Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dinimizi yaşamada ölçümüz ne olmalı? (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Arayış gerçeğini kavramak isteyen insan, işe önce kendini tanımaktan, kendinde olan gerçeği bulmaktan başlamalıdır. İnsanoğlu, kainata bir baktığında hiçbir şeyin başıboş olmadığını, her şeyin belli bir uyum içinde olduğunu anlar. Sonra kendine döner; "Ben kimim?", "Nereden geldim?", "Nereye gidiyorum?" ve "Benden ne isteniyor?" diye sorar. İlahi kitap olan Kur’anı Kerim onun imdadına yetişir: "Ben, cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım" (Zariyat: 56). Bu ayet, insana belli bir disiplin içerisinde yaşama mecburiyetini de hatırlatır. İstenilen bu disiplinli hayata kısaca, "kulluk" diyoruz. Kulluk yolundaki davranışlara da, "ibadet".
O halde, insanın yaratılış gayelerine özen göstermeleri, zühd yolunu tutarak dünyanın geçici zevklerinden yüz çevirmeleri gerekir. Çünkü bu dünya geçici bir yurt olup, ebedi kalınacak bir yer değildir. Ayrılık yeridir, sürekli vatan değildir. Bu sebeple, dünya halkının en uyanıkları Allah’a en iyi kulluk yapanlardır. Rasulullah Aleyhisselam (sav) , Hz. Muaz’ı Yemen’e vali olarak gönderirken kendisine, "Sana bir dava geldiği zaman nasıl hükmedeceksin?" diye sorar. "Allah’ın Kitabıyla hükmedeceğim" der. Hz. Peygamber, "Meseleyi Kitabullah’ta bulamazsan?", Hz Muaz cevaben: "Rasulullah’ın Sünnetiyle hükmedeceğim". "Ne Kitabullah’ta ve ne de Rasulullah’ın Sünnetinde bulamazsan?" sorusu üzerine "Allah’ın Kur’an’ına ve Peygamberin Sünnetine ters düşmeyen kendi reyimle içtihat edeceğim" cevabını verir, bunun üzerine Resulullah Efendimiz (sav), Hz. Muaz (ra)’ın göğsüne eliyle vurarak memnuniyetini dile getirir. (Ebu Davut Tirmizi).
İşte bu hadisi şerif, İslam dininin temel ölçülerini belirlemiştir. Zaman içerisinde bu kavramlar şöylece adlandırılmıştır: Kitap, Sünnet, İcmai Ümmet, Kıyası Fukaha. İstenilen mükemmel kulluk, yani, sıratı müstakim bu ölçüler üzerine bina edilmiştir. Herkes yerini ve konumunu buna göre ayarlamak zorundadır. Gerisi lafı güzaf.
İnancını, ibadetini, örfünü, işini, gücünü, hasılı bütün davranışlarını, bu kıstaslarla ölçmek, dini bir vecibe halini almıştır. Kısaca ele alacak olursak Kitap, Kur’anı Kerim’dir. Aranılan hüküm öncelikle yüce Kitabımızda araştırılır. Sünnet: Açık bir hüküm bulunamazsa, Peygamber Efendimizin (sav) söz ya da fiillerinde araştırılır. İcmai Ümmet: Bu hükmü iki açıdan değerlendirmek gerekmektedir. Birincisi Peygamber Efendimizin sahabelerinin davranış biçimleridir. İkincisi ise, Kur’anı Kerim ve Sünnet ışığında yapılacak kıyasın, alimlerin ittifakıyla alınmasını sağlamaktır. Bir bakıma kıyasın test edilmesi, yani kıyasa ölçü getirilmesi sağlanmıştır. Bu hüküm gereği, öyle her önüne gelenin fetva vermesinin engellenmesi murat edilmiştir. Fetva verse bile, hemen kendini ele verir. Ülkemizde çok sık yaşadığımız bir olaydır bu. Kıyası yapar, kısa bir hava estirilir. Daha sonra rüzgar gibi geçer biter. Aslın yanında, sahte olan zamanla da olsa tutunamaz. Yok olur gider. Kıyas: Kur’an ve Sünnet ışığında ehil insanların vereceği hükümlerdir (İlmi ile amel eden Peygamber varisi alimler).
Bu bilgiler ışığında ibadet ve davranışlarımızı yeniden ele almak zorundayız. Çünkü; huzuru mahşerde bizi hesaba çekecek olan Allah (cc)’ın koyduğu ölçü esas olandır.
 

ashab_kiram

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
650
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
نعىمة;551889' Alıntı:
Arayış gerçeğini kavramak isteyen insan, işe önce kendini tanımaktan, kendinde olan gerçeği bulmaktan başlamalıdır. İnsanoğlu, kainata bir baktığında hiçbir şeyin başıboş olmadığını, her şeyin belli bir uyum içinde olduğunu anlar. Sonra kendine döner; "Ben kimim?", "Nereden geldim?", "Nereye gidiyorum?" ve "Benden ne isteniyor?" diye sorar. İlahi kitap olan Kur’anı Kerim onun imdadına yetişir: "Ben, cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım" (Zariyat: 56). Bu ayet, insana belli bir disiplin içerisinde yaşama mecburiyetini de hatırlatır. İstenilen bu disiplinli hayata kısaca, "kulluk" diyoruz. Kulluk yolundaki davranışlara da, "ibadet".
O halde, insanın yaratılış gayelerine özen göstermeleri, zühd yolunu tutarak dünyanın geçici zevklerinden yüz çevirmeleri gerekir. Çünkü bu dünya geçici bir yurt olup, ebedi kalınacak bir yer değildir. Ayrılık yeridir, sürekli vatan değildir. Bu sebeple, dünya halkının en uyanıkları Allah’a en iyi kulluk yapanlardır. Rasulullah Aleyhisselam (sav) , Hz. Muaz’ı Yemen’e vali olarak gönderirken kendisine, "Sana bir dava geldiği zaman nasıl hükmedeceksin?" diye sorar. "Allah’ın Kitabıyla hükmedeceğim" der. Hz. Peygamber, "Meseleyi Kitabullah’ta bulamazsan?", Hz Muaz cevaben: "Rasulullah’ın Sünnetiyle hükmedeceğim". "Ne Kitabullah’ta ve ne de Rasulullah’ın Sünnetinde bulamazsan?" sorusu üzerine "Allah’ın Kur’an’ına ve Peygamberin Sünnetine ters düşmeyen kendi reyimle içtihat edeceğim" cevabını verir, bunun üzerine Resulullah Efendimiz (sav), Hz. Muaz (ra)’ın göğsüne eliyle vurarak memnuniyetini dile getirir. (Ebu Davut Tirmizi).
İşte bu hadisi şerif, İslam dininin temel ölçülerini belirlemiştir. Zaman içerisinde bu kavramlar şöylece adlandırılmıştır: Kitap, Sünnet, İcmai Ümmet, Kıyası Fukaha. İstenilen mükemmel kulluk, yani, sıratı müstakim bu ölçüler üzerine bina edilmiştir. Herkes yerini ve konumunu buna göre ayarlamak zorundadır. Gerisi lafı güzaf.
İnancını, ibadetini, örfünü, işini, gücünü, hasılı bütün davranışlarını, bu kıstaslarla ölçmek, dini bir vecibe halini almıştır. Kısaca ele alacak olursak Kitap, Kur’anı Kerim’dir. Aranılan hüküm öncelikle yüce Kitabımızda araştırılır. Sünnet: Açık bir hüküm bulunamazsa, Peygamber Efendimizin (sav) söz ya da fiillerinde araştırılır. İcmai Ümmet: Bu hükmü iki açıdan değerlendirmek gerekmektedir. Birincisi Peygamber Efendimizin sahabelerinin davranış biçimleridir. İkincisi ise, Kur’anı Kerim ve Sünnet ışığında yapılacak kıyasın, alimlerin ittifakıyla alınmasını sağlamaktır. Bir bakıma kıyasın test edilmesi, yani kıyasa ölçü getirilmesi sağlanmıştır. Bu hüküm gereği, öyle her önüne gelenin fetva vermesinin engellenmesi murat edilmiştir. Fetva verse bile, hemen kendini ele verir. Ülkemizde çok sık yaşadığımız bir olaydır bu. Kıyası yapar, kısa bir hava estirilir. Daha sonra rüzgar gibi geçer biter. Aslın yanında, sahte olan zamanla da olsa tutunamaz. Yok olur gider. Kıyas: Kur’an ve Sünnet ışığında ehil insanların vereceği hükümlerdir (İlmi ile amel eden Peygamber varisi alimler).
Bu bilgiler ışığında ibadet ve davranışlarımızı yeniden ele almak zorundayız. Çünkü; huzuru mahşerde bizi hesaba çekecek olan Allah (cc)’ın koyduğu ölçü esas olandır.

çok güzeldi saol
 

Im_muslim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
3,194
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Paylaşımınız için ALLAH razı olsun kardeşim...ALLAHa emanet olunuz...hayırlı akşmamlar...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt