Aşkâ Mecnun
Kayıtlı Kullanıcı
DİLENMENİN İNANCI OLURMU?
Muhterem kardeşlerim!
Takdir edersiniz ki 11 ay'ın sultanı ayların saadet ayı olan Ramazan-ı Şerifi Allahın izni ve keremiyle bir kez daha geride bırakıp bu muhteşem aydan ayrılmanın hüzzamını gönüllerdeki aşkla yaşamakta iken hüznümüzü bayram telaşesi ile teselli etmekteyiz... İmanın coşma noktasına geldiği, yardımlaşmanın ve dayanışmanın önemsendiği, maneviyat hislerimizin güçlendiği bir ay'da teravih namazlarından sonra genci ile yaşlısı, çocuğu ile kadını cami kapılarında saf tutup “ALLAH RIZASI” için diyerek naralar atmakta inim inim inlemekteler. Her köşede her her kapıda bir dilenci amma genç amma yaşlı kışın soğuğuna aldırış etmeden yalın ayak, yazın sıcağına aldırış etmeden yarı çıplak yüzlerinde taşıdıkları imanın nuru kalmamışçasına öyle güzel söylüyorlar ki “ALLAH RIZASI İÇİN” sözcüğünü... Para verirsin “ALLAH TUTTUĞUNU ALTIN ETSİN, ALLAH NE MURADIN VARSA VERSİN, ALLAH SENİ İSTEDİĞİN MAKAMDA YÜCELSİN” olur. Ancak para vermezsin “ALLAH SENİN BELANI VERSİN. NE OLUR YETİMLERİM AÇ ÖKSÜZLERİM AĞLAR. ALLAH SEVDİĞİNE KAVUŞTURSUN” derler özellikle İstanbul’un işlek caddelerinin her köşesinde bu tür insanlarla çok karşılaşırız. Hiç kendimize görünenden öte bunlar neden dileniyorlar bu işten kârları kazançları ne ki yaptıkları iş iyiymiş gibi Allah'ı da şahit tutuyorlar diye hiç düşündük mü? Bir bilinçli Müslüman olarak hiç bir dilenciyi sıkı takibe aldık mı? Yoksa maneviyatımızı kemiren bu kurtçukları beslemeyi görev mi edindik kendimize?
BİR İNSAN NEDEN DİLENİR Kİ?
Peygamberimiz (s.a.s.) yalnız üç sınıf insan için istemenin helâl olduğunu bildirmiştir. Bunlar da; bir şahıs veya topluluğa kefil olup borçlanan ve borcunu ödeyemeyen, bütün malı bir felâketle yok olan, fakir düşen ve fakirliği onu tanıyanlarca kabul edilen kişilerdir. Bunların dışında kalan ve bir günlük yiyeceği bulunup, çalışıp kazanabilecek güce sahip birisinin dilenmesi ise caiz görülmemiştir. [1] İnsanlarımız öyle tembelliğe alışmışlar ki nasıl olsa Müslüman kimselerin sayısının fazla olduğu bu ülkede elbette bir "enayi" çıkar düşüncesinde eli tutanda, ayağı tutanda çalışmaya güç yetirende dileniyor. Bu konuyu bir gün arkadaşlarımla tartışmaya açtım bana dedikleri tek şey öyle deme Muhammed büyük konuşma oldu. Bilinçsizliğimizin büyük konuşmalarla önünü kesenlerimiz var hâlâ aramızda. Sevapta günahta damlaya damlaya göl olur bu dünyada. Osmanlı medeniyetinde bırakın dilenmek bir tarafa dursun bu onursuzca hareketi kendilerine yakıştıramayan insanlar vardı, bunu birçok tarih kitabında okumuş görmüşüzdür IV. Murad dönemine ait adil bir hüküm varken, zengine de fakire de yetecek sermaye varken helal yollardan insanlar yolumu bulayım derken bu zamanımızın sorumsuzluğuda nedir?
BİR KERELERDEN BİRŞEY ÇIKMAZ deyip... ALLAH RIZASI İÇİN kaç bir kere feda ettin maneviyatın sömürülerek?
Bir kere dilenirsin 25 kuruştan başlar günün hâsılatı yakalanmazsan 1000 TL bulur köşeyi dönersin. Sonra yine yine derken bi bakmışsın apartman katların olu vermiş. İman noktasında ALLAH RIZASI İÇİN verilen para acaba isteyende ne kadar ALLAH RIZASI hâsıl etmekte hiç düşündük mü bunu? Alan el ak mı? Veren el helal mi? dedik mi hiç? Dilencilere para yetiştirmekten yurdum yetimleri aç kaldı. Dul kadınlar isyanda iyi bir işmiş gibi ya onlarda bir gün dilenmek zorunda kalırlarsa? Bu kimin sorumluluğunda olur peki?
DİLENCİYE PARA VERENİN MÜSLÜMANLIK SORUMLULUĞU SORULSA PARA VEREREK DİLENENİ YİNE ATEŞE ATARMIY DI?
Allah Resulü kâinatın sultanı efendimiz s.a.v bile dilenmenin üç şartı olduğunu ve bu şartlarda kimselerin maneviyatının tahribata uğratılmayacağı gibi ihtiyacını giderebileceğin kadar dilenmeye müsaade etmişken bu işi meslek haline getiren yasalar ve kanunlar prosedürüne bile uymayanlar varken bakın onlar için Allah Resulü ne buyurmuş; Peygamber Efendimiz, (s.a.s.) meslek hâline getirilen dilenciliği şerefsizlik saymış ve şöyle buyurmuştur:
"Sizden bazıları dilenmekten asla vazgeçmez. En sonunda kıyamet gününde bu şerefsiz kişi, yüzünde bir et parçası kalmaksızın Allah'a kavuşur".[2] Müslüman para verirde dilenci dilenmez mi hiç bir defaya mahsus başlar bu alışkanlıklar peki ya sonu sonu nasıl biter sanılıyor bunca haksızlıkların. Alanın suçu olduğu gibi verenin hiç mi suçu yok ki bu işte. Peygamber Efendimiz, (s.a.s.) buyurmuştur; "Sizden birinizin bir kucak odun toplaması, sonra o odun demetini sırtına yüklenip satması, kendisi için verecek, yalnız vermeyecek bir kişiye gidip istemesinden elbette çok daha hayırlıdır. "[3]
DİLENMENİN MÜSLÜMANLIĞI GEL GİT OLUR.
İslâm; çalışmayan, tembel tembel oturan, bir lokma ile bir hırkaya rıza gösteren, başkalarına yük olan Müslümanları iyi bir Müslüman saymamıştır. Yukarıdaki hadis-i şeriflerden anlaşılacağı gibi, dilenmek ve dilenciliği bir meslek hâline getirmek şiddetle yasaklanmıştır.
Dilencilik; tembellik ve halkın yardım duygularını istismardan başka bir şey değildir. Böyleleri İslâmiyetin tevekkül anlayışını da kendi düşünceleri açısından değerlendirmekten çekinmezler. Onlar, çalışmadan oturup başkalarından bir şeyler beklemeyi tevekkül sayarlar. Yüce dinimiz İslam'da hüküm böyleyken şiddetle men ederken hâlâ ALLAH RIZASI İÇİN deyip el açanlara temahül mü göstereceğiz?
Fi Emanillah
Kaynak:
[1] Müslim, Zekât, 109
[2] Müslim, Zekât, 103
[3] Müslim, Zekât, 107
[4] [Aşkâ Mecnun – Dilenmenin İnancı Olur Mu?]