
Din hayattır. Bu sözde bir tesbit var, bir cevap var, bir çağrı var.
Tesbit şu:
Dinin insan hayatında kuytu alanlara tıkandığı, sıkıştırıldığı, itildiği bir çağı yaşıyoruz.Kendini dindar kabul edenler bile hayatlarının önemli bir kısmında dine sorarak yaşamıyorlar, yaşayamıyorlar.İnsan hayatı, sanki putların yağmaladığı bir alan haline getirilmiştir. Eskiden Lat, Uzza, Menat vardı, ya da Zeus, Afrodit, Venüs… Bunların her biri, insan hayatının bir yönüne hükmederdi.Çok tanrıcı sapıtmanın egemen olduğu çağlarda insan hayatı böyle bir yağma düzenin hedefi idi…Bu çağda o putların yerini cinsellik aldı, zevkperestlik aldı, pragmatizm aldı, ben- merkezcilik aldı…İnsan, şimdi hayatını bu çağdaş putlara kurban ediyor. İlahi dinin ölçüleri en azından unutuluyor. Yok farz edilmesi, inkar edilmesi, çiğnenmesi ise sapıklığın ileri boyutları…
Cevap şu:
Burada insanoğlunun müthiş bir aldanması var. Çünkü insanoğlunun vahiyle belirlenmiş dinden kopması, onun kendi yaratılış ikliminden kopması demek. İnsani değerlerinden uzaklaşması demek. İnsanlığının azalması, başka özelliklerinin baskın hale gelmesi demek.Kur’an, insanla hayvandan aşağı dereceler arasında irtibatlar kurarken, insanın, Allah’ın belirlediği ölçülerden uzaklaşması sürecini gerekçe gösteriyor. Vahiy ikliminden uzaklaşmış insanın vahşetini yaşıyor dünya her coğrafyada. Cinayet yüzyılı damgası boşuna vurulmuyor çağımıza…Ölçülerini Allah’ın belirlediği din, insan için vazgeçilmez değerdir.Yeniden insan inşası, yeniden onu vahiyle buluşturmaktan geçiyor.
Çağrı ise şu:
Çağrı öncelikle bizim insanımıza, ama genelde tüm insanlığa, yeniden vahiyle buluşma çağrısıdır.Dini yeniden ve asli çerçevesi içinde algılama ve hayatı ona göre yeniden biçimlendirme çağrısı.Hayatı din dışı yönelişlerden arındırma çağrısıdır.
Din kapsayıcıdır, evet.
Din insan hayatında boşluk bırakmaz, doğru.
Din külli bir nizamdır, gerçek.Peki bu yönüyle insanı bunaltan bir yapısı mı vardır dinin? Hayır. İnsan nefsi, Şeytan, böyle duygular empoze etse bile din saadettir.mutluluktur. İnsan gönlünün,ruhunun Allah’ın rahmetine açık hale gelmesidir.İnsana tükenmez bir saadet kapısının aralanmasıdır. İşte bu saadet iklimine bir çağrıdır çağrı…Zihni bulanıklıklardan arınma ve hayata fıtratın aydınlığında bakma çağrısıdır.
İnsanoğlu bir zihni alabora yaşıyor. Böyle durumlarda insanlık tarihinde peygamberler gelir ve insanoğluna fıtratını hatırlatırlardı.İnsanı yeniden vahiy çizgisine getirirlerdi.
Bugün bu görev Müslümanlar üzerindedir.İslam’ın evrensel çağrısını kıtalar boyu seslendirmek gibi bir görevle karşı karşıyadır Müslüman.Bütün yüreklere Andını hatırla mesajını ulaştırma görevi ile karşı karşıyadır.O and, insan fıtratının ana eksenidir.Kulluk ekseni. İnsan Rabbinden kopamaz insan olarak kalacaksa…Rabbinden kopamazsa, onun buyruğuna tam uyum göstermek zorundadır. İşte o dindir.
Din hayattır diyerek çıktık yola. Bu hayatta bir hücre olmak…diri bir hücre olmak.O diriliği gönül gönül taşımak. İşte bugunün en hayati misyonu.
Alıntı
