Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dört Büyük İslam Aliminden Dinlerarası Diyalog ile ilgili Açıklama (1 Kullanıcı)

  • Konuyu başlatan FiSeBiLiLLaH
  • Başlangıç tarihi
F

FiSeBiLiLLaH

Bu Risaleyi E-Kitap Olarak İndirmek için SAĞ TIKLA ''FARKLI KAYDET''DE .PDF FORMATI

Hamd olsun bir ve tek olan Allah’a! Salât ve selam olsun, kendisinden sonra peygamber olmayana! Ailesine ve ashabına ve amellerin karşılık göreceği güne kadar, ihsan ile onların izinden gidenlere!


BİRİNCİSİ: Müslümanların hakkında icma ettikleri ve dinden olduğu zorunlu olarak bilinen İslam’daki temel inanç esaslarından biri şudur: Yeryüzünde İslam dininden başka hak din yoktur. İslam, dinlerin sonuncusudur ve kendisinden önceki bütün dinlerin ve şeriatların hükmünü iptal edip ortadan kaldırandır. Dolayısıyla yeryüzünde artık, İslam’dan başka kendisiyle Allah’a ibadet edilebilecek bir din kalmamıştır.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“ Hiç şüphesiz din, Allah katında İslâm'dır.” (Ali İmran Suresi: 19) Yine şöyle buyurur:
“Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'ı seçip-beğendim.” (Maide Suresi: 3) Yine şöyle buyurur:

“Kim İslâm'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardan olacaktır.” (Ali İmran Suresi:85)
Muhammed (s.a.v.) ‘in gönderilişinden sonra İslam, sadece onun getirdiğidir, ondan başka dinler değildir.

İKİNCİSİ: İslam’daki temel inanç esaslarından biride şudur: Allah’ın kitabı, Kur’an-ı Kerimdir. O, Âlemlerin rabbinden indirilişi ve zamanı yönüyle Allah’ın kitaplarının sonuncusudur. Kur’an daha önce indirilen, Tevrat, Zebur, İncil ve bunlardan başka kitapların tümünün hükmünü iptal edip ortadan kaldırıcı ve onlar üzerine hakim ve belirleyicidir. Dolayısıyla yeryüzünde artık, Kur’an-ı Kerimden başka kendisiyle Allah’a ibadet edilebilecek indirilmiş bir kitap kalmamıştır. Yüce Allah şöyle buyurur:
“Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab (Kur'ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma.” (Maide Suresi: 48 )


ÜÇÜNCÜSÜ: Tevrat ve İncil’in hükmünün, Kur’an-ı Kerim ile iptal edilip ortadan kaldırıldığına iman etmek farzdır. Yine, eklemeler ve çıkarmalar ile onların bozulup değiştirildiğine iman etmek de farzdır. Nitekim bu hususa dair Allah’ın Kitab-ı Kerim’inde pek çok açıklamalar gelmiştir. Bunlardan biri Yüce Allah’ın şu buyruğudur:
“Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma. Çünkü Allah güzel davrananları sever.” (Maide Suresi: 13 ) Yine Yüce Allah şöyle buyurur:
“Artık o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para almak için "Bu Allah katındandır." derler. Artık vay o elleriyle yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara! “(Bakara Suresi: 79) Yine Yüce Allah şöyle buyurur:

“Kitap ehlinden öyle bir güruh da vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba doğru eğip bükerler. Hâlbuki o, kitaptan değildir. "Bu, Allah katındandır." derler; oysa o, Allah katından değildir. Allah'a karşı, kendileri bilip dururken, yalan söylerler.” (Ali İmran Suresi: 78)

Bundan dolayı, bu iki kitabın içinde sahih olan hususlar İslam ile hükmü iptal edilip ortadan kaldırılmış, onların dışındakiler ise bozulmuş ve değiştirilmiştir. Sahip olduğu üzere, Nebi (s.a.v.), Ömer ibnu’l- Hattab (r.a.) ‘yu beraberinde içinde Tevrat’tan bazı şeyler bulunan bir sayfa ile görünce öfkelenmiş ve şöyle buyurmuştur: ” Sende şüphe mi var ey Hattab’ın oğlu! Ben pırıl pırıl ve tertemiz olanla gelmedim mi? Eğer Kardeşim Musa hayatta olsaydı, bana tabi olmaktan başka seçeneği olmazdı. (Ahmed, Darimi ve bu ikisinden başkaları rivayet etmişlerdir.)

DÖRDÜNCÜSÜ:
İslam’daki temel inanç esaslarından biride şudur: Nebimiz ve Resulümüz Muhammed (s.a.v.) ‘dir. O, Nebilerin ve Resullerin sonuncusudur. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Ama Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkiyle bilendir.” (Ahzab Suresi: 40)

Muhammed (s.a.v.)’den başka tabi olunması farz olan rasul kalmamıştır. Eğer Allah’ın peygamberlerinden ve resullerinden herhangi biri hayatta olsaydı ona tabi olmaktan başka bir seçeneği olmazdı. Hiç şüphesiz ki o resullere tabi olanların da başka bir seçenekleri söz konusu değildir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: "And olsun ki size kitap ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım". (Ali İmran Suresi:81)
Allah’ın Peygamberi İsa (a.s.) ise, ahir zamanda indiğinde Muhammed (s.a.v.) ‘in bir tabisi ve onun şeriatı ile hükmedici olacaktır. Yüce Allah şöyle buyurur:
“Onlar ki, o ümmî peygambere uyarlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları o peygambere uyup, onun izinden giderler ki, o, onlara iyiyi emreder ve onları kötülüklerden alıkoyar, temiz ve hoş şeyleri kendilerine helâl kılar, murdar ve kötü şeyleri de üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yükleri indirir, üzerlerindeki bağları ve zincirleri kırar atar, işte o vakit ona iman eden, ona kuvvetle saygı gösteren, ona yardımcı olan ve onun peygamberliği ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, işte asıl murada eren kurtulmuşlar onlardır.” ( Araf Suresi: 157)
Yine İslam’daki temel inanç esaslarından biride şudur: Muhammed (s.a.v.) bütün insanlığa gönderilmiştir. Yüce Allah şöyle buyurur:
“Biz seni ancak bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.”( Sebe Suresi: 28) YineYüce Allah şöyle buyurur:
De ki; ey insanlar! Ben sizin hepinize gönderilmiş Allah'ın resulüyüm.” ( Araf Suresi: 158) ve bunlardan başka pek çok ayetler bunun delilidir.
“…Ve bana bu Kur'an vahyolundu ki, onunla hem sizi, hem de sizden sonra kendisine ulaşan herkesi uyarayım.” ( En’am Suresi: 19) YineYüce Allah şöyle buyurur:
“Bu Kur'ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir.” (İbrahim Suresi: 52)


BEŞİNCİSİ: İslam’daki temel inanç esaslarından biride şudur: Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve diğerlerinden İslam’a girmeyen herkesin küfürde olduğuna ve kâfir olarak adlandırılacağına itikat etmek farzdır. Yine, böyle bir kimsenin Allah’ın Resulünün ve Müminlerin düşmanı olduğuna ve cehennemlik olduğuna inanmak da farzdır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur:
“Kitap ehlinden ve müşriklerden (Hakk'ı) tanımayanlar, kendilerine açık delil gelinceye kadar inkârlarından ayrılacak değillerdi.” (Beyyine Suresi: 1) Yineşöyle buyurmaktadır:
“Kâfirler, gerek kitap ehlinden olsun gerek puta tapanlardan olsun muhakkak, cehennem ateşindedirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Onlar, insanların en şerlileridir.” (Beyyine Suresi: 6)
Sahih-i Müslim’de de şöyle sabit olmuştur: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Canımı elinde tutan zata yemin ederim ki, şu insanlıktan; Yahudi veya Hıristiyan olup da beni işiten, sonrada benimle gönderilene iman etmeden ölen ancak cehennemliktir.” Bunlardan dolayı, her kim Yahudi ve Hıristiyanları tekfir etmezse kendisi kâfirdir. Bu konudaki temel şer’i kaide şudur: “ Kâfiri tekfir etmeyenin kendiside kâfirdir.”

ALTINCISI: İşte bu temel inanç esasları ve şer’i kaideler gereğince, hiç şüphesiz dinleri birleştirme, onları birbirine yaklaştırma ve eritip tekbir kalıba dökme çağrısı, hileli habis bir davettir. Bunun maksadı, hakkı batıl ile karıştırmak, İslam’ı yok etmek, onu ayakta tutan sütunları yıkmak ve bütün Müslümanları
kuşatıcı bir şekilde dinden dönüşe sürüklemektir. Bunun yanıtı Yüce Allah’ın şu buyruğudur:
“…Onlar, güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.“ (Bakara Suresi: 217) Yüce Allah şöyle buyurur:
“Onlar, küfür işledikleri gibi, sizin de küfür işleyip kendileriyle bir olmanızı arzu ettiler.” ( Nisa Suresi: 89)

YEDİNCİSİ: Bu suçlu günahkâr davetin sonuçlarından biri, İslam ile küfrün, hak ile batılın, ma’ruf ile münkerin aralarındaki farkın ortadan kalkması ve Müslümanlarla kâfirler arasındaki nefret engelinin yıkılmasıdır. Böylece ne vela kalır ne de bera; ne cihad ne de Allah’ın arzında Allah’ın kelimesini yüceltmek için savaşmak kalır. Allah ve Teâlâ şöyle buyurur:
“Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde ne Allah'a, ne ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimselere alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar savaş yapın.” ( Tevbe Suresi: 29) Yineşöyle buyurur:
“Müşrikler size karşı topyekûn savaştıkları gibi siz de onlara karşı topyekûn savaş açın. Ve iyi bilin ki, Allah muttakilerle beraberdir. “ ( Tevbe Suresi: 36) Yineşöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakilerden sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Düşünürseniz, biz size ayetleri açıkladık.” (Ali İmran Suresi:118)

SEKİZİNCİSİ: Hiç şüphesiz dinlerin birliğine davet eden bir Müslüman’ın bu yaptığı, açık seçik bir şekilde İslam dininden çıkmak/irtidat etmek olarak kabul edilir. Çünkü o, temel itikadi esaslarla savaşmaktır. Allah azze ve celle’ye küfre razı olmak, Kur’an-ın doğruluğunu ve kendisinden önceki bütün kitapların hükmünü ortadan kaldırdığını; İslam’ın da kendinden önceki bütün din ve şeriatları ortadan kaldırdığını iptal etmektir. Bunlara binaen bu fikir; şer’an reddedilmiş ve Kur’an
Sünnet ve icmadan oluşan İslam’daki şer’i delillerin tümü ile kesin bir şekilde haram kılınmıştır.

DOKUZUNCUSU: Yukarıda geçenlere binaen:
1- Rab olarak Allah’a, din olarak İslam’a, nebi ve rasul olarak Muhammed (s.a.v.)’e iman eden bir Müslüman için, -ona icabet etmek şöyle dursun- bu suçlu fikre davet etmesi, insanları onun hakkında cesaretlendirmesi, Müslümanların arasında bu fikri temize çıkarması asla caiz değildir. Yine konferanslarına ve toplantılarına katılmak; loca ve kulüplerine üye olmak da caiz değildir.
2- Müslüman bir kimse için tek başlarına Tevrat ve İncili basması bile asla caiz değilken Kur’an-ı Kerimi onlarla birlikte tek bir ciltte basması nasıl caiz olur! Her kim böyle yapar veya böyle yapmaya çağırırsa o haktan çok uzak bir sapıklık içindedir. Çünkü bu, hak olan ile yani Kur’an-ı Kerim ile; tahrif edilmiş olanı veya hükmü kaldırılmış olan hakkı, yani Tevrat ve İncil’i birleştirmedir.
3- Yine, bir Müslüman için, ortak tek bir yerde mescid, kilise ve sinagogun birlikte inşa edilmesi davetine icabette bulunması asla caiz değildir. Çünkü, bunda İslam’dan başka bir din ile Allah’a ibadet edilebileceğini kabullenme, İslam’ın tüm dinlere galip oluşunu inkar, yeryüzü halkı için hangisini isterlerse onu seçebilecekleri üç din bulunduğu daveti, bu üç din birbirine denk olduğu iddiası, İslam’ın kendisinden önceki dinleri neshetmediğine inanma vardır. Hiç şüphesiz ki bunları ikrar etmek, itikat etmek veya rıza göstermek küfür ve sapıklıktır. Çünkü bu Kur’an-ı Kerime Sünnet-i Mutahhara’ya ve Müslümanların icmasına açık bir muhalefet; Yahudi ve Hıristiyanların yaptıkları tahrifatın Allah katından olduğunu kabullenmektir. Allah bundan çok çok yüce ve münezzehtir. Aynı şekilde, kiliseleri “Allah’ın evleri” olarak, oralarda bulunanları Allah katında Salih ve makbul bir ibadet ile ibadet edenler olarak adlandırmak da caiz değildir. Çünkü bu ibadet, İslam dininden başkasına göre yapılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Kim İslâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır.” (Ali İmran Suresi:85)
Tam aksine oralar, içinde Allah’a kâfirlik edilen evlerdir. Küfürden ve küfür ehlinden Allah’a sığınırız. Şeyhulislam İbn Teymiyye rahimehullahu Teâlâ Mecmu’ul- Fetava (22/162)’de şöyle der: Kilise ve sinagoglar Allah’ın evleri değildirler. Allah’ın evleri yalnızca mescitlerdir. Tam aksine oralar, -Bazen Allah
zikredilse de- içinde Allah’a kâfirlik yapılan evlerdir. Evler sahiplerine göre değerlendirilir. Oraların ehli ise kâfirlerdir. Öyleyse oralar kâfirlerin ibadet yerleridir.

ONUNCUSU: Bilinmesi vacip olan hususlardan biride şudur: Kitap ve sünnetteki açık delillerden dolayı, umumen bütün kâfirleri ve hususen Ehl-i Kitab’ı İslam’a davet etmek Müslümanlar üzerine farzdır. Bu da ancak, İslam’dan hiçbir surette taviz vermeden açık seçik beyan ve güzel bir üslup ile tartışma yoluyla olabilir. Böylelikle ikna olup İslam’a girenler veya helak olanlar açık bir delilden sonra helak olsun, yaşayan da açık bir delil üzere yaşasın diye üzerlerine hüccet ikame olmuş olur.Yüce Allah şöyle buyurur:
“ De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ın yanı sıra kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun biz Müslümanlarız". (Ali İmran Suresi:64)
Ancak onlarla; isteklerini yerine getirmek, hedeflerini gerçekleştirmek, İslam ve iman bağlarını çözmek için tartışma, görüşme ve karşılıklı diyaloglar kurmaya gelince; İşte bu, Allah’ın resulünün ve Müminlerin asla kabullenmediği bir batıldır. Onların nitelemelerine karşı Allah yardımcımızdır. Yüce Allah şöyle buyurur:
“Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın.” (Maide Suresi: 49 )

Yukarıda zikri geçen hususları insanlara açık seçik beyan ettikten sonra umumi olarak Müslümanlara ve hususi olarak ilim ehline tavsiyemiz şudur: Allah’ın azabından ve gazabından korunup sakının, daima O’nun tarafından görülüp gözetlendiğinizin bilincinde olun, İslam’ı savunun, Müslümanların akidelerini sapıklıktan ve sapıklık davetçilerinden, küfürden ve küfür ehlinden koruyun, onları sapıklık ve küfür daveti olan “dinler arası birlik” davetinden ve onların tuzaklarına düşmekten sakındırın. Bu sapıklığın Müslüman memleketlere getirilmesine ve Müslümanlar arasında yayılmasına sebep olmaktan Allah, her Müslüman’ı korusun.

Esmau’l hünsası ve yüce sıfatlarıyla Allah’tan bizi ve Müslümanları saptırıcı fitnelerden korumasını, bizleri hidayet ehlinden ve rabbimizden bir nur ve hidayet üzere İslam’ı himaye edenlerden kılmasını ve O’na, bizden razı olduğu halde kavuşmayı dileriz.
Başarı Allah’tandır. Peygamberimiz Muhammed’e, ailesine ve ashabına salât ve selam olsun.

MÜSLÜMAN KARDEŞİM!

Bu broşürün sunum sebebi, memleketimizde insanların dinlerini ifsad etmek için el birliği ile çalışan şer şebekelerini teşhir edip Müslümanların inançlarını korumaktır. Yukarıda sıralanan deliller ışığında asrımızın en önde gelen dört büyük âliminin konu hakkında açıklaması bu olduğu gibi, Bu dört büyük âlim dışında ilim ve takvalarına şahadet edilmiş dünyanın her yerindeki binlerce âlimin hatta mutlak olarak her bir Müslüman’ın inancı ve görüşü bu şekildedir.
Yukarıda delilleri ile sunulan inanç esasları Müslümanlık vasfını taşıyan iki kişinin bile hakkında ihtilaf etmeyeceği tartışılmaz gerçeklerdir. Bil ki, gerçekleri ört bas ederek ve Allah’ın açık seçik buyruklarını tahrif ederek “İslam dinine girmeseler bile Yahudi ve Hıristiyanların cennet ehli olduklarını” söyleyenler yahut “Peygambere iman şart değil” diyenler bütün Müslümanların ittifakı ile İslam dininden çıkıp mürted olmuşlardır.
Bütün Müslümanlar bilmektedir ki, bir Müslüman Kuran’ın tek bir hükmünü inkâr eder veya yalanlarsa kâfir olup İslam dininden çıkar. Suphanallah! Bütün iman esaslarını tasdik ettiği halde Kuran’ın tek bir hükmünü inkar eden kafir oluyorsa, Yahudiler ve Hıristiyanlar nasıl olurda Kuran’a iman etmedikleri halde kafir olmazlar.
Âlimler Müslüman’ı kâfir yapıp dinden çıkartan söz ve fiilleri ciltlerle kitaplarda delilleriyle toplamışken, nasıl olur da İslam daveti kendine ulaştığı halde İslam dinine girmemiş bir kimseyi cennet ehli sayabiliriz.
Ey dinimize, imanımıza, akaidimize su-i kasdeden ”Prof. Dr” ünvanlı hain(ler)! Bizim; apaçık ayetleri, tertemiz sahih sünneti dinlerinden asla taviz vermeyen salabet, metanet ve sahibi o koca İslam âlimlerinin yollarını bırakıp da; sizin şu, ilmi hiçbir değer taşımayan değersiz sözlerinize aldanmamızı mı bekliyorsunuz.
Hayır! Allah’ın ismine yemin olsun ki size aldanmayacağız. Vallahi! O “Prof. Dr.” gibi unvanlarınız veya sizlere “hoca efendi” denilmesi ilmilikten uzak ve apaçık delillere aykırı sözlerinizi değerli kılamaz.

Ey Müslüman! İbret alman ve bu habis taifeyi tanıman için, onların önderlerinden birinin Allah’a resulüne ve Kuran’a yaptığı şu iftiralara bak!

*Peygamberimiz ”Yahudi mutlaka Müslüman olsun!” demiyor. “Hıristiyan mutlaka Hıristiyan olsun! Demiyor. ( Polemik Değil Diyalog, 35)

*Ben diyorum ki, İslam, Ehl-i kitabı, tek seçenek olarak –son dinin mensubu olmak manasında- Müslüman olmaya çağırmıyor. ( Polemik Değil Diyalog, 37)

* ”Dinin tamamı Allah için oluncaya kadar kâfirlerle savaşma vazifesi” Ehl-i kitap değil, müşriklerle ilgilidir… Yani, gerçek manada inanma özgürlüğü egemen oluncaya kadar -buna karşı olanlarla- savaşın… (Polemik Değil Diyalog, 37)

* “Bütün insanların Müslüman olmaları ’’Dinin Kur’an’ın hedefi değildir.( Polemik Değil Diyalog, 39)

*Şimdi bir adam hem Ehl-i kitap olur, hem de kâfir olmayabilir mi? Evet bu mümkün. ( Polemik Değil Diyalog, 41)
*Benim anlayışıma göre Kur’an-ı Kerim, hangi Yahudi kâfir, hangisi değil, hangi Hıristiyan kâfir, hangisi değil, bunu anlatıyor. ( Polemik Değil Diyalog, 43)

Ey Müslüman! Bu iftiralara duyarsız kalma! Dinine, imanına sahip çık! Bu broşürü/risaleyi bütün Müslümanlara ulaştır!

http://dawasalafiyya27.unblog.fr/files/2010/01/dinlerar1.pdf
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt