Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

DİNİ BİLGİLER;ZİKİR NEDİR? (1 Kullanıcı)

ayshidayet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
297
Tepki puanı
0
Puanları
0
Zikir Nedir?
Şimdi kardeşlerimiz “zikir nedir?” konusunu zikrin lugat içeriğine hapsetmiş ve mazi, müzari gibi Arapça lisanının dil bilgisi kuralları içerisinde ve aklın yorumuyla konuyu açıklamaya çalışmışlar ama söyledikleri şeylerin çoğu Kur’ân-ı Kerim’e ters düştüğü gibi bu hayatî öneme sahip konuyu da mecrasından saptırmış durumdadırlar. Bismillahirrahmanirrahim,


Zikir Kur'ân-ı Kerim'de geçen çok önemli kavramlardan biridir. Zikir kelimesinin lugat anlamı: Hatırlamak, anmak, dile getirmektir. Kur'ân-ı Kerim'in bir adı zikir olup, Kur'ân-ı Kerim'i kıraat etmek, tilavet etmek de zikirdir, namaz kılmak da zikirdir. Ama bu iki zikrin yanı sıra Kur'ân-ı Kerim'de geçen Zikrullah (Allah isminin ard arda tekrarı) en büyük zikirdir.

Kardeşlerimiz dîni Kur'ân-ı Kerim'den değil de emaniyye adı verilen insanların yazdığı el yazması kitaplardan öğrendikleri için, hep kendi akıllarının yorumu ve Arapça bilgileri ve kitaplardaki kişilerin yorumunun toplamından bir sonuç çıkarıyorlar. Ne yazık ki bu doğru değil. Kur'ân-ı Kerim vahiy lisanı olup, akılla yorumlanamaz. Yani; ilâhi kelamı (vahyi) yine vahiy lisanıyla açıklamak en doğru olanıdır. Çünkü, Kur'ân-ı Kerim iki grup âyeti kerimeden müteşekkil olup, bunlardan müteşabih âyet-i kerimeleri ancak ulûl'elbabın (daimi zikrin sahipleri) açıklayabileceğini Rabbimiz buyuruyor. Çünkü bu kişiler, Allah'la tezekkür etme imkânın sahibi olup, Allah'tan vahiy alanlardır. Ve ilâhi kelamı (vahyi) yine ilahi lisanla (vahiyle) açıklarlar. Böylece konunun bütün yönleri hak lisanıyla açıklanmış olur. Herhangi bir tenakuz da söz konusu olmaz.

Şimdi kardeşlerimiz “zikir nedir?” konusunu zikrin lugat içeriğine hapsetmiş ve mazi, müzari gibi Arapça lisanının dil bilgisi kuralları içerisinde ve aklın yorumuyla konuyu açıklamaya çalışmışlar ama söyledikleri şeylerin çoğu Kur'ân-ı Kerim'e ters düştüğü gibi bu hayatî öneme sahip konuyu da mecrasından saptırmış durumdadırlar.

Şimdi biz Rabbimizin fazl-u keremi, Efendi Hazretleri'nin himmetiyle bu konuyu hayat kitabımız olan Kur'ân-ı Kerim âyetleriyle inşallah sizlere açıklayacağız.

A- Kur'ân-ı Kerim'in bir ismi zikirdir.



15/HİCR-9: İnnâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne).

Muhakkak ki; zikri (Kur'ân-ı Kerim'i), Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.



Görüyoruz ki Kur'ân-ı Kerim'in bir ismi zikir. Onu kıraat etmek (okumak), tilavet etmek (açıklamak) da zikirdir.

B- Namaz kılmak da bir zikirdir.



20/TAHA-14: İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa'budnî ve akımıs salâte li zikrî.

Muhakkak ki; Ben, Ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Öyleyse Bana kul ol ve Beni zikretmek için namazı ikame et.



C- Zikrullah ( Allah isminin ard arda tekrarı).





73/MUZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).

Rabbinin (Allah'ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O'na (Allah'a) dön (ulaş, vasıl ol).



Bu kardeşlerimize “en büyük ibadet nedir?” diye sorarsanız, dîni Kur'ân-ı Kerim'den öğrenmedikleri için hemen size namaz diye cevap verirler. Ama dîni Kur'ân-ı Kerim'den öğrenen kişiye sorarsanız, cevap zikrullah yani Allah isminin tekrarı olan zikirdir diye cevap verecektir. Çünkü Rabbimiz Kur'ân-ı Kerim'de böyle söylüyor. Başkasının ne söylediği bizim için hiç mi hiç önemli değil. Önemli olan Rabbimizin ne söylediği. İşte ispatı:



29/ANKEBUT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri) ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya'lemu mâ tasneûn (tasneûne).

Sana Kitab'tan vahyedileni oku, namazı kıl. Çünkü namaz kötülükten ve fuhşiyattan meneder ama Allah'ın zikri, en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.



Bu âyet-i kerimede, sana vahyettiğimiz bu kitabı oku, tilavet et (birinci zikir) ve namaz kıl (ikinci zikir). Çünkü senin namazın fuhşiyat ve münkerden men eder(korur). Ve Allah'ı zikretmek en büyüktür ( le zikrullâhi ekber ) ( üçüncü zikir) buyruluyor. Yani zikrullah hem Kur'ân-ı Kerîm'in okunmasından hem de namaz kılmaktan daha büyüktür.

Dîni el yazması kitaplardan öğrenen kardeşlerimiz bu üç zikri farkedemedikleri gibi bunların en büyüğü ve önemlisi olan zikrullahı hiç mi hiç kâle bile almamışlar, neden mi? Çünkü sevgili okuyucular, iblisin canına ot tıkayacak olan en önemli ibadet zikirdir, çünkü nefsimizi tezkiye edecek (temizleyecek) olan ibadet zikirdir. Bizi Allah'a sevgili kılacak olan ibadet yine zikirdir. İşte iblis bunları bildiği için, bugün ne namaz kılma ibadetine dokunmuş ne de Kur'ân-ı Kerîm okuma ibadetine (zikrine). Ama nefsimizi tezkiye edecek olan yani amilüssalihat yapabilmemizin olmazsa olmaz şartı olan (kişinin iradesiyle yapacağı Allah isminin tekrarından ibaret olan) zikrullahı unutturmuş. Ve zikrullahı bugünkü İslâm tatbikatından çıkarmış ve bugün insanların zikir ibadetinin farziyetinden haberleri yok. Çünkü ne İslâm'ın 5 şartı içinde var ne de 32 farzın içinde. Ve bizim sevgili dîn adamlarımıza sorarsanız “farz değildir” diyeceklerdir. İşte bu yazıyı yazan kardeşlerimiz de ne yazık ki, Kur'ân-ı Kerîm'de zikir farz kılınmasına rağmen (Müzemmil 8), çok zikir farz kılınmasına rağmen (günün yarısından çok zikir) (Ahzab 41), daimî zikir farz kılınmasına rağmen (ayakta iken, otururken ve yanüstü yatarken, her üç halde) (Nisa 103), Allah isminin tekrarından ibaret olan zikri inkâr ediyorlar, ketmediyorlar, böyle bir şey yoktur diyorlar. Bunu gizlemek, inkâr etmek şeytana kölelik etmekten başka bir şey değildir. Çünkü zikrullahı iblis devre dışı bırakmak istiyor. Gayesi bu. Neden? Şimdi nedenine de inşallah yine Kur'ân-ı Kerîm ile açıklayalım.



İnsanlar üç bedenin(ceset) sahibidirler; fizik vücut(vech), nefs, ve ruh olmak üzere. Hicr Suresinin 26. âyeti kerimesine göre halk edilen bir fizik vücudumuz var.



15/HİCR-26: Ve le kad halaknel insâne min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).

Andolsun ki; Biz insanı, “hamein mesnûn olan salsalinden” (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) yarattık.



Secde suresinin 9. âyet-i kerimesine göre nefy edilen (üfürülen) bir ruhun sahibiyiz.



32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem'a vel ebsâre vel ef'ideh(ef'idete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve onu (onun nefsinin kalbine) sem'î (kalbin işitme hassası), basar (kalbin görme hassası) ve fuad (kalbin idrak etme hassası) hassalarına (sahip) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.



Ve Şems suresinin 7. âyet-i kerimesine göre sevva edilen bir nefsin sahibiyiz.



91/ŞEMS-7: Ve nefsin ve mâ sevvâhâ.

Yemin ederim ki; o nefs, sevva edildi (7 kademede).
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt