Önceki gün yazmıştık, düşman işgalinden kurtuluş dolayısıyla yapılan törenlere bazı medya organları tepki gösteriyor diye. Son örneği Aşkale’de yaşanmıştı. Aşkale’de Ermeni mezalimini sembolize eden ve bu mezalimden kurtuluşu hatırlatan törenleri bu yazılı basın büyük bir eleştiri bombardımanına tabi tutmuştu.
Geçmişte birileri bu millete saldırmışsa, bu milletin koynunda beslediği insanlar milleti arkadan bıçaklamışsa yeni nesillere bu olayları hatırlatmaktan doğal ne olabilir? Bunun neresinde garip ve kınanacak bir durum olabilir ki…
Dedelerinin, ninelerinin döktüğü kanı hatırlamaktan, o kanı dökenlere karşı nefretini diri tutmaktan vazgeçenler millet olma vasfını da kaybetmişler demektir. Yunan, Ermeni, Rum, İngiliz, Rus, Fransız, İtalyan bu topraklara girmiş, her yanı kana bulamış, bu millet de taşla sopayla işgalcileri defetmiş; o kanlı günleri hatırlatan törenlere tepki gösteriliyor.
Aşkale ve Erzurum’da Ermenilerin yaptığı katliamlara binlerce örnek var. “Neden o törenlerde Ermeniler temsili olarak tahta kılıçlarla sembolik olarak öldürüldü?” diye feryad eden boyalı basına bu vahşetten kısa bir kesit aktarmak istiyorum:
Rus Yarbay Therdohlebov’un anılarından:
“Binlerce silahsız sivil öldürülmüş. Öldürülenlerin kendilerini korumak için karşı koyarlarken yalnızca bir Ermeni ölmüş. İnsanları koyun gibi kesmişler. Tutsak edip ölüme mahkum ettikleri insanlara kendi elleriyle büyük çukurlar açtırmışlar. Bu çukurların başına insanları gruplar halinde götürmüşler ve hayvan boğazlar gibi kestikten sonra çukurlara doldurmuşlar. Çukur başındaki bir Ermeni arsız arsız çukurdaki cesetleri sayarak, ‘Burası 80 kişi mi oldu? Bir 10 kişi daha alır! Bir 10 daha kes’ deyince, on kişi daha kesip çukura atmışlar ve üstünü toprakla kapatmışlar. Bu Ermeni müteahhit, sırf eğlence olsun diye bir binadan Türklerin teker teker çıkmalarını emretmiş. Dışarıya çıkanların kafalarını keserek, böylece yaklaşık 80 kadar insanı katletmiş.
Arabalarını süren Kürtleri öldürdüler
Erzincan’dan Erzurum’a ricat eden Ermeni sürüsü, yollarının üzerinde önlerine çıkan tüm Müslüman nüfusu katletmişlerdi. Lojistik destek hatlarından çekilen, muharebe teçhizatına dahil toplar üstü kapalı at arabalarında naklediliyordu. At arabalarını, işlerini itina ile yapan kiralık, sivil, silahsız Kürtler idare ediyordu. Erzurum’a yaklaştıkça Ermeni kaçaklar ve askerler mola yerlerinde bu Kürtleri öldürmeye başladılar. Katliamlar hayvani bir şekilde yapılıyordu.
Kadının kalbini başına çivilediler
Ermeniler canlı bir Türk kadınını duvarın önünde çarmıha germişler. Göğsünü yarıp kalbini çıkarıp başının üstüne çivilemişler. Olaylar bizzat Ermeni halkına ve onun aydın kesimine ne tür unsurların ve ne tür iç güdülerin galip geldiğini göstermişler. Hiç kimse olup biteni olmamış gibi sayamaz. Ermeniler rüzgar ektiler, fakat rüzgar ekenin fırtına biçeceğini unuttular.”
Rus yarbayın bile olup biteni yok sayamayız dediği vahşeti bugün boyalı basın yok saymak istiyor.
Ne garip değil mi!
Bir de Yunanlıların İzmir’de yaptıklarından bir kesit aktaralım:
“Şehre dağılan Yunan askerleri de katliama başladılar. Sokak ve caddeler boşalmıştı. Ziraat Bankası önüne gelen bir grup efzun burada rastladıkları sanat mektebi talebesi İhsan Efendiyi Bankanın önüne yatırdılar. Birisi kasaturayla başını gövdesinden ayırdı….Polis santral memurlarından Avni, Rıfkı, Hüseyin, Bahri Efendiler vazifeleri başında vahşi suretle şehit edildiler…. İhsan efendiden sonra Ziraat Bankası önüne tesadüfen gelen, Urla Polis memuru Hüseyin Efendiyi tekmelerle yıkan efzunlar başına üşüştüler. Birisi sağ kolunu dirseğinden keserken, diğeri sol ayağını eklem yerinden ikiye ayırıyordu. Kolları ve ayakları kesildikten sonra burnu ve kulakları budandı. Gözleri kasaturayla çıkarıldı. Öylece bırakıldı. Çırpına çırpına ruhunu teslim ettikten sonra başını gövdesinden ayırıp–tekmelediler. (Yörük Ali Efe– Sabahattin Burhan)
Boyalı AB’ci basın Ermeni’nin, Rum’un, Yunan’ın bu topraklarda yaptığı katliamların hatırlanmasını istemiyor.
Bundan rahatsızlık duyuyor.
Çünkü bu bir AB projesi.AB ülkeleri bu topraklarda döktükleri ve taşeron kullanarak döktürdükleri kanların hatırlanmasını istemiyor. “Hem AB’ye gireceksiniz, hem de geçmişe takılıp kalıyorsunuz” diye fırça atıyorlar bizim mandacı siyasetçilere.
