Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Din Nedir? (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
A

İslâm Dinî, üç boyutlu bir sistemdir: 1: İnanç boyutu, 2: İbadet ve Hukuk boyutu, 3: Maneviyat boyutu.
Bu üç boyutu sırasıyla, " en, boy ve derinlik kavramlarıyla da ifade edebiliriz. Buradan çıkan sonuç şudur:

1: Bu üç boyuttan herhangi birisinin yokluğu durumunda İslâm'dan söz edilemez.

2: Bu üç boyuta herhangi bir ekleme de yapılamaz


Şu ayet birinci sonucu ifade etmektedir. "Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezası, dünyâ hayatında rezil olmaktan başka nedir? Kıyamet gününde de (onlar) azabın en şiddetlisine itilirler. Allah yaptıklarınızı bilmez değildir." (1) İkinci sonucu da şu ayet ifade etmektedir: "... Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için de din olarak İslâm'ı beğendim..." (2)
Başta belirttiğimiz üç boyut, Kur'an ve Sünnet'te Vurgulanmaktadır. "Cibril Hadisi" olarak bilinen tanınmış bir hadiste bu üç boyut şöylece sunulmaktadır:
Hz. Ömer anlatıyor: "Ben Hz. Peygamberin yanında oturuyordum. Derken elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam yanımıza çıkageldi. Gelip Hz. Peygamberin önüne oturup dizlerini dizlerine dayadı. Ellerini bacaklarının üstüne saygıyla koyduktan sonra sormaya başladı:
"Ey Muhammed! Bana iman hakkında bilgi ver?
Hz. Peygamber açıkladı:
"Allah'a, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. .Kadere yani hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna da inanmandır."
Yabancı: "Doğru söyledin" diye tasdik etti. Sonra tekrar sordu:
"Ey Muhammed! Bana İslâm hakkında bilgi ver?"
Hz. Peygamber açıkladı:
"İslâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucu tutman, gücün yettiği takdirde Beytullah'a haccetmendir."
Yabancı: "Doğru söyledin" diye tasdik etti. Sonra tekrar sordu: "Bana ihsan hakkında bilgi ver?"
Hz. Peygamber açıkladı:
"İhsan, Allah'ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi Allah'a kulluk etmendir. Sen O'nu görmüyorsan da O seni görüyor."
İcmBu söz üzerine yabancı çıktı gitti. Ben epeyce bir müddet kaldım. (...) Hz. Peygamber: "Ey Ömer, soru soran bu zâtın kim olduğunu biliyor musun?" dedi. Ben: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir' deyince şu açıklamayı yaptı: 'Bu, Cebrail idi. Size dininizi öğretmeye geldi." (3)
Görüldüğü gibi burada inanışlar, ibadetler ve bunlar yerine getirilirken sahip olunacak ruh ve mânâ ile sahip olunacak manevî öz ve usûller söz konusu edilmektedir. (4)
Nesâî'nin rivayetinden
Cebrail'in sahabeden Dıhyetü'l Kelbî'nin suretinde geldiğini öğreniyoruz. (5) Bu hadise, Hicretin 10. yılının son aylarında (Miladî 631 tarihinde), herkesin gözü önünde ve herkes onları dinler vaziyette iken gerçekleşmiştir. (6) Zaten Celâleddin Suyutî de bu hadisin "mütevâtir" olduğunu belirtmektedir. (7)
Hadisimizdeki "Bu, Cebrail idi. Size dininizi öğretmeye geldi" ifadesi dikkat çekicidir.
"Dinin bütünü böylece formüle edilmişti." (8) Buna göre "iman nedir?" sorusuna verilen cevap İslâm Dininin "İnanç boyutunu", İslâm nedir?" sorusuna verilen cevap, "ibadet ve hukuk boyutunu", "ihsan nedir" sorusuna verien cevap da "maneviyat boyutunu" ifade etmektedir.
İslâm'ın inanç boyutu ile ibadet ve hukuk boyutunun alanına giren konular hadisin metninde geçmektedir. Maneviyat boyutunun alanına hangi konular girmektedir? İşte İslâm'ın rûhî/kalbî hükümleri, -ki bunlara bâtınî ve manevî hükümler de demek mümkündür- maneviyat boyutunun konusunu oluşturmaktadırbir, şükür, Allah sevgisi, Allah korkusu gibi emirler; küfür, nifak, şirk, kibir, gurur, haset, Allah'ın azabından emin olmak rahmetinden ümit kesmek gibi yasaklar, "maneviyat boyutunun" alanına girmektedir.
B
Bu üç boyut ayrılmaz bağlarla birbirine bağlıdır. Zaten bu üç boyuttan ayrı ayrı bahsetmek teorik bir çalışmadır. Pratikte bu üç boyut iç içedir.
Örneğin inanç boyutunda, iman esasları sıralanır: Allah vardır ve birdir, insana şah damarından daha yakındır, işitendir, görendir... Maneviyat boyutunda ise bu iman esaslarının, insanın kalbine ve ruhuna yerleş¬tirilmesi sözkonusudur. Böylece insan, her an Allah tarafından görüldüğü şuuru ile hareket edecektir. İnanç boyutunda, imanın, küfrün, şirkin ve nifakın çerçevesi verilir. Maneviyat boyutunda ise imanın kalbe nasıl egemen kılınacağı, kalbin küfür, nifak, şirk ve benzeri hastalıklardan nasıl arındırılacağı işlenir. Böylece insan, maneviyat boyutunda "imanın zevkini" yaşar. Pek çok hadiste bundan "imanın tadından" söz edilir (9). Ezcümle, maneviyat boyutu, imanın idrâk, şuur ve zevk ile yaşanmasını ifade eder.
İbâdet ve hukuk boyutunda, zahirî yükümlülükler ele alınır, namaz, oruç, zekât, hacc gibi. Bu yükümlülükleri içten gelen bir duyarlılık ile, ihlas ile yerine getirmekte maneviyat boyutunun fonksiyonudur. Zahirî yükümlülükleri yerine getirirken daima Allah için Allah'ı görüyormuşça¬sına hareket etmek maneviyat boyutu sayesinde gerçekleşir. (10)
C
Allah "sırat-ı mustakîm'i: dos-doğru yolunu", "kendilerine nimet verdiği" insanların şahsında somutlaştırmıştır. Bu nedenle Fatiha sûresinde: "Bizi dosdoğru yoluna ilet / Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna" (5 ve 6. ayet) buyurulur. Guenoncu anlamda (11) "İslâm Geleneği'dir bu. Buna "Geleneksel İslâm" diyen düşünürler de vardır. (12)
İslâm Geleneği'nde, İslâm'ın inanç boyutu "Akaid" ilminin, ibadet ve hukuk boyutu "Fıkıh" ilminin, maneviyat boyutu da "Tasavvuf ilminin konusudur. Şeyh el-Alevî'nin belirttiği gibi bu üç alanda da "içtihad" yapılabilir. (13). Buna göre Tasavvuf, Cibril hadisindeki "İhsan"ın "açılımı"dır. Ünlü metafîzikçi Frıthjof Schuon ya da müslümanca adıyla Şeyh İsâ Nureddin Ahmed el-Alevî bu nokta üzerinde hassasiyetle durur: "İhsan ve tasavvuf eşanlamlı olduklarından bu hadis bizzat tasavvufun da bir tanımıdır ve İslâm'da tasavvufun "bütünüyle inanmak" demek olduğunu da göstermektedir, çünkü "Lâ ilahe İllelah" bütün dini yapının direğidir, inancı vardır." (14;. "İhsan yani tasavvuf Allah'a tam bir "ihlâs" ile "kulluk etmek"tir. İslâm'ın özünü hiç şüphesiz Kelime-i Tevhid inancı oluşturmaktadır. Ayrıca bu inancın samimi olması da, yani ihlas, ihsan ya da tasavvufu oluşturmaktadır. Tasavvufun özü ise, Mutluk Hakikatin daimi şuurudur. (15)
Yeri gelmişken çok orjinal bulduğumuz bir tasavvuf tanımı üzerinde durmak istiyoruz. Bu tanım, îslâmın bütünlüğü içerisinde, Tasavvufun konumu ve işlevini açık ve seçik olarak vurgulaması bakımından oldukça dikkat çekicidir: 'Tarikat / Tasavvuf, hüsn-ü niyet, hüsn-ü itikat, hüsn-ü amel ve hüsn-ü ahlâk yoludur" diyor Rahmetli Üstad Hayri Öğüt. (16) Üstad, burada, manevî yol ile özdeş gördüğü Tasavvufu, niyet, itikat, amel ve ahlâkın 'iyisi ve güzeli' olarak tanımlamaktadır. Bu tanımın Cibril Hadisinden esinlendiğini düşünüyoruz. Biraz sonra ele almak üzere, hüsn-ü niyet'i dışarda bırakırsak, hüsn-ü itikat inanç boyutu ile; hüsn-ü amel, ibadet ve hukuk boyutu ile, hüsn-ü ahlâk da maneviyat boyutu ile ilgilidir. Hüsn-ü niyet ise İslâm'da hem başlangıç ve hem de yücelmede "anahtar" rolündedir; çünkü ameller niyetlere göre anlam kazanmaktadır. Buradan hareketle Rahmetli Üstad Hayri Öğüt'ün Tasavvufu, "İslâm'ı tüm boyutlarıyla kemâl derecesinde yaşama yolu" olarak gördüğünü söyleyebiliriz.
D

Parçabuçuk din anlayışına taraf olanlar şu ayeti unutmamalılar:
"De ki: 'Siz, Allah'a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları bilir. Allah herşeyi bilendir" (16).


(1) Bakara: 85. (2) Mâı'cfe: 3. (3) Müslim, Nesâf. Ebu Dâvud ve Tirmizi'den Kütüb-ü Sille Muhtasarı. Hadis no: 15. 11/213-218; Sahih-i Buharı" Tecrid-i Sarih Tercemesi, Hadis No: 47; Riyazus Salihin, Hadis No: 60, Bâb:5 s. Ayrıca /bu Mâcc ve İbn Haııbel de rivayet etmektedir. (4) Prof. Dr. Muhammed Hamidullah: İslâm Peygamberi, ç: S. Tuğ, İst: 1990,11/718. (5) KSM. 11/218, (6) İslâm Peygamberi: II. 717. Dipnot: 1464. (7) Suyûlî: el-Fevâide'l-Mütekâsira Fî Ehbâril-Mülevâtire / Mütevatir Hadisler, Ç: M. E. Akın. Ank: 1992. Hadis no: 8, (8) Haydar Baş; Rahmeten Li'l Alemin Hz. Muhammed (sav). 11/306, ist: 1993. (9) Bkz. KSM. Hn: 22- 23. U/233 vd. (10) Bkz. Said Havva; Ruh Terbiyemiz, Ç: I. Kamıış. S. Şimşek, Konya 1980, s. 89-100. (11) Rene" Gucnon: Nicelisin Egemenliği ve Çağın Alametleri, Ç: M. Ka¬nık, ist: 1990, 31. bölüm. (12) Bkz. Seyyid Hüseyin Nasr; Modem Dünyada Geleneksel islâm. Ç: S. Barkın, 11. Arslan. İst: 1989. Giriş: Geleneksel islâm Nedir? s. 13-28. (13) Martin Lings: Yirminci Yüzyılda Bir Velf. Ç: U. Uyan. B. Şahin, ist: 1988. s. 60. (14) Frilhjof Schuon: İslâm'ı Anlamak, Ç: M. Kanık, Ys: ts. s. 219. (15) Aynı eser, s. 238-241. (16) Ali Bozdağ: Hayri Baba ve Tasavvuf Felsefesi. Basılmamış tez: 1993. Ank. Ün. ilahiyat Fak. .s. 33. (16) Hucurat. 49/16.

Ali Rıza Bayzan
İcmal dergisi
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
sonuç :

din kul yapısı değildir ki kullar kendi hevesince "ilaveler" yapsınlar..işlerine geldiği gibi istismar etsinler...
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
" tek yoldur nura varmış gayrı yollar aldanış"
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Hz. Ömer anlatıyor: "Ben Hz. Peygamberin yanında oturuyordum. Derken elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam yanımıza çıkageldi. Gelip Hz. Peygamberin önüne oturup dizlerini dizlerine dayadı. Ellerini bacaklarının üstüne saygıyla koyduktan sonra sormaya başladı:
"Ey Muhammed! Bana iman hakkında bilgi ver?
Hz. Peygamber açıkladı:
"Allah'a, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. .Kadere yani hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna da inanmandır."
Yabancı: "Doğru söyledin" diye tasdik etti. Sonra tekrar sordu:
"Ey Muhammed! Bana İslâm hakkında bilgi ver?"
Hz. Peygamber açıkladı:
"İslâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucu tutman, gücün yettiği takdirde Beytullah'a haccetmendir."
Yabancı: "Doğru söyledin" diye tasdik etti. Sonra tekrar sordu: "Bana ihsan hakkında bilgi ver?"
Hz. Peygamber açıkladı:
"İhsan, Allah'ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi Allah'a kulluk etmendir. Sen O'nu görmüyorsan da O seni görüyor."
İcmBu söz üzerine yabancı çıktı gitti. Ben epeyce bir müddet kaldım. (...) Hz. Peygamber: "Ey Ömer, soru soran bu zâtın kim olduğunu biliyor musun?" dedi. Ben: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir' deyince şu açıklamayı yaptı: 'Bu, Cebrail idi. Size dininizi öğretmeye geldi." (3)
Görüldüğü gibi burada inanışlar, ibadetler ve bunlar yerine getirilirken sahip olunacak ruh ve mânâ ile sahip olunacak manevî öz ve usûller söz konusu edilmektedir. (4)
Nesâî'nin rivayetinden
Cebrail'in sahabeden Dıhyetü'l Kelbî'nin suretinde geldiğini öğreniyoruz. (5) Bu hadise, Hicretin 10. yılının son aylarında (Miladî 631 tarihinde), herkesin gözü önünde ve herkes onları dinler vaziyette iken gerçekleşmiştir. (6) Zaten Celâleddin Suyutî de bu hadisin "mütevâtir" olduğunu belirtmektedir. (7)
Hadisimizdeki "Bu, Cebrail idi. Size dininizi öğretmeye geldi" ifadesi dikkat çekicidir.
"Dinin bütünü böylece formüle edilmişti." (8) Buna göre "iman nedir?" sorusuna verilen cevap İslâm Dininin "İnanç boyutunu", İslâm nedir?" sorusuna verilen cevap, "ibadet ve hukuk boyutunu", "ihsan nedir" sorusuna verien cevap da "maneviyat boyutunu" ifade etmektedir.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
1: Bu üç boyuttan herhangi birisinin yokluğu durumunda İslâm'dan söz edilemez.

2: Bu üç boyuta herhangi bir ekleme de yapılamaz

İşte din hz. Cebrailin (as) öğrettiği gibidir : açık ve nettir , ve herhangi beşerler kendi ilavesini/ yorumunu yapmaya yetkili değildir.

Parçabuçuk din anlayışına taraf olanlar şu ayeti unutmamalılar:
"De ki: 'Siz, Allah'a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları bilir. Allah herşeyi bilendir" (16).
 

mansur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Nis 2008
Mesajlar
62
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
din:Allah'a nasıl kul olunurun cevabıdır
uygulaya bine aşk olsun
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
İslam dindir.

İslam dindir.

İslama yapılan itirazların temel nitelikleri :

1-küfrün karakterinden kaynaklanan itirazlar

-siyasi ve ideolojik yaklaşım
-tarhi haçlı zihniyeti
-misyonerlik faaliyetleri
-müşrik v müsteşriklerin gizli plan ve emelleri

2 -şahsi menfaat ve maddi çıkar sebebiyle yapılan itirazlar

-maddi ve şahsi çıkarını düşünerek hakikatleri gizleyen, böylece yanlışa ve haksızlığa göz yuman araştırmacı
-maddi menfaat, makam mevki için yanlış fetva veren ve bununla kalmayıp batılı savunan bir araştırmacı.

bunların en tehlikelisi suret-i haktan görünerek -güya gerçek İslamı ortaya koymak adı altında -görüş beyan edip tahribat yapanlardır...
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
HELAL-HARAM

İnsanların en çok işledikleri kusur, helal- haram sınırının ihlalidir. Her şeyi yoktan var eden, yüce Allah’ın(cc) belki de hiç müsaade etmediği halde, kulları tarafından en sık ihlal edilerek çiğnenen helal- haram sınırı hakkında hasbıhal etmek istedik…

İnsanların bu konuda haddini aşmasının temelinde yatan en büyük etken; nefis olgusudur. Benlik duygusunun egemen olduğu insanlar; “Bende varım! Bende bilirim!” içgüdüsüyle davranırlar. İnsanlar, bu davranışlarıyla bazen, kendini ebedi hayatta hüsrana uğratacak tehlikeli bir işle uğraştığının farkında bile olmazlar.


Hele de yaşadığımız çağda “ağzı olanın konuştuğu” bir ortamda, olay tamamen mecrasından çıkmıştır. Mesul olanlar vebal altındadır.







Hâlbuki bu konuda Allah (cc) kullarını çok açık bir vaziyette uyarmıştır.
"Diliniz yalana alışmış olduğu için her şeye, "Şu helaldir, şu haramdır" demeyin; aksi halde Allah'a iftira etmiş olursunuz. Şüphesiz Allah'a yalan uyduranlar asla kurtulamazlar.”
“Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab vardır.”
(Nahl suresi:116 -117)


Sonrada yüce Peygamberimiz(sav) gerekli uyarıyı yapmıştır.
“Kim kur’an hakkında kendi reyiyle konuşursa, cehennemdeki yerine hazırlansın.”(Tirmizi)


İnsanlar bu konuda çok açık ve net olarak uyarılmalarına rağmen, önüne gelen kendi kafasına göre ahkâm keserek milletimizin kafasını karıştırmaktadır. Bu yola baş vuranların tahlilini de yine Allah’u zülcelâl yapmaktadır.


”Onlar Allah Tealanın ayetlerini az bir bedel karşılığında sattılar. Sonra da O’nun yolundan çevirdiler. Şüphesiz ki Onların yapar oldukları şey ne kadar kötüdür.” (Tevbe: 9)


Hem dini konuda hüküm mercileri belirlenmiştir. Resulullah Aleyhisselam Hz. Muaz’ı Yemen’e vali olarak gönderirken kendisine
’’Sana bir dava geldiği zaman nasıl hükmedeceksin? diye sorar.
‘’Allah’ın kitabıyla hükmedeceğim.’’der. Muaz:
‘’Meseleyi Kitabullah’ta bulamazsan ?’’
’Resulullah’ın sünnetiyle hükmedeceğim.’’
‘’Ne Kitabullah’ta ve ne de Resulullah’ın sünnetinde bulamazsan’’
‘’Kendi reyimle içtihat edeceğim ‘’Bunun üzerine Muaz’ın göğsüne eliyle vurarak memnuniyetini dile getirir.’’(Ebu Davut –Tirmizi)

İşte bu hadis-i şerif İSLAM dininin temel ölçülerini ve hüküm mercilerini belirlemiştir. Zaman içerisinde bu kavramlar şöylece adlandırılmıştır: “KİTAP-SÜNNET-İCMA’İ ÜMMET-KIYAS’I FUKAHA”
Bu konuda mezhep imamlarımız herşeyin en ince ayrıntısına girerek, bize sadece yaşamak kalmışken, boşuna zaman kaybetmemek ve bu sapıklara pirim vermemek lazımdır. Gerisi lafı güzaftır.


Aslında dinle meşgul olanların beklide en alt seviyedeki olanı bile bilir ki; bu dinin eksik olan bir şeyi kalmamıştır. Haram ve helal konusunda söylenecek her söz söylemiş. Ve hatta şüpheli olanlardan bile kaçınmamız emredilmiştir.


“Şüphesiz haram da bellidir, helal de bellidir; siz şüphelilerden kaçının”(Kütübi- Sitte: 5127)

Bir hoca efendiden bu hadisi şerif de geçen“şüphelilerden kaçının” ifadesinin açıklamasını dinlemiştim. Şöyle izah ediyordu: “Komşunuzun tarlasının sınırı ile sizin tarlanızın sınırı arasında “takım” denen bir ara alan vardır. Koyunlarınızı otlatırken kendi tarlanızda otlatmanız helaldir. Komşunuzun tarlasında otlatmanız haramdır. Ara takımda otlatmanız tehlikelidir, şüphelidir. Çünkü koyunlarınız her an komşunuzun tarlasına girebilir. İşte o ara bölge bundan dolayı şüpheli ve tehlikeli alan olarak kabul edilmiştir. İşte dinde şüpheli olan davranışlardan kaçınılmasının önemi bundan kaynaklanmaktadır. Şüpheli şeyler yüzünden insanlar her an harama düşebilir. O halde; şüphelilerden kaçınmak akıl kârıdır”

"Ey mü'minler! şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), Şans okları, şeytan işi bir pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz" (el-Mâide, 5/90).


Mesela halkımızın çoğu bu ayetin yoruma bile gerek kalmadan ne manaya geldiğini bilmektedir.
Bu ve benzeri cürümü işleyenler bile cürümlerinin farkındadırlar. Zaten insanlar çoğunlukla bilmediklerinden değil de, nefislerinde söz geçirememekten hataya düşmektedirler. O zaman nefisle mücadelenin yolunu bilen kâmil insanlarla arkadaşlık kurup bu hastalıklarını tedavi ettirmelidirler. Allah uyanık gönüller versin deyip cürüm sahiplerinin, cürümlerinden vaz geçmeleri için dua etmek lazımdır.

Son söz olarak kafa karıştıran din haramilerine atfen bir hadisi şerifle bitirelim;
“Müslümanlıkta iyi bir yol açan kimseye o yolun sevabı verileceği gibi o yolda gidenlerinde sevabı verilir; bunun yanında onların sevabından bir şey eksilmez. Müslümanlıkta kötü bir yol açana o yolun günahı verileceği gibi o yoldan gidenlerin günahı da verilir; bunun yanında o yoldan gidenlerin günahı eksilmez.” (Riyazüssalihin / Müslim)


http://www.ugurkepekci.com/modules.php?name=News&file=article&sid=137
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt