Bana hoşgeldin denilme süreci devam ederken sana hoşgeldin demek ne derece doğru bilemeyeceğim kardeşim. Karşılıklı hoşgeldin merasimi düzenleriz artık.
Öncelikle; ne güzel! "Dinimi layıkıyla yaşamak istiyorum!" demek, maalesef ki, dünyaya, paraya, mülke, işe adeta taparcasına bağlanmış olup da, akşam olunca "Elhamdulillah Müslüman'ım" söyleminden kurtulmanın bir çaresidir. Müslüman, her yerde Müslüman'dır. Bu dinin resulü; en ince ayrıntısına kadar dikkat etmemiz gerektiğini söylememiş mi bize? Evet, öyleyse? Herkes biliyor da, kimse bir şey yapmıyor.
Evet, herkes şunu tekrar eder. "Elhamdulillah, Müslüman'ım." E, kardeşim? Hani namaz? Hani oruç? Eh, Müslüman'ım demekle olmuyor demek ki. Allah'ın emirlerini tiye alma, Müslüman'ım. İşte senin bu haklı duruşun duygulandırdı beni. İnşallah, giriştiğin bu yoldan muzaffer olacak çıkacaksın!
"Kapanamıyorum" demişsin. Kapanmak Allah'ın emri kardeşim. Biliyorum, içeriden biri sana sürekli fısıldıyor. "Boşver, yaşlanınca kapanırsın." ya da "Kınarlarsa" yahut başka bir şeyler söylemekte. Bil ki din kardeşim, bil ki istekli kardeşim; nefsin sana bir şeyler söylüyorsa, sen hakiki Müslüman olma yoluna girişmişsin. Ne demişti İmam Nenevi? "Boş eve hırsız girmez." Demek ki iman aşkı var ki, şeytanın dile gelmiş hali nefis konuşuyor. Müslüman kadının, kapanmamak gibi şartı yok. Kapanmayan da Allah'ın emrine karşı gelmiş olmaz mı? Bak Hazret-i Kur'an ne buyurmuş!
“Ey Peygamber; eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, cilbablarını üzerlerine sıkıca örtünsünler. Böylesi onların (iffetli olarak) tanınmaları ve rahatsız edilmemeleri için daha elverişlidir.” [Ahzab Suresi, 59. ayet]
Ey dinini layıkıyla yaşamak isteyen kardeşim! Bir gün, bir adam Halife Ömer'e gelmiş ve demiş ki "Ey müminlerin emiri! Namaz kılmak istiyorum ama ne zaman ezan okusa, kalkasım yok. İçimden gelmiyor! Hem kılsam da, üstünkörü kılacağım. Namaz aşkının artması için ne önerirsin?" Hz. Ömer(ra) cevap veriyor. "Sen hele bir kıl da."
İşte, başörtüsü de budur. İçinizden gelmiyor mu? Kötü mü hissedeceksiniz? Daha doğrusu öyle mi düşünüyorsunuz? Bir, örtünün de. Kaldı ki; Kuran'da yazıyorsa Müslüman itaat eder. Hadi, "Elhamdulillah, Müslüman'ım" deyip, zerre faaliyet göstermeyenlerden olmak isteseniz neyse. "Layıkıyla yaşamak"tan bahsediyorsunuz. Ne öğrendik biz? Amentü! Kuran'a iman! Öyleyse, Kuran'da yazana itaat edeceksiniz, itaat edeceksiniz.
Ya Kur'an, ya Hüsran.
Üçüncüsü bil ki yok.
Böyle demiş, beyitlerde ozanlarımız. Kaldı ki, üç günlük dünya! Geçenlerde, Ömer Döngeloğlu ağabeyimin, programına takıldı gözüm. Bir soru yollamış genç bir hanım. "Rüyamda Hz. Muhammed'i(sav) gördüm. Bana örtün diyordu, örtüneyim mi?" Ömer ağabeyin cevabı çok hoş oldu. Ağlayarak cevapladı hatta. "Rüyamda Hz. Muhammed'i(sav) hiç görmedim. Bir kere görsem, onda da "Ey Ömer, çarşaf giy!" dese, erkek halimle çarşaf giyer, onunla dolaşırım"
İşte itikad bu! Resulallah söylesin de çarşaf giyerim! Kuran yazmış dinlememiş, hadis var dinlememiş, rüyasında o şerefe erişmiş hala kapanmaya gerek var mı diye soruyor. İşte gaflet ve delalet de bu!
Ey hanım kardeşim. Ölüm gelecek düşündün mü? Belki yetmiş sene sonra, belki de bu mesajı okurken. Belki de bu mesajı okumadan ölmüş olacaktın. Cehennem var! Ateşlerinin en derininden! Düşündün mü? Kınayanların kınamasından korkmayacaksın! Korkmayacaksın ki diğerleri de korkmasın.
Günün birinde, adam, başında takkeli, beyaz giyinmiş bir adamla, çarşafa benzer yaşlı bir adamı, arkadan gördü. Bağırmaya başladı! "İrtica! İrtica!" Herkes orada toplandı. Ardından kadın ve erkek döndü. Beyaz elbiselinin boynunda bir haç, çarşaflı sandığının da elinde İncil vardı. Meğerse, dindar iki Hıristiyan. Herkes dağıldı!
E, kardeşim! Müslüman, Müslüman olmanın şartını yapınca, gerici. Gavur yapınca ilerici! Böyle şey mi olur? Almanya'da yaşıyoruz sanki. Ah, ah. Çok muzdaribim ben bu konularda. Çok da uzattım biliyorum.
Ailesi istemeyenler! Aileniz sizi cehennem azabından kurtaramaz.
Kaldı ki; İslam'ın öngörülerindeki gibi kapanmayacaksanız boşverin dediklerimi. Zira, başlarda türbanlar, altlarda, daracık kot pantolonlarla olmaz bu iş.
Kardeşim, kapanırsan bir şey diyeceklerse şayet bil ki Allah şöyle buyuruyor. "İnnallahe meassabirin." "Allah sabredenlerle beraberdir."
Dinini layıkıyla yaşamak istiyorsan, görünüşte de, duyguda da Müslüman'lığı %100 benimseyeceksin. Ardından da, bir ilim meclisine katılman, hanımlarla beraber mevlitler, Kuranlar okuman, ilim sohbetleri yapman, kendi hayrına olacaktır. Mevlana'nın dediği gibi dört kapı vardır. "Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat." Bir adam, camiye gitmiş. İlk sırada durana vurmuş. Adam da kalkmış ona vurmuş. Zira şeriatte "kısasa kısas" vardır. İkinci adama vurmuş, adam önce doğrulmuş. Sonra oturmuş. Zira, affetmiş. Üçüncü adama vurmuş, adam şöyle bir bakmış sonra devam etmiş. Zira, merak duygusu onun tek zayıf yanıymış. Dördüncü adam ise, kılını dahi kapırdatmamış. Önce İslam'a uyma eşittir Şeriat. Sonra ilim, tasavvuf eşittir tarikat. Sonra iyice hamlanma, nefsi terbiye eşittir marifet. En sonunda ise, ilahi aşka kavuşma. Her şeyde bir tecelli görme eşittir hakikat. Allah, hakikat kapısına kadar ulaştırsın inşallah.
"Alimler, benim varislerimdir."
Allah, yardımcınız olsun. Selamete erdirsin inşallah.
Vesselam, veddua.