Ama unutmasınlar ki, milletler geçmişe takılıp kaldıkları müddetçe millettirler.
Muharrem Bayraktar
Yeni Mesaj
Geçmişte birileri bu millete saldırmışsa, bu milletin koynunda beslediği insanlar milleti arkadan bıçaklamışsa yeni nesillere bu olayları hatırlatmaktan doğal ne olabilir? Bunun neresinde garip ve kınanacak bir durum olabilir ki…
Dedelerinin, ninelerinin döktüğü kanı hatırlamaktan, o kanı dökenlere karşı nefretini diri tutmaktan vazgeçenler millet olma vasfını da kaybetmişler demektir. Yunan, Ermeni, Rum, İngiliz, Rus, Fransız, İtalyan bu topraklara girmiş, her yanı kana bulamış, bu millet de taşla sopayla işgalcileri defetmiş; o kanlı günleri hatırlatan törenlere tepki gösteriliyor.
Aşkale ve Erzurum’da Ermenilerin yaptığı katliamlara binlerce örnek var. “Neden o törenlerde Ermeniler temsili olarak tahta kılıçlarla sembolik olarak öldürüldü?” diye feryad eden boyalı basına bu vahşetten kısa bir kesit aktarmak istiyorum:
Rus Yarbay Therdohlebov’un anılarından:
“Binlerce silahsız sivil öldürülmüş. Öldürülenlerin kendilerini korumak için karşı koyarlarken yalnızca bir Ermeni ölmüş. İnsanları koyun gibi kesmişler. Tutsak edip ölüme mahkum ettikleri insanlara kendi elleriyle büyük çukurlar açtırmışlar. Bu çukurların başına insanları gruplar halinde götürmüşler ve hayvan boğazlar gibi kestikten sonra çukurlara doldurmuşlar. Çukur başındaki bir Ermeni arsız arsız çukurdaki cesetleri sayarak, ‘Burası 80 kişi mi oldu? Bir 10 kişi daha alır! Bir 10 daha kes’ deyince, on kişi daha kesip çukura atmışlar ve üstünü toprakla kapatmışlar. Bu Ermeni müteahhit, sırf eğlence olsun diye bir binadan Türklerin teker teker çıkmalarını emretmiş. Dışarıya çıkanların kafalarını keserek, böylece yaklaşık 80 kadar insanı katletmiş.
Arabalarını süren Kürtleri öldürdüler
Erzincan’dan Erzurum’a ricat eden Ermeni sürüsü, yollarının üzerinde önlerine çıkan tüm Müslüman nüfusu katletmişlerdi. Lojistik destek hatlarından çekilen, muharebe teçhizatına dahil toplar üstü kapalı at arabalarında naklediliyordu. At arabalarını, işlerini itina ile yapan kiralık, sivil, silahsız Kürtler idare ediyordu. Erzurum’a yaklaştıkça Ermeni kaçaklar ve askerler mola yerlerinde bu Kürtleri öldürmeye başladılar. Katliamlar hayvani bir şekilde yapılıyordu.
Kadının kalbini başına çivilediler
Ermeniler canlı bir Türk kadınını duvarın önünde çarmıha germişler. Göğsünü yarıp kalbini çıkarıp başının üstüne çivilemişler. Olaylar bizzat Ermeni halkına ve onun aydın kesimine ne tür unsurların ve ne tür iç güdülerin galip geldiğini göstermişler. Hiç kimse olup biteni olmamış gibi sayamaz. Ermeniler rüzgar ektiler, fakat rüzgar ekenin fırtına biçeceğini unuttular.”
Rus yarbayın bile olup biteni yok sayamayız dediği vahşeti bugün boyalı basın yok saymak istiyor.
Ne garip değil mi!
Bir de Yunanlıların İzmir’de yaptıklarından bir kesit aktaralım:
“Şehre dağılan Yunan askerleri de katliama başladılar. Sokak ve caddeler boşalmıştı. Ziraat Bankası önüne gelen bir grup efzun burada rastladıkları sanat mektebi talebesi İhsan Efendiyi Bankanın önüne yatırdılar. Birisi kasaturayla başını gövdesinden ayırdı….Polis santral memurlarından Avni, Rıfkı, Hüseyin, Bahri Efendiler vazifeleri başında vahşi suretle şehit edildiler…. İhsan efendiden sonra Ziraat Bankası önüne tesadüfen gelen, Urla Polis memuru Hüseyin Efendiyi tekmelerle yıkan efzunlar başına üşüştüler. Birisi sağ kolunu dirseğinden keserken, diğeri sol ayağını eklem yerinden ikiye ayırıyordu. Kolları ve ayakları kesildikten sonra burnu ve kulakları budandı. Gözleri kasaturayla çıkarıldı. Öylece bırakıldı. Çırpına çırpına ruhunu teslim ettikten sonra başını gövdesinden ayırıp–tekmelediler. (Yörük Ali Efe– Sabahattin Burhan)
Boyalı AB’ci basın Ermeni’nin, Rum’un, Yunan’ın bu topraklarda yaptığı katliamların hatırlanmasını istemiyor.
Bundan rahatsızlık duyuyor.
Çünkü bu bir AB projesi.AB ülkeleri bu topraklarda döktükleri ve taşeron kullanarak döktürdükleri kanların hatırlanmasını istemiyor. “Hem AB’ye gireceksiniz, hem de geçmişe takılıp kalıyorsunuz” diye fırça atıyorlar bizim mandacı siyasetçilere.
Ama unutmasınlar ki, milletler geçmişe takılıp kaldıkları müddetçe millettirler.
Muharrem Bayraktar
Yeni Mesaj