SA...(BUDA AYŞEGÜL HANIMA İSLAMİYET.GEN DEN BİR ARMAĞAN OLSUN)
Her zamanki oturduğum yere oturtmuştu servis personeli beni..
Bak şu arkamdaki masada da geçen hafta oturan aile yine orada.
Of midemde KONÇERTOLAR besteleniyor..hemde MEZAFORD ezgilerle...
Zaten buraya acıkmadan girilirmi?
Fakirlik diz boyu zaten kardeşim...diz boyu..
Şu an içimdeki hislerim tereyağı gibi kabarmış,gözlerim sağ ve soldan gelecek olan tabaktaki tüm verileri cız diye beynime yolluyor..
Ruhumsa lapalaşmış pilavı çatalla karıştıracağım zamanda -EHLULLAHIN SALATU SELAM tavsiyesini yerine getirme telaşında...
(menaj takımları,servis tabakları porland..desertlere kadar atılmış jumbonun 9300 modelli takımları..kuver on numara..balsamik sirke dahi var masada..Alaturka kompozisyonlar var içeride..Birde silsile-i iskender oğulları..kapıda beyaz zambak flaması..gelde beyaz bayrak sallama)
İŞTE GELİYOR SERVİS PERSONELİ...
-hanfendi ne alırsınız?
-Bi İSKENDER... bide PAYDAŞ..
-Nasıl yani?
-Aman şıra diyecektim,afedersiniz..(zira kafam davul gibi)
-Peki hanfendi...
Çok hayal edince insanın dili gelişiyor böyle..
Offf şu içeriye girip çıkanlara bak...sürü gibi MAAŞALLAH..
Acaba şu kaldırımdaki şu teyze,şu çocuk,şu delikanlı da benim gibi hayal ediyormudur acaba içeride olmayı?
Hem zaten dönere aval aval bakarken kaldırıma çarpıp dengesi bozulan şu kız gibi bende çarptımmı..herhes hikayemin dışında kalıverecek..
Zaten bu ekonomik gündemde de hayır hasenatı hayal eder olmuşuk geçim sıkıntısından...
-ALLAH VERSİN BACIM ALLAH VERSİN!(o sırada kapıdaki kravatlı adamla- dilenci kadın arasındaki dialog)
Öyle her yoldan geçende hayal ediyormu diye ..hayalimdeki hayrın ecrini sebeplenmekte nerden çıktı?
Hayal ediyorum ben hayal...
öYLE HAYAL EDEN İNSAN oNU KİM BU HAYALE SEVK ETTİĞİNİ HAYAL DAHİ EDEMEZ..ETMEMELİ ZATEN..
Zira çoğu hayal eden insan,başkalarının da hayallerinin yardımcı oyuncuları değilmi?
Döneri de camın kenarına koymuş bu İskenderoğulları..kokusu da tüm caddeye yayılmış..
Ah ah..Hatrıma anacığımın yemekleri ve de çocukluğum geldi..
Penceresinde cam kırık olduğu için çerçeveye sıkıştırdığımız YASTIK..birde kireçle boyalı KERPİÇTEN evimiz vardı..
Annem saçlarımı tarayıp-toplar,başörtümü kondurunca..kendimi mahalledeki Nazlı ablaya benzetirdim..
Anacığım pek titizdi..
Okula giderken beni, sanki TRT4 teki bir sevdadır şarkılar programında sahneye çıkacak gibi hazırlardı..
Lakin bu TSM(Türk sanat müziği) repertuarım, her eve döndüğümde ara peşrevlerle ARABESK e dönüşürdü hiç sorma..makam hep HİCAZdı..çünkü kıyafetlerim ıslandığından ve yedeği olmadığından sabaha kadar sobanın üzerinde kurudu-kurudu..kurumadı- yarın okula ISLAK MENDİL olarak gitmek zorundaydım..
En çok da pazar günleri DEVLET SENFONİ ORKESTRASI klasiğini kaçıran çocuktumda ona üzülürüm..
Çünkü televizyonumuz yoktu..bazı pazar günleri dayımlara gidersek orada beş-on dakika izleme fırsatı bulurdum..televizyonun sesini açar..kendimi orkestranın şefi moduna sokar,enstrümanistlerin hareketlerine kapılır,geçtiği notaların duygularını anlamaya çalışırdım...çalışırdım da-dayımların tarafındaki duygu daha ağır basardı..çünkü genelde ikinci kez tekrarlanmamak şartıyla..
-Kapat şu iç gıcırtısını
diye bana kızarlardı..
Milletin övdüğü (duygu) güdüsünü,bakın ben daha çocukken güdüyormuşum..
Şimdi de buradan geçerken kendimi İskenderin içinde zannedip,halkın dörtte birinin bile tavuk döner+ayran hayalini bile kuramadığı hayale hazırlanıyorum..
bırak bu hayali...nefsine hakim ol...yoksa nefsinemi yenildin?
Oysa babamızın o işten bu işe -bu işten-o işe,gece-gündüz demeden uykusuz ,aç sigortasız çalıştığı işlerin emeğini SÜMENİN arasınamı koyacaksın?
Gerçi o yıllarda toktuk MANEN.. Vatandaş demek bir nevi depozitosuz EFSANE ŞİŞE,Uludağ gazoz gibi efsaneydi..O yılların manevi tadıysa aroma m.suyu ile tamek m.suyu arasındaki tad ayrımı kadardı toplumda...
Daha doğru- yanlış ayrımını yeni yeni yaptığım yıllardı o yıllar...Birde ninem KÖY KOLEJİ MEZUNU-annemde -ANAOKULU mezunuydu...Okul köydeydi...sınıf tarlada..
Bütün köy genelde sınftaydık...
Kimin geceden hazırladığı çıkısında ne varsa herkes paylaşırdı zeytin ağacı altında..
pineklerdik...HURRAAA..
haydi HALİL İBRAMA...
Öyle haccp normları falan yoktu tarlada...
Etrafımda dönen tavukların şehirde DÖNER TAVUK olduğunu bilmezdik bile..
Ben (2.5) iki buçuk atardım tavuktan...
Arkadaşlar beni...
-kor kaak taa vuuk ,kor kaak taa vuuk..
diye kızdırırlardı..
Zamanla alıştık tavuktan-horozdan korkmamaya..
Sonra tarladan eve dönerken -don lastiğinden yaptığım iple ,atlaya atlaya,mani çığıra çığıra,toz yuta yuta dönerdik yuvamıza..
Sonra komşular toplanırdı, sazlıkta.
Salça, tarhana yaparlardı kışa...
Cırcır böceği, karınca hikâyeleri anlatırlardı da...
O zamanlar çok az anlardım.
Lakin çocukluktan alışıktık aç kalmaya,tokluk hayali kurmaya...
Lisede periyodik zamanlarda olduğu gibi, RAMAZAN ayında da konferans verirdik hocalara...
SİNEM izi koyardık karşılarına...
İKNA ODALARINDA...
Acaba şu içeride oturanlarda sinelerini koymuşlar mıydı o odalarda.?
Of ne işin var benim bu süslü masalarda...
Zaten mangiz de yok zulada... ( mangiz=para)
Kendini şu insanların önünde Büyük İskender mi zannediyorsun. Ha?
Hayalimdeki iştah kaçtı...
Kaçmalı zaten.
Bir İskender in önünden geçtin diye, hemen kendini buldun masada...
(devam edecek)
Her zamanki oturduğum yere oturtmuştu servis personeli beni..
Bak şu arkamdaki masada da geçen hafta oturan aile yine orada.
Of midemde KONÇERTOLAR besteleniyor..hemde MEZAFORD ezgilerle...
Zaten buraya acıkmadan girilirmi?
Fakirlik diz boyu zaten kardeşim...diz boyu..
Şu an içimdeki hislerim tereyağı gibi kabarmış,gözlerim sağ ve soldan gelecek olan tabaktaki tüm verileri cız diye beynime yolluyor..
Ruhumsa lapalaşmış pilavı çatalla karıştıracağım zamanda -EHLULLAHIN SALATU SELAM tavsiyesini yerine getirme telaşında...
(menaj takımları,servis tabakları porland..desertlere kadar atılmış jumbonun 9300 modelli takımları..kuver on numara..balsamik sirke dahi var masada..Alaturka kompozisyonlar var içeride..Birde silsile-i iskender oğulları..kapıda beyaz zambak flaması..gelde beyaz bayrak sallama)
İŞTE GELİYOR SERVİS PERSONELİ...
-hanfendi ne alırsınız?
-Bi İSKENDER... bide PAYDAŞ..
-Nasıl yani?
-Aman şıra diyecektim,afedersiniz..(zira kafam davul gibi)
-Peki hanfendi...
Çok hayal edince insanın dili gelişiyor böyle..
Offf şu içeriye girip çıkanlara bak...sürü gibi MAAŞALLAH..
Acaba şu kaldırımdaki şu teyze,şu çocuk,şu delikanlı da benim gibi hayal ediyormudur acaba içeride olmayı?
Hem zaten dönere aval aval bakarken kaldırıma çarpıp dengesi bozulan şu kız gibi bende çarptımmı..herhes hikayemin dışında kalıverecek..
Zaten bu ekonomik gündemde de hayır hasenatı hayal eder olmuşuk geçim sıkıntısından...
-ALLAH VERSİN BACIM ALLAH VERSİN!(o sırada kapıdaki kravatlı adamla- dilenci kadın arasındaki dialog)
Öyle her yoldan geçende hayal ediyormu diye ..hayalimdeki hayrın ecrini sebeplenmekte nerden çıktı?
Hayal ediyorum ben hayal...
öYLE HAYAL EDEN İNSAN oNU KİM BU HAYALE SEVK ETTİĞİNİ HAYAL DAHİ EDEMEZ..ETMEMELİ ZATEN..
Zira çoğu hayal eden insan,başkalarının da hayallerinin yardımcı oyuncuları değilmi?
Döneri de camın kenarına koymuş bu İskenderoğulları..kokusu da tüm caddeye yayılmış..
Ah ah..Hatrıma anacığımın yemekleri ve de çocukluğum geldi..
Penceresinde cam kırık olduğu için çerçeveye sıkıştırdığımız YASTIK..birde kireçle boyalı KERPİÇTEN evimiz vardı..
Annem saçlarımı tarayıp-toplar,başörtümü kondurunca..kendimi mahalledeki Nazlı ablaya benzetirdim..
Anacığım pek titizdi..
Okula giderken beni, sanki TRT4 teki bir sevdadır şarkılar programında sahneye çıkacak gibi hazırlardı..
Lakin bu TSM(Türk sanat müziği) repertuarım, her eve döndüğümde ara peşrevlerle ARABESK e dönüşürdü hiç sorma..makam hep HİCAZdı..çünkü kıyafetlerim ıslandığından ve yedeği olmadığından sabaha kadar sobanın üzerinde kurudu-kurudu..kurumadı- yarın okula ISLAK MENDİL olarak gitmek zorundaydım..
En çok da pazar günleri DEVLET SENFONİ ORKESTRASI klasiğini kaçıran çocuktumda ona üzülürüm..
Çünkü televizyonumuz yoktu..bazı pazar günleri dayımlara gidersek orada beş-on dakika izleme fırsatı bulurdum..televizyonun sesini açar..kendimi orkestranın şefi moduna sokar,enstrümanistlerin hareketlerine kapılır,geçtiği notaların duygularını anlamaya çalışırdım...çalışırdım da-dayımların tarafındaki duygu daha ağır basardı..çünkü genelde ikinci kez tekrarlanmamak şartıyla..
-Kapat şu iç gıcırtısını
diye bana kızarlardı..
Milletin övdüğü (duygu) güdüsünü,bakın ben daha çocukken güdüyormuşum..
Şimdi de buradan geçerken kendimi İskenderin içinde zannedip,halkın dörtte birinin bile tavuk döner+ayran hayalini bile kuramadığı hayale hazırlanıyorum..
bırak bu hayali...nefsine hakim ol...yoksa nefsinemi yenildin?
Oysa babamızın o işten bu işe -bu işten-o işe,gece-gündüz demeden uykusuz ,aç sigortasız çalıştığı işlerin emeğini SÜMENİN arasınamı koyacaksın?
Gerçi o yıllarda toktuk MANEN.. Vatandaş demek bir nevi depozitosuz EFSANE ŞİŞE,Uludağ gazoz gibi efsaneydi..O yılların manevi tadıysa aroma m.suyu ile tamek m.suyu arasındaki tad ayrımı kadardı toplumda...
Daha doğru- yanlış ayrımını yeni yeni yaptığım yıllardı o yıllar...Birde ninem KÖY KOLEJİ MEZUNU-annemde -ANAOKULU mezunuydu...Okul köydeydi...sınıf tarlada..
Bütün köy genelde sınftaydık...
Kimin geceden hazırladığı çıkısında ne varsa herkes paylaşırdı zeytin ağacı altında..
pineklerdik...HURRAAA..
haydi HALİL İBRAMA...
Öyle haccp normları falan yoktu tarlada...
Etrafımda dönen tavukların şehirde DÖNER TAVUK olduğunu bilmezdik bile..
Ben (2.5) iki buçuk atardım tavuktan...
Arkadaşlar beni...
-kor kaak taa vuuk ,kor kaak taa vuuk..
diye kızdırırlardı..
Zamanla alıştık tavuktan-horozdan korkmamaya..
Sonra tarladan eve dönerken -don lastiğinden yaptığım iple ,atlaya atlaya,mani çığıra çığıra,toz yuta yuta dönerdik yuvamıza..
Sonra komşular toplanırdı, sazlıkta.
Salça, tarhana yaparlardı kışa...
Cırcır böceği, karınca hikâyeleri anlatırlardı da...
O zamanlar çok az anlardım.
Lakin çocukluktan alışıktık aç kalmaya,tokluk hayali kurmaya...
Lisede periyodik zamanlarda olduğu gibi, RAMAZAN ayında da konferans verirdik hocalara...
SİNEM izi koyardık karşılarına...
İKNA ODALARINDA...
Acaba şu içeride oturanlarda sinelerini koymuşlar mıydı o odalarda.?
Of ne işin var benim bu süslü masalarda...
Zaten mangiz de yok zulada... ( mangiz=para)
Kendini şu insanların önünde Büyük İskender mi zannediyorsun. Ha?
Hayalimdeki iştah kaçtı...
Kaçmalı zaten.
Bir İskender in önünden geçtin diye, hemen kendini buldun masada...
(devam edecek)