelik, sonralık imkânsızdır. Allah sadece tecellisiyle önceden ve sonradandır, zatıyla değil. Zatının önceliği sonralığı imkânsız olanın bilgisinin önceliği sonralığı da imkânsızdır.

Böyle düşününce, yeni bir soru geliyor. Kader bilgisi değişmeyecekse, geleceğim de değişmeyeceğine göre neden çalışayım veya benim suçum ne? Bu soru da bir mantık oyunudur.

Ne değişmeyecek? Siz Allahın bilgisini mi biliyorsunuz? Yani kötü bir gelecek yaşayacağınızı biliyor da, bunu mu değiştiremeyeceğinizi varsayıyorsunuz? Bilmediğiniz-bilemeyeceğiniz bir geleceği değiştirmekten nasıl söz edebilirsiniz?

Tamam da, Allah önceden biliyor ya, belli ya… O hayalen ve mantıken bildiğimiz belli olan şey…

Bu sözde de sorun var: Allah’ın bir şeyi önceden bilmesinden söz edilemez; çünkü O evvel-ahir, zahir-batın olarak tecellisiyle tüm âlemi kuşatan, zatıyla zaman-mekân dışı bir varlıktır. O ne önceden bilir, ne de sonradan, o uzay-zamanın dışından bilir. Sorunumuz, uzay-zamana kilitli mantığımızın bu durumu anlayamaması, ısrarla Allah’ı zamanın içine çekip önceye, sonraya kaydırmaya çalışmasıdır. Balık suyu anlamaz, evrenin sadece varlığına tanıklık eden, yokluğunu ancak küçük yok oluşlarla kıyaslayarak ve hayalen tahmin edebilir.

Mantığın anlamadığı bu durumu açıklamak için küçük bir ışık sunacağım –ki detaylı tartışmasını Sonsuzluk Yolculuğu kitabımda yaptım: Allah öyle bir kudrettir ki, O bir şey irade ederse, sadece “ol der ve hemen olur.” Bu açıdan aslında tüm evreni irade etmiş, evren de olmuştur. Hem de tüm evren ve birden ve zamansızlığın içerisinde yaşanan zaman formunda… Bu ol deyip olması, Allahın varlığına göredir; bize göre ise “o bir anda olan” hala olup gidiyor, çünkü aslı bir an olan şey dev bir uzay-zaman akışıdır.

Bunu da anlatabilmek için küçük bir mantık paylaşacağım: Allah öyle bir kudrettir ki, zamansızlık içinde bir anın uzay-zamanını yaratır ve o bir anlık uzay-zamanın içerisine milyarlarca yıl sığdırır; o yılların bir köşesine de farklı uzay-zamanlar yerleştirir. Nihai balonun zamanı bir an, içindeki ise milyarlarca yıldır. Bir anlık dış balon söndüğünde, içinde aynı anda milyarlarca yıl yaşamış balon da ömrünü tamamlamış, onunla birlikte sönmüştür.

Zaman sanıldığı gibi evren ötesi bir sabite dayandırılabilecek bir ölçü değildir. Bir evren düzeyindeki göz açıp kapama süresinde, öteki evrende binlerce yıl yaşanabilir. Bu farklılığa yol açan, mekânın en derindeki tekrarlanma-değişim hızıdır. Zaman algısı da, zaten olay kesitlerinin bilinçte algılanma yoğunluğuna göre oluşur. Bu evrende zamanı belirleyen, maddeyi oluşturan ışığın hızıdır ve bu hız değiştiğinde bilimsel zamanlar değişir; farkındalık değiştiğinde de algılanan zamanlar değişir. Mekân yoksa zaman da yok olur. Mekânsız bir varlığın bir saniyesinden söz edilemez.

Ruhu anladıkça, farklı zamanların tek bir bilincin şimdi zamanında nasıl toplanabildiğini daha net hissedebiliyoruz. Ruh sayesinde insan asırlar öncesinin gerçeğini asırlar sonrasının hayaliyle, şu andaki mekândaki verileri, dünyanın pek çok mekânındaki verileriyle tek bir idrakte birleştirebiliyor. Hepsini şu andaki bilinçte yaşayabiliyor. Ruh madde zindanında hapsolduğu halde geçmiş geleceği bu kadar yaklaştırabiliyorsa, bir de mutlak bağımsızlığını hayal edin.

Bu kadarcık bilgi yetmeyecek biliyorum.. Belirttiğim kitaba başvurabilirsiniz. Şunu söyleyeceğim bu bağlamda: Kaderin bu muhteşem derinliğini anlamadan kaderden söz etmek, kaderle ilgili tartışmalar yapmak insanı mantıklı ve ikna edici bir sonuca ulaştırmaz.

Dönelim soruya… İşte bir anın içindeki bu uzun serüvenli uzay-zamandaki insanın geleceğinde duasının büyük rolü vardır. Allahın ezeliyetten bildiği, sizin yarın, ötekinin bin yıl sonra ne isteyeceğidir. Bu açıdan duanın kaderi değiştirmesi değil, duanın ilahi kabul üzerinden kaderi biçimlendirmesi demek anlamlıdır. Peygamberimiz (asm) duanın geçmişe ve geleceğe etkileri olduğunu söylerken bu anlamı ifade etmiştir. Geçmişteki günahlarınızın affedilmesine, bu yolla da kötü geçmişin yol açacağı gelecekteki musibetlerin temizlenmesine vesile olması yani..

Buradaki değişme de, bu aşaması itibariyle ezeli kader değildir. Şu kast ediliyor: Kader Allahın olacaklara dair bilgisidir, ama bu olacaklar serüveni kuralsız, ilkesiz, şartsız seçilmemiştir. Bunlara, kaderi, yani nihai ilahi seçimi-iradeyi biçimlendiren ilahi ilkeler diyelim… Peygamberimiz (asm) ve Kuran bunları açıklıyor.. Şükürsüz fakirleşir, anne-babaya isyan edenin bereketi, ömrü azalır vs. İlahi ilkeler açısından, geçmişte yaptıklarımız, gelecekte başımıza gelmesi gereken bir dizi alternatifler oluşturur. Biz bugünü değiştirdikçe gelecekteki alternatifleri de bize emrettiği ilkelerine göre Allah değiştirir. Her insan geçmişinden etkilenen alternatiflerle dolu bir gelecek bilgisiyle yaşamayı sürdürüyor. Bu sistemi Ruhsal Zekâ kitabımın son bölümünde açıkladım.

Adam zinaya dört nala gidiyor. Bir ay sonra düşecek ve o gün de bir kazada ölecek diyelim. Yaptıkları ilahi ilkelere vurulunca, geçmişi yüzünden bu geleceğe layık olmuş. Bu aşamadaki bilgi yazılıdır, akış düzeni açısından kayıtlarda mevcuttur. Bunları ilahi izinle rüyalarda vs görmek mümkündür. Muhtemeldir ki melekler de bu aşamadaki bilgiye muttalidir. Ancak bunlar yazılıp silinir, değişir, yenilenir.

Aynı kişi, bugün çok içten tevbe etti, işte bunu yapacağını, nurani genişlikle de olsa zamanın içinde yaşayan melekler bilemez, bugün veya şu an insanın iradesiyle ne yapacağını sadece mutlak zatıyla mahlûk âlemin ötesinde olan Allah bilebilir. Kuantum fiziği açısından, zamanın içindeki bir varlığın bir saniye sonrasını tahmin dışında bir yolla bilmesi imkânsızdır.

Dolaysıyla kişinin başına şunların bunların geleceği yazılarda belli olsa da, onlar geldiğinde ne yapmayı seçeceğini zatıyla zaman-mekân dışı olan Allahtan başkası bilemez. Nihayet tevbesi kabul edildi ise, gelecekte layık olduğu o yazılı durum ortadan kalkar, ilkeler açısından önünde yeni alternatifler konumlanır; adeta geleceği yeniden yazılır.

Kader dediğimiz nihai, ezeli bilgi ise bu sürecin tamamını kapsar. Başına gelmeye hazırlananları da, onlardan değişecek olanları da.. Dua edeceğini de, tevbe edeceğini de vs.. Allah ezeliyetten bilir.

Sonuç olarak kader yani Allahın bilgisi değişemez, çünkü sınırsızdır; çünkü zaman-mekân türünden değildir; zaman-mekânda olan olmayan, olacak olmayacak, değişecek değişmeyecek her şeyi kapsar.

Şüphesiz bu sürecin her adımı insanın iradesine bağlanmamıştır. Yığınlarca olay insan iradesiyle ilgisiz gerçekleşir; hayata, ilahi izne bağlanan binlerce irade, zaman, mekân vs dâhil olur.

Ancak, burada herkes kendi iradesini bilir. Zaten herkes de sadece kendi iradesiyle seçtiğinin şimdi veya gelecekteki doğrudan veya dolaylı sonuçlarından sorumludur. Belki bu yazı geçmişteki meraklarınızın kabulü nedeniyle karşınıza çıkarıldı. Ama, şimdi bu cümleleri kesinlikle özgür iradenizle okudunuz. Neyi isteyerek, neyi istemeyerek yaşadığınızı, neye yaptıklarınızın, neye başka şeylerin yol açtığını kolaylıkla ayırt edebilirsiniz. Kaderi iyi anlamadan insan özgürlüğünü kader ekseninde mantığa vurmak her düşüneni doğru kavrayışa sürüklemeyecektir.

Öyleyse doğru ifade şudur: Dua geleceğimizi değiştirir. Geleceğin değişmesi kader bilgisinin değişmesi anlamına gelmez. Zira kader=geçmiş-gelecek değildir; zaman-mekân üstü ezeli bilgidir. Dua ederek veya tutum değiştirerek gelecekteki belirlenmiş tehlikeden korunmuşsak, bu da kaderde mevcuttur.
 

yakamoz1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Haz 2007
Mesajlar
18
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Dua Kaderi Değiştirir mi?

RE: Dua Kaderi Değiştirir mi?

Dua-kader tartışmalarıyla ilgili kuşatıcı bir yaklaşım: "Dua geleceğimizi değiştirir. Geleceğin değişmesi kader bilgisinin değişmesi anlamına gelmez."
Dua kaderi değiştirir mi?


Kader Allahın bilgisidir, ezelidir, zaman ve mekân dışıdır. Kader bilgisi evren doğmadan da, kıyamette de sonsuzlukta da aynen var olacak. Kaderden kastımız, evrenin yaradılışından cennet cehennem yolculuğuna kadar tüm zaman-mekân akışını içeren olacaklar bilgisidir.
Kaderi anlamadan bu soru sorulamaz. Kader, yani Allahın bilgisi değişmez. Allah sonradan düşünmemiş, sonradan algılamamış, sonradan öğrenmemiştir. Tüm sonradanlıklar eksiklikten doğar ki, Allahın bilgisi, kudreti, iradesi mutlaktır. Allahın zamansız-mekânsız zatı için öncelik, sonralık imkânsızdır. Allah sadece tecellisiyle önceden ve sonradandır, zatıyla değil. Zatının önceliği sonralığı imkânsız olanın bilgisinin önceliği sonralığı da imkânsızdır.

Böyle düşününce, yeni bir soru geliyor. Kader bilgisi değişmeyecekse, geleceğim de değişmeyeceğine göre neden çalışayım veya benim suçum ne? Bu soru da bir mantık oyunudur.

Ne değişmeyecek? Siz Allahın bilgisini mi biliyorsunuz? Yani kötü bir gelecek yaşayacağınızı biliyor da, bunu mu değiştiremeyeceğinizi varsayıyorsunuz? Bilmediğiniz-bilemeyeceğiniz bir geleceği değiştirmekten nasıl söz edebilirsiniz?

Tamam da, Allah önceden biliyor ya, belli yar30; O hayalen ve mantıken bildiğimiz belli olan şeyr30;

Bu sözde de sorun var: Allahr17;ın bir şeyi önceden bilmesinden söz edilemez; çünkü O evvel-ahir, zahir-batın olarak tecellisiyle tüm âlemi kuşatan, zatıyla zaman-mekân dışı bir varlıktır. O ne önceden bilir, ne de sonradan, o uzay-zamanın dışından bilir. Sorunumuz, uzay-zamana kilitli mantığımızın bu durumu anlayamaması, ısrarla Allahr17;ı zamanın içine çekip önceye, sonraya kaydırmaya çalışmasıdır. Balık suyu anlamaz, evrenin sadece varlığına tanıklık eden, yokluğunu ancak küçük yok oluşlarla kıyaslayarak ve hayalen tahmin edebilir.

Mantığın anlamadığı bu durumu açıklamak için küçük bir ışık sunacağım r11;ki detaylı tartışmasını Sonsuzluk Yolculuğu kitabımda yaptım: Allah öyle bir kudrettir ki, O bir şey irade ederse, sadece r0;ol der ve hemen olur.r1; Bu açıdan aslında tüm evreni irade etmiş, evren de olmuştur. Hem de tüm evren ve birden ve zamansızlığın içerisinde yaşanan zaman formundar30; Bu ol deyip olması, Allahın varlığına göredir; bize göre ise r0;o bir anda olanr1; hala olup gidiyor, çünkü aslı bir an olan şey dev bir uzay-zaman akışıdır.

Bunu da anlatabilmek için küçük bir mantık paylaşacağım: Allah öyle bir kudrettir ki, zamansızlık içinde bir anın uzay-zamanını yaratır ve o bir anlık uzay-zamanın içerisine milyarlarca yıl sığdırır; o yılların bir köşesine de farklı uzay-zamanlar yerleştirir. Nihai balonun zamanı bir an, içindeki ise milyarlarca yıldır. Bir anlık dış balon söndüğünde, içinde aynı anda milyarlarca yıl yaşamış balon da ömrünü tamamlamış, onunla birlikte sönmüştür.

Zaman sanıldığı gibi evren ötesi bir sabite dayandırılabilecek bir ölçü değildir. Bir evren düzeyindeki göz açıp kapama süresinde, öteki evrende binlerce yıl yaşanabilir. Bu farklılığa yol açan, mekânın en derindeki tekrarlanma-değişim hızıdır. Zaman algısı da, zaten olay kesitlerinin bilinçte algılanma yoğunluğuna göre oluşur. Bu evrende zamanı belirleyen, maddeyi oluşturan ışığın hızıdır ve bu hız değiştiğinde bilimsel zamanlar değişir; farkındalık değiştiğinde de algılanan zamanlar değişir. Mekân yoksa zaman da yok olur. Mekânsız bir varlığın bir saniyesinden söz edilemez.

Ruhu anladıkça, farklı zamanların tek bir bilincin şimdi zamanında nasıl toplanabildiğini daha net hissedebiliyoruz. Ruh sayesinde insan asırlar öncesinin gerçeğini asırlar sonrasının hayaliyle, şu andaki mekândaki verileri, dünyanın pek çok mekânındaki verileriyle tek bir idrakte birleştirebiliyor. Hepsini şu andaki bilinçte yaşayabiliyor. Ruh madde zindanında hapsolduğu halde geçmiş geleceği bu kadar yaklaştırabiliyorsa, bir de mutlak bağımsızlığını hayal edin.

Bu kadarcık bilgi yetmeyecek biliyorum.. Belirttiğim kitaba başvurabilirsiniz. Şunu söyleyeceğim bu bağlamda: Kaderin bu muhteşem derinliğini anlamadan kaderden söz etmek, kaderle ilgili tartışmalar yapmak insanı mantıklı ve ikna edici bir sonuca ulaştırmaz.

Dönelim soruyar30; İşte bir anın içindeki bu uzun serüvenli uzay-zamandaki insanın geleceğinde duasının büyük rolü vardır. Allahın ezeliyetten bildiği, sizin yarın, ötekinin bin yıl sonra ne isteyeceğidir. Bu açıdan duanın kaderi değiştirmesi değil, duanın ilahi kabul üzerinden kaderi biçimlendirmesi demek anlamlıdır. Peygamberimiz (asm) duanın geçmişe ve geleceğe etkileri olduğunu söylerken bu anlamı ifade etmiştir. Geçmişteki günahlarınızın affedilmesine, bu yolla da kötü geçmişin yol açacağı gelecekteki musibetlerin temizlenmesine vesile olması yani..

Buradaki değişme de, bu aşaması itibariyle ezeli kader değildir. Şu kast ediliyor: Kader Allahın olacaklara dair bilgisidir, ama bu olacaklar serüveni kuralsız, ilkesiz, şartsız seçilmemiştir. Bunlara, kaderi, yani nihai ilahi seçimi-iradeyi biçimlendiren ilahi ilkeler diyelimr30; Peygamberimiz (asm) ve Kuran bunları açıklıyor.. Şükürsüz fakirleşir, anne-babaya isyan edenin bereketi, ömrü azalır vs. İlahi ilkeler açısından, geçmişte yaptıklarımız, gelecekte başımıza gelmesi gereken bir dizi alternatifler oluşturur. Biz bugünü değiştirdikçe gelecekteki alternatifleri de bize emrettiği ilkelerine göre Allah değiştirir. Her insan geçmişinden etkilenen alternatiflerle dolu bir gelecek bilgisiyle yaşamayı sürdürüyor. Bu sistemi Ruhsal Zekâ kitabımın son bölümünde açıkladım.

Adam zinaya dört nala gidiyor. Bir ay sonra düşecek ve o gün de bir kazada ölecek diyelim. Yaptıkları ilahi ilkelere vurulunca, geçmişi yüzünden bu geleceğe layık olmuş. Bu aşamadaki bilgi yazılıdır, akış düzeni açısından kayıtlarda mevcuttur. Bunları ilahi izinle rüyalarda vs görmek mümkündür. Muhtemeldir ki melekler de bu aşamadaki bilgiye muttalidir. Ancak bunlar yazılıp silinir, değişir, yenilenir.

Aynı kişi, bugün çok içten tevbe etti, işte bunu yapacağını, nurani genişlikle de olsa zamanın içinde yaşayan melekler bilemez, bugün veya şu an insanın iradesiyle ne yapacağını sadece mutlak zatıyla mahlûk âlemin ötesinde olan Allah bilebilir. Kuantum fiziği açısından, zamanın içindeki bir varlığın bir saniye sonrasını tahmin dışında bir yolla bilmesi imkânsızdır.

Dolaysıyla kişinin başına şunların bunların geleceği yazılarda belli olsa da, onlar geldiğinde ne yapmayı seçeceğini zatıyla zaman-mekân dışı olan Allahtan başkası bilemez. Nihayet tevbesi kabul edildi ise, gelecekte layık olduğu o yazılı durum ortadan kalkar, ilkeler açısından önünde yeni alternatifler konumlanır; adeta geleceği yeniden yazılır.

Kader dediğimiz nihai, ezeli bilgi ise bu sürecin tamamını kapsar. Başına gelmeye hazırlananları da, onlardan değişecek olanları da.. Dua edeceğini de, tevbe edeceğini de vs.. Allah ezeliyetten bilir.

Sonuç olarak kader yani Allahın bilgisi değişemez, çünkü sınırsızdır; çünkü zaman-mekân türünden değildir; zaman-mekânda olan olmayan, olacak olmayacak, değişecek değişmeyecek her şeyi kapsar.

Şüphesiz bu sürecin her adımı insanın iradesine bağlanmamıştır. Yığınlarca olay insan iradesiyle ilgisiz gerçekleşir; hayata, ilahi izne bağlanan binlerce irade, zaman, mekân vs dâhil olur.

Ancak, burada herkes kendi iradesini bilir. Zaten herkes de sadece kendi iradesiyle seçtiğinin şimdi veya gelecekteki doğrudan veya dolaylı sonuçlarından sorumludur. Belki bu yazı geçmişteki meraklarınızın kabulü nedeniyle karşınıza çıkarıldı. Ama, şimdi bu cümleleri kesinlikle özgür iradenizle okudunuz. Neyi isteyerek, neyi istemeyerek yaşadığınızı, neye yaptıklarınızın, neye başka şeylerin yol açtığını kolaylıkla ayırt edebilirsiniz. Kaderi iyi anlamadan insan özgürlüğünü kader ekseninde mantığa vurmak her düşüneni doğru kavrayışa sürüklemeyecektir.

Öyleyse doğru ifade şudur: Dua geleceğimizi değiştirir. Geleceğin değişmesi kader bilgisinin değişmesi anlamına gelmez. Zira kader=geçmiş-gelecek değildir; zaman-mekân üstü ezeli bilgidir. Dua ederek veya tutum değiştirerek gelecekteki belirlenmiş tehlikeden korunmuşsak, bu da kaderde mevcuttur.
 

Kucukumut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Haz 2007
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Dua kaderi değiştirir mi?

allah razı olsun çok güzel bir konu.Bu konuyla ilgili bir kitap tavsiye edecegim.''İstemenin Esrarı'' Muhammed Bozdağın kitabı
 

kucukdervis

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Tem 2007
Mesajlar
13
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Dua kaderi değiştirir mi?

allah razı olsun paylasım ıcın saol
 

ankara_60

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Tem 2007
Mesajlar
14
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Dua kaderi değiştirir mi?

Başlık olan "dua kaderi değiştirir mi?" Sorusuna kısaca cevap vermek gerekirse;

Kader değişmez. Kaza, kadere uygun olarak meydana gelir. Kaza, her gün çok değişip, sonunda kadere uygun olunca, yaratılır. Kaza-i muallak şeklinde yaratılacağı yazılmış olan bir şey, kulun iyi ameli ile değişip yaratılmaz. İmam-ı Gazali hazretleri, (Kaza-i muallak, Levh-i mahfuzda(Bu kitaptaki bilgilere kader deniyor.) yazılıdır. Eğer o kimse, iyi amel yapıp, duâsı kabul olursa, o kaza değişir) buyurdu.

Hadis-i şerifte, (Kader, tedbir ile, sakınmakla değişmez. Fakat kabul olan duâ, o belâ gelirken korur) buyuruldu. Duânın belâyı önlemesi de, kaza ve kaderdendir. Kalkan, oka siper olduğu gibi duâ da, Allahü teâlânın merhametinin gelmesine sebeptir. Bir hadis-i şerifte, (Kaza-i mu'allakı, hiçbir şey değiştiremez. Yalnız duâ değiştirir ve ömrü, yalnız, ihsan, iyilik arttırır) buyuruldu.
 

Fikir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Şub 2010
Mesajlar
8
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Selam!

Selam!

Tesekkur ederim.Allah razi olsun.
 

dilaragulzar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2007
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
bu kaderi bir türlü anlıyamıyorum çok düşünüyorum ....bazen aklımı yiyecek gibi oluyorum...ve tatmin edici gibi görünen ne kadar çok yazı okusamda ...anlıyamıyorum sorularım tıkanıyor....dilaragulzar
 

mübin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Şub 2008
Mesajlar
219
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Sevgili dilaragülzar kardeş Kula bela gelmez hak yazmadıkça hak bela vermez kul azmadıkça cümlesi kaderi anlamak için gayet anlaşılabilir bir cümle eğer bu cümle ve buna benzer başka cümleleri düşündüğün zaman halen anlamıyorsan yaradana sığın ve besmele çek bir daha düşün anlarsın.
 

Kırmızı Sarıklı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Nis 2011
Mesajlar
3
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Allah razı olsun bu aralar revaçta olan bir konu duanın insan üzerindeki etkisi
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Dua kaderi değiştirir mi?
Dr.
Muhammed Bozdağ

Kader Allahın bilgisidir, ezelidir, zaman ve mekân dışıdır. Kader bilgisi evren doğmadan da, kıyamette de sonsuzlukta da aynen var olacak. Kaderden kastımız, evrenin yaradılışından cennet cehennem yolculuğuna kadar tüm zaman-mekân akışını içeren olacaklar bilgisidir.
Kaderi anlamadan bu soru sorulamaz. Kader, yani Allahın bilgisi değişmez. Allah sonradan düşünmemiş, sonradan algılamamış, sonradan öğrenmemiştir. Tüm sonradanlıklar eksiklikten doğar ki, Allahın bilgisi, kudreti, iradesi mutlaktır. Allahın zamansız-mekânsız zatı için öncelik, sonralık imkânsızdır. Allah sadece tecellisiyle önceden ve sonradandır, zatıyla değil. Zatının önceliği sonralığı imkânsız olanın bilgisinin önceliği sonralığı da imkânsızdır.
Böyle düşününce, yeni bir soru geliyor. Kader bilgisi değişmeyecekse, geleceğim de değişmeyeceğine göre neden çalışayım veya benim suçum ne? Bu soru da bir mantık oyunudur.
Ne değişmeyecek? Siz Allahın bilgisini mi biliyorsunuz? Yani kötü bir gelecek yaşayacağınızı biliyor da, bunu mu değiştiremeyeceğinizi varsayıyorsunuz? Bilmediğiniz-bilemeyeceğiniz bir geleceği değiştirmekten nasıl söz edebilirsiniz?
Tamam da, Allah önceden biliyor ya, belli ya… O hayalen ve mantıken bildiğimiz belli olan şey…
Bu sözde de sorun var: Allah’ın bir şeyi önceden bilmesinden söz edilemez; çünkü O evvel-ahir, zahir-batın olarak tecellisiyle tüm âlemi kuşatan, zatıyla zaman-mekân dışı bir varlıktır. O ne önceden bilir, ne de sonradan, o uzay-zamanın dışından bilir. Sorunumuz, uzay-zamana kilitli mantığımızın bu durumu anlayamaması, ısrarla Allah’ı zamanın içine çekip önceye, sonraya kaydırmaya çalışmasıdır. Balık suyu anlamaz, evrenin sadece varlığına tanıklık eden, yokluğunu ancak küçük yok oluşlarla kıyaslayarak ve hayalen tahmin edebilir.
Mantığın anlamadığı bu durumu açıklamak için küçük bir ışık sunacağım –ki detaylı tartışmasını Sonsuzluk Yolculuğu kitabımda yaptım: Allah öyle bir kudrettir ki, O bir şey irade ederse, sadece “ol der ve hemen olur.” Bu açıdan aslında tüm evreni irade etmiş, evren de olmuştur. Hem de tüm evren ve birden ve zamansızlığın içerisinde yaşanan zaman formunda… Bu ol deyip olması, Allahın varlığına göredir; bize göre ise “o bir anda olan” hala olup gidiyor, çünkü aslı bir an olan şey dev bir uzay-zaman akışıdır.
Bunu da anlatabilmek için küçük bir mantık paylaşacağım: Allah öyle bir kudrettir ki, zamansızlık içinde bir anın uzay-zamanını yaratır ve o bir anlık uzay-zamanın içerisine milyarlarca yıl sığdırır; o yılların bir köşesine de farklı uzay-zamanlar yerleştirir. Nihai balonun zamanı bir an, içindeki ise milyarlarca yıldır. Bir anlık dış balon söndüğünde, içinde aynı anda milyarlarca yıl yaşamış balon da ömrünü tamamlamış, onunla birlikte sönmüştür.
Zaman sanıldığı gibi evren ötesi bir sabite dayandırılabilecek bir ölçü değildir. Bir evren düzeyindeki göz açıp kapama süresinde, öteki evrende binlerce yıl yaşanabilir. Bu farklılığa yol açan, mekânın en derindeki tekrarlanma-değişim hızıdır. Zaman algısı da, zaten olay kesitlerinin bilinçte algılanma yoğunluğuna göre oluşur. Bu evrende zamanı belirleyen, maddeyi oluşturan ışığın hızıdır ve bu hız değiştiğinde bilimsel zamanlar değişir; farkındalık değiştiğinde de algılanan zamanlar değişir. Mekân yoksa zaman da yok olur. Mekânsız bir varlığın bir saniyesinden söz edilemez.
Ruhu anladıkça, farklı zamanların tek bir bilincin şimdi zamanında nasıl toplanabildiğini daha net hissedebiliyoruz. Ruh sayesinde insan asırlar öncesinin gerçeğini asırlar sonrasının hayaliyle, şu andaki mekândaki verileri, dünyanın pek çok mekânındaki verileriyle tek bir idrakte birleştirebiliyor. Hepsini şu andaki bilinçte yaşayabiliyor. Ruh madde zindanında hapsolduğu halde geçmiş geleceği bu kadar yaklaştırabiliyorsa, bir de mutlak bağımsızlığını hayal edin.
Bu kadarcık bilgi yetmeyecek biliyorum.. Belirttiğim kitaba başvurabilirsiniz. Şunu söyleyeceğim bu bağlamda: Kaderin bu muhteşem derinliğini anlamadan kaderden söz etmek, kaderle ilgili tartışmalar yapmak insanı mantıklı ve ikna edici bir sonuca ulaştırmaz.
Dönelim soruya… İşte bir anın içindeki bu uzun serüvenli uzay-zamandaki insanın geleceğinde duasının büyük rolü vardır. Allahın ezeliyetten bildiği, sizin yarın, ötekinin bin yıl sonra ne isteyeceğidir. Bu açıdan duanın kaderi değiştirmesi değil, duanın ilahi kabul üzerinden kaderi biçimlendirmesi demek anlamlıdır. Peygamberimiz (asm) duanın geçmişe ve geleceğe etkileri olduğunu söylerken bu anlamı ifade etmiştir. Geçmişteki günahlarınızın affedilmesine, bu yolla da kötü geçmişin yol açacağı gelecekteki musibetlerin temizlenmesine vesile olması yani..
Buradaki değişme de, bu aşaması itibariyle ezeli kader değildir. Şu kast ediliyor: Kader Allahın olacaklara dair bilgisidir, ama bu olacaklar serüveni kuralsız, ilkesiz, şartsız seçilmemiştir. Bunlara, kaderi, yani nihai ilahi seçimi-iradeyi biçimlendiren ilahi ilkeler diyelim… Peygamberimiz (asm) ve Kuran bunları açıklıyor.. Şükürsüz fakirleşir, anne-babaya isyan edenin bereketi, ömrü azalır vs. İlahi ilkeler açısından, geçmişte yaptıklarımız, gelecekte başımıza gelmesi gereken bir dizi alternatifler oluşturur. Biz bugünü değiştirdikçe gelecekteki alternatifleri de bize emrettiği ilkelerine göre Allah değiştirir. Her insan geçmişinden etkilenen alternatiflerle dolu bir gelecek bilgisiyle yaşamayı sürdürüyor. Bu sistemi Ruhsal Zekâ kitabımın son bölümünde açıkladım.
Adam zinaya dört nala gidiyor. Bir ay sonra düşecek ve o gün de bir kazada ölecek diyelim. Yaptıkları ilahi ilkelere vurulunca, geçmişi yüzünden bu geleceğe layık olmuş. Bu aşamadaki bilgi yazılıdır, akış düzeni açısından kayıtlarda mevcuttur. Bunları ilahi izinle rüyalarda vs görmek mümkündür. Muhtemeldir ki melekler de bu aşamadaki bilgiye muttalidir. Ancak bunlar yazılıp silinir, değişir, yenilenir.
Aynı kişi, bugün çok içten tevbe etti, işte bunu yapacağını, nurani genişlikle de olsa zamanın içinde yaşayan melekler bilemez, bugün veya şu an insanın iradesiyle ne yapacağını sadece mutlak zatıyla mahlûk âlemin ötesinde olan Allah bilebilir. Kuantum fiziği açısından, zamanın içindeki bir varlığın bir saniye sonrasını tahmin dışında bir yolla bilmesi imkânsızdır.
Dolaysıyla kişinin başına şunların bunların geleceği yazılarda belli olsa da, onlar geldiğinde ne yapmayı seçeceğini zatıyla zaman-mekân dışı olan Allahtan başkası bilemez. Nihayet tevbesi kabul edildi ise, gelecekte layık olduğu o yazılı durum ortadan kalkar, ilkeler açısından önünde yeni alternatifler konumlanır; adeta geleceği yeniden yazılır.
Kader dediğimiz nihai, ezeli bilgi ise bu sürecin tamamını kapsar. Başına gelmeye hazırlananları da, onlardan değişecek olanları da.. Dua edeceğini de, tevbe edeceğini de vs.. Allah ezeliyetten bilir.
Sonuç olarak kader yani Allahın bilgisi değişemez, çünkü sınırsızdır; çünkü zaman-mekân türünden değildir; zaman-mekânda olan olmayan, olacak olmayacak, değişecek değişmeyecek her şeyi kapsar.
Şüphesiz bu sürecin her adımı insanın iradesine bağlanmamıştır. Yığınlarca olay insan iradesiyle ilgisiz gerçekleşir; hayata, ilahi izne bağlanan binlerce irade, zaman, mekân vs dâhil olur.
Ancak, burada herkes kendi iradesini bilir. Zaten herkes de sadece kendi iradesiyle seçtiğinin şimdi veya gelecekteki doğrudan veya dolaylı sonuçlarından sorumludur. Belki bu yazı geçmişteki meraklarınızın kabulü nedeniyle karşınıza çıkarıldı. Ama, şimdi bu cümleleri kesinlikle özgür iradenizle okudunuz. Neyi isteyerek, neyi istemeyerek yaşadığınızı, neye yaptıklarınızın, neye başka şeylerin yol açtığını kolaylıkla ayırt edebilirsiniz. Kaderi iyi anlamadan insan özgürlüğünü kader ekseninde mantığa vurmak her düşüneni doğru kavrayışa sürüklemeyecektir.
Öyleyse doğru ifade şudur: Dua geleceğimizi değiştirir. Geleceğin değişmesi kader bilgisinin değişmesi anlamına gelmez. Zira kader=geçmiş-gelecek değildir; zaman-mekân üstü ezeli bilgidir. Dua ederek veya tutum değiştirerek gelecekteki belirlenmiş tehlikeden korunmuşsak, bu da kaderde mevcuttur.
opr001XX.jpg
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Dua kaderi değiştirir mi?
Dr. Muhammed Bozdağ

Kader Allahın bilgisidir, ezelidir, zaman ve mekân dışıdır. Kader bilgisi evren doğmadan da, kıyamette de sonsuzlukta da aynen var olacak. Kaderden kastımız, evrenin yaradılışından cennet cehennem yolculuğuna kadar tüm zaman-mekân akışını içeren olacaklar bilgisidir.
Kaderi anlamadan bu soru sorulamaz. Kader, yani Allahın bilgisi değişmez. Allah sonradan düşünmemiş, sonradan algılamamış, sonradan öğrenmemiştir. Tüm sonradanlıklar eksiklikten doğar ki, Allahın bilgisi, kudreti, iradesi mutlaktır. Allahın zamansız-mekânsız zatı için öncelik, sonralık imkânsızdır. Allah sadece tecellisiyle önceden ve sonradandır, zatıyla değil. Zatının önceliği sonralığı imkânsız olanın bilgisinin önceliği sonralığı da imkânsızdır.
Böyle düşününce, yeni bir soru geliyor. Kader bilgisi değişmeyecekse, geleceğim de değişmeyeceğine göre neden çalışayım veya benim suçum ne? Bu soru da bir mantık oyunudur.
Ne değişmeyecek? Siz Allahın bilgisini mi biliyorsunuz? Yani kötü bir gelecek yaşayacağınızı biliyor da, bunu mu değiştiremeyeceğinizi varsayıyorsunuz? Bilmediğiniz-bilemeyeceğiniz bir geleceği değiştirmekten nasıl söz edebilirsiniz?
Tamam da, Allah önceden biliyor ya, belli ya… O hayalen ve mantıken bildiğimiz belli olan şey…
Bu sözde de sorun var: Allah’ın bir şeyi önceden bilmesinden söz edilemez; çünkü O evvel-ahir, zahir-batın olarak tecellisiyle tüm âlemi kuşatan, zatıyla zaman-mekân dışı bir varlıktır. O ne önceden bilir, ne de sonradan, o uzay-zamanın dışından bilir. Sorunumuz, uzay-zamana kilitli mantığımızın bu durumu anlayamaması, ısrarla Allah’ı zamanın içine çekip önceye, sonraya kaydırmaya çalışmasıdır. Balık suyu anlamaz, evrenin sadece varlığına tanıklık eden, yokluğunu ancak küçük yok oluşlarla kıyaslayarak ve hayalen tahmin edebilir.
Mantığın anlamadığı bu durumu açıklamak için küçük bir ışık sunacağım –ki detaylı tartışmasını Sonsuzluk Yolculuğu kitabımda yaptım: Allah öyle bir kudrettir ki, O bir şey irade ederse, sadece “ol der ve hemen olur.” Bu açıdan aslında tüm evreni irade etmiş, evren de olmuştur. Hem de tüm evren ve birden ve zamansızlığın içerisinde yaşanan zaman formunda… Bu ol deyip olması, Allahın varlığına göredir; bize göre ise “o bir anda olan” hala olup gidiyor, çünkü aslı bir an olan şey dev bir uzay-zaman akışıdır.
Bunu da anlatabilmek için küçük bir mantık paylaşacağım: Allah öyle bir kudrettir ki, zamansızlık içinde bir anın uzay-zamanını yaratır ve o bir anlık uzay-zamanın içerisine milyarlarca yıl sığdırır; o yılların bir köşesine de farklı uzay-zamanlar yerleştirir. Nihai balonun zamanı bir an, içindeki ise milyarlarca yıldır. Bir anlık dış balon söndüğünde, içinde aynı anda milyarlarca yıl yaşamış balon da ömrünü tamamlamış, onunla birlikte sönmüştür.
Zaman sanıldığı gibi evren ötesi bir sabite dayandırılabilecek bir ölçü değildir. Bir evren düzeyindeki göz açıp kapama süresinde, öteki evrende binlerce yıl yaşanabilir. Bu farklılığa yol açan, mekânın en derindeki tekrarlanma-değişim hızıdır. Zaman algısı da, zaten olay kesitlerinin bilinçte algılanma yoğunluğuna göre oluşur. Bu evrende zamanı belirleyen, maddeyi oluşturan ışığın hızıdır ve bu hız değiştiğinde bilimsel zamanlar değişir; farkındalık değiştiğinde de algılanan zamanlar değişir. Mekân yoksa zaman da yok olur. Mekânsız bir varlığın bir saniyesinden söz edilemez.
Ruhu anladıkça, farklı zamanların tek bir bilincin şimdi zamanında nasıl toplanabildiğini daha net hissedebiliyoruz. Ruh sayesinde insan asırlar öncesinin gerçeğini asırlar sonrasının hayaliyle, şu andaki mekândaki verileri, dünyanın pek çok mekânındaki verileriyle tek bir idrakte birleştirebiliyor. Hepsini şu andaki bilinçte yaşayabiliyor. Ruh madde zindanında hapsolduğu halde geçmiş geleceği bu kadar yaklaştırabiliyorsa, bir de mutlak bağımsızlığını hayal edin.
Bu kadarcık bilgi yetmeyecek biliyorum.. Belirttiğim kitaba başvurabilirsiniz. Şunu söyleyeceğim bu bağlamda: Kaderin bu muhteşem derinliğini anlamadan kaderden söz etmek, kaderle ilgili tartışmalar yapmak insanı mantıklı ve ikna edici bir sonuca ulaştırmaz.
Dönelim soruya… İşte bir anın içindeki bu uzun serüvenli uzay-zamandaki insanın geleceğinde duasının büyük rolü vardır. Allahın ezeliyetten bildiği, sizin yarın, ötekinin bin yıl sonra ne isteyeceğidir. Bu açıdan duanın kaderi değiştirmesi değil, duanın ilahi kabul üzerinden kaderi biçimlendirmesi demek anlamlıdır. Peygamberimiz (asm) duanın geçmişe ve geleceğe etkileri olduğunu söylerken bu anlamı ifade etmiştir. Geçmişteki günahlarınızın affedilmesine, bu yolla da kötü geçmişin yol açacağı gelecekteki musibetlerin temizlenmesine vesile olması yani..
Buradaki değişme de, bu aşaması itibariyle ezeli kader değildir. Şu kast ediliyor: Kader Allahın olacaklara dair bilgisidir, ama bu olacaklar serüveni kuralsız, ilkesiz, şartsız seçilmemiştir. Bunlara, kaderi, yani nihai ilahi seçimi-iradeyi biçimlendiren ilahi ilkeler diyelim… Peygamberimiz (asm) ve Kuran bunları açıklıyor.. Şükürsüz fakirleşir, anne-babaya isyan edenin bereketi, ömrü azalır vs. İlahi ilkeler açısından, geçmişte yaptıklarımız, gelecekte başımıza gelmesi gereken bir dizi alternatifler oluşturur. Biz bugünü değiştirdikçe gelecekteki alternatifleri de bize emrettiği ilkelerine göre Allah değiştirir. Her insan geçmişinden etkilenen alternatiflerle dolu bir gelecek bilgisiyle yaşamayı sürdürüyor. Bu sistemi Ruhsal Zekâ kitabımın son bölümünde açıkladım.
Adam zinaya dört nala gidiyor. Bir ay sonra düşecek ve o gün de bir kazada ölecek diyelim. Yaptıkları ilahi ilkelere vurulunca, geçmişi yüzünden bu geleceğe layık olmuş. Bu aşamadaki bilgi yazılıdır, akış düzeni açısından kayıtlarda mevcuttur. Bunları ilahi izinle rüyalarda vs görmek mümkündür. Muhtemeldir ki melekler de bu aşamadaki bilgiye muttalidir. Ancak bunlar yazılıp silinir, değişir, yenilenir.
Aynı kişi, bugün çok içten tevbe etti, işte bunu yapacağını, nurani genişlikle de olsa zamanın içinde yaşayan melekler bilemez, bugün veya şu an insanın iradesiyle ne yapacağını sadece mutlak zatıyla mahlûk âlemin ötesinde olan Allah bilebilir. Kuantum fiziği açısından, zamanın içindeki bir varlığın bir saniye sonrasını tahmin dışında bir yolla bilmesi imkânsızdır.
Dolaysıyla kişinin başına şunların bunların geleceği yazılarda belli olsa da, onlar geldiğinde ne yapmayı seçeceğini zatıyla zaman-mekân dışı olan Allahtan başkası bilemez. Nihayet tevbesi kabul edildi ise, gelecekte layık olduğu o yazılı durum ortadan kalkar, ilkeler açısından önünde yeni alternatifler konumlanır; adeta geleceği yeniden yazılır.
Kader dediğimiz nihai, ezeli bilgi ise bu sürecin tamamını kapsar. Başına gelmeye hazırlananları da, onlardan değişecek olanları da.. Dua edeceğini de, tevbe edeceğini de vs.. Allah ezeliyetten bilir.
Sonuç olarak kader yani Allahın bilgisi değişemez, çünkü sınırsızdır; çünkü zaman-mekân türünden değildir; zaman-mekânda olan olmayan, olacak olmayacak, değişecek değişmeyecek her şeyi kapsar.
Şüphesiz bu sürecin her adımı insanın iradesine bağlanmamıştır. Yığınlarca olay insan iradesiyle ilgisiz gerçekleşir; hayata, ilahi izne bağlanan binlerce irade, zaman, mekân vs dâhil olur.
Ancak, burada herkes kendi iradesini bilir. Zaten herkes de sadece kendi iradesiyle seçtiğinin şimdi veya gelecekteki doğrudan veya dolaylı sonuçlarından sorumludur. Belki bu yazı geçmişteki meraklarınızın kabulü nedeniyle karşınıza çıkarıldı. Ama, şimdi bu cümleleri kesinlikle özgür iradenizle okudunuz. Neyi isteyerek, neyi istemeyerek yaşadığınızı, neye yaptıklarınızın, neye başka şeylerin yol açtığını kolaylıkla ayırt edebilirsiniz. Kaderi iyi anlamadan insan özgürlüğünü kader ekseninde mantığa vurmak her düşüneni doğru kavrayışa sürüklemeyecektir.
Öyleyse doğru ifade şudur: Dua geleceğimizi değiştirir. Geleceğin değişmesi kader bilgisinin değişmesi anlamına gelmez. Zira kader=geçmiş-gelecek değildir; zaman-mekân üstü ezeli bilgidir. Dua ederek veya tutum değiştirerek gelecekteki belirlenmiş tehlikeden korunmuşsak, bu da kaderde mevcuttur.
opr001XX.jpg
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt