Kaan Erdem
Yönetici
- Katılım
- 9 Ara 2006
- Mesajlar
- 11,197
- Tepki puanı
- 230
- Puanları
- 63
Dünya üzerinde Kuran ahlakının yaygın olarak yaşanmaması herşeyin dejenere olmasına, savaşların çıkmasına, cinayetlerin işlenmesine, kötü alışkanlıkların artmasına, insanların sefalet ve yoksulluk içinde yaşamasına sebep olmaktadır. Din ahlakının yaşanmadığı bir ortamda karışıklıkların olması, zalimliğin yaygınlaşması doğaldır. Din ahlakının yaşandığı bir ortamda ise Allah'ın razı olduğu, cennet benzeri bir hayat yaşanır. Allah Nahl Suresi'nde iman edip salih amellerde bulunan kullarını güzel bir hayatla yaşatacağını şöyle bildirir;
“...Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.” (Nahl Suresi, 95-97)
Müminleri diğer insanlardan ayıran en önemli özellikleri vicdanlarıdır. İnkarcıların ise nefislerinin emrettiği kötülüklere tabi olmaları, onların ahlaksızlık, yalan, dolan, iftira, zulüm, vicdansızlık, ahlaksızlık gibi pek çok kötü ahlak özelliğini üzerlerinde barındırmalarına neden olur. Fakat insanların bu iki yaşamdan birini seçmeleri tamamen kendi ellerindedir.
Günümüzde dinsizliğin getirdiği tüm olumsuz özelliklerin insanların hayatlarının her alanına hakim olduğu görülür. Çünkü her insanın kendine has fikirleri, prensipleri, ölçüleri, doğruları ve yanlışları vardır, kimse başkasının doğrularını beğenip uygulamaz. Ancak insanlar kendi koydukları bu kurallar içinde de mutlu olamazlar. Çünkü böyle bir ortamda kendi aralarında sürekli çatışmalar yaşamaları, herkesin kendi istediğinin olmasını istemesi kaçınılmazdır. Saygı, sevgi, hakkaniyet, başkasının hakkına riayet etme gibi pek çok ahlak özelliği tüm toplumu ilgilendirir. Bu kuralların bozulması bazı insanların zaman içinde herşeyi makul görmelerine neden olacaktır. Örneğin uyuşturucunun, rüşvetin, fuhşun, zinanın, kumarın, dolandırıcılığın, cinayetlerin yaygınlaşması bu yozlaşmanın sadece bazı örnekleridir. Bütün bunların yaşanmasının sebebi Kuran ahlakının tam anlamda yaşanmamasıdır.
İman eden insanlar ise ahirette, yaptıkları küçük büyük herşeyin hesabını vereceklerini bildikleri için her yerde aynı davranırlar. “Tek başımayım, kimse beni görmüyorken rüşvet alayım” şeklinde bir düşünceleri yoktur çünkü içlerindeki Allah korkusu bunu engeller. Ama kıyamet gününde hesap vereceğine inanmayan bir insan, durum ve şartlar gerektirdiğinde kolaylıkla rüşvet alabilir.
Din ahlakından uzak toplumlarda dejenerasyonun çok fazla olmasının tek nedeni dinsizliktir. Çünkü Allah'a ve ahiret gününde hesap vereceğine inanmayan bir insan gözünü bile kırpmadan bir insanın canına ve malına kastedebilir. Bu toplumlarda insanlar kendi çıkarları için babalarını bile öldürmeyi göze alabilirler. Bunun da sebebi bu insanların kalplerinde Allah korkusunun olmamasıdır.
Ama hiçbir şey için geç değildir. Kuran’da belirtildiği gibi, Allah’a samimi bir şekilde tevbe edip Allah'ın dilediği tarzda bir yaşam sürmenin önünde hiçbir engel yoktur.
Ancak tövbe edenler, (kendilerini) ıslah edenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tövbelerini kabul ederim. Ben, tövbeleri kabul edenim, esirgeyenim. (Bakara Suresi, 160)
“...Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.” (Nahl Suresi, 95-97)
Müminleri diğer insanlardan ayıran en önemli özellikleri vicdanlarıdır. İnkarcıların ise nefislerinin emrettiği kötülüklere tabi olmaları, onların ahlaksızlık, yalan, dolan, iftira, zulüm, vicdansızlık, ahlaksızlık gibi pek çok kötü ahlak özelliğini üzerlerinde barındırmalarına neden olur. Fakat insanların bu iki yaşamdan birini seçmeleri tamamen kendi ellerindedir.
Günümüzde dinsizliğin getirdiği tüm olumsuz özelliklerin insanların hayatlarının her alanına hakim olduğu görülür. Çünkü her insanın kendine has fikirleri, prensipleri, ölçüleri, doğruları ve yanlışları vardır, kimse başkasının doğrularını beğenip uygulamaz. Ancak insanlar kendi koydukları bu kurallar içinde de mutlu olamazlar. Çünkü böyle bir ortamda kendi aralarında sürekli çatışmalar yaşamaları, herkesin kendi istediğinin olmasını istemesi kaçınılmazdır. Saygı, sevgi, hakkaniyet, başkasının hakkına riayet etme gibi pek çok ahlak özelliği tüm toplumu ilgilendirir. Bu kuralların bozulması bazı insanların zaman içinde herşeyi makul görmelerine neden olacaktır. Örneğin uyuşturucunun, rüşvetin, fuhşun, zinanın, kumarın, dolandırıcılığın, cinayetlerin yaygınlaşması bu yozlaşmanın sadece bazı örnekleridir. Bütün bunların yaşanmasının sebebi Kuran ahlakının tam anlamda yaşanmamasıdır.
İman eden insanlar ise ahirette, yaptıkları küçük büyük herşeyin hesabını vereceklerini bildikleri için her yerde aynı davranırlar. “Tek başımayım, kimse beni görmüyorken rüşvet alayım” şeklinde bir düşünceleri yoktur çünkü içlerindeki Allah korkusu bunu engeller. Ama kıyamet gününde hesap vereceğine inanmayan bir insan, durum ve şartlar gerektirdiğinde kolaylıkla rüşvet alabilir.
Din ahlakından uzak toplumlarda dejenerasyonun çok fazla olmasının tek nedeni dinsizliktir. Çünkü Allah'a ve ahiret gününde hesap vereceğine inanmayan bir insan gözünü bile kırpmadan bir insanın canına ve malına kastedebilir. Bu toplumlarda insanlar kendi çıkarları için babalarını bile öldürmeyi göze alabilirler. Bunun da sebebi bu insanların kalplerinde Allah korkusunun olmamasıdır.
Ama hiçbir şey için geç değildir. Kuran’da belirtildiği gibi, Allah’a samimi bir şekilde tevbe edip Allah'ın dilediği tarzda bir yaşam sürmenin önünde hiçbir engel yoktur.
Ancak tövbe edenler, (kendilerini) ıslah edenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tövbelerini kabul ederim. Ben, tövbeleri kabul edenim, esirgeyenim. (Bakara Suresi, 160)