mektubat
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 4 Eki 2006
- Mesajlar
- 2,308
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
- Konum
- İstanbul
- Web Sitesi
- www.caglarnetwork.com
Davranışlar duyguların göstergeleridir. Devamlı, dürüst hareket eden kimsede, bunlar, zamanla meleke hâline dönüşür. Her gün uygun davranışlarda bulunursanız, kısa sürede ilgili duyguları hissetmeye başlayacaksınız.
İnsanın, iş hayatında veya günlük yaşayışında, doğru olanı yapması, doğruyu söylemesi, o kimseyi vicdanen, ruhen rahatlatır. Bu da kendine güveni geliştirir. Yanlış olarak bilinen bir şeyi yaptığımızda ise, iki olumsuz şey meydana gelir:
Birincisi, kendimizi suçlu hissederiz ve suçluluk kendimize olan güveni yiyip bitirir.
İkincisi, er veya geç, diğer insanlar bunu öğrenir ve bize olan güvenlerini yitirirler. Bulunduğu çevrede güvenini kaybeden kimsenin başarılı olması mümkün değildir.
Doğru olanı yapalım ki, kendi güvenimizi kendimiz yok etmeyelim.
Güzelliklere alışalım
Ünlü bir psikolog, diyor ki:
Unutmayın, davranışlar duyguların göstergeleridir. Duyguları doğrudan denetleyemezsiniz. Sadece davranış veya hareketlerinizin seçimiyle bunu yapabilirsiniz... Devamlı doğru, dürüst
hareket eden kimsede, bunlar, zamanla meleke hâline dönüşür. Her gün uygun davranışlarda bulunursanız, kısa sürede ilgili duyguları hissetmeye başlayacaksınız.
Örneğin, eğer kendinizi güldürebilirseniz, sonunda kendinizi daha güleç olarak hissedersiniz. Kambur durmak yerine dik durursanız, kendinizi daha üstün hissedersiniz. Bu olumsuz açıdan da geçerlidir. Biraz sert kaş çatın, bakın bakalım, kendinizi sürekli kaşları çatık biri olarak hissetmiyor musunuz?
Düzenlenmiş davranışların, duyguları değiştirdiğini ispatlamak çok kolaydır. Biriyle tanışırken çekingen davranan insanlar, bu çekingenliklerinden, şu üç basit hareketi aynı anda yerine getirerek kurtulabilirler: İlki, ilk karşılaşmada sıcak, samimi bir şekilde tokalaş! İkincisi, tebessümle gözünün içine bak! Ve üçüncüsü, “Sizinle tanıştığıma memnun oldum” de!
Bu üç basit hareket, otomatik olarak ve anında, çekingenliği ortadan kaldırır. Güvenli davranışlar, güvenli düşünceler üretir.
Dolayısıyla da güven içinde düşünmek için, güven içinde davranın. Hissetmek istediğiniz biçimde davranın. Bazı şeyler insana güven kazandırır.
Mesela, toplantılarda pek çok insan, arka sıralarda oturmak için mücadele eder ve böylece, fazla dikkat çekmezler. Fazla dikkat çekmek istememelerinin sebebi ise, kendilerine güvenmemeleridir.
Önde oturmak güven getirir. Bunu tecrübe edin, bir alışkanlık hâline getirin. Elbette ki, ön sırada biraz dikkat çekebilirsiniz, ama başarının dikkat çekmemesi diye bir şey yoktur.
Bir insanın gözlerini kullanış biçimi, bize onun hakkında çok şey söyler. İçgüdüsel olarak, gözlerinizin içine bakmayan kişi hakkında kendinize sorular sormaya başlarsınız: “Ne saklamaya çalışıyor? Neden korkuyor? Bir şey mi söylemek istiyor?”
Genellikle göz teması kurmada başarısızlık iki şeyden birini söyler. Diyebilir ki; “Yanında kendimi güçsüz hissediyorum. Kendimi aşağı hissediyorum. Senden korkuyorum.” Veya diğer kişinin gözlerinden kaçınmak şu anlama gelebilir: “Kendimi suçlu hissediyorum. Bilmeni istemediğim bir şey yaptım veya düşündüm. Eğer gözlerimin seninkiyle temas kurmasına izin verirsem, bunu anlayacağından korkuyorum.”
Kendime güveniyorum
Eğer göz temasından kaçınırsanız, kendiniz hakkında iyi hiçbir şey söylemiş olmazsınız. “Korkuyorum. Güvenim yok” dersiniz. Bu korkuyu, kendinizi, diğer insanın gözlerinin içine bakmanızı sağlayarak kuşatın.
Diğer insanın gözlerinin içine bakmak, ona şunu der: “Açığım ve dürüstüm. Sana söylemekte olduğum şeye inanıyorum. Korkmuyorum. Kendime güveniyorum.”
Hızlı yürümek de güven artırır. İzleyin ve göreceksiniz ki, vücut hareketleri, beyin hareketlerinin bir sonucudur. Darbe yemiş, yoksulluk içindeki bir insan, ayaklarını sürükleyerek ve tökezleyerek yürür. Kendine güveni sıfırdır.
Sıradan insanların yürüyüşleri de sıradandır, adımları da sıradandır.
İnsanın, iş hayatında veya günlük yaşayışında, doğru olanı yapması, doğruyu söylemesi, o kimseyi vicdanen, ruhen rahatlatır. Bu da kendine güveni geliştirir. Yanlış olarak bilinen bir şeyi yaptığımızda ise, iki olumsuz şey meydana gelir:
Birincisi, kendimizi suçlu hissederiz ve suçluluk kendimize olan güveni yiyip bitirir.
İkincisi, er veya geç, diğer insanlar bunu öğrenir ve bize olan güvenlerini yitirirler. Bulunduğu çevrede güvenini kaybeden kimsenin başarılı olması mümkün değildir.
Doğru olanı yapalım ki, kendi güvenimizi kendimiz yok etmeyelim.
Güzelliklere alışalım
Ünlü bir psikolog, diyor ki:
Unutmayın, davranışlar duyguların göstergeleridir. Duyguları doğrudan denetleyemezsiniz. Sadece davranış veya hareketlerinizin seçimiyle bunu yapabilirsiniz... Devamlı doğru, dürüst
hareket eden kimsede, bunlar, zamanla meleke hâline dönüşür. Her gün uygun davranışlarda bulunursanız, kısa sürede ilgili duyguları hissetmeye başlayacaksınız.
Örneğin, eğer kendinizi güldürebilirseniz, sonunda kendinizi daha güleç olarak hissedersiniz. Kambur durmak yerine dik durursanız, kendinizi daha üstün hissedersiniz. Bu olumsuz açıdan da geçerlidir. Biraz sert kaş çatın, bakın bakalım, kendinizi sürekli kaşları çatık biri olarak hissetmiyor musunuz?
Düzenlenmiş davranışların, duyguları değiştirdiğini ispatlamak çok kolaydır. Biriyle tanışırken çekingen davranan insanlar, bu çekingenliklerinden, şu üç basit hareketi aynı anda yerine getirerek kurtulabilirler: İlki, ilk karşılaşmada sıcak, samimi bir şekilde tokalaş! İkincisi, tebessümle gözünün içine bak! Ve üçüncüsü, “Sizinle tanıştığıma memnun oldum” de!
Bu üç basit hareket, otomatik olarak ve anında, çekingenliği ortadan kaldırır. Güvenli davranışlar, güvenli düşünceler üretir.
Dolayısıyla da güven içinde düşünmek için, güven içinde davranın. Hissetmek istediğiniz biçimde davranın. Bazı şeyler insana güven kazandırır.
Mesela, toplantılarda pek çok insan, arka sıralarda oturmak için mücadele eder ve böylece, fazla dikkat çekmezler. Fazla dikkat çekmek istememelerinin sebebi ise, kendilerine güvenmemeleridir.
Önde oturmak güven getirir. Bunu tecrübe edin, bir alışkanlık hâline getirin. Elbette ki, ön sırada biraz dikkat çekebilirsiniz, ama başarının dikkat çekmemesi diye bir şey yoktur.
Bir insanın gözlerini kullanış biçimi, bize onun hakkında çok şey söyler. İçgüdüsel olarak, gözlerinizin içine bakmayan kişi hakkında kendinize sorular sormaya başlarsınız: “Ne saklamaya çalışıyor? Neden korkuyor? Bir şey mi söylemek istiyor?”
Genellikle göz teması kurmada başarısızlık iki şeyden birini söyler. Diyebilir ki; “Yanında kendimi güçsüz hissediyorum. Kendimi aşağı hissediyorum. Senden korkuyorum.” Veya diğer kişinin gözlerinden kaçınmak şu anlama gelebilir: “Kendimi suçlu hissediyorum. Bilmeni istemediğim bir şey yaptım veya düşündüm. Eğer gözlerimin seninkiyle temas kurmasına izin verirsem, bunu anlayacağından korkuyorum.”
Kendime güveniyorum
Eğer göz temasından kaçınırsanız, kendiniz hakkında iyi hiçbir şey söylemiş olmazsınız. “Korkuyorum. Güvenim yok” dersiniz. Bu korkuyu, kendinizi, diğer insanın gözlerinin içine bakmanızı sağlayarak kuşatın.
Diğer insanın gözlerinin içine bakmak, ona şunu der: “Açığım ve dürüstüm. Sana söylemekte olduğum şeye inanıyorum. Korkmuyorum. Kendime güveniyorum.”
Hızlı yürümek de güven artırır. İzleyin ve göreceksiniz ki, vücut hareketleri, beyin hareketlerinin bir sonucudur. Darbe yemiş, yoksulluk içindeki bir insan, ayaklarını sürükleyerek ve tökezleyerek yürür. Kendine güveni sıfırdır.
Sıradan insanların yürüyüşleri de sıradandır, adımları da sıradandır.