Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dil Vardir... (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Dil vardır...

Cevâmiul Kelîm olan Peygamber Efendimiz (S.A.V.) her zaman az
söz ile çok mânâ ihtiva eden sözler söylerdi. O mübarek dilden çıkan bazen
bir cümle hatta bir kelime saatlerce tefsir ve izahat ile
anlatılabilir, bizlerin idrak sahasına taşınabilirdi. İşte bu güzel
cümlelerinden bir tanesinde O (s.a.v.), Müslümanı tarif ediyor ve
buyuruyor ki; Hakiki Müslüman dilinden ve elinden başka
Müslümanların emniyet ve selamette olup, zarar görmedikleri
kimsedir. (Buhari, İman, 4)

Efendimiz (S.A.V.) bu mühim hadislerinde lisanı/ dili,
yede/ele takdim eder; yani öncesine alır. Bu mühim bir
önceliktir ve içerisinde muhataba iletmek istediği mesajlar taşımaktadır.
Hadis-i Şerifteki dilin ele önceliği, zarar bakımından karşı tarafa elden
önce dilden çıkan şeylerin zarar verdiğini belirtmek içindir. Bundan
dolayı dil çok önemlidir. Dil deyip geçmeyelim, çünkü ;

Dil vardır; Malâyanîdir.

İşi gücü boş boş konuşmaktır. Konuştuklarında mânâ yoktur. Fayda adına hiçbir
şey taşımamaktadır. Ağzının laf yapmasından dolayı sevinmekte, her mesele
hakkında konuşmaktan çekinmemekte, konuştuklarımın muhatabıma nasıl bir
kazancı vardır, diye düşünmemektedir

Dil vardır; Şâkirdir.

Konuştuğu her kelimede Eş-Şekûr olan Hz. Allaha (C.C.)
teşekkür etmektedir. O, Rabbinin kendisine bahşettiği nimetler karşısında
büyük bir minnet duygusu altında ezilmektedir. Bakışları hep kendinedir.
Kendinden alttakilere bakarak ne kadar büyük ikramlar içerisinde olduğunu
fark etmekte, her ağzını açtığında Kerim olan Rabbine karşı dilinin
şükründe cimrilik etmektedir. Dolayısı ile boş değil, faydalı şeyler
konuşmaktadır.

Dil vardır; Şeytandır.

Ya haksızlık karşısında üç kuruşluk dünya menfaati adına susan dilsiz şeytan,
ya hak karşısında sadece laf olsun diye konuşan dilli şeytandır. Maksadı
hak ve hakikat değil, ağırlığı olmayan meclislerde diliyle kendine değer
kazandırtmaktır. Dili hakikat için harekete çekmemekte; Hâlif,
tûraf yani muhalefet et, tanınırsın sözünü kendine düstûr
edinmektedir. Neye ne adına karşı çıktığını bilmeden, tanınmak için ve
bakın ben de varım demek için dün savunduğuna, bugün muhalefet
edebilmektedir. Mühim olan o an toplum içerisinde belirmek, öne çıkmaktır.
Bunun için dilin hakiki sahibi olan Hz. Allahı (C.C.) değil,
şeytanı memnun ederek onun yanında yer almaktadır.

Dil vardır; Melektir.

Rabbi
ile arasında güçlü ve sağlam bir bağ kurduğu için, Hz. Allah (cc) (C.C.) o
insanın dilinde bir melek vâr etmiştir. O artık meleğin dili ile
konuşmakta, farkında olsa ya da olmasa arşın lisanını kullanmaktadır. Hz.
Ömer (R.A.) gibi Vahiy gelmeden, vahye mutabık olmakta, etrafında gelişen
tüm hadiselere Vahyin aynasından bakarak melekleri bile hayran
bırakmaktadır. İradesine hakim olarak, dilinin altında taş varmış
gibi, çok konuşmamakta her işe laf yetiştirmek yerine, her hayırlı işe el
yetiştirmektedir.

Dil vardır; Esir alandır.

Sahibini elinde oyuncağa çevirmiştir. Önce konuşmakta sonra o
konuştuklarına sahibini köle yapmaktadır. Gelişigüzel ortalığa laflar
savurmakta, sonra da durup bu lafları temizlemeye çalışmaktadır. Ağzı
yalama olduğu için de bazen kendi iradesinde olmadan ağzından laflar
kaçırmaktadır. Her kaçan laf yabani dört ayaklılar gibi ya başkasının
peşine takılmakta ve ona zarar vermekte, ya kendi peşine takılıp bir
kuyruk gibi bünyesinden bir parçaymışçasına âleme kendisini gülünç duruma
düşürmektedir.

Dil vardır; Esir edendir.

Diline hâkimdir; konuşacağı kelimeleri bir kuyumcu titizliğinde
seçmekte, boğazında kırk düğüm varmış gibi konuşmadan önce muhatabına
bakmakta ve o muhatabın seviyesine göre düğümleri birer birer çözerek,
tartarak, fayda ve zararını hesap ederek konuşmaktadır. Dilinden çıkacak
sözlere böyle bir çabayı vermesi sözlerine değer katmakta, az ama öz
konuşmaktadır. Konuştukça karşıdakilerde tesir uyandırmaktadır. Bazen
tatlı dili ile yılanı deliğinden çıkarmakta, bazen o diliyle nice zararlı
yılanları deliğine hapsetmektedir.

Dil vardır; Cehenneme odun taşır.

Sırtındaki günah torbasına farkında olmadan azık toplamaktadır. Ya
iki laf ediyoruz ne mahsuru var diyerek; gıybet, yalan, dedikodu ve iftira
okları ile başkalarını hedef almakta, ama neticesinde hep zararı kendisine
ulaşmaktadır. Laf olsun, torba dolsun, diye konuşmakta; nihayetinde de
torba dolmaktadır. Ama dolan her torba ne yazık ki onu cehenneme hızla
sevkeden acı bir sermayeye dönüşmektedir.

Dil vardır; Cennete tohum saçar.

Sükûtun altın olduğu şuuruyla susmakta, ağızdan çıkan her sözün bir
mesuliyet olduğunun farkında olarak davranmaktadır. Eğer diliyle cennete
tohum saçacaksa konuşmakta, yoksa en büyük hikmet olan sükûtu tercih
etmektedir
 

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Malayani (boş konuşmak) işte en büyük yanlışlarımızda biri.Allah razı olsun kardeş.
 

musa____

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ara 2007
Mesajlar
260
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
allah razı olsun selam ve dua ile...
güzel paylaşım olmuş...
 

safiye

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
1,584
Tepki puanı
0
Puanları
0
emeğine sağlık kardeş doğru söze ne gerek benim büyüklerşm bana imrendirende dilim, iğrendirende dilim diye hep nasihat ediyorlar büyüklerimizin sözlerinin hepside ne kadar doğru
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Bizde Dövdürende Sevdirende Dil Deriz Büyükler Boşuna Konuşmamişlar Demi A.e.o
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt