Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

dini hikayeler (1 Kullanıcı)

muhammet islam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Mar 2008
Mesajlar
31
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Bir şahıs, heyecan ve ıstırapla, İmam Sadık (a.s)ın huzuruna gelerek:


- Ne olursunuz efendim, Allah'a bana daha fazla rızık vermesi için dua da bulunun, çünkü çok yoksulum, dedi.


İmam:

-Hayır, asla dua edemem buyurdu.


-Niçin edemezsiniz efendim?


-Zira Allah bu iş için bir yol tayin etmiştir; rızk peşinden koşun ve onu elde edin diye de emir buyurmuştur. Halbuki sen evinde oturup, dua etmek suretiyle, rızkın senin peşinden gelmesini istiyorsun.



--------------------------------------------------------------------------------

DUÂ AYNI DUÂ, AMA OKUYAN AĞIZ...
Muhyiddîn-i Arabî (kuddise sırruh) hazretlerinden:

Fakirin biri, bir ağaç dibinde gölgelenmekte olan Hz. Ali (r.a.)'ye gelir, ihtiyaçlarını arz eder:

- Çoluk-çocuk sıkıntı içindeyim, ne olur bana biraz yardımda bulunun, der.

Hz. Ali (r.a.) hemen yerden bir avuç kum alır, üzerine okumaya başlar. Sonra da avucunu açar ki, kum tanecikleri altın külçeleri hâline gelmiş...

- Al, der fakire. İhtiyacını karşıla!

Fakirin gözleri yerlerinden fırlayacak gibi olur:

- Allah aşkına söyle yâ Emîre'l-mü'minîn! Ne okudun da kum tanecikleri altın oluverdi? der. Hz. Ali (r.a.) anlatır:

- Kur'ân-ı Kerîm, Fâtiha sûresine gizlenmiştir. Bende Kur'an-ı Kerîm'i okudum, yani Fâtiha sûresini okudum bu kumlara...

Bunu öğrenen fakir durur mu? O da bir avuç kum alır ve başlar okumaya. Okur, okur, okur... Ama kumlarda bir değişiklik yoktur. Altın filan olmuyor, aynen duruyor.tekrar gelir ve İmam Ali kerremallâhü vechehû hazretlerine:

- Ben de okudum, ama birşey değişmiyor; kumlar altın olmuyor, der. Emîrü'l- Mü'mînin Hz. Ali (r.a.) boynunu büker, mahcup bir edâ ile cevap verir:

- Ne yapayım, der. Duâ aynı duâ; ama, okuyan ağız aynı değildir! Duâ tamam; lâkin, okuyanın ihlâsı ve teveccühü tamam değildir!..

İşte bütün mesele buradadır. Okuyanın ihlâsında ve teveccühünde... Aynı duâ; aynı îman, aynı İhlâs ve aynı teveccühle okunacak ki, aynı netice elde edilebilsin. Yoksa kumu altın yapmak gibi bir iksire sahip olabilmek mümkün olmaz


Alıntı: Fazilet Takvimi 1997
 

muhammet islam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Mar 2008
Mesajlar
31
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Bir gün, Musa (a.s) yolda giderken bir ihtiyar gördü. İhtiyarlığın.dan beli bükülmüş beline kemer bağlamış, önünde bir ateşe ibadet ediyordu.
Musa (a.s):

-Kaç seneden beri bu ateşe ibadet ediyorsun? diye sordu.

İhtiyar:

-Dörtyüz doksan senedir,. diye ce*vap verdi.

Musa (a.s):

-Ey ihtiyar! Bu ateşe ibadete tövbe edip Meliki Cebbar Teâla Hazretlerine kulluğa dön,buyurduklarında . O ateşperest;

-Ya Musa! Allah Tealaya dönsem beni kabul eder mi? dedi.

Hazreti Musa:

«Evet! kabul eder; Rabbul Alemiyn Erhamürrahımiyndir, buyurması üzerine ihtiyar:

-Ya Musa! Allah kendinden kaçanları lütuf ve keremiyle kabul edecekse benim üzerime İslamı arz eyle!» dedi. Musa (a.s) arz etmesiyle iman etti.

Kendisine, İslam ferahlığıyla ölüm geldi ve bekâ alemine göçtü. Musa (a.s) techiz ve tekfinini yaptıktan soma durup: «Ya ilahi! Senin bu kuluna bir tevhid kelimesiyle muamele edeceğini bana bildirmeni istiyorum» dedi. Hemen Cebrail (a.s) teşrif buyurup:

-Ya Musa Rabbin sana selam eder ve buyururki ki: «Bilmez misin ki, La ilahe illaIlah Musa resülüllah demesiyle bizim ile sulh yapan kimseyi Ben Azimüşşan cennete yaklaştırıp cennet elbiselerinden giydiririm» buyurdu.


Musa kavmi ne bu kıssayı haber verdi. Kavmi: « La ilahe illaIlah Musa resülüllah» sözünün harflerini saydılar yirmi dört harf idi. Bu durumda herbir harf için o ihtiyarın yiı:ım bir senelik günahını Allah Teâlâ mağfifiret buyurmuş oldu dediler.



Kaynak: Mekaasıdu't Talibiyn, M.Raif Efendi




Mekaasıdu't Talibiyn
M.Raif Efendi


--------------------------------------------------------------------------------

Hz.Musa'yı Isıran Karınca

Hz. Musa a.s., köy köy, şehir şehir dolaşıp; insanlara Allah'ın dinini öğretirken, bir gün yolu Allah'ın, ceza olarak bütün halkını yaktığı bir köye düştü ve:


"Ey Rabbim" dedi. "Bu köyde yaşayanlar arasında çocuklar, günahsız, suçsuzz kimseler ve hayvanlar da vardı. Sadece suçluları ve günahkarları cezalandırabilecekken, böyle yapmayıp tüm köyü cezalandırmışsın. senin şefkatin ve acıman sınırsıdır ve sen tüm canlılara bu şefkatinle davranırın. Sen işlerini de bizim aklımıızn eremediği yüksek bilginle yaparsın. Buna olan inancım tamdır. Fakat ben merak ettim; günahkarlarla beraber masum insanları niçin yaktın?" diyerek,fazla oyalanmadan, yoluna devam etti.

Bir müddet sonra hem bir şeyler yemek, hem de yol yorgunluğunu biraz olsun üzerinden atmakbir ağacın altına oturdu. Ağacın az ötesinde büyük bir karınca yuvası vardı. Karıncalar harıl harıl çalışıyordu. Bu karıncalarda bir tanesi gelip dinlenmekte olan Hz.Musa aleyhisselamı ısırdı. Musa a.s karıncaya öfkelendi Yerdeki kurumuş odunlardan birini ateşle tutuşturdu, geldi, tüm karınca yuvasını ateşe verdi. Tüm karıncalar yanarak öldü. Musa a.s bildiren dini hükümler arasında karınca yakmak günah değildi.


Bunun üzerin Allah (c.c) şöyle seslendi:


"Ey Musa! Seni sadece bir tek karınca ısırmışken, sen bütün karınca yuvasını ateşe mi verdin. Bir karınca yüzünden koca karınca ülkesini her ana hamde eden, beni en güzel sözlerle öven bir toplumu yakıp yok ettin, öyle mi?"


Hz.Musa a.s. gerek kendi gördüğü karşısında söyledikleri, gerek yaptığı karşısında Cenab-ı Hakk'ın seslenişinden öğrenmiş oldu ki;


Suçlularla beraber olanlar, kendileri suçsuz olsalar dahi aynı cezaya uğrarlar. Ancak Allah c.c. hesap gününde onları birbirinden ayırır, her birine hak ettiği karşılığı fazlasıyla verir.



Bizler de kötü insanlarla beraber olmamalı, onların yaşadıkları yerlerde bulunmamalıyız. Bulunmak zorunda kalırsak onları uygun bir lisan ile uyarmalı, oradan bir an önce uzaklaşmaya bakmalıyız.

Kaynak: Büyük Dini Hikayeler, İbrahim Sıddık İmamoğlu, Osmanlı Yayınevi




Büyük Dini hikayeler
İbrahim Sıddık İmamoğlu


--------------------------------------------------------------------------------

Musa a.s ve Cennetteki Arkadaşı

Hz. Musa Aleyhisselâm, bir gün münacatları esnasında «Ya Rabbî! Cennette benim arkadaşım kimdir, bana göster.» diye iltica eder. Hak Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri:

- Ya Musa! Filan şehirde, filan çarşıda ve şu şemail ve isimde bir kasap vardır. O kimsedir, diye ilham eyler.

Hz. Musa Aleyhisselâm hemen hareket eder ve o kasabı bulur. Dükkânının karşı tarafında, bir miktar seyrederek ahvaline vâkıf olmak üzere oturur. Görür ki gayet gaddar ve zalim bir kimsedir. Sattığını hep eksik tartmaktadır. Hz. Musa'nın hatırına, bu kimse bana nasıl arkadaş olabilir, her halde o başka bir kimse olması lâzımdır, diye gelir. Tam o esnada Hz. Cebrail gelerek, o kimsenin olduğunu haber verir.

Hz. Musa Aleyhisselâm akşama kadar dükkânın önünde oturur ve akşam olunca, kasap bir miktar et alarak elindeki zembiline koyar ve evine gitmek üzere iken, Hz. Musa: «Ya kasap, beni misafir kabul eder misin? diye sorar. Kasap da «Buyurun, sizin gibi muhabbetli misafiri asla görmedim. Bu gece hizmetinizle şerefleneyim.» der ve beraberce giderler. Hemen Hz. Musa Aleyhisselâmm önüne yemekler ko-yar ve «Ey mübarek zat isterseniz siz yeyin. Şayet beraber yiyelim derseniz, bir miktar beklemeniz lâzım gelecek. Zira benim çok mühim bir işim vardır, müsâdenizle onu yerine getireyim.» der. Ve getirmiş olduğu eti iyice pişirip, evin köşesinde asılı bir zembıM aşağıya indirir. İçinden son derece küçük ve zayıf bir kadın çıkarır. O'nun ağzına yavaş yavaş eti verir. Karnını doyurduktan sonra altını da temizler ve tekrar yerine asarak Hz. Musa Aleyhisselâmın yanına gelir. Özür dileyerek birlikte yemek yemeye başlarlar.

Kadına yemek yedirirken kadının dudakları bir kaç defa hareket etmiş ve konuşur gibi olmuş. Bu hali Hz. Musa Aleyhisselâm farketmiş olduğu için o kimseye:

- Ey kişi, bu senin annen midir?

-Evet, annemdir. Çok ihtiyar ve mecalsizdir. Her gün böylece dükkândan geldiğim zaman hizmet ederim.

- Yemek yedirirken dudakları kıpırdadı. Sözü anlaşılır mı?

- Evet anlaşılır. Her ne zaman, karnını doyurup hizmetini yaptığımda «Ya Rabbî, bu oğlumu cennette Musa'ya arkadaş eyle.» diye dua eder.

- Ey kimse! Sana müjdeler olsun kî, annenin duası dergah-ı izzette kabul oldu. Musa benim, der ve ilham-ı ilâhî ile oraya geldiğini söyler.

O kimse de çok sevinir ve bütün günahlarına tevbe ve istiğfar ederek ibadet ile meşgul olmaya başlar.

Böylece annesine yapmış olduğu hizmet sebebi ile, salihler zümresine dahil olur.


Kaynak: Büyük Dini Hikayeler, İbrahim Sıddık İmamoğlu, Osmanlı Yayınevi
 

keltepe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2007
Mesajlar
2,305
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Konum
BuR$A
selamun aleyküm kardeşim..
güzel anlamlı bir paylaşımdı..
rabbim razı olsun sizden inşaallah..

hayırlı günler...
 

fatmana

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Tem 2007
Mesajlar
1,902
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Selamün Aleyküm Kardeşim..emeğinize Sağlik...allah Razi Olsun..hayirli Günler..allaha Emanet Olun
 

muhammet islam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Mar 2008
Mesajlar
31
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HZ. İBRAHİM SÜREKLİ HALKINA PUTLARA TAPMANIN TUTARSIZLIGINI SÖZLE ANLATMAYA ÇALIŞMIŞ ANCAK HALKI HZ. İBRAHİM'İN ANLAMIYOR VEYA ANLAMAK İSTEMİYORMUŞ.
HZ. İBRAHİM HALKINI DAHA FARKLI YÖNTEMLERLE UYARMAYA DEVAM ETMİŞ.
HZ.İBRAHİM'İN YAŞADIGI ŞEHİRDE PUTLARIN BULUNDUGUBÜYÜK BİR TAPINAK VARMIŞ İNSANLAR BURAYA GELEREK PUTLARA HEDİYELER SUNAR VE ONLARA DİLEKLERİNİ YERE GETİRMELERİ İÇİN DUA EDERMİŞ.
BİR BAYRAM GÜNÜ BÜTÜN HALK EYLENCEYE DAGILDIGI
BİR VAKİTTE İBRAHİM PEYGAMBER GİZLİCE TAPINAGA
GİRMİŞ.ELİNDEKİ BALTAYLA BÜYÜK PUT HARİÇ BÜTÜN PUTLARI BİR BİR KIRMIŞ.
SONUNDA BALTAYI BÜYÜK PUTUN BOYNUNA ASARAK KİMSEYE GÖRÜNMEDEN TAPINAKTAN AYRILMIŞ.
İNSANLAR GERİ DÖNDÜĞÜNDE PUTLARIN KIRILDIĞINI GÖRÜNCE DEHŞETE KAPILMIŞLAR HZ. İBRAHİM'İN PUTLARA İNANMADIĞI İÇİN ONDAN ŞÜPELENMİŞLER
HEMEN ONU TAPINAĞA ÇAĞIRIP PUTLARI KİMİN KIRDIĞINI SORMUŞLAR.
BU DURUM (Kur'an-ıKerim'de) şöyle anlatılır:
DÖNEMİN KIRALI NEMRUT VERECEK BİR CEVAP BULAMAMIŞ. ETRAFINDAKİ KİŞİLERDEN BAZILARI ''EĞER İŞ YAPACAKSANIZ YAKIN ONUDA TANRILARINIZA YARDIM EDİN'' DEMİŞ
SONUNDA KOCAMAN BİR ATEŞ YAKMIŞLAR PEYGAMBERİ DE ALEV ALEV YANAN ATEŞİN ATMIŞLAR. HERKEZ NEFESİNİ TUTMUŞ ONLARI İZLİYORMUŞ ALLAH ATEŞE ''EY ATEŞ İBRAHİM İÇİN SERİNLİK BİR GÜL BAHÇESİ OL DEMİŞ HERŞEYİ YAKAN ATEŞ HZ. İBRAHİM İ YAKMAMIŞ İBRAHİM'E SERİN BİR GÜL BAHÇESİ OLMUŞ HZ. İBRAHİM BU MUCİZE İÇİN ALLAHA
 

muhammet islam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Mar 2008
Mesajlar
31
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Hz. Musa Aleyhisselâm, bir gün münacatları esnasında «Ya Rabbî! Cennette benim arkadaşım kimdir, bana göster.» diye iltica eder. Hak Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri:

- Ya Musa! Filan şehirde, filan çarşıda ve şu şemail ve isimde bir kasap vardır. O kimsedir, diye ilham eyler.

Hz. Musa Aleyhisselâm hemen hareket eder ve o kasabı bulur. Dükkânının karşı tarafında, bir miktar seyrederek ahvaline vâkıf olmak üzere oturur. Görür ki gayet gaddar ve zalim bir kimsedir. Sattığını hep eksik tartmaktadır. Hz. Musa'nın hatırına, bu kimse bana nasıl arkadaş olabilir, her halde o başka bir kimse olması lâzımdır, diye gelir. Tam o esnada Hz. Cebrail gelerek, o kimsenin olduğunu haber verir.

Hz. Musa Aleyhisselâm akşama kadar dükkânın önünde oturur ve akşam olunca, kasap bir miktar et alarak elindeki zembiline koyar ve evine gitmek üzere iken, Hz. Musa: «Ya kasap, beni misafir kabul eder misin? diye sorar. Kasap da «Buyurun, sizin gibi muhabbetli misafiri asla görmedim. Bu gece hizmetinizle şerefleneyim.» der ve beraberce giderler. Hemen Hz. Musa Aleyhisselâmm önüne yemekler ko-yar ve «Ey mübarek zat isterseniz siz yeyin. Şayet beraber yiyelim derseniz, bir miktar beklemeniz lâzım gelecek. Zira benim çok mühim bir işim vardır, müsâdenizle onu yerine getireyim.» der. Ve getirmiş olduğu eti iyice pişirip, evin köşesinde asılı bir zembıM aşağıya indirir. İçinden son derece küçük ve zayıf bir kadın çıkarır. O'nun ağzına yavaş yavaş eti verir. Karnını doyurduktan sonra altını da temizler ve tekrar yerine asarak Hz. Musa Aleyhisselâmın yanına gelir. Özür dileyerek birlikte yemek yemeye başlarlar.

Kadına yemek yedirirken kadının dudakları bir kaç defa hareket etmiş ve konuşur gibi olmuş. Bu hali Hz. Musa Aleyhisselâm farketmiş olduğu için o kimseye:

- Ey kişi, bu senin annen midir?

-Evet, annemdir. Çok ihtiyar ve mecalsizdir. Her gün böylece dükkândan geldiğim zaman hizmet ederim.

- Yemek yedirirken dudakları kıpırdadı. Sözü anlaşılır mı?

- Evet anlaşılır. Her ne zaman, karnını doyurup hizmetini yaptığımda «Ya Rabbî, bu oğlumu cennette Musa'ya arkadaş eyle.» diye dua eder.

- Ey kimse! Sana müjdeler olsun kî, annenin duası dergah-ı izzette kabul oldu. Musa benim, der ve ilham-ı ilâhî ile oraya geldiğini söyler.

O kimse de çok sevinir ve bütün günahlarına tevbe ve istiğfar ederek ibadet ile meşgul olmaya başlar.

Böylece annesine yapmış olduğu hizmet sebebi ile, salihler zümresine dahil olur.
 

muhammet islam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Mar 2008
Mesajlar
31
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
bir gün hz. Musa (a.s.) cenab-ı Hak'kın huzuruna binbir kelamı öğrenmeye gidiyormuş. Giderken yolda bir ihtiyara rast geliyor, o ihtiyarda ömrü boyunca namazını bir taşın üzerinde kılmış, hatta taş bile namaz kılınmaktan yıpranmış. O ihtiyar hz. Musayı yolda görünce, nereye ey Musa der. Hz. Musada Allahû tealadan binbir kelamı öğrenmeye gidiyorum der. ihtiyarda hazır gitmişken bendende selam söyle benimde cennetteki yerimi öğrenirmisin der, Hz. Musa olur der. birazdaha gidince elinde içki şişesi ile bir sarhoşa rast gelir, sarhoşta sorar ey Musa nereye diye oda yine aynı cevabı verir, sarhoş hazır gitmişken bendende selam söyle benim cehennemdeki yerimide sorormısın der, onada olur der ve gider. Allahû tealanın huzuruna çıkar binbir kelamı öğrenir tam gidecekken Allahû teala bir şey unutmadınmı ey Musa der, Oda evet Yarabbi gelirken bir ihtiyar gördüm ömrü boyuca bir taşın üstünde namaz kılmış ve cennetteki yerini soruyor der, Hak teala da o kuluma selam söyle cehennemin en derin dibidir der, birde sarhoşa rastladığını ve onunda cehennemdeki yerini sorduğunu söyler, o kulumada selam söyle onunda yeri cennetin en güzel köşesidir der. Bu duruma Hz. Musa şaşırır ve nasıl oluyor Yarabbi der. Hak tealada sen gidince onların ikisinede deki sizin durumunuzu sordum ama Allah'ın çok işi varmış cevap veremedi de der, ne işim olduğunu sorduklarında dünyayı iğne deliğinden geçirmeye çalıştığımı söyle anlayacaksın neden böyle olduğunu der. Ve hz. Musa iner önce ihtiyarın yanına gider, sordunmu ey Musa der O da sordumda işi varmış cevap veremedi der, ihtiyar peki işi neymiş diye sorunca, dünyayı iğne deliğinden geçirmeye çalışıyordu der, ihtiyarda hiç olacak işmi koca dünya iğne deliğine sığarmı diye karşılık verir. az gidince sarhoşu görür oda sordunmu ey Musa der, evet sordum ama çok işi varmış cevap veremedi der, işi neymiş deyince dünyayı iğne deliğinden geçirmeye çalışıyordu der, sarhoşta valla arkadaş onun işi belli olmaz geçirirmi geçirir der ve hz. Musa Hak tealanın neden öyle söylediğini anlar.
 

muhammet islam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Mar 2008
Mesajlar
31
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Allahü Teâlâ'nın has kulu Eyyûb aleyhisselâm, îshak aleyhisselâmın oğlu lys'in oğullarından olup Yûsuf aleyhisselâm ile çağdaş bulunuyordu. Geniş serveti, arazisi, sürüleri ve çok evlâdı vardı. Allahü Teâlâ'nın bu nimetlerine karşı şükrünü tam ifa eder, gece ve gündüzünü ibadetle geçirirdi.

Fakat onun bu ibâdet ve tâatlerini hazmedemeyen Şeytan, kendisine mal ve evlâd acısı, azabda elem, meşakkat ve bedende zahmet ile dokunmuştu. Bütün bunlara karşı senelerce gösterdiği büyük sabrın nihayetinde Rabbına şöyle nida etti:

— Ey Rabbim, benim halim şu. Zahmet ve acı ile bana Şeytan dokundu, vesveseye yol buldu. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.

Allahü Teâlâ da cevaben şöyle buyurdu:

— Depren ayağınla, işte —yani deprenince bir kaynak zuhur etti— sana bir yıkanacak su, serin ve içecek. Yıkan ve iç, için dışın iyileşsin, yorgunluğun dinlensin, yüreğin soğusun.

Ne kadar dikkate şayan bir noktadır ki, Allahü Teâlâ, Eyyûb aleyhissclâmın duasına cevap olan kurtuluş mucizesini verirken bile evvelâ ona böyle bir hareket emretmiştir. Burada bir emir Hz. Eyyûb'a söylendiği gibi Kur'ân-ı Kerîm'de hikâye olunarak Resûl-i Ekrem Aleyhisselâm'a hitaben bir itirazı cümle imiş gibi bir imâ da yapılmıştır. Ayak vurmak, ayakla deprenmek, mengilemek, olduğu yerde tepinmeye, çabalamaya veya sefer veya hicret veya gaza etmeye, yani cihadın mümkün olabilen her kısmına uygun olabileceğine göre bu imâ, kıssanın hisse noktalarından birini teşkil eder. Eyyûb aleyhisselâmın deprendiği bu arzın Gabiye olduğu naklolunmuştur.

Allahü Teâlâ, Eyyûb aleyhisselâma bu hareket emrinden sonra şöyle buyurdu:

— Elinle bir demet tut da vur onunla ve yemininde durmamazlık etme!

Hz. Eyyûb hastalığı sırasında bir hâdise dolayısiyle zevcesine yüz deynek vurmaya yemin etmişti. Bu suretle bir demet yaparak vurmakla yeminin yerine geleceği kendisine ruhsat olarak gösterilmiş ve had ile yeminlerde bu; «Eyyûb ruhsatı» nâmiyle baki kalmıştır.

Allahü Teâlâ, Eyyûb aleyhisselâmı çok sabırlı bularak onun güzel kulluğunu methetmiş, ona bütün ehlini yani evlâd, servet ve sıhhatini, beraberlerinde daha bir mislini rahmet olarak hem de temiz akıllılar için bir ibret dersi; ibâdet edenler için bir hatıra olarak bahsetmiştir.
 

zikra_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Mar 2008
Mesajlar
71
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Sa Cok Sagg Ol Allah Razi Olsun Kayra
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt