Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dil alışkanlığı... (1 Kullanıcı)

düşmelya

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2009
Mesajlar
32
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
DİL ALIŞKANLIĞI
Otoriter birisiydi, hemde oldukça varlıklıydı. Doğru bildiğini yapmaktan çekinmez, her zaman kendisinin doğru olduğunu kabullenirdi. Kalp kırmak, insanları bazı hallerinden dolayı rencide etmek, onun için pek önemli olan şeyler değildi. Hep nüfusuna güvenir, ihtiyaç sahiplerine yaptığı, ufak tefek yardımları gururla anlatırdı. Yaptığı yardımlardan çok nasihatler sıralar, buna rağmen bu yaptıklarının, kendisini kurtaracağına inanırdı. Verdiği her bir kuruşun bedeli olarak, sayısız nasihatlerini de dinletirdi. Hani derler ya, elbise yürümeyi, para konuşmayı öğretir, bazen verdiği nasihatler, yaptığı iyilikten kat kat fazla olurdu. Karşısında ki ihtiyaç sahibi, küçüldükçe küçülür, un ufak olurdu. Fakat ihtiyacının görülmesi umuduyla, izzeti nefsinin ayaklar altına alınmasına, rıza gösterirlerdi. Söz yardımdan açılırsa, hemen sözü alır, yardımsever biri olduğunu vurgulardı.
___İnsanlar mutlaka yardım yapmalı, ben yokluğu gördüm, ne kadar zor olduğunu bilirim…
Etrafındaki herkese sözünü dinletir, bir selamıyla her işin üstesinden gelirdi. Bu kadar sözü dinlenir birisi olmasına rağmen, söz geçiremediği birisi vardı, dili. Konuştuğu her kelimenin içinde mutlaka küfür bulunurdu. Yapma etme diyenlere, hep o bildik cevabı verirdi.
___Ya ne olacak, dil alışkanlığı, benim kalbim temiz, ne varsa dilimde…
Bunun sadece dil alışkanlığı olduğunu söylerdi. Canı oldukça tatlıydı, eğer eline bir diken batsa, oflamalar, poflamalar, eline batan dikene olmadık küfürler ederdi. Düşünün başına bir bela, musibet gelse onun halini…
Son günlerde sık sık hastalanıyordu. Şundan dolayı, bundan dolayı der, bütün sıkıntıları bir sebebe bağlardı. Aynanın karşısına geçtiğinde, saçının sakalının ona neyi haykırdığından habersizdi. Hastanelere daha sık uğruyordu. Bütün vücudu adeta kendisine baş kaldırıyordu, sıkıntıların verdiği ızdıraplar tahammül ve sabır duvarlarını birer birer yıkıyordu. Artık vücuduna el değdirmiyor, doktor muayene ederken bir yerine dokunsa, canının acısından bağırıyor, feryat ediyor, bu arada sayısız küfürler savuruyordu. Bir gün başı ağrıyor, bir gün dişi, o da canının sıkıntısını eşinden dostunda çıkarıyordu. Başına ne gelirse gelsin, onun küfür etmesine engel değil, sebep oluyordu. Kendi derdine düşmüştü artık, başkalarına yaptığı yardımlarda kesilmişti. Halini soranlara, derdini söylemek yerine, küfürler savuruyordu.
Doktorlar, ilaçlar fayda vermez olmuş, hayatı kendisine çekilmez hale gelmişti. Artık etrafındaki eşine dostuna da sıkıntı veriyordu. Hastalığın şiddetinden dolayı yatağa mahkûm olmuştu. Denemedik doktor, denemedik hastane kalmamış, yinede derdine derman bulamamıştı.
Bir gün ziyaretine gelen dostlarından birisi,
___Falan yerde bir hekim varmış, çok iyi olduğunu söylüyorlar, dilersen bir de ona göstersek, ne dersin? Asabi bir tavırla
___Ne duruyorsunuz, görmüyor musunuz halimi…
Çağırırlar hekimi, öyle bir ızdırap içindeydi ki başucunda duran hekimi, neden sonra fark etmişti. Çektiği ağrılara söyleniyor, sövüyor ve
___Görüyormusunuz halimi hekim bey, koskoca bilmem kimi ne hallere düşürdü bu illet. Ben bu durumlara düşecek adammıydım, Allah aşkına kurtarın beni bu dertten, yalnız canımı yakmayın olurmu?
Hekim yanında birkaç yardımcısıyla beraber gelmişti. Muayene ederken yanındakiler adamın vücudunu sıkıştırmaya başladılar. Öyle şiddetli sıkıyorlardı ki ayakları, bacakları, derken göğsüne kadar çıkmışlardı. Zannetti ki vücudunu dilim dilim doğruyorlardı. Öyle feryat ediyor, öyle küfürler ediyordu ki, dayanılmaz acılar içinde kıvranırken, bir anda ağrıları dinivermişti. Artık ne ağrısı kalmıştı, nede sıkıntısı, öyle rahatlamıştı ki etrafındakilere
___Geçti, ağrılarım geçti, görüyormusunuz bu hekim ızdırabımı dindirdi.
O sürekli bir şeyler söylüyor ama sanki kimse onu duymuyordu. Etrafında anlam veremediği bir koşuşturma başlamıştı, neler oluyordu bir anlam veremiyordu. Kimdi bu hekim nasıl bir anda sancılarını son vermişti. Neden herkes koşuşturuyor, bazılarda feryat edip ağlıyordu. Öyle hafifti ki bedeni, yatağından doğrulmayı denedi, aman Allah’ım doğrulamıyordu, ne eli, ne gözü nede başka bir yeri artık ona itaat etmiyordu. Kulağına etrafındakilerin ağıtları çalındı, ardından caminin minaresinden sala okunmaya başladı. Vücudu kaskatı kesilmişti. Yoksa yoksa ölmüşümüydü.
___Olamaz ben ölmüş olmam… Okunan salanın ardında her iki cihana kendisinin öldüğünü ilan ediyorlardı. Yoksa hekim zannettiği Azrail As.’mıydı? Aman Yarabbi ölemezdi, hem ölüm böyle olmasa gerekti. Eğer o hekim Azrail ise, kendiside ölmüş ise şahadet te getirmemişti, hatta bırak şahadet getirmeyi, canının acısından küfürlerine Azrail AS.’mı da şahit etmişti.
___Eyvah bana, yazık bana, eyvahlar bana. Ne kadar da sağırmışım, ne kadar da körmüşüm. Hep başkalarına nasihat verdimde, kendim hocaların son nefeste imanı kurtarmak için her zaman dua etmek gerektiğini söylemelerine kulaklarımı tıkadım. Kötü sözden uzak dur dediler, ben içimin temiz olduğunu zannetmiştim…
Dervişin fikri ne ise zikri de o oluyormuş meğer. Dil alışkanlığı, sadece nefsin mazeretlerinin bir kılıfıymış.
Eyvahlar olsun, eyvahlar olsun dilini kötü sözlere alıştıranlara, yazıklar olsun küfrüne Azrail AS.’mı şahit edenlere. Hiç beklemediği anda bitivermişti hayat. Dilinin kurbanı olmuştu “dil alışkanlığı” söylemesi çok kolay bir kaçamak yoluydu, ya akıbeti…
İnsan diline neyi alıştırırsa, son nefeste de onunla olur. Bir insan eğer dilini güzele, güzel söze besmeleye alıştırsa, yerken bismillah, içerken bismillah, otururken, kalkarken, uyurken, uyanırken bismillah. Her işe başlarken besmeleyle başlasa, yaşadığı her an onunla beraber olsa, ölürken, faniden bakiye ilk adım atarken, besmele onu yalnız bırakırmı? Dil o zor anında bismillah demezmi? Güzel söze alışan dilden kötü söz sadır almaz. Kötü söze alıştırılan bir dil, son nefesinde besmeleyi öyle kolayca hatırlamasa gerek.
Zora düşmeden, en güzele alıştıralım dilimizi. Her işe başlarken besmele çekelim. Dilimizi en güzele alıştırmak için, haydi BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM…


YAKUP ÇAK
 

gizli-modeste

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2009
Mesajlar
177
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Web Sitesi
www.sorularlaislamiyet.com
Çok güzel bir paylaşım. Teşekkürler. Devamını bekliyoruz. Rabbim razı olsun. Gerçekten kötü bir alışkanlık kimsede olmasını istemem.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt